Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 TEMMUZ 2000. SAYI 746 yıverelim. Biz, hürriyet denince şunu anlıyoruz: Yirminci asır uygarhğının tnaddi manevi her türlü nimetlerinden halk yığınlannın serbestçe faydalanmak imkânlarına gerçekten malik olması. Bunu halk yığmlanna sağlayan ve halk yığınlannın iştirak ve denetimi altında işleyen hükümet ve idare şekline de, biz demokrasi diyomz. Bu, halk yığınlanna mensup her vatandaşın devamlı ve belli bir iş sahibi olması demektir. (Unutmayalım ki, belli işi olmayan, beş milyondan fazla vatandaşımız vardır.) Bu, her vatandaşın emeğinin tam karşılığını alması demektir. (Memleketimizde senelik geliri 120 lirayı aşmayan, yani gündelik kazancı 33 kuruş olan beş milyon insan yaşıyor.) Bu, mağara kovuklannda yaşayanlanmızın, pırtılara bürünenlerimizin ev bark sahibi, giyecek sahibi olması demektir. Bu, gıdasızlıktan yirmi beşinde ihtiyar görünenlerimizin, çalışan insanlann muhtaç olduğu kaloriyi alması demektir. Bu, sıtmadan, veremden, frengiden, trahomdan ve daha nice hastalıklardan kınlanlanmızın, hastanede yatmalan, tıbbın en yeni keşiflerine göre tedavi görmeleri demektir. Bu, onlann da kendi gazeteleri, kendi matbaalan, kendi radyo merkezleri, kütüphaneleri, tiyatrolan, sinemalan, salonlan, sporsahaları olması demektir. Bu, halkçocuklannın, üniversite de dahil, parasız okuması demektir. Bu, onlann yann endişesi duymadan baskısız, korkusuz yaşamalan demektir. Bu, halk yığınlannın gerçekten hükümete katılması ve hükümeti denetlemesi demektir. (5.2.1948, Hürriyet) 13 BAŞKENT GUNLERİ Bayrağı güzel taşıyor muyuz? MÜŞERREF HEKİMOĞLU B Uluslararası koşularda derecesi de vardu yurtölçüsündegeliştiğibirgerçektir. Hatta bu akımın Batı Almanya'daki bir merkezden yönetildiğini biliyoruz. Türkiye'yi yeniden Ortaçağ karanlıklanna sürükleyecek olan böylebirtehlike ile ciddi şckildesavaşmak başta hükümet olmak üzere hepimizin görevidir. Ancak gericilikten ne anlaşıldığı da açıklanmalıdır.... Gericilik son tahlil ile insanlann eşitliğinekarşıolmaktır. Şuhalde gericiliğin kökü toplumun yapısındadır... Topl umda toprak ağalan hâkim bir sınıfkuruyorlarsa ve tüccarlar ve bankacılar, yabancılara aracıhk edenlerle birlikte milli gelirden hak etmedikleri bir pay alıyorlarsa, vergi adaleti yoksa... emekçi halkın politik birgüç olarakteşkılatlanması türlü yollarla köstekleniyorsa...böyle bir toplum gericiliğin serpilip geliştiği bir toplumdur. Bu gibi toplumlarda halk kitlelerinin dini inançlannı sömürerek sosyal ve ekonomik imtiyazlann sürdürülmesi kolaydır, Türkiye'de olduğu gibi. (Bursa,GYK,1964) Sosyallzm ve özgürlük ... Kaldı kı şu hürriyet problemi, evet efendim sosyalizmin özü hürriyetçidir, amenna. Temel yapı değiştirildiği zaman hürriye de gelecektir. Yoo, kendi liğinden gelmez arkadaşlar... Sosyalist ilişkiler kuruldu kimi ülkclcrde ama kalıntılar sürüyor. Demek ki altyapı değişince hürriyet olur, hayır olmaz. Hem de yarım yüzyılı geçtiği halde olmayabilir. Onun tedbirini almak lazım. O zaman sosyalizmin özünde mündemiç olan hürriyet ciçek verir. Yoksa vermez. Eninde sonunda vcrir. Verir ama kuşaklar harcanırhürriyetsizlik içinde; ondan sonra verir... Tatbikatta bugüne kadar banşmay an sosyalizmle hürriyeti nasıl banştınnz diye kitaplar yazılıp teoriler kuruluyor. Biz de bunlardan uzak kalamayız. (TÎP3. GenelKurulu, 1968) Ölümcezası ... ölüm cezası çağdışı bircezadır. Toplumun suçludan onu yokederek öç alması gibi, son dereceilkel bir duyguyadayanmaktadır. Toplumun kişilerin hayatını yoketmeye hakkı yoktur. Soğukkanlılıkla bir kimseyi idam cezasma çarptırmak ve bu cezayı soğukkanlılıkla infaz etmek, taammüdle adam öldürme suçundan, felsefı anlamda daha hafifbir fiil değildir. (12.1.1972, TBMMBaşkanı 'nahiektup) Lalkllk ... Laiklik ve Cumhuriyetçilik ilkelerini hedef tutan şenatçı akımların son yıllarda TtP Kurultayı, 1968. Cemal Hakkı Selek, Kemal Türkler ve Mehmet Ali Aybar... etin Yiğit değerli bir diplomat, ama meslek dalındaki tırmanışı durdu, Milano Başkonsolosluğu'ndan sonra merkeze döndü. Yazmayı düşünüyor mu bilmem, ilginç anılan var. Paıiak bir sınav vererek Dışişleri ailesine katılıyor, Londra'ya gidiyor, özellikle özdemir Yiğit ile evlilik döneminde tanık olduğu olaylar Kopenhag Elçiliğinden Genel Sekreterlığe gelişleri, önce CHP'li Ecevit'in başbakanlığında, sonra AP'Iİ Hayrettin Erkmen'in bakanlığında yaşanan sorunlar, hastalıklar, ölümler, üstlendiği görevlerle hayli ilginç çizgiler içeriyor. Milano'da yalnız iki yıl kaldı ama kısa sürede güzel ilişkiler kurdu. O ilişkiler doğrultusunda AnkaraMilano trafiği de güzel yoğunlaşıyor. Kimi dostlar Istanbul'a, Ankara'ya geliyor, Betin Yiğit de arada bir Milano'ya uçuyor, Kont Gian Vico Borromeo'nun konuğu oluyor birkaç gün. 88 yaşındaki Kont ve ailesiyle eski dostluğu var. Ama Betin Yiğit'in Milano sevgisi operanın divası Leyla Gencer'den kaynaklanıyor bence. Başkonsolosluk döneminde başlayan dostluk sürüyor. Dahası görev değişikliği nedeniyle Cumhurbaşkanı Demirel'e bir mektup yazarak Başkonsolos'un Milano'da kalmasını istiyor. Başanlı bir diplomatın görevinde kalmasını diliyor. O zaman da yazdım bunu. Dünyaya açılan bir sanatçı, Italya'ya açılan bir diplomatın değişmemesi için en üst düzeyde girişim yapıyor. Kim bilir hangi nedenleıie, dahası kimlerin etkisiyle o girişim sonuçlanmadı, ama Betin Yığit'i onuıiandıran bir olay bu. Leyla Gencer'in olumlu tepkisini, ilgisini, dostluğunu kazanmaktan mutluluk duyuyor. Son yolculuğundaki karşılaşmayı da Milano tatilini taçlandıran bir olay diye düşünüyor. Leyla Gencer La Scala'nın Akademi Başkanı şimdi. Bu görevi yüklenen bir Türk, büyük başanyla yürütüyor. Operanın kalbinde hâlâ çarpıcı bir kişi. Hâlâ çok güçlü ve çok zarif. Betin Yiğit'in deyimtyle sağlam Operanın divası Leyla Gencer... kanatlanyla hâlâ bir kartal gibi Scala'nın doruğunda. Opera haberleri •delik deşik oldu ama yeniden doğuşu ondan soruluyor, opera ve müzik ülkesi güzel yaşıyor. Maya uygarlığını Italya'da. Bir Türk'ten. Operamızdan, kucaklayan yolculuğun fotoğraflanna müzik devriminden bir bayrak ama o bayrağı güzel taşıyor muyuz acaba? Leyla bakarken büyük saygı ve hayranlık duydum. Bir ölümkalım savaşını sona Gencer'e nasıl bakıyor, nasıl erdirmenin gücüyle nerelere tırmanıyor! değerlendiriyoruz? Belli konularda Hızını alamıyor ören'e gidiyor dönüşte, danışmanltğına başvuruluyor, katkısı, Körfez'in maviliğinde birkaç gün, sonra katılımı isteniyor mu? Bu sorulara "Leyla Akdeniz'in maviliğine dalıyor. Şu anda Gencer Şan Yanşması" da ekleniyor neredeler acaba? Belki Marsilya'da, belki şimdi. Aydın Gün de Berlin'e yerleşince Barselona'da. Dönüşte buluşur ağustostaki yarışmayı kim, hangi kahkahalarla dinlerim yine. Dinlemek birikimle, nasıl örgütleyecek? Bu sorular yetmez elbet. Okumak da gerekir. Selçuk kolay yanıtlanamıyor ülkemizde. Bakkalbaşı'nın yazariığı da var. Türkçe özdeğerierimizden yeteri kadar dışında Fransızca, Almanca ve Ingilizce y ararlanam lyoruz. yayımlanan çok sayıda kitaplan. Maya gezisinin izlenimlerini de yazması gerekir Sardin'de Selçuk Bakkalbaşı ve eşiyle bence. Karadeniz vapurunun demir attığı buluştuk geçen akşam, Mesa Plaza'da limanlardan sonra o da bir yere demir açılan antika sergisini gezdik. Plaza'nın atar, yazmaya başlar diye umut ediyorum. şık bir butiğinde geçmişe yolculuk Maya izlenimleri belleğınde kalmamalı, duvaıiarda. Kurucusu Rahmi Çöğendez, geniş çevrelere, başka belleklere de geleneksel Türk sanatını gelecek yansımalı bence. kuşaklara taşıyarak, dünyaya tanıtarak, Belli birikimler kolay oluşmuyor! ^ 21. yüzyılın sanatını oluşturmayı amaçlıyor. Mesa Plaza'da örnekleri var, metal kesmeler, ahşap kesmeler, yontmalar, sırmalar, ebrular, Latin harfleriyle Hat'a yaklaştırmalar. Gravürier, minyatürierle geçmişe açılan pencereden bugüne, yanna uzanan çizgi görünüyor. Plaza'nın çizgisi de gıderek güzelleşiyor doğrusu. Gizemi Hale Tamer bence. Çalışkan, üretken bir yönetici, iyi bir seçici. CSO'nun başkemancısı Murat Tamer'in eşi. Plaza'nın güzelleşmesi, şık bir alan olması için büyük çaba gösteriyor, büyük destek görüyor çevresinden. O akşam biraz konuştuk, tasanlanyla geniş bir soluk aldık. Başkentimizde oluşan çirkinlikleri unutmak için kaçacak bir yere kavuşmak umuduyla gülümsedik. Bakkalbaşı'lar ile buluşmak da kaçamak türü bir olay. Gezgin yaşıyorlar. Yakalamak kolay değil. Meksika'ya uçtular, Maya uygarlığının izlerinde yaşadılar günlerce. Bir kültür yolculuğu bu, kim bilir kaç kitap okudu Selçuk Bakkalbaşı. Paris'teki görevi döneminde terörist kurşunlarîa