Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 NİSAN 2000. SAYI736 13 BASKENT GUNLERI ğin, bu karelerden ne yansıyor senin aydınlığına? Hangı kehmelergehptakılıyordudaklannı n ucuna? Neyin aynası bu kanrevan'cesetler!'?... Belki çoktan unuttun! Ama bilmetn hatırlarmısın Eylül'ün 26'sını? Kim bilir sen, bır masa başında "Avrupa Birliği... Detnokrasi... tnsan Haklan..."diye uzayıp giden sözcüklerin arasında umutlu kulaçlar atarken, ben boynundan vurulmuş, sesini kaybetmiş arkadaşımı avludan koğuşa taşıyordum kurşutılann, gaz lambalannın, kancalann, tazyikli sulann arasında. Kollantn kanla yıkanmıştı. Sayın Aydın, candan yakın arkadaşımın kanıyla! Oysa ne ateşli, oysa ne tatlı, ne güzeldi senınsözlerin. Vesensustun... Senin aydınlığının sagırlığında vurulduk o gece. Kim bilir belki sen, güzel yannlara dair parlak cümleler diziyordun peş peşe; gazetende bir köşen vardı elbet, hatın saytlır, ağır. Sen kalemlerinkâğıtlann arasında uğraşırken, sen bilgisayar tuşlannda dolaşırken, ben dostumun dipçik darbeleriyle kırılan kaburga kemiklerinin sesini dinliyordum yan baygın bir halde, kelepçeler oturmuş bileklerime. Kulaklanm duyuyor olduklanna utandılar o gece Sayın Aydın. Oysa ne cüretkâr, ne coşkun, ne sıkıydı senin köşenin satırlan! Vesensustun... Senin aydınlığınınsagırlığında vurulduk o gece. Kim bilir belki sen, "banş" diyordun, "Helsinki" diyordun, "olacak" diyordun. Kim bilir belki sen, alev saçlı çocuğunun saçlannı okşuyordun. Kim bilir belki sen, sıcacık yatağında uyuyordun Sayın Aydın, UYUYORDUNÜ! Veben... 26 Eylül.. adam boyu köpüğun altında aradığımız öluleryaralılar. 26 Eylül.. sopa, postal, dipçik, demir çubuk sağanağı. 26 Eylül.. onlarca yaralısakat. 26 Eylül.. on "ölü!" Yaşam bir parça 'aydınlığa' hasretti o gece. Yaşam bir kiiçük sese kulak vermişti o gece. Ve sen sustun Sayın Aydın ve sen sustun! Senin aydınhğında zifiri karanlığa gömüldü sabahın gözleri, senin aydınlığınla köreldi insanlığın yüregi. Daha fazla... daha fazla..."çığlıklanyla, sakın ola kan damlatmasın kaienıin. "Üç maymun" kılığında, kapalı kapılarla örtülü dört duvar sağır bir hücreye dönüşmesin yüreğin. Bu fotoğraflara alışmasın belleğin. Ve şimdi bizi binlerce yıllık dört duvarlarla yargılıyorlar ve şimdi bizi "kurtulduk' suçlamasıyla DGM kılıcının altında bekletiyorlar. On yıl, yüz yıl, yüz elli yıl umurumuzda değil sayın aydın, yaşamın rengi olmaya devam edeceğiz! Ya sen? F Tipi (hücre tipi cezaevinden söz ediyor)... Sırtı pek, ardı sağlam sistem çocuklannakeyfi sefa... îki günde bircep telefonu servisi, lahmacun krizi, derin görevlerin hediyesi... F Tipi... Bazılanna da tecrit, kanrevan fotoğraf kareleri, "bazılanna" diri diri gömülmenin "hediyesi"!!! Artık susma! Eğer ki aydınım diyorsan, eğerki insan olma iddiasındaysan susma, susm.su... Susma, susma ki biraz da senin aydınhğında ışıldasın çocukJann gözleri. Susma, susma ki biraz da senin aydınlığındaçızilsin insanlığın resmi. Dur, sakın dudak bükme o bıldik'bu kadarmı' havalannda. 'Benzaten....'. Senin bildiğini ben de bıliyorum Sayın Aydın, kı sorun... " Birınsan"^ Sevgi yağmuru gibi... MÜŞERREF HEKtMOĞLU K atılım giderek genişliyor, gelenekse! DMEDD sergisi her yıl yeni imzalar, yeni renklerle selamlıyor sanatseverleri. Bu kez 135 resim ve fotoğraf sergileniyor llk bakışta Ismail Cem'in fotoğrafları, hepsı bağış, başka bağışlar da var, örneğin Burhan Doğançay kocaman iki tablosunu armağan ediyor DMEDD'e. Demeğin yeni başkanı Mevhibe Loğoğlu da güller, kalalatia selamlıyor konuklan. Bir de kadınlar var, uçuk kadınlar, Uzakdoğu kadınlannın gizemlni yansıtıyor. Mevhibe Loğoğlu'nun resim çalışmalan da Bangladeş'te başlamış meğer. Izlerken Dakka'da tanıdığım ozanlan, ressamlan anımsıyorum. Başka bir duvarda Lale Kura'nın iki tablosu, sonbahar rüzgân ve dallardan çiçeğe bahar. Bu tabloların özelliği var, boyayla fırçayla değil doğrudan çiçekler ve yapraklarla oluşuyor, solmaya karsın yesermeyi yansıtıyor, doğanın gizemini. Lale Kura güzel yansıtıyor o gizemi. Kimi geceler sabaha dek uğraşarak. Sergiyi gezerken neler canlanıyor gözümde, DMEDD'in kurulduğu günleri anımsıyorum. Dış görevde çalışırken terönst kurşunlaıia yaşamını yıtıren diplomatlan. Işte Demet Aryak da burada, Sidney'de öldürülen değerii diplomat Şank Aryak'ın eşi. Sanınm 42 kişiyi yıtırdik dış ülkelerde. Onları toprağa verdik, başkalannı uğurladık ölüme! Gözlerini kırpmadan gittiler, görevden geri kalmadılar. Kimi bellekler unırtkanlıkla kararmış görünüyor, ölçüyü kaçınyor, tehlikeli tırmanışlan, rüzgân fırtınaya dönüştürüyor ama meslek dalımıza ters bir olay bu. "Monşerler", "kokteyl yalakaları" sözcükleri kaleme de, gerçeğe de ters geliyor. Dışişleri Bakanı Ismail Cem sergide yoktu, belki de Türkiye'de değil yurtdışında, ama fotoğraflan karşısında ilginç tartışmalar oldu. Londra Büyükelçimiz Korkmaz Haktanır'la ilgili sözlere, yazılara doğrudan Bakandan tepki bekleniyor, o da susmayı yeğliyor. Neden, diye soranlar var. Sergi sonrası da sürdü bu tür sorular. Gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün bir açıklaması var ama asıl açıklama, dahası sahiplenme Dışişleri Bakanı'ndan bekleniyor. Bu beklentıyi yanıtlamayan davranışlar da yorumlara yolaçıyor, tepkiyle karşılanıyor. Mesleğimde 50. yıla ulaşıyorum. Yüzyılın yarısı, önemli bir zaman dilimi, Dışişleri ailesiyle de yakın ilişkilerim var. Kuşaklar değişti, dostluklar sürdü, babalar emekli yakından izledim, sorunlannı yakından gördüm. Merkezde ya da dışarda kolay bir yaşam değil, ama sevgiyle, umutla yaşanıyor. Onlar da bu ülkenin insanlan, güçlüklere karşın özveriyle çalışıyoıiar. Babalar, çocuklara yolaçıyor, oğullar kızlar da annebaba mesleğini seçiyor sonra. Resim sergisinde yeni Litvanya Sefiremiz Dilek Belger söyledi, gözleri parlayarak. DMEDD'in desteğiyle öğrenim yapan kimi gençler de Dışişlerine gınyor. "Monşer" eşleri de güzel uğraşlar içinde her zaman. DMEDD'in amaçlan doğrultusunda çalışıyor, değışik etkinllklerte derneğe gelir sağlıyor. O geliri eğitime aktanyor. Handan Haktanır'ın çalıştığı dönemde doruğa ulaştı bu etkinlikler. Mevhibe Loğoğlu da kaldığı yerden sürdürüyor. Resim sergisi de o etkinliklerden biri. Ufukta bir kreş var şimdi, 40 çocuğun bakımını sağlayan çağdaş bir "çocukevi" ongörülüyor. 100 bin dolar gerekiyor, içerde ve dışarda tüm kadınlar bu kreşi gerçekleştirecek çabalar gösteriyor. Ancak, demeğin altyapısı şehit çocuklan için oluştu yıllarca önce. Kurşun yağmuruna karşın bir dırenme cephesi oluşturdu kadınlar. Güzel direndiler doğrusu. Şehit diplomatlann ya da başka görevlilerin çocuklan yalnızlığa gömülmedi. Öğrenimleri için güzel olanaklar sağlandı. Hepsi çok iyi koşullarda okudu, yüksek okul bitirdi, kimi de mastır yaptı. Bugün de 42 gence burs veriliyor. öncelik deprem bölgesinde. içten çabalannı yakından izledim, Dışişleri Bakanı îsmail Cem 'in sergideki fotoğraflan Ugiyle izlendL. içtenlikie kutluyorum her zaman. Üzgünüm, Büyükelçi Haktanır'ı Müsteşarlık görevinl üstlendikten sonra tanıdım ancak. Bırkaç kez karştlaştık, konuştuk ama duyduklarım var. Birlikte çalıştığı kişilerden dinlediklerim, aynca bir gazeteciyazar olarak gözlemlerim. Mesleğini paıiatan, onurlandıran çabalannı da belli olaylarla biliyorum. Bakanlıkta yaşanan güzel biıiiktelik de çok etkiledi beni. Beili email'lere çekilen oldu, oğullar aldı yerini. Yaşamlannı telgraflar o biriikteMen kaynaklanıyor bence. Londra Büyükelçiliği'ne de sevgi ve saygı telgrafları yağıyor Dışişleri ailesinden. Bir sevgi yağmuru gibi. Haksız saldınlann izini silmeyi amaçlıyor. Bence bu görevi başkaları da üstlenmeli. Yanlışlığı bir an önce düzeltmekten geri kalmamah. Bu köşenin yazısını birkaç gün önceden yazıyor, kimi zaman olayların gerisinde kalıyorum ama umudumu yitirmiyor, gelişmeleri o yönde bekliyorum. Gerçekler doğrultusunda.^