Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 0» mının suyla örtüleceği, gerisinin ise yine su üstünde ve baraj gölü kenarında kalacağı..." Peki, Halfeti'nin "geriyc kalan" kesimi, yani baraj gölüyle "yalı konumuna" gelecek olan yukan semtleri, hiç ddg'îlse bundan böyle bir "kıyı yerleşmesi" oîarak yaşamı kucaklamaya devam edebilir mi? Hem belediyenin, hem de Halfeti'nin geleceğinc kafa yoran herkesin son umuduna dönüşen, "Birecik Baraj Gölü kıyısında, tarihi dokusuyla da ün salacak bir turistik yerleşme" düşü gerçekleşebilir mi?.. Bu soruya yakın geçmişe kadar verilen "evet" yanıtı da ne yazık ki bir süredir G AP yetkililerinin ağzından aynı kesinlikte artık çıkmıyor. Çünkü Birecik Baraj Gölü'ne şimdi de "içme suyu kaynağı" misyonu yüklenmiş durumda. Yani bu gölden, aynı baraj inşaatı nedcniyle su kuyulan yok olan yakın çevredeki yerleşmeler ve Birecik ilçesine "içme suyu" sağlanması da kararlaştınlmış. Böylece Halfeti'nin suya gömülmeyecek olan kesimi de "içme suyu kaynağı kıyısında" kalacağından, "ilgili mevzuata" göre "iskân yasağı" bulunan kuşakta bulunacak ve turizm bir yana, sıradan yaşama bile açılamayacak... Oysa bu "kıyı kenti" konumu için de ne duygulu projeler tasarlanmış, ne güzel ütopyalar geliştirilmişti?.. Birkere Halfeti, tarihsel zenginlik açısından bölgede "tek başına" da değildi. Birkez daha Prof. Dr. Nur Akın'a başvuralım... "Halfeti, kökeni belki de antik öncesine dek uzanan iki önemli ortaçağ kalesinin, Birecik ve Rumkale'nin arasında yer almaktadjr (...) 5 km kuzeyindeki Rumkale'ye, yeryer ilginç mağaralarla zenginleşen yeşil vadilerden geçilerek ulaşılmaktadır. Fırat boyundaki sayısız prehistonk höyüğe bakarak, Halfeti 'deki mağaralarda da çok erken tarihlere uzanan yerleşim izleri bulunacağı düşünülebilir..." lşte bu değerleri de görmeye ve ğezmeye gelecek olan turistler, Halfeti'deki geleneksel evler içinde düzenlenmiş "göl kıyısıpansiyonlarda" ağırlanamazlarmıydı?.. Roma, Bizans, Arap ve Doğu Hıristiyanlığı dönemlerinin tanığı olan topraklarda ve Fırat Vadisi boyunca sıralanmış kalıntılarda tarihi yaşayacak olan insanlar, günün yorgunluğunu yine Halfetililerin ev sahipliğinde, pansiyonların bahçelerindeki yöresel yemekli sofralarda atamazlarmıydı?.. Üstelik bunun "öncü gırişimi" de gerçekJeşmiş, kentin en görkemli sivil yapılanndan olan ve kentin su altında kalmayacak yukan kesımlerinde bulunan tarihi Hamitağa Konağı'nın vârisleri ile bclediye anlaşmaya da vararak, bu konağın konaklama tesisi olarak restorasyönu konusunda protokol bile yapmışlajdı. Dahası, G AP idaresindeki kimi iyi niyetli bürokratlar da aynı konağın turizm amaçlı restorasyonunda belediyeye parasal yardım sözü de vermişler, rölöve ve uygulama projcleri için de ÇEKÜL'ün katküan gündeme gdmişti... Nevarki Birecik Barajı'naeklenenyeni içme suyu kaynağı işlevi, Halfeti 'deki yaşa. mın ardından işte bu "umutlan da engellemiş" oldu. Yine eylül ayındaki gidişimizde orada bulunan GAP ldaresi Fiziksel Planlama Koordinatörü A. Alim Çopuroğlu'nun dile getirdiği; "çok iyi bir arıtma tesisi ve çok iyi bir kanalizasyon sistemiyle Halfeti'nin kalan kesimi göl kenarında yaşatı labiI ir" sözü dc içme suyu mevzuatına aykın bir ütopyadanöteyegeçemiyordu... * Şu aylarda mutlaka Halfeti 'ye gidin, Halfetilılerle tanışın, tokalaşın ve gözlerine sevgiylebakın... Çünkü onlar, "sizin elektriğiniz" uğruna, üstelik aynı zamanda "size de ait olan" büyükbiruygarlıkmirasının tarihsel yaşamlarından kopanlıp almmasına dayanmaya çalışıyorW*d(L CUMHURİYET DERGİ îki Türk ve bir Yunanlı tiyatro sanatçısından oluşan Pesüs grubunun "Ege Tınılan" projesi Almanya'daki sanat çevrelerinde alkışlarla izleniyor. Uzaklarda 'Ege Tınılan' EROL ÖZKAN • kibinyılınınilkaylanndaMünih'teki • kültüretkinlikleri içinde konserveti• yatrocurcunası,insanınbaşınıdöndüH recek çokluktaydı. Klasik müzik konserleri ve çağdaş tiyatro oyunlan arasında, özellikle bizleri ilgilendiren "Pesüs" grubunun "Ege Tınılan" adlı oyunu, şaşırtıcı içeriği ile önümüzdeki haftalarda da rüzgâr gibi esecek... Evet, içinde adeta Ege rüzgânnı ve büyüsünü taşıyan. bu oyun, Akdenizli insanın sıcaklığını ve kültürünü anlatması açısından önem taşıyor. Yaşanılan iki acılı depremin ardından başlayan yakınlaşma TürkYunan dostluğunu sanat alanına da taşınıyor. Çevrilen ortak filmlerin ardından bu tiyatro oyunu da bu sıcaklığınküçük birkanıtı. tki Türk ve bir Yunanlı tiyatro sanatçısından oluşan "Pesüs" grubunun "Ege Tınılan" projesi ilginç bir çalışma. Ege'nin iki yakasındaki halkın temsılcileri sayılan sanatçılann bir araya gelip bir tiyatro çalışmasıyla seyirciyi selamlamalannınkeyfini Almanya'da geçen aylarda yaşadık. önümüzdeki haftalarda da önce Münih 'te sonra Hamburg ve Berl in 'de peşpeşe gösterilerle bu keyfi başka sanatseverler de yaşayacaklar... Evet, "Pesüs" projesinin yaratıcılan, tesadüfen bir araya gelmişüç sanatçı: Aylin, Recai ve Daniel. Üçü de, antik çağ uygarlığından günümüze bu kıyılarda yaşanılan duygulan, aşklan ve yaşanılan zenginliği Batı'ya anlatmak amacındalar... "Pesüs" adını, EdipCansever'in bir şiirinden alıyor ve bu oyun sanki bu şiirüzerine kurulmuş gibi sergileniyor... Antik çağda yağ kandili anlamına gelen Pesüs aslında bir simge, Ege'nin iki yakası arasındaki akrabalığın ve dostluğun simgesi... özellikle müzikte ve şiirdebu yakınlığı sezmek çok kolay. Jşte bu duygulan, ortak coşkulan anlatmak için bir "Orhan Pamuk" okuma gününde tesadüfen tanışan Aylin Aykan ile Recai Hallaç'ın kollannı sıvamasıyla başlıyor çalışmalar... Ülkemizden Adnan Saygun ve Hasan Uçarsugibibestecilerin, Yunanistan'dan ise genç besteci Minas Borboudakis'in müzikleri, "Ege Tınılan"nın ortak çıkış noktası olmuş. Öte yandan antik çağın Akdeniz'ine Batılı bir gözle bakan Debussy'nin bestesi "Six Epigraphes Antiques" ise bir başka tını çeşitliliği olarak bu calışmaya renk katmış. Bu yetmeyip, düşsel bir dünyanın tılsımını şiirlerle vermeyi düşünen sanatçılar, Kavafis' in, Edip Cansever' in, Elitis ve Urla doğumlu Seferis'in şiirleriyle süslemişler oyunu. Ve ortaya ortak temalann işlendiği bir güzellik çıkmış... Ege'nin iki yakasında yaşayan ve birbirine benzeyen iki halkın ortak duygulannı, kültürlerini ve duygusallıklarını damıtıp birpotadaeriterekanlatmadüşüncesiyıllardır kafasında yer etmiş piyanist Aylin Aykan' ın. Bundan üç yıl kaüar önce Likya kıyılarında yaptığı mavi yolculuklarda, Recai liallaç, Daniel Doujenis ve Aylin Aykan (soldan sağa) sanatseverlerle buluşacaklar...