Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Her adımda bizi biraz daha şaşırtan kent, ikl katlı yıkık taş evlerle bezenmiş. Evlerin birçoğu yamacın aşağısındaki kiliseye bakıyor. Bu kilise, içinde yaşadığı tarihsel dönemin az rastlanır hoşgörü olaylarına tanık olmuş. Nikola'Amca'mn, 1922 göçünden notlar... Kayaköyü trajedisinden notlar YAZI: FtLtZ KARAATA FOTOĞRAFLAR: FARLK AKBAŞ B u kenti yaşar hayal etmek hiç tekrarlanamayacak bir geçmişi gerçck kılmayı istcmek gibi. 70 yıl kadar öncesine bakıp burada insanlann ortak bir hayatı paylaştıklannı düşünmek arnavut kaldırımlı dar sokaklann birinden bir çocuğun çıkıvcreccği hissini uyandınyor. OysakiFethiye'ye 12 kmuzaklıktakı Kayaköyü yaşanan hayatlann, söylenen sözlerin, efsaneleşebilccck aşklann, "çığınlan" bir türkünün yanm kaldığı, terk edilmek zorunda bırakılmış bir kent. Bu kentin yıkık dökük taş evleri sahiplerinin acı tatlı hatıralarının kokusunu, izıni taşıyor. Hani insan bazen der ya, dili olsa da konuşsa şu dağlar taşlar, anlatsalaryaşananları,çekilenacıları,paylaşılarak çoğaltılan mutluluklan, gıderken çeyizini Türk komşusuna bırakan Rum kızm hikâyesini. Ashnda "tcrk cdilmiş" sözcüğü hiç yakışmıyor bu kente. Kimler yurt edinmemiş ki butoprağı; Likyahlar, Romalılar, Rumlar... Hepsi evrenin en büyük tiyatro sahnesi olan dünyanın unutıılmazaktörlen olmuşlar. Kimi bir efsaney i oynamış, kimi bir kahramanlık hikâyesinı, kimi bir aşk öyküsünü. Şimdi ise kendi içinde aktörsüz bir sahne Kayaköyü. Şifa bulmaz terk edilmişliğinin atmosferinde sahneleyecek bir oyunu yok artık. lşte böyle bir kente, on üç saatlik bir yolculuk içinde tstanbul otogarından yola çıktık. Elimizde Kayaköyü 'nde, Rumca adıyla Le vissi'de bize rehberlik edeceğine inandığımıznotlarvar. Bunotlar, 1903'teLevissi'de doğanNikola Amca'run, Levissi'nınyaşam hikâyesinı ve 1922 göçünde yaşananlan anlattığı notlar... 1922 'de Levissi 'den göç edip NeaMakri'ye yerleşen eski Levissililerin Nikola Amca'ya, "Sen yazmazsan bızim buraya yerleşmcmizin zor yıllannı yenı nesil nasıl bilecek? Yeni nesillere hiçbir şey geçmeyecekbizımtrajedimizden"demeleriyle ortaya çıkmış bu notlar. Otobüs yolculuğunun sonunda Fethiye'ye vardığımızda güneş çoktan doğmuştu. Parlak güneş her şeyi soluk ve tek boyutlu gösteriyordu. Öğlen vakti Fethiye'den aynlıp içinde turistlerin de olduğu bir minibüsle Kayaköyü'ne doğru yola çıktık. Bir tepeyi döne döne çıkan etrafı kızıl çamlarla kaplı patıka yolu yeni bir yeri kendi iç dünyamızda keşfedecck olmanm heyecanıyla aşıyorduk. Bu sırada şofbr bir rehber edasıyla turistlere " Wellcome to Kayaköyü" derken bir yandan Katopanaya (Meryem Ana) KUisesi... da elini minibüsün cammdan çıkarmış yanından geçtiğimiz taş evleri işaret ediyordu. önünden geçtiğimiz tepeden yamaca doğru inen evleri neredeyse tek tek görmek mümkündü. Bu, Kayaköyü mimarisinin bize bir sürpriziydi. Minibüsten indiğimızde sanki dar bir caddenin, ashnda bir zaman çizgisinin tam ortasındaydık. Önümüzde terk edilmiş bir uygarlıklar beşiği, arkamızda günümüz mimarisinden bir motel... Kayaköyü, terk edilmişliğin miras bıraktığı sessizliği tam anlamıy la yaşıyordu. özellikle Istanbul'un olmazsa olmaz seslerine, araba kornalanna, seyyar satıcılara, tüpçülere, suculara alışmış bir Istanbullu için tam bir ölüm sessizliği hâkimdi her yana. Zaman çızgisinin beri tarafındaki birkaç küçük motel ve çay bahçesi de çoktan bu sessizliğin bir parçası olmuşlardı. Vakit ilerliyor, gün dönüyordu. Akşamın kızıllığı, gözümüzü boyamak istercesine yavaş yavaş viran kentin üzerini örtüyordu. Her adımda bizi biraz daha şaşırtan kent, zamanın ve insan elinin acımasızca törpülediği, çoğu yıkık olan iki katlı taş evlerle bezenmiş. Evlerin birçoğu yamacın aşağısındaki kiliseye bakıyor. Bu kilise, içinde yaşadığı tarihsel dönemin az rastlanır hoşgörü olaylarına tanık olmuş. Söylenenleregöre burada yağışlann yetersiz olduğu yıllarda, Türk ve Rum çiftçilerbirlikte kiliseye gidip.hediyelerverirler, papazlardan Meryem Ana Ikonu'nu taşıyıp yağmur duası ctmeleri içinricadabulunurlarmış. Böylesine samimi ilişkilerin yaşandığı, ınsanlann birbirlerine hoşgörülü