23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

BASKENT GUNLERI Yeşil selamlar IVIIJŞERREF HEKİMOĞLU 7 ağaç ormanlarında kaç fidanım var acaba? Kimi dostlarım yeşil fidanlar dikerek selamlıyor benı. O fidanlann sevgiyle yeşermesini, daha yeşil bir dünyada yaşamayı diliyor. Neden 7 ağaç derseniz, kişi başına 7 ağaç kesiliyor her yıl, kâğıt, kalem, mobılya ve yakacak gereksinimleri o 7 ağaçla karşılanıyor. Çevre Kültür Değerjerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) da kesik ağaçlan yerine koymaya çağınyor bizi. Istanbul, Bursa, Kıbrıs'tan sonra Marmaris ve GAP'ı da yeşertiyor bu genç fidanlar. Bu kez ören'de çok kısa kaldım, Kozak Yaylası'na ya da Kaz Dağı'na gitmeye vakit olmadı. Olayı yaşamak için gitmeye gerek yok, ağaç kıyımı da, yangınlar da sona ermiyor, yeşil tepeler kelleşiyor, tarlaya, arsaya, giderek beton yığınına dönüşüyor ağaçlar. ÇEKÜL'ün uğraşını yeşil bir soluk gibi düşünüyor insan. Başta sevgili arkadaşım Jale Eralp, beni 7 ağaç ormanlarında 7 fidanla selamlayan okurlarıma da teşekkür ediyorum. O ormanda gezebilir miyim bilmem, ama ben gezmezsem başkaları, gençler ve çocuklar gezer, milattan sonrakiler. Bir başka okurum, Istanbul'dan Dr. Sedat Ongan da Çamlıca'ya Bulgurlu'ya götürdü beni. Hikmet Birand'ın Anadolu Manzaraları kitabından söz eden "Ankaralı Çiğdemler" başlıklı yazım nedeniyle çocukluk yıllarına dönüyor, 72 yıl öncesine. Sarı çiğdemi orada tanıyor, oturduğu evin bahçesinde açıyor sarı çiğdemler. Soğanlarını alıp Suadiye'deki evlerine getıriyorlar, ev yıkılıp apartmana dönüşünceye kadar açıyor. Okurken Göztepe, Erenköy, Suadiye bahçeleri canlanıyor gözümde. Yeşilbahar Sokağı'ndakı yeşil bahçemız. Tüm bahçeler parsellendı, kat kat apartmanlar, gökdelenler yükseldi yerinde. Deprem günlerinde büyük korku yaşadı orada oturanlar. Bu korku çarpık kentleşmenin, plansız gelişmenin ürünü bence. Yıllar geçmış, kıyılar dolmuş, fay hattından söz ediliyor şimdi! Dr. Sedat Ongan'ın öğretmen ablası Hidayet Ongan ile birlikte yazdığı bir kitap vardı. Adı GörgüYaşamayı öğrenmek. öğrenciler için yazmışlar. Tamamını okumadım henüz. Ihsaniye'den söz eden bir bölümü çok hüzünlendirdi beni. 1990 yılında gazetemizde yayınlanan bir okur mektubu bu. Samim Oerya yazıyor, Karadeniz'e giderken yaşanan güzelliği, yeşilliği anlatıyor, gölleri, kuşları. Ancak kısa sürede yok oluyor o güzellik. Nedeni de açıklanıyor mektupta, kömur ocakları ve salt para kazanmaya yönelık uygulamalarl Karadeniz'in rengi değişiyor nerdeyse! Küçük göller dolduruluyor, yok oluyor, yeşil örtü kuruyor, kuşlar uzaklaşıyor, yaşam soluyor! Yeşermek umudu solmuyor elbet, bir okur, bir kitap, bir mektup yeşertme çabalarını da yansıtıyor. »* * Yanm yüzyıl sonra yenlden basılan bir kitap var başucumda. Naim Tirali'nin "25 Kuruşa Amerika'sı", ılginç çağnşımlarla yeniden okuyorum. Amerikan savaş gemisi Missuri'nin Istanbul'a gelişini azımsıyorum. Bir Türk diplomatı, VVashington Büyükelçisi MOnlr Ertegün ölümünden sonra bu gemiyle getirildi Istanbul'a. Başkan Roosevvelt'in yakın dostu, belli günlerde elçıliğimize geliyor, bıri kuyumculuk yapıyor, öteki bozuk saat onanyor. Bugün benzer bir ilişki düşünelebilir mi? Ahmet Ertegün genç bir delikanlı o zaman, babası Roosewelt ile söyleşirken kardeşi Nasuhi Ertegün ile birlikte genç caz sanatçılarını dinliyor üst salonda. Şu günlerde de dev bir konser düzenliyor Marmara depremini yaşayanlar yararına. 25 Kuruşa Amerika küçük bir öykü ama yıllar içinde hayli boyutlanıyor. 25 kuruşa yalnız ABD'yi görmüyor, tarihsel bir gezi de yapıyor okurlar. Nereden nereye gelmişiz! Bir de "Aşk Dediğin" kitabı var. Anısal öyküler anlatıyor Naim Tirali. Bir öyküde de benden sözediyor. Sovyet devlet adamı Gromiko ile konuşmamızı aktarıyor. Yılbaşı öncesi çamlar satılıyor Yenişehir'de. Bu kıyıma üzülüyor, Gromiko'ya soruyorum elçilıkteki resmı kabulde. Sizin ülkenizde Noel'de çam kıyımı yoktur hertıalde. Gromiko'nun yanıtı hepimızi şaşırtıyor. Bizde de çok çam kesilir Noel'de. Ama olsun, insanların mutluluğu için ağaçların kesilmesi eleştırilemez. Rusya'da ormanlarımız çok, kesilmekle bitmez. Naim Tirali ilgınç bir yorumla noktalıyor bu olayı. Gromiko ve eşi bırkaç kez geldıler Ankara'ya. Zarif kişilikleriyle göze çarpan bir çift olarak düşünürüm onları. Sovyet elçiliğinde önemlı devlet adamlarını yakından tanıdım, ilginç konuşmalara tanık oldum. Yalnız Sovyet elçiliğinde değil başka elçiliklerde de Başkenti de güzel yaşadım, gazetecılığimi de. 2000'lerin öncesinde çok şey değışti ama anılar değişmiyor.^ Nihal, annesi Hatice Duruca ile birlikte. Annesini I996 'da yitirdL, Nihal ve Oktay enkazdan bir fotoğraf albümlerini, hir de mektuplart kurturabildiler... Yardımcısı Hüsey in Kocadağ ve Bahçelievler'da 7 TlP'li gencin öldürülmcsindcn sorumlu Abdullah Çatlı bulunuyordu. Çatlı ve Kocadağ öldü. Annemyetmiijbiryaijindaydı vehâlâher ii>ini kcndisi yapıyordu. Hcr gün iki kez telefonla konuşuyorduk, o akşamda konuşmuştuk, bana moral vermişti... Bir süredir Oktay'la beraberdim ve bu onu sevindiriyordu. Sabahakarşıtelefonettiler, "hasta"dediler amainanmadim. Adapazarı'nanasılgittim, bilmiyonım. Çocukluğumdan bcri dcprenıden sonraki diğcr fobım, ya annemi yitirirsemdi. Birdaha Istanbul'adönmedim. Annemin evdeki hatırasını sahiplenmek istedim, onun yaşadığı yerleri terk edemez, başkalannın yaşamasına izin vcrcmczdim. Iş aramaya kalkiştığımda kardcşim "Benim güvenilir bir insana ihtiyacım var" dcdi, onun ev eşyaları satılan mağazasında çalışmaya ba^ladım. 19 Temınuz 1998'de Oktay 'laevlendim. Oktay 'la 1990'lannbaşında tanışmış, 96'yakadar birdaha görüsjmcmiijtik.Sonrayinebirarayageldik... l7Ağustosl999'da,03.02'de,Adapazarı, Koceli,Yatova,(iölcükvcistanbul'uctkileyen7.4büyüklüğündcdcpremoldu. Yaklaşık kırk bin kişi öldü. Çok sayıdacvyıkıldı. Cumhurbaşkanından başlayarak belediye imarmüdürlüklerinekadargerekliönlemleri almadıkları düşünülen ilgililcr hakkııula sııç duy urusunda bulunuldu. Adapazan'nın başkabiryerekurulmasıtarti!>masıbaşlatıldı. Kentdepremkuşağındaydı vetanmalani üzerinde sanay ileşilmiş, böy lelikle de nütusuartmıştı... , ' ^ . ' Çok sıcaktı ve bunalıyordum o gece. Salona gcçip kanapeye uzandım. Tam içim gcçmişti depremi hissettim. Duvaryıkılmujtı. Oktay'a seslendim, onun da bana bağırdığını duydum ama sonra seslenişime yanıt vermez oldu. Öldüğünü düşündüm. Kendime bir çıkış buldum. Biz beşinci kattaydık ve depremleikincikathalinegelmiştik. Yinede atlayamayacağim kadaryüksekti. Aşağıda bir kargaşa vardı ama ben sadece bizim evin y ıkıldığını düşünüyordum. Yardım istedim. Birrcklampanosubulupdayadılar. Taminmek üzereydim, yanımda Oktay'ı gördiim, o da kurtulmuştu. Panonun üzerinden kayıp aşağıya indik. Arkama bakmadan yürüdüm. Depreınsankidansetmişti. Benim bulunduğum solanın duvarı bir yana, Oktay'ın bulunduğu odanın duvarı ise bir başka yana devrilmişti. Kardcşiminmağazası iseyerin otuzsantimaltınainmiştı... Bir fotoğraf albümümüzü.mektuplanmıkurtarabildik... Düşünce suçlarını kapsaın dışı bırakan, çetccilerinvcmüteahhitlerinsalıverilmesini öngörenAfYasasıTBMM'dcngeçti.L'umlıurba^kanıya.sayı vetoetti... Bilemiyorum... Dcpremle karşılaştırdığımda daha öncc ya!>adıklanm daha korkunçtu. Insanın bile bile seni işkcnceye alması ya da senin karşına öliim tchdidiyle çıknıası...Oradainsanlayüzyüzesin. Depremde doganın şiddeti var, arkasında y ine insan eliyatıyoramabirfark varyinedc... Cialiba,kısaömürdeçok!}cyya!jadım...^ ÇEKÜL Vakfı Kaşkanı Metin Sözen çevre ve kültür değerlerini güzel sahipleniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear