27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 Mazlum, Azime ve çocukları... Tunceli'deki köylerini terk edcli yirmi gün oldu. Tarihleri ikiye ayrıldı: "Ambargodan önce ve sonra." tUMIIURlYbl DERGl dendi. Borç alır, borç vcrırlcrdi birbirlerine. Bir evde pişirilen, bir tabak da olsa diğcr cve gönderilirdi,kokusuburunlarınavurmuş.tur diyc. Sonra bir bir göç etmeye başladı Türktanırlılar. Hanesayısıotuzlaradüştü: "Köyünengencibizlcrdik.Ölümolsamezarı kazmaya iki ya da üç kişi gidcbiliyorduk ancak. Şimdi ölülerdeortadakalacak..." "Ambargo", ölülerını ycmcksız uğurlatmıştı. Düğünlerdesofrasızbuyuredilmiştı gclinler, damatlar. Mazlum'unsa başı öne eğikti: "Birmisafirgcliyor, buyurcdemiyorsun. Nc bir çay ın var ikram cdecek, nc dc ckmeğın. Önüne bakıyorsun. tster istemez kcndinisaklıyorsun,görmcsin,gclmcsindiye..." Önünc baktığı anlarda kırıldı Mazlum. Saklandığı anlarda crkckliği taşınmaz bir yükcdönüştü: "Çocuğun üç kıştır mandalinaya, bir sebzcychasret. Herşeyehasrctsinyani. Birçıkmazın içindesin. Kafayı oynatmamak elde değil. Dalıyorsun, bir bunalımın içinc giriyorsun..." Azime'ningözlcri Mazlum'un gözyaşlarına takılı şimdi. "Sussan artık" dcmclere durdu di li ama döndürmedi. Farkında, kiiçücük bedeni bu yeni kentlc kocası çocukları arasında bir kalkan olacak. Belki yine söz düşmeyecek Azime'ye ama Mazlum'u o tutacak. Azime usulca,böbreklcrimi,bclimi, ncresiolduğunubirtürlübilemediğiağrılarını anlatırken gözleri hâlâ Mazlum'un üzerindeysebuyüzden. "Birvarlığıniçindenbiryoksulluğuniçine atılmışız..." Böylededıişte,köysüzmuhtarHıdırKaranıan. Takım elbisesi, oturuşu, sigarasını tutuşu yetmiş hancli Kavruktepe'nın muhtar odasının kokusunu da taşısa, o da Halkalı 'nınsokaklarındayıtipgıdenlcrden. Hala "muhtar" diyorsa herkes, saygıdan. Şimdi kaç hane Kavruktcpc? Onyedı. On yedi hancde taş çatlasaotuz dört insan. Otuz dördünün yaşını toplasan yirmi beş yüzyıl. Yaşlılannkaderlerınetcrkcdıldiğini unutturmayacak Muhtar, ağaçlarınsa kadersizliklerine: "Ben birmcyve ağacının dalını kırdığımdababam döverdı. Şimdi hirormanı yakıyorlar...94'temuhtarlartoplanıp Ankara'ya gittiler. Anlattılarderdimizi,ormanlarımızı, köy lerimizi, açl ığımı zı... M uhtarlardan dördü kaybcdilerek bedel ödedı. Onlar Ankara'ya gitmcmişolsaydı diğerormanlarda yanacaktı..." Söz konuktan, ziyaretten açıldı mı, Muhtar'mda başı öne eğık. Helebirdcbayramlardaköyegidcmemek,annesinin,oğlunun mezarınıziyarctedememekyokmu? | Ayağını sürüyerek geldi mi yeni kentin havası da, toprağı da, suyu da bir ağır, bir ölümcül gelmeli insana. Dünyayı senin sanırken, kırk bcş metrekarede soluk almayı öğrenmek, bir soluk için para ödemek, parayı ödeyccck işleri bel fıtığında cksiltmek... lştebuyüVdcn Mazlum'un başı iki kezdaha, yere eğik. | Yerdeki halıya takılı gözleri. Halıyı alan büyük kızı onaltısındakı Çiğdem. tlk taksit, konfeksiyondanalınanilkhaftalıklaödcndi. İki oğlanın okul deftcrinin parası küçük kız özlem'den. özlem on bcşinde bir çocuk... O da konfcksiyonda işçi şimdi. On mi lyon kira eninde sonunda ödcnmeli... Köyden getirilen elmalann ise içleri çürümeye durdu. Son elmadaycndiğinde... Mazlum, Azime ve çocuklar... Artık sofralar da kapandı. Tunceli dc Istanbul'da bir daha "zerafet" kokmayacak...^ Son elmayı cla yediklerincle BERAT GUNÇIKAN Mazlum 'un haşı öne egik... R aşını yerden kaldırmıyor. Erkcklik ağır bir yük şimdi. Açlık kadar I ağır, göç kadar bclalı. Halkalı sokaklanndan birinde, demir kepenkli bir dükkânıcvbcllemek kadar ölümcül... Mazlum Akbalık'ınlstanbul'da yirmi birincigünübugün. Birkaçyatak,birkaçyorgan ve çokça kışlık clmay lakırkbeş metrekarelik bu diikkân bozuntusunda geçirilen uzun yirmi bir gün yetti Ma/Jum'ukırmaya. Ölümçabukyerleştıdilınc. Mazlum, Tunceli'nin Ilozat ılçcsinin "Türktanır" köy ünden. Çoluk çocuk göç ctmelerininteknedcni var, savaş. Vebirsavaş aracı olarak uygulanan gıda ambargosu. Şu fıtıkameliyatıolmasa,Çığdem'inapandisti patlamasabirazdahadayanıpellikılounutaşıyacaktı... Bir de oğlanlar Özmen'lc Onur'un okulları açık tutulsa... Karısı Azime'nindeağnlan var,ncdenihcnüzbilinmeyen, Mazlum bir işbuluppara k&zanırsabilinecek olan... Iştc bütün bunlar yüziinden kaçamazdı göç yollarınadüşmekten. Şimdi kırk yaşının Türktanır'ını anlatacak Mazlum Akbalık. Kısacıktarihiniikiyeayıracak: "Gıda ambargosundan öncc Gıda ambargosundan sonra..." Doksanlıyıllardan öncc kırkkırkbeşhaneli bir köydü Türktanır. Kışlar u/undu; uzun, soğuk ve sert. Bu y iizdcn hiçbir şey kiloylaalınrnazdı. Unsaçuvallayerleşirdiköşesine. Patates, soğan, mercimek, şckcr, bulgursa yine çuvalla girerdi kışa. Sabun tor bayla... Yine de kış, soğuk dcnmez her hafta ilçeye inilir geri kalan meyve, scbzc ihtiyaçları karşılanırdı. Kavurma en çok tüketilcn yiyeceklcrdendi,tulumpeyniri,çökelek,tcrcyağ... Ya/dan, bütün meyvclerreçele dönüştürülürdü... Hclcdczcrafct... Evdekonuk da varsa cl ve hamurla yapılan bu ycmekle kurulmamış sofra yoktu... Salçayı da unutmamalı. Ağustos.bilemedineylüldedınmi bütünbuhazırlıklarbitirilmişolurdu. Bitmış olurdu çünkii bıtirmcye yarayacak ne varsa elaltındaydıTürktanır'da. Mazlum'unazda olsaekipbiçtiğitoprağı, meyve ağaçları,on kadar koyunu, bir o kadar da keçisi vardı. Azime yani karısı bahçeye sebze ekcr, domatesi, salatalığı,patlıcanı paradan uzak tutardı. Busayededirkı,yüzühiçyerdekalmazdı Mazlum'un. Hozat yolu üzerindeki köyünün,günübirlikkonuklarınabılckurulacak bir sofrası, sofraya koyacak yiyeceğı bulunurdu. Sofra kurmak erdemdi, ahlaktı, insanlıkdurumundandı.Herdüğünde.hercenazedc yemek vermek, ycmekle aglay ıp gülmekgelenektendi... Sonra savas> başladı. O da yetmiyormus, gibi 1W4 'te diğcr köylcrle birlikte gıda ambargosuyla "ceza'Mandırıldı Türktanır. Şeker, un kiloyla veriliroldu. Reçel kalktı önee sofradan, sonra peynir, tereyağ, kavurma... Çünkü bir yasakdahaeklendı: Yaylayaçıkmak. Bununlaberaber hayvanları otlatmak dayasaklandı. Mazlum'un yirmi kadar hayvanı çoğalmak şöy le dursun, etten sütten kesildi.GerisiniMa7İum'undilindendinlemeli: Azime... Veni hayutla bağı o kuracuk... "Önce ellıkılounveriyorlardı, sonra yirmi beşedüşürdüler. Bel fıtığındandaameliyatlıyım,yüktaş.ımamyasak,adamtutuptaşıttıracak para yok, unsuz, ekmeksiz kaldık. Onu bir yana bırak, çocuklara çay bile içiremezolduk sonunda..." Mazlum, Azime, dörtdc çocuk... Ambargolu un, şeker, çay hangisini doyuracak? "Aydabir, en az yirmi dört günde bir veriyorlarunu,sekcri. Amayetmıyor. Istiyoruz, 'gününü beklc' diyorlar. Neden? Çünkü bizim yiyeceğimizi gerillaya verdiğimizı düşünüyorlar." Başka... "Silah almıyorduk bir dc. Bir gün rütbcsiz biri beni kenara çekip 'alacaksın' dcdi. 'Bensilahıkimekarşıkullanacağım' diyesordum 'Orada yeğenim var, teyzcmin oğlu var...' Herşeyi devlete karşı olmaya bağlıyorlar. Oysa benim kolum devlctin kolu kadar uzun mudur?" Mazlum'a göre "öbür el" dekısadeğildi: "Yok, diyoruz ama dinlemiyorlar. Bul getir diyorlar. Bulmazsan olmaz, vermezsen seni vururlar. Yani yaölecekstn ya karakola gidcccksin..." Göçten sonra... Türktanır'lıbirbirinedüşkündü. llkzamanlaroncayasağa, ambargoya dayanabildilerse, bu düşkünlük y üzün Köyden getirilen son elma da bittiğinde inanacaklur belki de dönüfün olmayacağtna...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear