Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7MAYIS 1995. SAYI476 İNSANLAR 11 desinatörlüğü, hatta terzilık yaptı. Bütün bu işler arasında doğrusu resme pek zaman kalmıyordu. Çocukların okul çağına gelene kadar doğru dürüst resim çalışamadığını anlattığı bir söyleşisinde, "Bu süre içinde gerçekten bunalıma düştüğümanlanmdaçokoldu. 'Benniçin resim yapmıyorum' diye ağladığımı biliyorum" diyordu. Ellıli yılların ortalanna doğru yeniden resim yapmaya başladı. Kendi anlatımıyla, "naif, saf yürekli" resimlerdi bunlar. Soyut olarak değerlendirilebilirlerdi. llk sergisini bin dokuzyüz elli beş yılında Ertem Galerisi'nde açtı. Bu ilk sergi para kazanmak için başka işlerde çalışmanın sonu değildi. Gündüzlcri Kurtuluş'taki biremprime fabrikasında eşarp desenleri çiziyordu hâlâ. Üstelik, çalışma koşulları da oldukça ağırdı. Gün ışığı girmiyordu atölyeye, havalandınlmıyordu da. Kimyasal maddelerin zehirinisoluyordugünboyu. Bir süre sonra sağlığı bozuldu ve işten aynldı. Tam da o günlerde Eczacıbaşı, Karaköy'de bir seramik atölyesi açmıştı. Başvurusu kabul cdildi Nasip'in. Çamur, yeniden yaşamına girdi. O daracık zamanlarda yaptı pınaroldu. Bindokuzyüzaltmışdokuzyılında Yeni Gazete'deçıkanbir söyleşisinde, "Sanata olan büyük tutkumu ve görüş açımı, eşim ile rahmetli hocam Ahmet Hamdi Tanpınar'a borçluyum" dıyordu Nasip. Aynı atölyelerde, aynı hocalardan resim dersleri almış olmalanna karşın Nuri lycm, Nasip için "Nuri Ağabey"di. Dürüstlügüne, yardımseverliğine, yakışıklılığına hayrandı ama... Beşyıllık resim eğitiminin sonunagelmişlerdi. Bırakşam üzeri okul çıkışında Nuri lycm, "Bak Nasip" dedi: "Seninle cvlenmek istiyorum. Seni çok seviyorum. Düşün, taşın. Senin de gönlün varsa evlenelim". Şaşırdı Nasip. Aslında düşünecek pek bir şey yoktu, kcndisi de tutkundu. Birkaç gün sonra, yıne birokul çıkışında, gözlerı pırıl pırıl, "Karar verdim" dedi, "Evlenelim Nuri Abi..." Eliyle Nasip'in ağzını kapattı Nuri lyem:"Abıyokartık" Birkaç ay içinde ıki düğünle evlendiler. Emanetti gelinliği. Gündüz, Nuri tyem'in ailcsinın evinde akrabalann katıldığı bir düğün yapıldı. Akşam ise Hasret Akalın'ın evinde toplanılıp sabaha kadar cğlenildi. Sabah, gelinliğini çıkarıp bavulakoyduvetramvaylaAksaray'a, yeni evlerine gittiler. Viran bir evdi oturdukları yer. On beş lira kira veriyorlardı. Nuri lyem, becerikliydi. Birkaç onarımla, boyayla evi oturulabilecekbirmekânhalinegetirmcnin yanı sıra şirinleştirdi. Ev sahibi evinin yeni halini görünce, böy le bir yerde bu kadar ucuz oturulmaz diye düşünmüş olmalı ki, kirayı yirmi lirayaçıkardı. MüjdeBülent ianla koleksiyonundan. Resim karın doyurur mu? Savaş yıllan bıtmek üzereydı ama hâlâ karneyleydi ekmek. Ve hâlâ karartma uygulanıyordu. Mezun olmak, Nuri Tyem'in aşama sınavlarını başarması bir işe yaramadı, çünkü iş yoktu. Resim bilinmiyordu Türkiye'de henüz. Sergiler, ressamı geçindirmek şöyle dursun, olsa olsa dergilerin, gazetelerin ospri konusuydu. Tanıştığında oğluyla evlenmesine, "Eh, madem göze almışsın" diyen kayınvalidesi bile, resimlerinin üzerine havlu ya da yemeni asıp namaz kılıyordu. Evlenmeden önce az çok biliyorlardı kendilerini bekleyen sıkıntıyı. "Ne eder eder sürdürürüz resmi" diye düşünmüşlerdi ama, yaşanan farklıydı. Nuri lyem resme, kopamayacak, ara veremeyecek kadar bağlıydı. Üstelik iki de çocuk olmuştu birbiri ardına. Nuri lyem edebiyatçıları resimlerken, Nasip'e de para kazanmak düştü. llk işi, Sultanahmet'teki Devlet Basımevi'nde kabartma Türkiye haritalarına kara vedemiryollannıçizmekti. Yıllarca geçici işlerde çalıştı. Kupon kumaş boyadı, model çizdi, kumaş deseni Nasip lyem'in, LeopoldLevy'nin anlatımıyla "safiyeti"içeren eserlerL. ğı resminbiledoyuramadığı birboşluk vardı içinde. Daha atölyedeki ilk günlerde o boşluğun dolduğunu hissetti. "Birden sanki aradığım o şeyi bulmuşum gibi bir duygu uyandı içimde" diyordu:" Tıpkı nicedirözlemini çektiğim bir şeye kavuşmuşum gibi. Gerçekten deçocukluğumun çamuruna kavuştum orada." Artık günboyu atölyede çömlekçi çamuruyla baş başaydı. Çamuruyoğurup biçimlendiriyor, sonra da Kartal'a götürüp oradaki fınnda pişiriyordu. Hasan Usta'yla da bu fırında tanıştı. Göksu'da bir çömlekçi atölyesi ve fırını bulunan Hasan Usta, haftada bir gün de Kartal'daki seramik fabrikasına gelip torna işlerini yapıyordu. Ustayı tanıdıktan sonra hâlâ kendine ait biratölyesi ve fırını olmayan Nasip, Göksu'ya gidip gelmeye başladı. Dört yıl sonra ikinci sergisini açtığında resimlerinin yanı sıra seramik çalışmalannı da sergileyebiliyordu artık. Bir yıl sonra da seramiği mimarlıkla bütünleyen ilk ürününü ortaya koydu. Bu, Yeniköy'deki Cemil Sait Barlas yalısının şöminesiydi. Çalışmaktan keyif alıyordu, ama yorucuydu. Şişlı'de oturuyorlardı o yıl. Şişli, Karaköy, Kartal ve« özel koleksiyon.