26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ç E V RE E K İ N C İ O K T A Y Marks'ın "puhu" çevrecilikte yaşıyor Günümüzde artık iflas ettiği ileri sürülen Karl Marks 'ın birçokgörüşü ve tezleri, özellikle kültür ve çevreyle ilgili uluslararası sözleşmelerde 'esin kaynağı' olarakyeralıyor. ünya üzerindeki her şeyin en değerlisi insandır." Neden? Çünkü: "Toplumsal gelişmeyi gerçekleştiren, toplumsal zenginliği yaratan, bilim ve teknolojiyi geliştiren ve zorlu çabasıyla çevreyi sürekli değiştiren insandır..." Bu ifadeler, insan uygarlığını "tanrısal güçlere bağlı kadercilik" yerine, "emeğin yaratıcılığına bağlı üretkenliğe" dayandıran Marksist felsefedeki bir yazıdan ya da kitaptan alınmadı. 5 Haziran 1972'de Stockholm'deki Birleşmiş Milletler konferansında ilan edilen; ve her yıl 5 haziranın "Dünya Çevre Günü" olarak kutlanmasına da neden olan, DUnya Çevre ve Kalkınma Deklerasyonu'nun 5. maddesinde yer alıyor bu vurgulamalar. Devamedelim: "İnsan emeği ile doğal değerlerin birleştiği alanlar, korunması gereken SİT alanlardır..." Bu tanım da, "resmi" söyleminde "emeğe saygı" kavramının hemen her metinde yer aldığı "eski sosyalist ülkelere" ait bir koruma mevzuatında yer almıyor. Tüm üyelerinin "kapltalist" olduğu Avrupa Konseyi ülkelerince imzalanan, Dünya çevre hukukunun en önemli belgelerinden Avrupa Miınari Mirasını Korunması Sözleşmesi'nde SlT'lcr böyle tanımlanıyor. Kültürel çevreyi, ya da tarihsel değerleri korumanın, salt "ecdadın eserlerini ve büyüklüğünü unutmamak" için değil, asıl önemlisi; "insan emeğinin yarattığı binlerce yıllık uygarlık birikiminin, geleceği yaratmak için de bir kaynak olarak yaşatmak" amacıyla gerekli olduğu, başka çevr&jsözleşmelerinde de vurgulanBu radikal "çözüm" de, yine bir Marksist kökenli siyasi hareketin parti programında, ya da sosyalist çizgideki bir bildirgede yer almıyor. Ahntıyı bir önceki paragraftan başlatacak olursak, aynı Dünya Çevre Deklerasyonu, 20. yüzyılın ikinci yarısındaki "evrensel sorunu" ve "nedenlerini" şöyle özetliyor. "İnsanın, şerefli ve huzurlu bir hayata izin verecek kalitede bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve elverişli hayat şartlan içinde yaşaması temel hakkıdır; ve o, şimdiki ve gelecek nesillerin çevreslni korumak ve geliştirmek için kutsal bir sorumluluk taşımaktadır. Bu sebeple ırk ayrımını, sömürgecilik ve diğer eziyet çeşitlerini, yabancı tahakkümünü destekleyen ve devamlı kılan politikalar yasaktır ve kaldırılmalıdır..." (Deklerasyon'un 1 no'luilkekararı) Türkiye'nin imzası olmasına karşın, bugüne dek hemen hiçbir 5 Haziran Çevre Günü'ndeki resmi kutlamalarda dile getirilmeyen bu ilkeler, yakın dönemlere kadar yüzlerce Marksist aydının, ya da Marksizme sıcak bakan yazarın, çizerin, , düşünürün "tutuklanma nedeni" oldu. "Özgürlük, eşitlik..." gibi talepler, insanlık adına yüz kızartıcı baskılar ve "bastırmalarla" karşılandı. ABD'de, Güney Afrika'da ve birçok yerde, "ırk ayrımına" karşı çıkanlar, soluğu eğer öldürülmedilerse ya cezaevlerinde, ya da hastanelerde aldılar. Hele, "sömürgeciliğe ve yabancı tahakkümüne" karşı mücadele etmek, "emperyalizme" karşı çıkmak, ülkenin bağımsızhğını savunmak, neredeyse "vatana ihanet" sayıldı; bunları dile getirenler "marksist hainler" ilan edildi. Dahası, yine dünya çevre bıldirgelerin• deki "emeğe saygılı" ve "emeğin üretkenliğini" yücelten söylemlere koşut şiirleri, türküleri söyleyenler; hatta doğrudan o türküler ve şiirler "takibata alındı"; soruşturmalara neden oldu; birçoğu dayasaklandı. Türkiye de dahil olmak üzere, Dünya'nın hemen tüm ülkelerinden temsilciler, uluslararası çevre konferanslannda "insan çevreyi sürekli değiştiren, toplumsal gelişmeyi gerçekleştiren...varlıktır" diyerek, birbirleriyle el sıkışıp, bildirgeler onaylarken; Türkiye de dahil dünyanın birçok ülkesinde, Marksist kökenli siyasi hareketler, "illegal" birdirilerine şöyle başladılar: "İnsan, doğayı sürekli değiştirme yeteneğiyle, toplumsal gelişmeyi de sağlayaDEROI 1 0N İ S A N 1 0 0 4 S A Y I 4 2 1 "D Tıpkı bıtflOn R«n Nahri'nln klrilllftlndm f Ikâyat •dllm*sl glbl Marks da o d«n*md* Thames Nahrl'nln Milannın klrl*nm«alnd«n yakımyordu. mış. örneğin, yine Birleşmiş Mılletler'e bağlı UNESCO Genel Konferansı'nın 1972'de Paris'te toplanan 17. oturumunda, "Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme" şu ilkelerle benimseniyor ve imzalanarak ilan ediliyor: "...evrensel değeri olan insan ürünü eserler veya doğa ve insanın ortak eserleri, insanlığın ortak kültür mirasıdır." Peki, insan emeğinin yaratıcılığını, gücünü, değerini, "gelişme ve kalkınma" açısından önemini, kısaca "uygarlığın nedeni" olduğunu insanlık bilincine çıkartan; ve ilerlemenin "kesintisiz" süre bilmesi için geçmişten geleceğe aktanlacak "tarihsel kökenler" olarak yaşatılmaları gereken kültürel mirasın, Dünya ölçeğinde korunabilmesi neye bağlıdır? Benzer şekilde, yine yeryüzündeki "en değerli varlık" olan insanın yaşam kaynaklannı oluşturan doğal ve ekolojik zenginliklerin yok olmaması için ne yapmak gerekir? Bu tür sorulann yanıtlannı da yine bir alıntıyla verelim: "Irk ayrımını, sömürgecilik ve diğer eziyet çeşitlerini, yabancı tahakkümünü destekleyen ve devamlı kılan politikalar yasaktır ve kaldırılmalıdır." 16 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear