26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

2EKİM1994.SAYI445 hiplerinin evlerinde klasik müzik icraedip onların gönlünü eğlerdi. Deden Miles I, kölelikten kurtuluştan altı yıl sonra doğdu. Beyazlann gcce vakti gizlice evine gelip muhascbc defterlerini toplattığı çok ıyı bir muhasebeciydi. Oğluna, içkili ycrlcrde çalmasın diye, müzik yapmayı yasaklamıştı. Karaderılılerancak böyle yerlerde çalabiliyordu çünkü. Oğlu Miles II, yani baban, başarılı bır dişçi, ayrıca da toprak sahibiydi. Meslektaşlarının çoğu gibi, maddi sıkıntı yaşamadın sen. Ama ırk ayrımından nasibini aldın. Daha bir yaşına varmamıştın ki, ailen East Louis'e, 1917'de bir fabrikada çalışma anlaşmazlığından dolayı kırk civarında karaderilinin katledildiği şehre taşındı. "llk hatırladığım şeylerden biri" diyordun, "ben küçücük bir çocukken bcyaz bir adamın beni sokakta"Piszenci!"diyebağırarakkovalaması." Sen ilkokuldayken, ailen yalnızca beyazlann oturduğu bir semte taşınmıştı. Bir beyaz adam sana, "burası pis zencilerin sokaği değil, defol " dedi ve seni kovdu. Hemen babana koştun. Baban tüfeğini kaptığı gibi dışan fırladı ama, adamı bulamadı. Hassas bir çocuktun, bunlar silinmez bir şekildcetkiledi seni. Kırlarda uzun uzun yürümeyi severdin. Ava çıkardın, bahk tutardın. Ata binmeye bayılırdın. Bir atla baş edemezsen de seni sırtından atarsa, hemen fırlar, yeniden sırtına atlardın. Ta ki, at, kimin efendi olduğunu anlayana kadar. Daha ilkokulda trompet çalmaya başlamıştın, çok iyi bir kulagın vardı. Büyükbabanla babanın ara verdiği aile mirasını sürdüreceğin o zamandan belliydi. Tam uzun alıştırmalardan sıkılmak üzereydin ki, babanın bir arkadaşı sana kromatik skalada çalmasını öğretti. Okulun en iyi çalan çocuğuydun ama, yanşmaları hep mavi gözlü çocuklar kazanıyordu. Sen üçüncülükten yukarı çıkamıyordun. On üç yaşındayken de ilk trompetine kavuştun. Baban, doğum gününde hediye etti onu sana. Gerçi sen, babanın bunu sırf anneni kızdırmak için yaptıgını düşünüyordun ama (annen, sana keman alınmasint istiyordu), aslında Med.Dent Miles H'nin hastalarından ve senin ilk hocan olan, St. Louisli müzisyen Elwood Buchanan ikna etmişti babanı. Buchanan sana, "vibrato çalma" derdi. "Nasıl olsa yaşlanınca sarsak bir şey olacaksın, o vakit vibrato çalarsın." Gariptir, hiç olmadın, ama o sel gibi akıp giden çalışında Buchanan'ın bu öğüdünün payı oldu mutlaka. Buchanan St. Louis'ten gelip geçen biitün büyük trompetçileri tanımıştı. Onaltı yaşında profcsyonel olarak ilk kez çalışmanı sağlayan da o oldu. llk etkilendiğin müzisyen ise, Clark Terry. O sırada Tiny Bradshaw'un grubu geldi şehre. Adın duyulmaya başlamıştı. Seni dinlediler, haftada altmış. dola/UÜsreklifettiler. Bir servet! Ama'amieıfizin vermedi, okulu bitirmemiştin. lki hafta konuşmadın onunla. MÜZİK 13 s.attan yararlandın ve gözükara bir şekilde 1945 yılında, henüz 19 yaşındayken ilk kez kayıt için stüdyoyagirdin. Dahaneredeysebavullannı bile açmadan, Parker'ın ahbabı, alto saksçı Herbıe Fields ile birlikte. Çaldıkları, bildiğin şeylerdi. Randall'ın grubuyla da çalardın bunları. Bir sorun çıkmadı. Ama aynı yıl Parker'la plak doldurduğunda hayli başın ağrıdı. Grupta Diz (piyano), Curly Russell (bas), Max Roach (davul) vardı. Sadık Hakim de oradaydı, piyanoyu bazen o çalıyordu. Parker'a ayak uydurmakta güçlük çektin, öylesine gergindin ki, "K.oko"da tamamen çöktün ve senin yerine Diz çaldı. Katıldığın üç parça ancak onikı seferde kaydedilebildi. Açıkçası, Miles, henüz bu düzeyde bir işe hazır değildin. Ama ondan sonra da her yıl en az üç kez tavaf ettin stüdyoları. Bazen kendi adına plak yaparak, bazen başkalannın plaklannda çalarak. New York'tan sonra Benny Carter'la turneye çıktın, "Bird"le Los Angeles'a gittin (Charlie eroinle yakalandı, Camarro Devlet Hastanesi'ne kaldınldı, altıayoradakaldı). Senbirsüre.Parkerhayranı Charlie Mingus'latakıldın. Sonra Fats Navarro, Billy Eckstine'ın band'inden ayrıldı. On altı yaş rüyalann bir anda hakikat olmuştu. Eckstine'la birlikte çalmaya basladın. Işte her şey böyle başladı. Yani "pis zenci"den, çok daha iyi çaldığı mavi gözlü çocuklann ardından hep üçüncü olan gencecik müzisyenden, "The one and only Miles Davis"e giden y ol. Tek ve yegane... Caza yön veren adam. Caz tarihinde iki kişi varsa böyle, biri sendin. Eroin iptilasını iki kez alt ettin. Tıpkı attan düşünce, yeniden sırtına atlaman gibi. Düşmandan yılan bir savaşçı olmadın hiç. Kadınlan severdin, cinscllik senin can damarlanndan biriydi. İyi giyinmeyi, farklı giyinmeyi severdin. Sanahayran gençler, senin dönem dönem değişen kılıklannı taklit edip dururlardı. Beyaz Porsche arabanla hız yapmaya da bayılırdın. Sen öleli üç yıl olmuş, Miles. Şu işe bak! Bir daha Ork.Taş.'larda ağzımız açık oturup seni izleyemeyeceğiz dcmck. Ama dinlemememiz için bir neden yok. Tam öldügün günde, 28 Ağustos'ta TRT3'ten ömeğin, bir selam vardı sana. Ali Sönmez, "Şu Caz Dedikleri"nde senin müzikal seyir defterini sunmayabaşladı. Miles Davisözeti, 10 Ekim'deki, 19691991 döneminle noktalanacak, yani "elektrik caz" dönemin. Hatırlarsın ya, hani yıllar önceki o echoplex'ler, wah wah pedallar falan. Sonra Fusion'un öncüsü "The Bitches Brew". Şimdi star olan çömezlerin. Sonra "Honky Tonk", "Tutu", "VVhite"... Evet, "Miles Runs the Woodoo Down". Hcyccanla dinleyeceğiz elbette ama, aynı şey değil Miles, biliyor musun? Senin bu dünyadaki varlığınıdahissetmekisterdik. ^ Karanlıklar Prensi 'nin dörtyüzü. Kasketliyüz, saç transplantasyonu öncesi günlerden... lki yıl sonra da şehir Charlie Parker'ınvarlığıylaşenlendi.BillyEckstine grubuyla. Dizzy Gillespie, Fats Navarro, Kenny Dorham'la birlikte. Aranızda sadece altı yaş vardı ama, "Bird", senden altmış yaş büy ükmüş kadar tecrübcliydi. llk gecetrompetini kolunun altına sıkıştırıp onları dinlemeye gittin. Gelen gruplarla çalardın bazen. "Diz yanıma geldi vebana, 'Ufaklık,sendikakartın var mı senin?' dedi. "Elbette" dedım. O geceonlannarasınakatıldım. Dizve Bird'üdinlemekten,hiçbirşcyyapamıyordum. Derken ücüncü trompet hastalandı. Bcn onun partisyonunu ere biliyordum. Birkaç hafta ona çalıştım, bırlikte New York'a gittim." AmaNewYork'aasılgidişindaha sonra. Liseyi bitirdin, Juillard Müzik Akademisi'ne kabul edilmiştin ama, annen başka bir üniversiteye gitmeni istiyordu. Bir yıl uğraşıpbabanı kandırdın, on dokuz yaşında çakı gibi genç bir müzisyen olarak New York'a gittin. llk aylık harçlığını Charlie Parker'ı bulmak için harcadın. Buldunda. Okulagelince; kimse senin gibi çalmıyordu. Herkes bir vibratodur tutturmuştu, doğaçlamaya aldırdıklan yoktu, zaten yapamıyorlardı da. Ama notalan çok kolaylıkla okuyorlardı. Sen ise bu konuda biraz zayıftın. Bir sömestr dayandın. Zaten New York'a "Bırd"ü bulup caz yapmaya gelmiştin. Gillespie sana, Juillard'ın piyano temrin odalanndan yararlanıp piyano çalmasını öğrenmeni öğülledi. Bir yıl Parker'la oturdun. Her yere peşinden gittin. Bazen onunla çaldın. Bird parmağıyla sana sahneye gelmeni işaret ettiğinde, sinirlerin iflas ederdi. Onun hiç durmadan gelişmesi ve kırk ayrı üslupta çalması seni çok şaşırtıyor. Parker, arada bir şaibeli iptilalarının parasını scndcn almak zorunda kalsa da, senin için iyi bir dost, dipsiz bir ilham kaynağı oldu. Kendisiyle ve devrin en iyi müzisyenleriyle birlikte çalışma şansı tanıdı. Bunlann arasında, belki de cazın gördüğü en iyi trompetçi olan Dizzy de vardı, elbettc. Sen, hep istediğini elde eden, zorluklardan yılmayan bir çocuktun. St. L is'de konuk gruplarla sahneye bu yede çıkmıştın, New York'a bu sayede gelmiştin. Bu sefer de ilk fır
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear