Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
netim kuruluna başvuruyordu. denetim iki türlüydü: Müzik ve sözler. Çoğu parça, söyleyenin "ses yctcrsizliği"nden, "düzenlemenin zayıflığındaıT ya da melodik yapısının "uygun oiman ması ndan ötürü geri dönüyor; bunlardan paçayı kurtaranların bir bölümü de "sözlcr"den takılıyor. Sözlerde kriter öncelikle "politik"ti tabii. "Devletin iilkcsi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü"ne ya da "milli duygular"a zarar verecek şarkılar dcvlctin tclevizyonunda asla yayımlanamazdı. Bu anlayış uzantısında sık sık "yasaklı şarkdar" ve "kara Usteye" alınmış şarkıcılarla karşılaştık. Sözgelimi Cem Karaca'nın "Tamirci Çırağı" adlı şarkısı, 1975 yılında "İşçisin scn işçi kal" dizesini işgüzar bir denclimcınin kafayı takmasından ötürü, ekrandan yasaklanmıştı. Yetmişlerin ikinci yansı boyunca Ccm Karaca, TRT'nin "kara liste"sinin en üst sırasına yazdırdı adını. Aynı dönemde, Zulfü LJvaneli de, plaklan ve kasetleri yüz binlerce satarken ekrandan dışlandı. Çünkü Livaneli, Nâzım Hikmcl'tcn beste yapmak gibi bir ayıp işledi. "Karlı Kayın Ormanı", "Hoşgeldin Bebck" vc "Hiroşima" dillerden düşmezken, Livaneli şarkılannı TRT ekranında seslendiremiyordu. Gerekçe? "Efendim, sanatçı filanca parçanın falanca böliimündt' detone olmaktadır." Rahmi Saltuk, Selda, Edip Akbayram, da aynı yoldan geçerek TRT'nin "yasaklHan arasına girdiler. TRT'nin kara listesi yalnızca politik ölçülerde belirlenmiyordu. Herhangi bir kadın şarkıcı, giysisini fa/.la dekolte bulan yapımcıya taviz vermeyip, uzlaşmayı reddettiyse, uzunca bir süre ekranlarda göremiyordunuz onu. Hele eğer kurumla ilgili şikayet ve elestirilerini basına açıklamışsa, afTedilmesi çok zordu. Bazen giyimle ilgili olarak erkek sanatçılann da başı derde girebiliyordu. Sözgelimi tlhan Irem, uGiysileri Chc Guevara'yı çağrıştırdığı'' ve "kulağına küpc taktığı" gerekçeleriyle televizyon ekranlanndan uzunca bir süre dışlandı Radyo ve televizyon yayıncılığının devlet tekelinde olmasının ne anlama gcldiği, 12 Eylül 1980 sonrasında çok daha iyi anlaşıldı. Tek kanallı devlet televizyonu, uzun bir süre CRT (Cunta Radyo Televizyonu) halini alırken, çoğu sanatçının ekranlara gelemodiği bir dönemde Müşerref Akay (o günlerdeki soyadıyla Tezcan), cuntaya saygılannı sunduğu "Türkiyem" adlı t*marş'1ıyla günde üç öğün boy gösteriyordu. 1986 Ekim'inde TV2 adıyla yeni bir kanal açıldıgında, doğal olarak insanC U M H U R İ Y E T OERBİ 19 E Y L Ü L Televizyonu'nda ki cesaretli yapımcılar sayesinde bugün geriyc baktığımı/da keyifle anımsadığımız programlar üretti. Hatta müzik programlan açısından baktığımı/da, atılımın bu yeni kanalla birlikte başladığını görebiliyoruz. Ne var ki sansür ve gazino mantığı, varlığını sürYdlaroa TRT tarafından aanaiir* ufirayMi, t k n n yüzU göremayen Salda, zlHarl takmoa hMiı TRT'nin hmn d* tfzal TV'torin gözdaal oldu. dürmeyi bildi. 1989 Ekim'inde lar umutlandı ve heyecanlandı. Ama seçeneklcrin ikiye çıkması, mantık değişmesi için pek de önemli bir yenilik getirmiyordu ekranlara. Tıpkı şu bilinen fıkrada olduğu gibi: Hani, Latin Amerika muz cumhuriyetlerinden birinde devlet televizyonuna nihayet ikinci kanal açılmış da, her gün tek kanallı tc üçüncü kanal yayına başladığında, çok iyimser dcğildi izleyiciler. "Sinema kanalı" olarak lanse edilen TV.Tü, "tekrar filmler kanalı" olmaktan kurtaramayan TRT 1990'da Avrupa'ya yönelik TV 5 ve halen ne amaca hizamet ettiğini kimsenin bilmediği TV 4'le birlikte kanal sayısını bcse çıkardı. Artık insanlar "devlet televizyonuM tutuculuğundan ve resmiyetinden fcna halde sıkılmış, umutlarını özel televizyona bağlumıştı. Bu nedenle uydu teknolojisini kullanan Magic Box'ın Star 1 adlı kanalı yayına başladığında, herkes büyük bir sevinç vc iyi niyetle destek verdi. özel tcleviz Tatovlzyondakl a^tonca karaaaası v* dansttz modası Tala Kabara'ya konu ohnuştu (Uatta). Rahml Saltuk TV'ya kabul adilmayantordan (aH *•' levi/yonda diktatörün nutuklannı dinlemekten bıkanlar sevinmişler. ikinci kanalın başlayacağı gün televizyonunu açanlar, birinci kanalda yinc diktatörü konuşurken bulmuşlar ve "aman" demişjer, "Neyse ki artık bir seceneğimiz daha var, bu adamı dinlcmek zorunda değiliz." Ama ikinci kanalın tuşuna bastıklannda bir sürprizle karşılaşmışlar: Elindcki copu diger avucuna hafif hafif vuran bir polis, "Ne o" diyc soruyormuş ekrandan, "Siz Başkan'ı izlemiyor musunuz yoksaT" Yine de Sezar'ın hakkını Sezar'a vermck gerck; "kentlcrdcki aydın izleyiciyi" hedefleyen TV 2, özellikle istanbul 391 yon, çokseslili ğin vazgeçilmez unsurlanndan biriydi ve yayın politikası mutlaka daha özgürlükçü, daha esnek, daha dinamik olacaktı. Siyasi anlamda bu, TRT'nin iktidarlarca borazan olarak kullanılmasına karsı iyi bir alternatif gibi gözüküyordu. Programlar açısından ise, sansür kaygısı olmayacağı için daha iyi filmler, daha özgür sohbet programlan ve "gazino mantığı"ndan uzak, daha nitelikli müzik programlan geliyordu akla. Oysa çok kısa bir süre sonra kazın ayağının hiç de öyle olmadığı anlaşıldı. llk ve tek özel televizyon Star 1, 20 ekim seçimlerinde siyasi iktidara TRT'nin bile vermediği desteği vermiş, dahası muhalefete savaş açmıştı. öte yandan programlan da pek öyle sanıldığı gibi "özgür" ve farklı değildi. Yıllarca TRT'nin bize dayattığı kiloyla satın alınan okuma yazma bilmeyenlerin bile anlayabileceği ölçüde basit Latin dizileri ardarda yayına giriyor; şarkıcılıtürkücülü arabesk filmler "özgürlük" adına ekrana getiriliyordu. Eğlence programlanndaki gazino tarzı ise, düzeyi daha da düşerek aynen devam ediyordu özel televi/yonumu/da. Aradân geçen üç yıl içinde özel televi/yonların sayısı, bir çırpıda sayılamayacak kadar arttı. Ama görüntü dcğişmiş değil. Çok izlenebilmek, dolayısıyla çok reklam alabilmek için "kitle kuyrukçuluğu'nu düstur edinen özel televizyonlar, kaliteyi falan umıırsamadan "satan" programları getiriyorlar ekrana. Müzik konusunda bu felâket daha da çaıpıcı biçimde karşımıza çıkıyor. Tekerlemcli poparabcski besleyip büyüten, kaliteli mü/iği ciddiye bile almayan özel kanallar, renkli basınla cl ele "ınedya starları" yaratıyorlar. Işte "Kü Oldum Abi", iste "Hadi Yinc lyisin", işte "Helal Olsun Hayriye". Bu öyle bir döngü ki, müziklc uğraşan gcnç insanlar da popüler olmanın püf noktasımn bu çi/.giyi tutturmak olduğuna inanarak büyüyorlar. İşin ilginç tarafı, on iki kanallı televizyon yelpazcmize bugün göz attığımızda, kalitc ve dü/.cyin özel kanallarda değil, TRTde oldıığunu görüyoruz. Klasik mii/.iğe programında ycr vercn tek kuruluş TRT. Ticari kaygıları bir yana bırakıp pop, rock ve caz mü/iklerinin güncel ve dü/eyli örneklerine en çok yer vercn yine TRT. (Tabii sansür meselesi hafiflemekle birlikte sürüyor). Garip bir durum; arabeskleşmiş özd kanallardan kaçıp, TRT izliyoruz yine. İnsan "çoksesliliğin" böylesinden kısa sürede sıkılıyor. M 1993 SAYI