27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

PAZARIN PEIMCERESİNDE aldun Taner'in yedinci yıldönümünde onu, edebiyatımıza kültür hayatımıza katmış olduğu zenginlikleri hatırlayarak saygı ve sevgiyle andık. Ancak bunca yıldır onu irdelcrken çeşitli nedenlerle ondan bahsederken bir haksızlık yapmakta oldu5 umuzu gözlemekteyim. Oyun yazarlığı, öykücülüğü konusunda bol bol konuştuğumu/ halde, çok öııemli başka bir niteliğini, makale ve fıkra yazarlığını yeterince ele almıyor, hatta bunıı nezaket ve zerafet timsalliğinden de daha sonra gclen bir tarafı sanıyoruz. Oysa Taner makale ve fıkra yazarlığı alanında gelmiij geçmiş en önemli edebivatçılarımı/ arasında yer almaktadır. Bugün köşe ya/arı bolluğunda bile onıın çapına yaklaşan ya/arımız pek yoktur. Ben yapageldiğimi/ bıı hatayı düzeltıneye çaltşarak onuıı makale ve fıkra ya/arlığını irdelemek istiyorum. Fıkra yazarlığından, oyun yazarlığından, öykücülüği'mden bahsediyoruz... Bir insanın bütün bu türlerde eser verirkcn birbirinden apayrı, kopıık, alabildiğine t'arklı incelikler, dcrinlikler sergileınesini beklemcmek gerckir. Bu nedenlc Taner'in tiyatrosunun inccliklerini kavnıınak isteyenlerin öykülerine de bakmaları, fıkralannı ve makalelerini de dikkatlc okumaları la/.ırn... Tabii ki fıkralarının yorumu için de oyunlannı bilmek şarttır. Ondan yazı tekniği konusunda soru sorulduğunda verdiği cevap hem fıkraları hem de oyunlan için geçerlidir. "Yazı tekniği teııis gibidir "demişti, "Tenis zor mudur? Değildir. Ama geliştirilir. Yalnız çatıya vc tekniğc güvenerek ya/.ılmaz. Bu tekniği çiğncmck lazımdır, ama bilcrek çiğncmck lazımdır. Bir diyaloğu düzenlemek bazen ncfes almak gibi geliyor." (C. Barlas, H.Taner'le Söyleşi, Kadınca 1981 Haziran.) Bunu başka bir yerde biraz daha açıklamış: "tşin tekniğiyle ilgilcnmck yazarı çoğu zaman teknik beccriye götürse bilc, içerikteki kuruluktan kurtaramayabilir. Oykiidc olsun, romanda olsun, buna bir düzyazının her çeşidini ckleycbiliriz. Ben teknik beceriden çok içtenliğe, sıcaklığa, anlatılanlarda hayatın nabzının atıp atmadığına bakarım. Bu da ancak yazarın çok ilgilendiği, söylcmedcn edemeycceği konulan yazması ile olur." (H. Taner, öykünün O'sü, Sanat Olayı, 31 Aralık 1984). Fıkralannda ve makalclerinin çoğunda onu duygulandıran, kızdıran, düşündüren konular karşısındaki tepkilerini sergiler. Bunlar nedir? Yazılannda en çok şu temalar yer alır: Yedinci ölüm yıldönümünde Haldun Taner H a. Demokrasinin tüm nitelikleriyle, eksiksiz varolmasını ister. Bir yandan hem yöneticilerin antidemokratik davranışlannı yerin dibine batınr hem de bu yöneticilerce ezilcn yurttaşlannın tepkisizliğini büyük çapta kınar, 'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' diye düşünen aydınlara söylemediğini bırakmaz; 'yumuşak aydınlar' sözü onundur. b. Son yıllarda çevreciliğe büyük önem vermeye başlamıştı. Türkiyc'de çevrecilik konusunda ciddi bir şekilde duran makale yazarlarının ilki Haldun Taner'dir. c. lnsana saygıya, insanların onuruna özcn gösterir, gösterilmesini isterdi. d. Sorunların sadece ak ve karadan ibaref olmadığını, grilerin ve başka tonların da varolduğunu unutmamamızı, konıılara değişik açılardan bakmayı öğrcnmedikçc çok kiil yutacağımı/ı her fırsatta anlatırdı. Mesela Kcmal Tahir'den bahseden bir ya/ısında şöyle demişti: "Kırk yıllık cvimiıin çok iyi bildiğimizi sandığımız numarasını bile sabah akşam kontrol ctmcliyiz. Dcğil ki tarihin cfsanclcrini... Bize ikinci eldcn verilen, çoğu zamaıı da bizi kasıllı şartlanmalara götüren her gcrçcği, her cfsancyi, o kendi zekâsı vc mantığıyla yenidcn incclemcyi adet edinmişti. Bunu yapmamayı aydın sorumluluğu ilc bağdaştıramıyordu." (H. Taner, Milliyet Sanat, 18.5.1973). Brecht'ten bahsederken de "Günümüz tiyatrosuna böylcsine taze ufuklar açan Brecht'in araştırıcı kişiliğini önemscmcmek kimscnin elinden gelmez" dcmiş ama onun olumsuz yönlerini de sergilemekten geri kalmamıştır: "Düşmanları onun savunduğu şeyin, yarım yüzyıldır tekrarlana tekrarlana yağmurun yukarıdan aşağı doğru yağması kabilinden bcylik ve orta malı bir gerçek halinc gcldiğini, yürekli birinin isterse Doğu Almanya rejiminde de aynı şekilde tenkit edilecek çelişmeler bulunabileceğini, Brecht'in ise buna hiç yanaşmadığını hatırlatıyorlar" demişti. Makalelerinde, zaman zaman öykülerinde ve oyunlannda sergilediği diyalog yoluyla anlatma yönteminden yararlanmıştır. Mescla, "Devekuşu'na Mektup lar"daki "Herkesle Gelen Düğün Bayram" böyle bir yazıdır. "Çürümüş Bir Şey Var Danimarka Krallığı'nda" başlıklı makalesinde şöyle denıiştir: "Gelecckte İstanbuPun adı her yerde sık sık geçccek. Dosl, düşman İstanbuPu dilinden düşürmcyccck. Istanhul sık sık örnek diye gösterilecek. Evet, doğanın bütün lütufları ile bezediği bu eşsiz kenti dünyanın en pis, en zevksiz, en tıkanık, en rakipsiz bcrhanelerinden biri halinc geririşimiz tüm dünya mimarlık akadcmilerindc ibret dersi olarak okutulacak, yirmi dilde şehircilik litcratürüne kötü örnck olarak geçecektir. Himmetiniz varolsun!" Bir "konuya tersten girerek sonunda şaşırtma" aslında onun oyunlannda kullandığı eski bir ortaoyunu inceliğidir. Dümbüllü tsmail Tevfık Bey'le sahneye çıktığında Tevfık Bey ona sevgilisini şöyle methederdi: "Ah o Demirci köyündeki Nadide namındaki kızı görünce sevivcrdim. O da beni sevdi. Scvmck, ayıp değil. Sen de onun ablası Bcdiyc'yi sevdin değil mi?" O zaman Dümbüllü cevabı yapıştırır: "Ah hiç sorma TevTıkciğim, evet ben de Bediye'yi scvdim. Eşi olmayan bir kızdı o! Allah belki dc benim için yararmıştı. O Bediye'nin bir kaşı, bir gözü var (bir göztinü körleştirdikten sonra ekler) diler gözü de yok. Böyle bakar..." Taner bütün yazılannda iyimserliğini sürdürdü. Enis Batur "Geleceğe bakışında bir kıyamct üslubundan eser yoktu. İlcrdc daha iyi, daha doğru, daha giizel yaşanacağına inancı ağır basıyordu" der. (Çerçeve, Temmuz 1986). Yazılannın edebi tarafı ağır basar: Dehşetli etkileyici, retoriği ağır basan giriş cümleleri vardır. Birinde şöyle der: "Calderonların, Cervantcslcrin, (>oyaların, Unamunoların, Lorcaların, siyah topıızlıı, ıslak dudaklı, iri göğüslü sarmısak kokulu sinyorinaların, ince bclli yumruk popolu mağrur bakışlı toreadorların, Josclcrin, Carmenlerin, arenaların, engizisyonların, F.lhamraların, yelpazelcrin, gitarların, screnadların İspaııyası... Quo vadis?" lspanya'yı böyle tanımlamıştı. Başka bir yazısında da "Bir Fransız. Richeiieu ile Taleyrandla mı övünür yoksa Montaigne ilc Gide ile Varey ile mi ? Almanya'yı kültür dünyasının tcmellerinden biri yapan büyük Frcdcrick yahut Bismarek mıdır. Yoksa Goethc'ler Hauptmanlar. Thomas Mann'lar mı?" diye sormuştu. Bugün bizim birbirimize, "Hangi Türkiye?" diye sormamız gerekir. Deve güreşleri, kılıç kalkan oyunlan, Kel Aliçolar, Koca Yusuf pehlivanlar ve oryantal dansözlerle anımsanan, tanımlanan bir Türkiye mi? Bunlar kuşkusuz Türkiye denince hatırlanacaklar ama en başta Sinanlar, Yunus Emreler. Osman Hamdiler, Nâzım Hikmetler ve kuşkusuz Haldun Tanerler gelmemeli mi akla? Doğrusu budur. Bundan kırk yıl önce yayımladığımız Türk Meşhurlan Ansiklopedi'sine koyacak yeterli sayıda adam bulamaz. Moğol büyüklerini, Cengiz'i, vb Türk büyüğü diye sıralarken bugün Tannya şükür en müşkülpesent bir ünlüler listesinin hazırlayıcısının tereddütsüz sayacağı birkaç kişiye sahibiz. Taner bunlardan kuşkusuz bir tanesi. Bunun için onu ne kadar iyi tanırsak ne kadar irdelersek kaç kez minnetle anarsak yeridir! 4 DEROİ 1 6 M A Y I S 1 9 9 3S A Y I 3 7 3 16 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear