27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

PAZARIN PENCERESİNDEN "1984'ten 1989'a kadar beş yıl yaşadık Almanya'da. Bu süre içinde açık bir ırkçılık belirtisine şahit olmadık. Ancak RhinclandPalatinate'a yaptığımız son bir gezi bize işin hı/.la değişmekte olduğunu gösterdi. Günahıınız yabancı olmak ve bir Alman hanımını lokantada bulunan "sigara içilmcz" levhasına uyması konusunda uyarmaktan ibaretti. Bu uyarımıza, yanındaki adama yiiksek sesle Almanya'da Almanlann nasıl davranacaklarını anlatmaya kalkan yabancıların eskiden olduğu gibi zehirli gaz odalannda yok edilmeleri gerektiğini, Hollandalıların da lümünün bu yöntemle itlaf edilmelerinin uygun olacağını söylcyerek cevap vcrdi. Hollandalı olmadığımızı açıklayınca aşağılık bir ırktan olduğumu/un belli olduğunu, her şeyden öncc çocuklanmızdan küçüğünün gözlük taşıdığı için hcmen gazlanmasınm gerektiğini belirtti." Bu çift üşenmemiş, kendilcrinc bu şekilde hakaret eden Alman kadınının kinı olduğunu saptamışlar. Rhineland Palatirate'da dava açmışlar. Ama kadının aslında Amerikalı olan kocası onların fiziksel saldında bulunduklarını (yalan söyleyip) ileri sürünce davaları, iki tarafın eşdeğer davranışları (gleichbehandlung) ve üçiincü şahıslar zarar görmemiş olduğundan reddedilmiş (Guardian \Veckly, 11 Ekim 1992). Burada bir hususa dik• kat etmek gerek: Oxfordlu bir kimsc, ABD başkanı, Avustralyalı'nın biri, sonra bir Hampshirelı ve bir Fransız, eski Yugoslavya'da olan bitenler konusunda zahmet etmiş; dergilere yazı yazmışlar. Demokrasinin sadece olaylan seyretmeyen, olaylan irdeleyen, ülkesinde ve yeryüzünde olup bitenlere tepki gösteren insanlann bulunduğu yerde var olabileceğinin göstergesidir bu. Yabancı dergilere okuyucu mektuplan yazmış Türk vatandaşlarınm sayılan pck azdır. Bu da herhangi bir yabancı dili, mektup yazacak kadar iyi bilenlerimizın azlığından çok, uluslararası olaylara ilgi duyan, tepki göslerme dürtüsiinc sahip, yani gerçek demokratik kişiliği kazanmış olanlanmızın henüz yeterli sayıya varamadığını ortaya koyar. < Okurdan demokrasi dersi ir gazetenin yöneticisi olsaydım gerektiğinde köşe yazarlannı, fıkra yazarlannı, başka gazetelerden transfcr etmcz, okuyucu mektubu yazarlan arasından seçerdim. Herhangi bir gu/ctenin yöneticisi olmadığım halde ben gazetelere, dergilere gönderilmiş okuyucu mektuplannı dikkat ve özenle izlerim; olup bitenler konusunda bilgilerimi bu mektuplar kadar bütünleyen pek az şey vardır. Geçcnlerde International Herald Tribunc'de yayımlanmış bir mcktubunda Bicerterli (Oxfordshire) Grahamc H.C. Waters, "Biri bana Bn. Millary'nin yönctiminde, Başkan Clinton'ın roliinün ne oldugunu anlatırsa ınutlu olacağım" diyordu (II Şubat 1993). ABD'nin yeni başkanının kabincsinc bilc gircn eşinin habcrlerde, resimlcıde alışılagclmişin ötcsinde ağır basan varlığıJII hangi yıllanmış köşe yazarı bu Bay Waters'den daha ince bir şekilde vurgulayabilirdi? Gündemde başka ne var? Mesela Bosna, mcsela Irak. tşte Avustralya'da Victoria'dan Guardian VVeekly'ye yazılmış bir okuyucu mektubu: "Irak halkını bombalamanın bir sakıncası yoktur. Zira bunlar Araplardan ibarettir. Ama Tanrı bizi, Hıristiyan Sırpların, Müslüman Bosnalıları katletmelerini engellemekten alıkoysun! Saddam yaptıklanna seyirci kalınmasını istiyorsa, Irak'ın adını "Körfc/.'deki Sırp (umhuriyeti" şeklinde dcğiştirsin!" (Sonja Goricki, 31 Ocak 1993) Hampshirelı (Church Crookham) Caroline Robertson aynı dergiye, bir hafta önce bu konuda şunlan yazmıştı: "Batı dünyasının Ortadogu konusundaki çifte slandartlarını anlamayan kalmadı. Saddam'ı lıizaya gctiniH'k için bombalamakta; ama Bosna'da olup bitcnlcri durdurma konusunu tartışmaya başlamak için katliamın aylarca sürmesini sakıncasız bulmaktayız. Israillilcr'i Filistin'dcn siirdüklerinin başına gclenlcre boşverip I B rak'taki Kürtlcri ve Şiilcri kolladığımız için nc kadar insancıl olduğumuzu göstermiş oluyoruz. ... Bizi aslında ne Kuveyt'teki demokrasi ne Bosna'daki MiLslümanların dertleri ne de Irak'taki Kürtlcr ya da Şiiler ilgilendirir; tasamız ekonomi ve petroldcn ibarettir." Yugoslayva'da olup bitenlerin yorumunu Fransa'dan (Vaux) yazan bir okuyucu, Saul Schecrman net bir şekilde tanımlıyor: "Bosna çatışmalarının sorumluluğu konusunda tngiltere'yi değil meyecekti. Bunun, eski Alman "Doğu politikasfnın bir izdüşümündcn ibaret olduğu kuşkusuzdur; amaç Doğu Avrupa'nın bölünmesi ve bu sefer askeri açıdan değil de ekonomik açıdan fcthcdilmesidir. Bugün, Bush'un bağıra çağıra ilan ettiği 'Yeni Dünya DüzenT yerine aslında 'Hski Dünya Düzeni'nin yeniden oluştuğuna şahit oluyoruz: Bu düzende ekonomik gücü ve antimilitarist görüntüsü sayesinde Almanya; Avrupa Topluluğu'ndaki onaklannı vc ABD'yi bu Alman Dışişleri Bakanhğı'nı itham etmeliyiz. tngiltere'nin ve Avrupa Topluluğu'nun bu konudaki suçları, Almanya'nın, Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlık konusundaki çaba ve baskılanna boyun eğip Yugoslavya'nın parçalanmasına yol açmaktan ibarettir. Bu yüzyılın uzunca bir bölümünde Yugoslavya herkesçe tanınmış bir ülkcydi. Bosnalılar bu ülkedc ctnik açıdan karışık topluluklar içinde, sulh içinde yaşamaktaydılar... Eğer Almanya Hırvatistan ve Slovenya'yı Yugoslavya'dan ayrılma konusunda kışkırtıp yüreklendinneseydi bu katliam gerçekleş runlanndan yakalamış güdüyor. Aslında eşit olmayan ortaklann oluşturduklan bir Avrupa Topluluğu bahis konusudur. Belki de Danimarkalılar Maastricht Antlaşması'na bu nedenle hayır dcmiijlerdir." Okuyucu mektuplartnda sadece akıllıaı; bilgiçce yapılmış yorumlar değil, gerçekleşenleri daha yeterli bir şekilde algılamamızı sağlayacak bilgi aktarımlan da yer alıyor. tsviçre'de yaşayan (Bahngassli II, CH3053 Munchcnbuchsee) Dirk A. Bobblelacre vc Isabel Roditi bir Alman lokantasında başlarından geçeni şöyle anlatıyorlar: C U M H U R İ Y E T DEROİ 2 1 Ş U B A T 1 9 9 3S A Y I 3 6 1 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear