Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
BASKENT M Ü Ş E R R E F GÜIUERİ H E K İ M O Ğ L U hoyratlığa. Kimbilir ne güzel bir ev olur. Necdet Kent zengin koleksiyonu ile tanınan bir diplomat. Ankara'da Güven mahallesindeki evinin bahçesinde birbirinden güzel taşlarla bir açıkhava sergisi sunardı. Boğazdaki evleri de öyle. Bir sanat galerisi gibi. Necdet Kent anılannı yazdı mı acaba? Dışişlerinde Necmettın Sadak'ın özel kalem müdürlüğü döneminde çok ilginç olaylar yaşamış olacak. Onlan Ankara garında görürdüm kimi akşamlar. tlhanSadak çok hoş bir kadın, Akşam Gazetesi başyazarı eşine sevgiyle bakar, Necdet Kent saygıyla yürür yanlarında. Yataklı tren zamanı güzel bir mozaik oluşur Ankara garında. Uçak yolculukları yok henüz, bakanlar, milletyekilleri, diplomatlar yataklı trenle gidip gelirler, yemekli vagonda da ilginç söyleşiler. Derken Necdet Kent'in Sevim Madra ile evlenmesini hatırhyorum. Adını Madra dağlarından alan Midilli kökenli bir aileye diplomat bir damat. Burada arkadaşım Osman Nuri Karaca'dan özür dileyerek bir yanlışlığı düzeltmek istiyorum. Geçende bir yazımda Ayvalıİc'tan sözederken babasının adını yanlış yazmışım. Şevket Osman Karaca, Ayvalık'ın eski belediye başkanlann. dan çok hoş bir kişi. Gazeteci oğlu Osman Nuri Karaca da bizim yokuşun yıldızlarından biri vaktiyle. Yeni Sabah'ta birlikte çalıştık. Gazeteye yeni bir yüz verdi Osman Karaca. Bir de Ayvalık yolculuğumuz var. Lale ve Ali Oraloğlu ile birlikte. Mavi Yeşil bir düşe benzer o tatil. Kent'ler de Ayvalık'ta o aralık. Biz Çamhk'ta Karaca'ların köşkünde kalıyoruz, onlar karşıda Madra'lann köşkünde. Necdet Kent, Çamhk'ın karşısındaki çıplak adanın yıkık manastınnda bir ev yapmayı düşlüyor, Ayvalık koyunda Capri'yi geride bırakacak bir adadan sözediyor. Düşü yıllarca sonra gerçekleşiyor, ama adada değil Çamhk'ta. Ayvahk'tan Edremit'e yöneliyor, Sayın Yıimaz Akpınar'ı selamlayarak sona erdiriyorum yazımı. Yıimaz Akpınar'ı yıllarca önce CHP Tokat milletvekili İsmail Hakkı Birler ören'e geldiği zaman tanıdım. Bir seçim öncesiydi, Yıimaz Akpınaradaylığı reddediyordu! Kaçyıl geçti aradan. Güzel geçmiş o yıllar. Babası Muzaffer Akpınar adına kurulan vakfın cğıtım davamıza güzel katkılan var. Muzaffer Akpınar körfezde bir Kuvvayi Milliyeci. Pelit köylü Mehmet Eymir ile birlikte meclise giden iki körfezliden biri. Kuvvayi Milliyeci babanın adını taşıyan vakıf en büyük öğretmenin yolunda yıllardır. Okullar kuruyor, liseler, sanat okulları, ilkokullar. Edremit devlet hastanesinde klinikler, pavyonlar, öğrenci burslan. Bu hafta da Burhaniye'de iki açılış var. Ayşe Akpınar Kız Meslek Lisesi ve Esin Akpınar Kız Sanat Okulu. Soyadına yaraşır bir eylem. Akpınar'dan, karanlığı aydınlatan damlalar. M alkon söyleşilerimiz anılarla boyutlanır her zaman. Tüm dostlar soframıza gelir çağnşımlarla, uzaktakiler, daha uzaktakilerle kucaklaşınzbirden. RuhiSu gelir, Sabahattin Eyüboğlu gelir, Balıkçı gelir, Tarık Zafer Tunaya gelir, Tonguç Baba gelir. Buruk bir acıyla yudumlanz rakımızı. Yitik sevgilileri de yanımızda hisseder, özlemle eşeleriz belleğimizi. Güneşin kocaman bir gül gibi denizin ortasında kızardığı yerde gençliğimizin güzel yangınlarını da hissederiz kimi akşamlar. Kimi yıllann ateşi unutulur gibi değil! Ortak düşlerin, o düşlerle güçlenen eylemlerin yılları onlar! Kimi aşktan da güzel! Ekranda Ecevk'i seyrederken 1970'li yılları düşünüyoruz. Kürsülerde başka bir Ecevit var o zaman. CHP otobüsü ile Gerede'ye, Karabük'e gittiğimiz bir gün, genç kadınlar, analar, bacılar, CHP başkanını sarmış, gurbeti sona erdirmesini istiyorlar. Yabancı ülkelere çahşmaya giden kocalarına, oğullanna kavuşmak için Ecevit'e bakıyorlar umutla. Karabük yolunda bir trenin düdüğüECEVıTdiyeötüyor,CHPoto: büsünü sevgiyle selamlıyor dağdaki Mehmetçikler! CHP Genel Merkezi Farabi sokağında o zaman. Yağmurlu bir gece, sokak başkentlilerle dolup taşıyor, kucağında çocuklarla saatlerce ayakta bekliyor genç anneler, babalar. Yağmura aldırmıyor, seçim haberlerini bir an önce almak istiyorlar. Güzel bir haber gelince sokak coşuyor birden, toplumdaki beklenti bir tohumun patlaması gibi sevinçle boy veriyor. Başbakan Ecevit diye sesler yükseliyor durmadan. Anılardan ekrana dönünce şaşırıyor insan. Havada mavi bayrakîar dalgalansa da mavi gömleğin yıllarca öncesolduğunudüşünüyorhüzünle. Bu değişiklik nereden kaynaklanıyor acaba? Politik değil, psikolojik bir olay belkide! Balkon söyleşilerinin güzel bir yanı var. Ekranda çirkin bir olayı, ters bir konuşmayı, nonfigüratif bir portreyi doğa bastırıyor! Güneş batarken ay yükseliyor, denizde mor parıltılar başlıyor. Menekşelendi sular, şarkısını söylüyor bir arkadaş. Biri sesleniyor menekşe değil, gül diyor. CHP'den SHP'ye, Ecevit'ten Erdal Inönü'ye yöneliyor söyleşiler. Bizim koy bir gül cenneti bugünlerde. Bahçelerde renk renk güller, havada gül kokusu, söyleşilerde de güller açıyor giderek... İ960'lı yıllarda Sovyetler Birliği'ne bir yolculuğu anlatıyor Şükrü Koç. öğretmen kökenli Aydın milletvekili parlamentonun en CUMHURİYETDEB8İ29EYLÜL Karanlığı aydınlatan damlalar B Yıl 1 S65ı Suat Hayrt OrgüplU bafkanlıftındakl TUrk hayaU, Moakova'd*. genç üyelerinden biri. Suat Hayri Ürgüplü'nün başkanlığında Sovyetler Birliği'ne giden grupta o da var. Yolculuktan önce İnönü ile konuşuyor. Paşanın soruları, önerileri, uyanlan çok şaşırtıcı. Kuzey komşumuzu iyi tanıyor. Yalnız kuzey komşumuz mu, Şükrü Koç konuşurken Mahmut Dikerdem'in Gana Elçiliğine atanmasını anımsadım. Inönü'ye vedaya gidiyor, sonra bize geldi, Pembe Köşk'teki konuşmayı anlattı. tnönü'.ıün Gana bilgisi hepimizi şaşırttı. N. Krumah'ın kişiliğini de o zaman öğrendik ilk kez. Gana lideri, Şükrü Koç'un eski dostuymuş meğer! Köy Enstitülerinin parlâk öğrencisi genç bir öğretmen olarak Londra'ya yollanıyor l?40'lı yıllarda. Üniversitede Afrikalı bir delikanlı yanına geliyor. "Sen Türksün demek, bana Mustafa Kemal'i anlatır mısın?" diyor. Sıcak bir diyalog başlıyor aralannda. N. Krumah bir doktorayla tanınıyor sonra, Gana'nın lideri oluyor. Mahmut Dikerdem, Feridun Cemal Erkin'in bakanlığı döneminde atandı Acra'ya. Ben de Akşam'da bir yazıyla Kara Afrika'ya değerli diplomatlar yollamanın önemini belirttim. Mustafa Kemal'in ülkesinden bir ışık diye! Bir süre sonra Feridun Cemal Erkin ile karşılaştık. "Gana'dan güzel bir telgraf var" dedi. N. Krumah Kıbrıs konusunda arabuluculuk öneriyor. Acra elçiliğimize acele teleks koyacağız, daha çabuk haberleşmek için.. Hayli şaşırdım. Afrikalı delikanlılar Londra'da rastladıklan Türk gençlerine Mustafa Kemal'i soruyor. Ama Afrika'da bağımsızlığını kazanan ülkelerde elçilikler açmamıza karşın haberleşme sistemi kurulmuyor! Mustafa Kemal'in ülkesi kültür ilişkile rine hiç önem vermiyor Afrika'da. Laf lafı açıyor, 1960 temmuzunda Yugoslavya'da Cezayirli genç gazetecilerden dinlediklerim çınlıyor kulağımda. Ujice dağlannın eteğinde uzun sofralar, Mareşal Tito ve konuklan bağımsızlık yıldönümünü kutluyorlar. O sofrada biz de vanz. Belgrad'dan Ujice'ye giderken Cezayirlilerle aynı otobüste olmak istedim. Yugoslav mihmandar tersledi beni. Ne hakla, onlar ister mi acaba? Ben direttim, "Hükümetlerin politikasıyla halklann duyguları her zaman aynı doğrultuda olmayabilir, ben Cezayirlilerin davasını yürekten destekleyen bir gazeteciyim" dedım. O günlerde Yeşil Bayrak altında tok ve hür başlıkh bir yazım radyoda Arapça yayınlanmış, mücahitler de duymuş galıba. Her neyse, Cezayirli gazetecilerle güzel bir dostluk oluştu o yolculukta. Ayrıhrken göğsüme mücahitlerin rozetini taktılar. Ancak kimi sözleri hâlâ düşündürür beni. Dağlarda savaşırken kulaklıklı radyolanndan Ankara'yı dinliyorlar. Bağımsızlık savaşının öncüsü bir ülkenin başkentinden bir destek bekliyorlar. O sesi duyamıyorlar! Duysalardı, Afrika'da, Asya'da bağımsızlık savaşı veren ülkelere destek olabilseydik, kimi zaman çok acı boyutlara varan yalnızlıkları yaşamazdık sanırım. Bandung Konferansı silinebilir mi belleklerden? Emekli Büyükelçi Necdet Kent'i gördüm Ayvalık iskelesinde. Güzel yaşlanan bir kişi. Çamhk'ta bir ev yaptırıyor, eski Rum evlerini hatırlatacak. O güzelim evler yıkılıyor giderek. Çamlık taki güzel köşkler de apartmana dönüşüyor. Kent ailesinden haklı bir tepki o 1991 SAYI 211