Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
lan Hint filmi "Kaplan .dam", bize ilginç bir Hint clencğini sonuna dck söıüren oldukça "egzotik", ira? turistik bir film gibi ö/.üktü... Buudhadeb tasgupta'ya Altın Lale'de ir yönetmen özel ödülüü kazandıran filmin içeği ve sinemasal özu, yük:k düzeydeki estetiğinin erisindc kalıyordu... Yuoslav Karpe Godina'nın i/.im de çok sevdiğimiz ritz Lang'a adadığı "Yaay Cennef'i, Lang'ın büüklüğüyle ilişkisi çok sıYitik Bahar / Alain Mazars. ırlı, oldukça yapay bir ilmdi gerçekten... Alain Mazars'ın ilk filli olan "Yitik Bahar' isc Çin toplumuun kültürel özelliklerine içten bir bakış tmaya çalışan değişik bir filmdi. Çin topjmunun, onca değişime karşın koruduunu gözlemlediği gelcneklerine, duyguallığına, melodrama ve Çin usulii eski ıperalara düşkünlüğünü ön plana çıkarlığı bu ilginç filmdc, Mazars konuyla ba;ıntılı, sakin, şiirsel, adeta fısıldayarak kotuşan bir atmosferi de ustaca gerçekleşirmişti. Yine Altın Lale içinde yer alan "Dali" se bu kişisel arayışlarla tümüyle zıt bir avra kayıyor ve ünlü ressam Salvador Dai'nin yaşamına göz atarken, kişisel bir üsup tutturmak veya Dali'nin resminin kö;enlerine, yapısına inmeyi denemek yeriıe, bağırgan, cırlak, klişelerle dolu bir anatımı yeğliyordu. Dali deyince akla gele)ileeek ne varsa onları doldurmuştu filnine, Antoni Ribas... Ve bu film için saonları dolduran şaşırtıcı kalabalığın, rluszarik'in ressam filmi "Csontvary"yi zlemiş olmasını dilerdim doğrusu... Altın Lale'yi de götüren Fransız sinema;ı, yine özelliklerini korudu, bize farklı Jımyalann kapılarını açtı. Jacques Tatiııin unutur gibi olduğumuz önemini, özgünlüğünü yeniden bulmak az keyif deyiik ilgi gördüler, karşımıza ayrıntılarla oya gibi örülmüş kişisel dünyalar getirdiler. Bunların son günlerde yer alan ilginç bir örncği JeanCharles facchella'nın "Hoppa Kadınlar Dames Gelantes"ı oldu. 16. yüzyıl Fransa'sının fondaki bitmek tükenmek bilmeyen din savaşları önünde geçen ve yıllar boyu savaşmış bir genç âMamın, sonunda Paris'e dönüp kendisini tümüylc kadınlara ve aşka adamasını anlatan bu film, öylesine tipik Fransızdı du film, türlü çeşitli aşklar, serbest kadınlar, görkemli dekolteler, yatak odaları, tül perdeler ve "liberUnaj" ve "marivaudages" esprisi içinde... Bu ince, zarif, aşka ve kadın güzelliğine adanmış CUMHURIYET Umuda Yolculuk'un getirdiği umutlar "Umuda Yolculuk", gösterildiği Istanbul Festıvali kapanış töreninde farklı tepkilerle karşılandı. Filmi çok beğenenler olduğu gibi, özellikle yabancı sinema yazarları, dudak büktüler Bir Fransız eleştırmen, bize "isvlçrelileri melek gibi göstererek Batılının vlcdanını rahatlatmaya yönelik bir film bu" dedi. Kimileri ise filmi senaryo aşamasında eleştirerek özellikle yapısını zayıf bulduklarını belirttiler Ama film, bizce asıl amacına ulaşmış ve gozlenmızden yaş getirmeyi bilmışti. Maraş'ın bir köyünden çıkarak "isvlçre cenneti"ne ulaşma düşleri peşindeki ailenin serüveni, klasik hümanıst sinemanın kılometre taşlan arasındaki yerini almıştı bile... Haydar Meryem çifti ve küçük oğulları Mehmet Ali, artık sinema tarihinin unutulmaz insan figürleri arasında olacaklar ve görüntüleri, sinemateklerde ölümsüzleşmek şansına erişecekti. Çünkü Xaviar Koller, büyük bir yönetmen, gerçek bir "yaratıcı" değilse de konusuna özenle, dikkatle, anlamak ve araştırmak isteyen bir kafayla yaklaşmış çağdaş bir sinemacıydı kuşkusuz. Hiçbir Avrupa dilinden bırkaç sözcük bile bilmeden, Türkiye'de köyünden başka yer görmemiş olarak, tüm varını yoğunu bilmediği, tammadığı birkaç aracıya yatırarak kendisine böylesine yabancı bir ülkeye, bir "düşsel cennet'e çoluk • çocuk gelme macerasına atılan bu insanlar kimdı, nerden geliyor, nasıl bir yaşamdan kaçıyorlardı? Koller, bunu araştırmak için yola çıkmış, Türkiye bölümlerinde Türk kırsal kesim yaşamını özetleyerek şematik biçimde de olsa ana çizgileriyle yakalamayı bilmışti. Ve sonra ver elini Avrupa!.. Yardımsever isviçreli şoför, üçkâğıtçı Türk aracılar, katı kurallarıyla, yasadışı göçmenlere karşı alabıldiğine donanımlı bir gümrük ve polis sıstemi, göçmen olayına kimi tutucu ve ırkçı, kimı çağdaş ve hoşgörülü farklı bakışlar... Ve olanaksız bir düş uğruna, bu olanaksızlığın vurgulanması için kaçmılmaz biçimde verılen kurban . Kimi anlarında temel insancıl duygulara ve oluşumlara ve klasik hümanist bir sinemaya dönüş yapan, örneğin italyan YenıGerçekçılığinın o tadına doyulmaz yapıtlannı düşündüren bir sinema... Kimi anlarında ise temposunu biraz yıtiren, ilgiyi dağıtan, ayrıca sonuç olarak "uygar Avrupa"mn anlayış ve iyilıkseverlığıni ön plana çıkarmaktan kaçınamayan bir tipik Batılı filmi... Ve bizim oyunculanmızın başarısı. Hepsi de ustaca seçilmiş, başarıyla yönetilmiş bu insanlar geçidi içinde hangi birini anmalı? Ama özellikle Necmettin Çobanoğlu • Nur Sürer Emin Sivas uçlusunun filmin başarısında ve Oscar'ındakı katkısı yadsınamaz. Küçük Emin Sivas, doğallığı umarım hiç bozulmayacak oyunuyla gerçek bir yetenek. Nur Sürer, bir bakışıyla çok şeyi anlatabilecek yetenekli bir oyuncu. Ve Necmettin Çobanoğlu... Ünlü jönlerimizın afratafrasından, "erkek güzeli" havalarından uzak, gerçek, otantik, yaşayan bir insan, perdede sıradan Türk köylüsünü iç burucu bir canlılıkla canlandırmayı bilen, bunca yıldır değehni bilemediğimiz bir yetenek... "Umuda Yolculuk", bize kendi insanımızın, bir zamanların ırak kıtaları, okyanusları keşfetmeye sıvanan ve tarihin malı olmuş "8eyyah"ların macera tutkusuyla özdeş göç serüveninin özüne ındıği ve de kendi oyunculanmızın, sanatçılarımızın kadrinı bilmediğimiz yeteneklerini anımsattığı için önemli bir film ve aldığı Oscar da bu nedenle bizrth için çok, çok önemli... Kızkardaşler Ve Mutluluğun Dengesi / Margarethe von Trotta. Şildi. "26'sı tçin 3 Yer", "Mayıs'ta Milou", "Acımasız Dünya" gibi filmler de bü film, biraz çevirinin kurbanı olduysa da sanırım keyifle izlendi. Kuşkusuz bizim filmlerimiz de vardı. Festivalin gürültü patırtısı içinde bile seyircimizin ilgi gösterip izlediği, kimi seansları tümüyle doldurduğu... Bunlardan "Bekle Dedim Gölgeye"yi daha önce yazmıştım. Görebildiğim "Menekşe Koyu" ve "Piyano Piyano Baeaksız" önümüzdeki günlerde gösterildiklerinde uzun boylu üzerinde duracağımız çeşitli özellikleriyle ilginç filmler... "Imdal lle Zarife", ayrıca yarışma programında olmadıkları halde, yönctmenlerinin özel birer seansta yabancı konuklara sundukları Ömer Kafilmlerini de izleyemedim. Tüm bu filmlerin önümüzdeki haftalarda ekranlaıa gelmesini ve seyircisini bulmasını diliyorum. A vur'un "Gizli Yiiz" ve Engin Ayça'nın "Soguktu ve Yağmur Yağıyordu" adlı son "Öliirayak", "Ekran Âşıklan" vb. filmleri, ki!.. Sanki "1,'Amour, Toujours L'Amour Aşk, Her Zaman Aşk" diye fısıldıyor Umuda Yolculuk fllminin bir sahnesinde Necmettin Çobanoğlu, Emin Sivas ve Nur Sürer. DER6İ 7 NİSAN 1991 SAYI 2 6 5