Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
U Z A K D O G U KEfMTLERİ İnsan, beton vetrafik J aponya'ya ılk kez gelip de Tokyo'ya uğramadan Japon taşrasına dalmak tuhaf bir duygu. Ama programımız gereği öyle oluyor. TokyoNarita Havaalanı, bu ülkenin efsanevi zenginlıgıne yakışmayan, oldukça köhnemiş bir yapı. Görülmemiş bir kalabalıkla kaynıyor. Ve bu kargaşada, bi/ı karşılayıp da 2 saatlik yoldaki iç hatlur havaalanına götürmesı gereken kışilerin ortada gözükmemesi, ilk ke? geldığimiz ve dılini konuşmadığımız bu ülkede bize oldukça zor anlar yaşatıyor. Bu küçiik ülkeye 2OO milyon insanı sığdırmak için Japonlar tüm doğayı işgal etmişler sanki... Kırsal görüntüler Yamagata'dan hemen sonra kayboluyor. Sonra biri bitip öbürü baçlayan uçsuzbucaksız kasabalar, banliyöler... Toprağın her karif • kullanılmış, tıkabasa doldurulmuş. Tokyo, bu karabasanın doruk noktası gibi... Gıiç bela sorunları çözümleyıp kendimızı bir otobüse atıyor ve inanılmaz bir trafik kargaşasının içinden geçıp öbür alanaulaşıyoruz. Japonya'da ilk tanıdığımız kent Tokyo'nun kuzey yöresinde yer alan Yamagata oluyor. Japon Denizı'ne dökülen Mogami ırmağı kcnarında ve Zao Dağı eteklerinde yer alan bu küçük ve sevimli kent, bir anlamda bize "Japonya'nın öbür yÜ2öMnü sunuyor. Alabildiğıne kalabalıkkcntler, tıkıştıkışyaşananvesanayiye teslim olmuş bu ülkede "taşra Tofcyo'da mod*rn glylmlf a*"? kular fastfood'ları dolduruyor. Oayaa r*slmlwl taşıyan panolar, •İMmaJann v« «ğlvnc* yartortnln önünıı susıuyor yaşamı"nın, doğanın ve doğal güzelliklerin hâlâ bulunabildiği sayılı yerlerden bırı. Bu küçük ve sakin kentte bir haftayayakınbırzamanıyaşarken,Japonçelişkilerine de tanık oluyoruz. Amerikan usulü bir yaşama, hamburgere, eviş arasında gcçirilen, bol bol çalışıhp bol bol TV izlenen tekdüze bir yaşama teslım olmuş gözüken ülkede, hâlâ o inanılmaz Japon kibarlığı, sokaklarda kimonolarıyla dolaşan yaşlı hanımlar, vitrinlerde canlı renklerle oluşmuş "maketlerle" yemekleri tanıtan lokantalar var. Etin son derece kıt olduğu ülkede mutfağın temel gıdasını oluşturan balık... Büyük mağazalarda, akla gelebilecek her tür biçimde paketlenmiş, ambalajlanmış olarak sunulan türlüçeşitli balık türleri,cinsleri... Buülke denizden doyuyor, deniz ürünleriyle varlığını sürdürüyor. Kente "kuzeyin Osakası" denmesini sağlayan o küçük, ama etkileyici Japon tapınaklarını, "pagoda^ları geziyoruz. Ve sonra bir gün Zao Dağı'na düzenlenen bir geziye katılıyoruz. Zao Dağı'nın tepesinde görkemli bir kış sporlan merkezi oluşturulmuş. Dağın yamaçlan, sonbahann izin verdiği ölçüde rengârenk çiçeklerle örtülü. Buranın ünlü sıcak su kaynağında, Japon âdetleri gereği, erkeklerin ayn. kadınların ayn olmak üzere çmlçıplak banyo aldıkları havuzları biz de deniyoruz. Ve bu açık hava kaynaklarında, dışarıdaki soğuğa karşın, hayret, hiç üşümüyoruz. Sonra ünlü "haiku" ozanı Basho'nun anısıyla ölmezleşen Yamadera Tapınağı'na gidiyoruz. Bu tapınağın asıl binası, 1000 basamakla çıkılan dağın tepesinde yer alıyor. 1000 basamağı lafın gelişi söylenmiş sanıp tırmanmaya başlıyoruz. Ama gerçekten de lOOObasamak olduğunu anlayınca teslim oluyor ve tepeye tırmanıp ünlü "altın Buda"yı görmekten vazgeçiyoruz. Uzakdoğu'da gördüğümüz Buda sayısı bıze ömür boyu yeter nasıl olsa!.. Yemyeşil bir dağ yamacı üzerinde teras teras yer alan tapınakları, görkemli panoramaları, her boydan Buda yontuları önünde dua eden insanları, bizim çıkamadığımız tepeden ınen ve çevredekilere iftıharla yaşlarının 70 olduğunu söyleyen yaşlı, ama dinç Japonları ile Yamadera gezimız hoş izlenımlerle sona eriyor. Bu arada, geleneksel "haiku" (en az sözcükle doğayı ve inancı anlatan kısa Japon şiirleri) yarışmasına da katılıyor ve buralarda Türkçe bilen pek çıkmayacağı için Ingilizce sözcüklerle oluşturduğumuz "haiku"muzu tapınağa iliştiriyoruz. Yamagata'dan trenle Tokyo'ya gelirken, gördüğümüz sanki bir karabasan!.. Bu küçük ülkeye 200 milyon insanı sığdırmak için Japonlar tüm doğayı işgal etmişler sanki... Kırsal görüntüler Yamagata'dan hemen sonra kayboluyor. Sonra biri bitip öbürü başlayan uçsuzbucaksız kasabalar, köyler, banliyöler... Toprağın her karışı kullanılmış, tıkabasa doldurulmuş. Tokyo, bu karabasanın doruk noktası gibi... Uçsuzbucaksız uzanan evler, yapılar, her tür yükseklikte binalar... Ve bunların arasından cambaz ustalığıyla geçen, birbirD E R B İ 2 2 A R A L I K 1 9 9 1 S A Y I 3 0 2 18 C U M H U R İ Y E T