Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÜNLÜK Salâh Birsel 26 Şubat 1990 Haadi aslanlarım haadii 1920 yılında Fransa'nın güneyine, Menton'a, kışı geçirmcyc gittiği vakit de Robinson Crusoe'yu, Oxford'un yayımladığı İngiliz Şiir Antolojisi'ni vede XVI. yüzyıl şairlerinden Edmund Spenser'ın Periler Kraliçesi'ni almıştıryanına. Bunlan da Yandım Şeker'e eklcyebilirdim. Yapmadım. Dencme bir " d " ile bir " e " arasında gizlidir. 3 Nlsan 1990 Kitapsadecebilgiedinmckiçindeğildir. O, şaşıracaksınız, insanoğluna bir dc estctik haz, cstetik sevinç verir. Ama kimileri, dili dönmediği için (belki usları da dönmüyordur) onun sclamına uzaktanbilclaktakaetmez. 27 Nlsan 1990 I opumuzbaşkalarınasuçatmaktan, "tut, kap" sesleriyle üstlcrine gitmekten çekinmiyoruz. Hele karşımızdaki, yürüyüşle scyir yerini süsleyen, fanuslu lambalan, Çin glaptanlan, Şıvas şalları, Pendibuhara halılanyla dünya âlemi imrcndiren biriyse onu fil tufanı denilcn gulgulenın ağı/ yerine fırlatırız. Malaparte 8 Temmuz 1947 günü, Paris'te, bir dostunun evinde François Mauriac'la karşılaşlığı vakit Fransız romancısı, 25 yıl Mussolini'yc katlanan, gıkını bile çıkarmayan Italyan yazarlanndan açmış ve de Avrupa ve Fransız gençliğinin çcktiklerini bir bir saymıştır. Malaparte ona ttalyan edebiyatının bir tutsaklar yazını oltnadığı, ttalyan gençlerinin de aynı sıkıntıları omuzladığı karşılığını oturtmuşsa da Mauriac'ın bana mısın demediğinigörüncesusmayıyeğlcnıiştir. Ne ki, üç gün sonra aynı dostun evinde aynı kişiler bir araya gelince tartışma yenidcn alevlenir. Malaparte, bu kez, 1933'te Mauriac'ın, Alberto Moravia vc daha başkaları önündc söylediği çok dinsel, çok Katolik, çok ipipillah bir sözü gündeme getirir: Eğer tsa dirilmemiş olsaydı, Katoliklik bana vız gelir, tıns giderdi. Mauriac: Zavallı bir tümce bu. Gerçekten böyle bir şey söy ledim mi ben? Malaparte, geçen gün şaşırdığı gibi, bu yadsıma karşısında afallar. Evinedöndüğünde, Mauriac'ın iki yıl önce yayımlanan Barres'lc Buluşma adlı kitabını açar. Orda da aşağı yukarı aynı estepeta vardır. kimi gerçeklere yaslanarak iş görürse, onlar değiştiği vakit, tam tersi jerçcklere dayanmaktan geri kalmazlar. lnsandiyealkıştutulanbcberuhi budur. lnsan yapısı bin yıl batakta kalsa çürümez. Hosur hosur hoflar, amadeğişmez. Geçen gün de bu deftcre içimi dökmüştüm. tnsanın zihni harap ve yebaptır. Süncpe ve sölpüktür. Canbaz ve kâscbazdır. Pencercsiz vetenceresizdir. Haraşo örgüsü gibi düz ve seyrektir. Oubatla havalar gcvşemeye ve sölpükleşmeye yüz tuttıığundan yirmisinde birinci cemre de havaya düştü sonbaharda lütn yapraklarını silkclcmiş olan kavaklar filiz vermcye başladı. llkyaz balosuna yetişccck atkestanclcridcöyle. Soğuklarla ortalardan silinen ve ncrclere sığındıkları pek izlencmcyen kargalarda birkaç giindür kavaklarda boy boyluyor, pos posluyor. Aına sayılan üçlcrdc, bcşlerde. Sürülcr halindc çalım gösterdikleri vakit de yerin vc göğün sultanı çınarlara konuyorlar. Çünkü onlar, çırılçıplaksoyunsalardakışayları, dallarında kuşlara yine elado çekcbilccek bir şeyler barındırıyorlar. Bır gözlcm: Kargalar, gündüzleri, o ycşil urbalı çamlara, selvilere, ma/ılara vedc sedir ağaçlarına pck yüz vcrmiyorlar. Ncdir, karanlık baslırdı mı, sadccc onlara ya da uçarlıkoşarlı, 1015 katlı apartmanların çatılarına yumuşak iniş yapıyorlar. Ya da ilkin çatılarda toplaniyorlar, sonra da topluca yeşillcrc iniyorlar. Uyku zamaınna değin dc gelsin vrakvrak, gitsin vrakvrak. Biliyorum, kavaklar, atkcstaneleri. yeşillcrc boyansın, geceleyin onlarda da iyi pineklcyecekler. yahşi uyuyacaklardır. 11 Mart 1990 H aif Ertem, Cumhuriyct Dergi'de, u herzaınanki "Rasgele?si"nde. bu yıl Enez'e gidemedığinfya/ıyor, Nedenınıdeşöyleaçıklıyor: Dayanamıyorum. Ovanin dıırumu yiireğimi burkuyor. Gala Gölü'nün gün giin çckifişi... Kuruyacak. Besjcyen ırmakların yönii değışincc kaynaksız kaldı. Mcriç <aten bizim değil artık. Yakında iklim değişmeyc başlar. Bulutlar akıtamaz gözyaşlarını. Rüzgârlar kurueser. Ufalanır. dağılır. Kum taneleridir savrulan. Ne çeltik kalır ne de sebze, meyvc. Görür gibi oluyorum. Örnck, Amik Ovası. Ben Ertem'in (iryakilcrindcnim. Her hafta Dergi'de kendi yazım yokşa. ilk onunkini okurum. Yazması, konuşuyor gibidir. Sözcüklcr büyiik kulak sevinçleri doğurur. Doğa ve av kulluğuna da sık sık cl atar. Hele laf gelip dostiara dayandı mı yazının yüreği yağlanır. Yaniyağmuryağar, yıldınmlarşakır. Diyeccğim Ertem'in öyle bir deyişi, bir mızrabı var ki sazının üstünc saz, sözünün iistünesözgelmez. 21 Mart 1990 Uzel Kadıköy Ki7 Lisesi. I saat, 400 öğrenciyekarşı, şiir konuştum. öğrenciler dc bcnim şjirlerirni okudu. Sonunda Hugo'nun: "Bir şiir, şairi onu hangi seslc yazmışsa, o scsle okunmalıdır" sözüne uyarak ben de "Pakistan"ı asfalta çıkardım. Kimı şiirlerimi nasıl okuduğumu da dilc ver• meyi unutmadım. Birörnek olmak üzere de "Cırcır Böeeği"ni, dizeleri yaylandırarak ve de havada uçurarak scslcndirdiğimi açığa vurdunı: I laadiii aslanlarım haadiii Okul. mutluluk evi olan şiirc boyun vcrenlerlepılraktı. Birşairevrenselşiirleryazdığınısöyledi. Belleğindc kaç şiir var? Ezbcrimde hiçbir şey yok. Bilinçaltını şiirle dolduracaksm. Onu yapmadan yola çıkamazsın. Yoksa ne evrcnsel şiiryazarsınnedcazgelişmişmcmleketşiiri. Bir kız da başarı sağlayamadığı vakitler şiirdcnnefretettiğinıduyurarakbirçaresordu. Kaç yaşındasın? 12 .Olmadı. Altmışma gelince şiirden nefret edebilirsin. Bclki dc yetmişindc. Belki de hiç. Ama on ikisinde böylc bir şey yapamazsın. Hakkınyokbuna. 23 Mart 1990 T eni bir dencmc: Yandım Şeker. Hangi yazar, hangi kitabın sakalına maaşallah oturttu. hangi kitabafiltufanıdcnilcn tufanla tetik düşürdü? Benim merakım da budur. Denemede Flaubcrt, Maupassant, Gocthc ve Tolstoy'u el ele tutuşturarak şanoya çıkardım. tsviçreli günlükçü Amiel'e dc ağzının pehrizini verdim. O, yıllarca her şcyin kitaplarda yazılı bulunduğuna, her şeyin kitaplardan öğrenileceğine inanmıştır. Ncdir, zamanla kitapların, gerçek yaşam karşısında, tıngır elek tıngır saç canotlanna yer verdiği düşüncçsine kapılır. 1845 yılıdırbu. 24yaşına gelmiştir. Artık işi gücü yaşamı damıtmaya yönelir. Bunun için dcgünlük yazmayı birçözüm biçimi sayar. Bir kurtuluş. Hani, günlü ğüne dc, dört yıl önce başlamış ve ölümünc değin (1881) 174 defter doldurmuştur. Topu 16.900 sayfa. Yalnız, 184regclmedcn karaladığı v c"Gün!ük önccsi" adıyla vaftiz ettiği 4 defter daha vardır ki onlar da 200 sayfa tutar. 1876 yılında I44.deflerin kapağınaşunu yazacaktır: 25 yılda (?) 14.000 sayfa. Aralıksız 10.480 gün. Bu, yılda 482 sayfa demcktir. Günde I sayfa ve 3/10. tlk on yılın vıl ortalaması 293 sayfadır. Jkincionyıl528. Uçüncüsü635. Bir kezdc bir günde 11 sayfa üfürmüştür. O vakit günlüğüne (7 Nisan 1866): "Bu gidişle yılda 3.700 sayfa döktürürüm"diye notdüşecektir. Oysa en çok 1870 yılında 813 sayfa, 1871 ve 1880 yıllarında da 841 vc 809 sayfa yazabilmiştir. Bunlan Yandım Şeker'c boca edecektim, olmadı. Tam sıra işin cilasına gelmişti ki dcneme, kapılannı örttü. Çamlıca Tepesi'ne değin yükseklik alan laflanmın hiçbirini içcri almadı. Saat 23.45. TV'de bir Yeni Zclanda filmi: tşleri Oluruna Bırak. (Leave All Fair). 1984 yapımı. Yönetmcn:JohnReid. ingiliz öykücüsü Katherine Mansfield'in dünyasınabirmerhaba. Mansfield'in sevdiği yazarlar arasında Shakespearc, Jane Austen, Chaucer, Coloridge önde yürür. En gözde sanatçısı da Çehov'dur. Ncdir, ona, kendi okuduğu vakit değil, bir başkası kavançaettiğinde bayılır. Hangi birini yazayım? Insanlar bir yerde 26