27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

p AZARIN PENCERESINDEN Selçuk Erez Yüreklerinizin boşluğuna ısı ekin! erken başladığını ve bu durumun ilkbahar aylarına taştığını gozlemiş. Hasta, ya/.ı uzun suren guney illerinde yaşadığında da "depresyon"unun suresi kısalmaktaymış. R. ve J. VVurtman'ın Scientific American dergisinin ocak sayısında yayımlanmış bir makalelerinden öğreniyorıi7 bıınları... Ruh hekimleri, bu mevsinılere bağlı olarak gelip giden cöküntüye, "Mevsiınsel Afek(if Hastalık" adını veriyorlar. Hastalığın ruh sal çökkünlük yanında karbonhidratlı yiyeceklere karşı iştahanın çoğalması, cinscl diirtunün azalması, geceleri erken yatıp fa/la uyuma ve buna rağmen uykuya doyamama gibi belirtileri de var. Mevsimlere bağlı bu olumsuz gelişmenin bazılarımuda insanın gucunu kısıtlayacak, sosyal ilişkilerini törpuleyeçek kadar ciddi bir ruhsal vökkünluğe, bazılarımızdaysa sadece bir keyifsizliğe, bir iç kapanıklılığına yol açtığı bir gerçcktir. izleyen keyifiiliğimize bu ışığın katkısı az mıdır? Işığın, insanın gözünün retina (abakasından geçip göz sinirlerinc ulaşan bir uyarı yarattığı, bu uyarının da sinirler aracılığıyla beynimizde yer alan "pineal bez" adlı bir iç salgı bezine varıp bu bezin "melatonin" horniüiıu salgılamasını cngfllcdiği artık bilinıyor. Melatonin, cinsel gelişmeyi durdurucu, fazlası depresyona yol açıcı, keyif kaçırıcı bir hormon. "Böyle hormon olur mu?" diye sorduğumuzda, bu işin uzmanları, bu maddenin çocuklarda cinsel gelişimi erteleyerek yararlı olduğunu, zira cinsel gelişimin zamansız gercekleşmesinin çocuğun artık boy atmayıp, kısa kalmasına yol açacağını hatırlatarak cevap veriyorlar. Öyleyse sonbaharda da kışta da her gun güneş ışınlarını bol alan bir yolda (tercihan sabahları) bir saat kadar yurümenin, hiç olmazsa bol ışık alan bir balkonda fotosentez yapan bir bitki gibi, bir saat kadar oturmanın bu karamsarlık aylarında kendimizi daha iyi hissetmemize, keyfimizin daha yerinde olmasına yol acacağını bilmemı/ gerekır... Çinli ozan Ai Zing (Eray Canberk taral'ından dilimı/c cevrilmış olan) "(iüneşin Dedikleri" başlıklı bir şiirinde bize galiba bunu hatırlatıyor: Açın pencerelerinizi, Tahta kapılarınızı açın. Bııakın beni gireyim, bırakın beni Yoksul küçük cvlerinize Altın renkli demetler getiriyorum Ormanların kokusunu getiriyorum Işığı ve ısıyı getiriyorum. Getiriyorum beni kaplayan çiyı. Haydi kalkın, kalkın haydi, Çabucak kurtulsun başlarınız yastıktan Görmek için benim geldiğimi Gözlerinizi açın ve kirpiklerinizi aralayın. Yürekleriniz tahta evciklere benzer ya Açın bana uzun suredir kapalı kapılarını Çiçekleri, kokuları, ışığı Isıyı ve çiyi ekeyim yüreklerinizin boşluğuna. Fotosentez yapan bir bitki gibi... Isı mı, ışık mı? Ilkbaharla yazın, kişiyi iyi, sonbaharla kışın da bu şekilde etkiledikleri saptandıktan sonra, bu duruma yol açanın ısı mı, ışık mı, yoksa başka bir şey mi olduğu merak edilmiş... Sonuçta, olumlu ctkinin, ilkbaharın ılığından, yazın sıcağından değil, ışığının bolluğundan kaynaklandığı anlaşılmış: Yukarıda sözünu eltiğimiz araştırıcı, Michael Terman, mevsimsel depresyonlu hastalarını iki saat boyunca 2500 luks miklarında ışıkla aydınlatılmış odalarda oturtarak (edavi etmiş. Bu uygulama, depresyonlu hastaların ruhsal durumlarını duzellmekle kalmamış, onların aşırı karbonhidrat yeme dürtülerini de gidermiş. Bunları öğrendikten sonra, eski çağlarda Avrupa'nın ışığı az bölgelerinden, mesela lskandinavya'dan Kudus'e giden hacılarda din aşkı ve cennete gitme arzusu yanında, ışığın bol olduğu bölgeye içgudüsel bir yönelimin de bahis konusu olup olmayacağı sorusu geliyor insanın aklına. Sleven Runciman, "Haçlı Seferieri Tarihi" adlı yapıtında (Bu kitabı çeviren Prof. Kikret Işıllan, bana hcdiye eden de Prof. Cengiz Kutay'dır.) i/landalı I hornwald Kodransson'un 990 yıllarında Kudüs'e gittiğini ve birçok Norveçli hacının, Norveç'in ilk llıristiyan kralı olan Olav Tryggvason'u 1000 yılında orladan kaybolduktan sonra Kudüs'te gördüklcrıni söyluyor. Acaba bu ışığa yöneliş sadece Hıristiyan hacılar için mi geçerli? Diğer dinlerin giln ışığı bol ulkelerdeki kutsal yerlerini ziyaret eden inanç sahiplerinın de Runciman'ın sozleriyle, "Kvkrino ruhlarını lemi/lemi$, morallerini guçlendirmiş olarak" donmelerinde bol ışıklı yerlerde bir süre kalmış olmalarının bir rolü yok mudur? Yaz aylarında güncydc gcçirilmiş tatilleri onbahar geldi. Ağaçlar yapraklarını dokuyor. Leyleklcr, diger govmen kuşlar sıcak ülkelere goçediyorlar." Küçük kızunın ilkokul dergısınde guz böyle tanımlanıyor. "l'ek yanlış değil" diye düşünüyorum, "Kelime tııtma oyıınıında cocııklara sonbaharı konıısmadan anlalmam gerekseydi, ben de vıicuduınu agaç govdesi, kollarıını dal yapar, yapraklamııı doktuguınıı belirlen devinimlerdc bulunurdum. AnİM^ılmazsa uçangoçen leylek taklidi yapardım." Ama sonbaharın, ağaçların yapraklarını dökmesi ve leyleklerin göçeimesi dışında çok daha önemli ve insanı daha etkileyici tarafları da var: Geçen yıl, bir araştırıcı "Michael Terman: Journal of Biological Rhythms. 3: 155) New York'ta yaşayan iki yuz gelişigüzcl seçilmiş insaııa bir anket uygulamış. Bu insanların yarısı, sonbaharda ve kış aylarında erıerjilerinin a/.aldığıııı, kendilerini daha yorgun hisscttiklerini bclirtmişlcr. "S Sonbaharda, kısta kcndini yorgun hissedcnlerin hcmcn hemen yarısının bu döncmde şişmanladıkları ve yaklaşık uçte birinin uyku ihtiyaçlarının arttığı da anlaşılmış. Sonbaharın ve kışın bu ctkilerini yansıtan başka incelemcler de var: 1980 başlarında Peler Mueller adlı Amerikalı bir psikiyalri ıızmnnının sonbahar ve kış aylarında "depresyon", yani ruhsal çokuntu gösteren bir hastası varmış. Dr. Mueller, yıllarca izlediği bu hastanın kuzey, yaııı kışı uzun sürcnillcrde yaşadığında, sonbaharda çöküntünün daha Desen NURAL BİRDEN 18
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear