Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Ç Ö Z M E C E Erol Özbek R A S G E LERaıf Ertem Arzu'dan dağ haberleri Son reis B izim dağlardan haber hiç eksik olmaz icabında. Bır kere, size "son reis"ten söz etmedım daha. İşte son reis ile bir maceram: 1. Bu haftaki haber bültenimizde "son reis"in yanı sıra, bir de Erciyes'te kaybolmasıyla ün yapıp daha sonra bu sayede yolu gösteren bir arkadaş var. (Vaktiyle dağcılık haberleri bulteni bunu haber yapmıştı). Tabii ben de varım. Sonra bir de dağ rehberi olarak yürüyüş hızını "yıldızları seyretme" hızına göre ayarlayan arkadaş var. 2. Sözü edilen dört kişi içinde yakın zamanda dağcılığa başlamış olan bir acemi hariç, hepsi yılların usta dağcısı. 3. Bir tırmanışında buzların ortasında dere yatağında gecelemek zorunda kalmış olan kişinin görece sessız sakin biri olmasına karşılık Kayserili olan kişi 5 dakikada ortalığı dans pistine çevirir. 4. Arkadaşlardan birinın anorağı Paris modasına göreydi, ama ne yazık ki bıraz da oranın iklimine göre olduğu için üşüdü. 5. Tırmanışlarında beklenmedik bir başarı gösterdiği için takdir toplayan kişi evde dana burnu besleyen kişi değil. 6. Macıt Koper kadar yakışıklı olan kişi attığı zarlarla övünen kişiyı tavlada fena yendi. 7. Nihat'ın anorağı ünlü şık anorak değildi, ama buna karşılık üşüme sorunu olmadı. 8. Tarcan evde hiçbir bitki beslemiyor. 9. Yavuz kaybolma tecrübesine dayanarak yol gösteren kişi değil. 10. Bir keresinde dereyatağında geceleyen ar Av mevsimi bayramla açılırdı! A Arzu Yavuz Tarcan Nihat son reis taş duşürdu danaburnu zarıyla kadaş Erciyes'te yol göstermedi. 11. Düşürdüğü taşla ekip şefinin başını yaran kişinin dereyatağında geceleme macerası yok. 12. İyi ki bardağını kırdık be! Bana bak Erol! Taşı düşüren ben değildim diyorum sana. 13. Ortalığı 5 dakikada dans pistine çeviren arkadaş Tarcan değildi. 14. Yavuz da fena sayılmaz, ama Macit Koper'e benzemıyor. 15. Son reisin montuyla ilgili bir sorunu olmadı. Soru: 0 halde kim kımdir? NOT: Kurduğunuz mantık bağlannı tabloda iki farklı ışaretle not edersenız bu çüzmecenin hakkından kolaylıkla geltrsıniz örneğin tıpkı bilgısayarlardakı gıbı bır ısmın bır özelliğe sahip olmadığını (0) ıle, sahıp olduğu özelliği İse t ıle göstererek yenı ıpuçlan elde etmek mumkün Tabiı özellıklerın bloklar halınde bulunması da önemli (yanı kalın çızgılerle uyrılan bu blokların her blrınde her kışıye sadece lek özellık duşuyor. v mevsimi açıhyor. 15 ağustos pazartesi günü. 13 cumartesi, 14 pazar günlcri bekleyeceğiz. Yasak. 15 ağustos pazartesi günü açacağız. Çalışanlar kusııra kalmastnlar... Niye cumartesi, pazar değil de, pazartesi? Yanıtını konıisyon üyeleri verirler... Açılış avcılann bayramıdır. O gün topluca avlanılır. Vurulan avlar ortaya konur. Pişirilir, birlikte yenir, içilir. Söyleşiür. Doyum olmaz. Avcılann bayramı henüz resmi tatil olmadığına göre, çahşanlar ne yapar?.. Oysa yerleşmiş bir kural vardı. Ağustos ayının ikinci pazarında av açılırdı. Av bayramı işte o gündü! Değiştirdiler. İyi yapmadılar. Kurallar açıhşta çiğnenecek. Pazartesi günü çahşanlar cumartesi, pazar gününden avlanmaya başlayacaklar. Tatsız olaylar olacak!.. Açılış üveyik, bıldırcın ve güvercinlerle başlıyor. Bizde güvercin avı yok denecek kadar az.. Üveyik ve bıldırcın. işin kötü yanı, üveyik ve bıldırcın avlaklanyla, keklik ve tavşan avlakları aynı yerler. Oysa keklik ve tavşanın avı 1 ekimde başlıyor. Yerli hayvanlarımız. Korunması zorunlu. Korucularımıza çok iş düşüyor. Avcılarımıza da sorumluluk!.. Bilirim. Herkes başka kentin, köyün avlağına gider. Bıldırcın, Üveyik yerine tavşan, keklik avlar. Sanırlar ki kendi avlakları boş kalacak. Başkaları da onların avlaklarınagelir, aynı işi yaparlar. Bu yolu açmayalım! Kârh çıkan olmaz! Kınah keklik, kum kekliği 1 ekimde açıhyor da çil keklik ise 15 eylülde. Kazla kuğuyu ayıramayan avcılarımız, çille kınalıyı nasıl ayıracaklar, bilemiyorum... Karar vermek kolaydır. Uygulanırlığını sağlamak zordur. Bu, kararın içeriğinden doğar. Düşünmüyoruz! Neyse arkadaşlar, haftaya tül'ekler patlayacak. Sevinen, yerinen olacak. . Hani çiftçinin birisi karısına tüfekle haber verirmiş. Tüfek patlayınca karısı tarlaya yemeğini getirirmiş. Tüfeğin patladığı yere. GUn gelmiş, haftalar geçmiş karısı yok. Ata ata fişcklcrini bitirmiş, karısı gelmemiş. Şaşırmış. "Bizim karının başına bir iş geldi" demiş. Köye gidince flğrenmiş. Oysa av mevsimi açılmış... Av mevsimi böyledir. Karılannı bulamayan kocalar olduğu gibi, kocalarını bulamayan kadınlar daha çoktur. Evlerde bir şenlik başlar, sohbete doyum olmaz... Kadının iyisi, yanındayken de uzaktayken de eşini rahat ettirebilenmiş!.. Görürsünüz... Haftaya av mevsimi açıhyor dostlar. Fişeklerinizi hazırlayın. Aman Hasan Karaca"nın rtnerilerinj gözardı etmeyin. Tekniğini, oranlarını. Sevinirsiniz! İyi günlere! Rasgele... Geçen haftanın çözflmü: Dağlarda sabzeslz kalan Arzu 'nun la kendiBiydi. Yoğurdu aldıran ve lırmanışta uşenen dt Oydu. Eski yönetlcl olan Gallp ipek plcamayla gelmlftı ve Arzu nun kavgasını yatıştırdı. Konyalı radyolog Danlze, Arzu mustakbil bafkan dlye takılıyordu ve bu arkadaş mecburl hlzmetl sırtsında dağcılığa merak salmıştı. Dağ rehberllğl yapan Burhan Ise uzun »akallı ve canı sıkıldıkça ev değlştlrlr. Darnı Arzu'nun basına. ÖYKÜ Franz Kafka nüşe göre, Harras'ın şimdilik öyle varlıklı bir durumu yok. Harras'a ilişkin ftğrendiklerimin gerisi, başkalarının biri hakkında bir şey bilmeden söylediklerinden ibaret. Kimi kez ona koridorda rastladığını olur. Denilebilir ki her an, inanılmayacak kadar işi gücü vardır, sıkışıktır. önümden gerçek bir sağanak rüzgârı gibi geçtiğini görürüm. Daha kapıya varmadan bürosunun anahtarını çıkarır. Yüzünü, bugune değin şöyle bir adam akıllı gördüm diyemem. Göz kırpıncaya kadar kapıyı açar ve bir farenin kuyruğu gibi süzülerek, içeri girip kaybolur. Ben de kendimi o gereğinden çok okumak zorunda kaldığım "HarrasBüro" tabelâsıyla karşı karşıya bulurum. İyi niyetli bir insanın hareketlerini açığa vuran, son derece ince bölmeler, işini bilen kuruntusuz kimseleriyse, tersine korurlar. Telefonunı, komşu ile aramızı ayıran bölme üstüne ycrleştirilrniş. Bunu, dikkati çekecek şekilde belirtmemin tek nedeni, olayın özellikle ince bir alay öğesi taşımasıdır. Telefon karşı bölmede de olsaydı, bitişik daireden yine her şey duyulacaktı. Bu yüzden kendi kcndimi, telelbnda müşterilerin adlarını söylemek huyundan vazgeçirmeye zorluyordum. Fakat konuşma sırasında, önüne gevilemeyecek kimi belirgin hareketler vardır. Bunlar, adların konışum tarafından, kestirme yoluyla anlaşılabilmesi için, hiç de büyük çabaları gerekli kılmıyordu. Bazen kulağımda alıcı kuşkudan heyecanlanarak, ayaklarımın ucuna basa basa telefon aygıtının çevresinde fır fır döndüğüm olurdu. Bununla birlikte, sırların ortaya çıkmasını yine de önleyemezdim. Bir yandan da titreyen sesimle, teeimsel kararlarımı, doğallıkla kötü bir biçimde dü/.enliyordum. Ben telefon ederken, acaba Harras, telefonsuz ne yapıyordu? Biraz abartmayla ama bu, kimi durumları açıklamak için, çoğu zaman gereklidir diyebilirim ki Harrasın telefona gerekseınesi yoktur. Olduğu vakit dc bcnimkini kullanır. Kanepesini bölmeye dayanacak şckildc sürüp, kulağını uzatması yeter. Oysa ki benim, telefonun her çalışında koşmam, müşterilerin isteklerini, iyi bir şekilde karşılamam, hayli bol kararlar vermem ve bazılarını ikna edebilmek için esaslı manevralar çevirmem germektedir. Böylece de ben her şeyden önce telefon konuşmam süresince bölmenin arkasındaki Harras'a bilgi yetiştirmekle görevli oluyordum bir bakıma. Harras ise belki konuşmamın sonunu bile beklemeden, iş hakkında yeter derecede haber alınca hemen ayağa kalkarak alışık olduğu biçimde bir sağanak rüzgârı gibi kcnti bir baştan öbürüne geçer ve ben daha alıcıyı yerine bırakmadan, ihtimal ki bana karşı sonuçlanacak çalışmalarına başlamış bulunurdu. I I Komşu azıhanenin işi tümden benim Ustümde. Yazı makineleriyle iki hatıım kız ve kalın defterler sofada duruyor; yönetim kurulu üyelerinin toplantı nıasası, görkemli koltuklar, kasa, çalışma nıasaın ve telefon ise benim odamda. Zaten bütün eşya da bunlardan oluşuyor. Yazıhaneyi yönetmek gayet kolay. Her şey göz önünde. Ben de çok gencim. Işler vız geliyor bana. Durumumdan hiç mi hiç yakındığım yok. Yılbaşında; genç bir adam, bitişikteki küçük apartman dairesini kiraladı. Boş kalmış olan bu daireyi ben tutmayı duşünüyordum. Ama beceriksizliğim yüzünden, uzun süre duraksadım. Orası da benimki gibi, bir oda, bir sofaydı. Fakat fazladan bir de mutfağı vardı. Oda ve sofada bazı işler yapılabilirdi. Çoktandır yanımda çalışan iki hapım kız da kendilerini bıınalmış hissediyorlardı. Ama mutfak benim ne işime yarayabilirdi? Apartman dairesini, işte bu eli sıkılığım yüzünden kaçırdım. Şimdi genç adam oraya yerleşti. Adı Harras. Doğrusunu isterscniz, orada ne yaptığını da bilmiyorum. Kapısının üstünde "HarrasBüro" diye bir yazı var. Neyle uğraştığı hakkında bazı şeyler öğrenmeye kalkıştım. Benimkine benzer bir işi olduğunu söylediler. Demck ki şunu bunu, avanslara karşı uyanık olmaları konusunda uyarmam, kesinlikle gereksiz. Genç ve canlı birisi bu adam. Uelki işinin geleceği de parlak. Yani benim, başkaları ona kredi açsın diye, ötekini berikini etkilcmcm de yersiz olur. Çünkü görü Y Franz Kafka (18831924) gençlik yıllarında. Türkçesi: Naim Tirali 19