26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

AĞRITIRMANIŞIGÜNLÜĞÜ ÜĞÜ YUKSEKLIK BİR TUTKUDUR Cemal Gülas ubat ayinın 13. günü; Istanbııl'un rutubetli havasından ayrılalı beri, hepimiz bir tek şey düşünüyoruz: Hazırlıklarımızı tam yapıp bir an önce Ağn'rffn havasını koklayabilmek. Ankara'da Bulvar Palas'ta "dagcılar şerefine" düzenlenen yemekte de aynı düşünceler içindeyiz. Istanbul'dan hareketimizden iki gün sonra Ankara'dan kalkan otobüs bizi Doğubeyazıt'a ulaştırmak üzere "yola revan oluyor..." 1988 yılının "Agrı Dağı Yüksek Irlifa Kış Kampı" s^kinleri olarak, bizleri taşıyan bu yılki otobüs, geçen yıla oranla biraz daha eli yüzü düzgün bir araç. Türkiye Dağcılık Federasyonu'nun düzenlediği üçüncü 'Agrı Tırmanışı'nın başlangıç noktasına doğru yol alırken, insan ister istemez geçen yılların anılarını gözden geçiriyor; şimdiden kıyaslamalar yapıyor. Şubatın 17'si; saat 11.30: Gruplar hazır, hepimizde bir heyecan bir heyecan. Eli köyılne doğru hareket başlıyor. Akşamı, 1800 metredeki mağaralarda karşılıyoruz. Bütiln yaz buralarda koyunlar barınır. Şimdi sıra bizde. tyi dinlenmek gerek; bundan sonrası /.orlıı tırmanış saatleri olacak. Tırmanış, 18 şubat günü, saat sabahın 7'sinde başlıyor. Akşamüstü saat 15.00 sularında 3500 metredeyiz. Duraklama: Kayseri grubunu oluşturan dağcı arkadaşlar ve iki Hollandah, 3000 metrede kalmayı kararlaştırıyorlar. On beş kişi ki bunlara ben de dahilim 3500 metrede kalmayı uygun görürken, Recep Çalak, üç kişiylc birliktc, 38(X)'e devam ediyor. Herkes hayatından memnun: Rüzgâra karşı kar setleri oluşturuyoruz. Çadırı yırtılan olur düşüncesiyle Federasyon a Başkanı Dr. Abdülmecit Do^ru, bir "İK'°" y ~ pıyor. Gerçekten Yugoslavların çadırı oldukça dayanıksız ve her an bir "sürpriz" yaratabilir. Gece çadırımı Erdoğan Karslıoglu ile paylaşıyorum. Çadırın içinde ısı, artı üç derece; hayatımızdan memnunuz, kar eritip bir gün sonrasının su rezervini hazırlıyoruz. •• Yüksek yaylalarda kar, doğaya bambaşka bir sıcaklık örtüsü serer. Doğu Karadeniz dağlarında olduğu gibi. Ama Ağn'da kar, hırçın bir sevgilidir. Yükseltiler, hem onsuz düşünülemez, hem de her an tetikte tutar insanı. 3500'de ilk fırtına Dışarıda rüzgâr çıktığında kulaklarımız dikiliyor; fazla beklemiyoruz, kısa bir süre sonra Yugoslavların feryat figan seslerinden çadırlarının göçtüğünü anlıyoruz. Başkanın uzakgörüşlülüğü sayesinde, Yugoslavlar geceyi kazasız belasız, "iglomuz"da geçiriyor . lar. Geceye dondurucu bir soğuk ve tipi hâkim. Çadırımızın içindeki ısı, eksi on dört dereceye düşüyor. 3500 metredeki ikinci günümüzde hava düzelmiyor; tecrit durumdayız. Bir ara, havanın biraz yumuşamasını fırsat bilerek 3800'deki arkadaşların yanına çıkıyorum; Recep Çatak "sağlam", anc?k Alman sporcular bitkin durumda. Üçüncü güııün sabahı, fırtına lıafiflıyor. Kar, tüm yükseltilerde aynı görüntüyü yaratmaz, aynı duyguları uyandırmaz Pokut Yaylası'nın ustünde sıcak bir sevecenlik uyandıran karlar, ufuktakı Tatar Dağları'nda, tıpkı Ağrı daki gibi çok daha hırçın bir doğanın parçasıdır Karlı da olsa, Pokut tepelerindeki doğa ne kadar anaçsa, Ağn'da o kadar kaprislidir. 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear