Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Panayot'tan atılan 'bitmiş demektir Panayot'un içinde küçük bir oda var; adı, "6. Koğuş". Parasız kalmış biri, burada durup beklediğinde, kendisine mutlaka bir şişe şarap, yanında haşlanmış yumurta ve patates gönderilir. Düşenin dostu vardır Panayot'ta. Cezml Ersöz ı şimdl bizi eozmeye calışıyorsun, ama beceremezsin, öyle ^dışandan gelip, bizi çozmek olsaz!" Galatasaray'daki Panayotun koltuk meyhanesinde, iki ayağı da dizlerinden kesilmiş "emekli" tombalacı pek de haksız sayılmazdı bu sözleri söylerken; ne ki benimde onlan "çözmek" gibi bir amacım yoktu; Hammalbaşı'ndaki, eskiden şarap deposu olan ve "uçurum insanlarının" bir yuva, barınak gibi gördükleri bu koltuk meyhanesini tanımak istiyordum yalnızca... Çok yoksul işçilerin, kâhyalann, seyyar satıcıların, tombalacıların ve düşkün alkoliklerin geldiği bu yere girer girmez, giysileriniz ne kadar eski, ne kadar pejmurde olursa olsun farkh, dahası onlara göre "korunaklı" bir hayattan geldiğinız "yuzünü7"den belli olur... Bütün düşünce acılanna rağmen yUzünüz onlar gibi kararmamış, yanmamış, acıdan burulmamıştır... YUzlerinde hiçbir tatlı düşün ışıltısı, yumuşaklığı yoktur... Sokak savasları ofis, büru, sirket savaşlanndan daha zorunludur. Nitekim, kendisi de uçurumlarda yaşayan Jack London, "Uçurum Halkı" kitabında, Londranın Doğu Yakası'ndaki lumpen proleterlerden öylesine korkar ki "Allahtan, çevrede üniformalılar vardı," der; oysa London, o gün üzerine ne olur, ne olmaz diyerek paçavralaşmış giysiler giymiştir. Panayot'ta ılık, kıvamsız tekel birasını içerken Jack London gıbi korkmuyorum, ama içimde belli belirsiz bir tedirginlik var; "yüzümden" çekiniyorum ve bakışlarımı sık sık servis tezgâhının üzerindeki tahta şarap fıçılarına çeviriyorum: Artık bu fıçılara ;arap konulmuyor, çünkü yıllar önce fıçı şarabındatı Panayot'un sakinleri topluca zehirlenmiş. Panayot'ta garsonluk yapan Cin Ali, bu türden provokatif anekdotlar vermek için yanıma geliyor ve benim sineına yönetmeni olduğuma kendini inandırmak istiyor. Jestleri, düşkün bir karakter oyuncusundan farksız; dostluğunu sağlama almak ıçın nüfus kâğıdını gösteriyor, fotoğrafını, doğum tarihi, babasının adını... saksı çiçekleri ise çoktan unutulmuş. lcki bardaklannın aitına, bıçakla kesilmiş gazete kâğıtları, ya da eski bir telefon rehberinin sayfaları konuyor. Haşlanmış patates, yumurta, tuzlu balık; Mutuk veya Karlıbağ şarabı eşliğinde ve mutlaka elle yeniyor, tezgâhın köşesinde, hemen her gün kendisine mükellef bir sofra haarlayan "emekli kabadayı" Selahattin Beyin ikram ettiği tavuk ve et parçaları da elle yeniyor; uzun süren açlıktan sonra yemeğe duyulan saygının bir ifadesi olsa gerek diye düşünüyorum. 5 Panayot'un "6. Koğuş'u Panayot insanları için "dayanışma" çok önemli, çünkü sokak savaşlarının ne olacağı bilinmez, bir gün herhangi biri onların deyişiyle "zil" kalabilir; ama her şeyin çaresi bulunur. Panayot'un içinde küçük bir oda var, pek süsü olmayan moral bozucu bir yer; ama beş parasız kalmış biri, burada durup beklediğinde, kendisine mutlaka bir şişe şarap veya bira yanında haşlanmış yumurta ve patates vb. gönderilecektir; d(»şenin dostu vardır Panayot'ta, bu bolmenin adı "6. Koguş "tur. Yine de kıinse buraya düşmek istemez. Çünkü bu işin adı, "Sinyal'don geçinmektir." Pek hoş bir dıırum değildır doğrusu... Panayot'un psikopat kadınları Mey'ıianeyi Panayot'tan devralan "Mehmtt Kanaf'ın başörtülü hanımı, tezgâhın gerisinde oturur ve büyük saygı görür; ama özeUikle akşam 19'dan sonra gelen, sigaradan sesleri kalınlaşmış, garip kıyafetli, aşırı makyajh, "ikiüç dil bildikleri söylenen" ve sinırli jestlerle konuşan kadınlar da kımdır? Panayot'un camlarını kırdığı ıçın "kırmızı kart" alan ve içki içmesi yasaklanan 'La/oglu'na göre, "Bu kadınlar psikopaf'tır. Bu çevrede en yaygın ve en etkili deyimin psikopat olduğunu, "tutunamayan" birinin "psikopat" olunca "uçurum ınsanının sakıncalısı" gibi bir kimlıkle nıtelendirildiğini anlamamak ne mümkün... Evet, toplumun alt kesimlerınc indikçe, iktidar ilişkilerinin giderek sertle^tıği, küçuk farkhlıklann abarıılarak öMçıkartıldığı bir gerçek. HayatlarındaTi en küçük "yanlışlar" bile uçurumda yaşayan bu insanların umutsuz imkânlannı bilC daraltabilıyor Güçlü, "cemiyet"te yeri olan biriyle tanışmak, Panayot insanları için, yaşamsal bir önem taşıyor: Panayot'ta bir dolmuş kâhyaM ıle bir tombalacıya, Anafartalar Savaşı'nı ya da lsmet tnönü'nün Kurtuluş Sava^ı'ndaki yararlılıklarını tartışırken tanık olabılirsiniz. Alkolün damarlarda uzayan konukluğunda, "Atatürk'ün evladı" olduğunu iddıa edenler giderek çoğalır: "Sokak savaşların"üa, o denli şıddetle itilmişlerdir ki, dokunulmaz olacaklanna inanırlar, "Atatürk'ün evladıyımj' dediklerinde... Zor geçen hayatları, onlara kitapsız, öğretimsiz olduklan halde "buruk" bir varoluş kimliği sağlamış, karmaşık olmayan değer yargılarına, biçim vermiştir: "Kıyalcçıhgın sonu ayakçdıktır"... Belki de bu yüzden düşkünlerın gittıkleri bir meyhane olan Panayot, kesin kurallarla belirlenmiştir. Tezhgâhta, "Alkollii Gelmeyin" dıye yazar. Kurallara uymayan, "terslik"yapan olursa, bir daha içki içemez Panayot'ta yani "kırmızı kart" alır, bu da talihsizliklerin beteridir. Çünkü Panayot sakinlerinden birine göre, "Panayot'tan atılan bitmiş demektir." Tipik bir koltuk meyhanesi olan Panayot'un tahta şarap fıçıları artık kullanılmıyor. "Sokak savaşlan"nda yenlk duşenler Buraya gelen insanların "cemiyetle" tek bağıntısı yalnızca nüfus kâğıtları sanki. "Sokak savaşlan"nda yenik düşmüşler; parasızlık, polis korkusu, soğuk geceler, yalnızlık, itilmişlik onlarda güce karşı yoğun bir yakınlık duygusu yaratmış. Belki de bu yüzden Panayot'ta, Atatürk'ün gri fiberglastan bir büstü dışında, dokuz adet fotoğrafı ve resmi var. Diğer güç simgelerı, Fevzi Çakmak, Bedrettin Dalan, Yaşar Doğu... Nitekim onlar otoriteye karşı değiller; ama otorite mutlaka Panayot'un sakinlerine karşı: "lyi yurttaş nasıl olunur"u tersten okuyun, işte Panayot'un insanları... Bir esenlik arayışı da yok değil; yeni ahnan renkli televizyon bunun bir parçası; pencere köşelerinde duran ve hemen hiç sulanmayan Birer 'dekor' glblylı... Panayot'ta geçtiğimiz yıl, "Bizi Guldurenler" adlı TV filminin bir bölümü ve "Beyoğlu'nun Arka Ya!.ası" adlı Yeşilçam fılminin kısa bir bölümü çekildı. Burada film de çekilse, hakkında yazılar da yazılsa, fotoğraflar da çekilse, Panayot lstanbul'un Doğu Yakası'ndadır ve bizler için bir "dekor" olmaktan ileri gidemez. Panayot'un sikinlerinin olsa olsa bir ricası olur bizim gibilerden; "Kodlamayın yeter, başka ihsan isıemez. D Panayot'ta içki içmenin kendine has kesin kuralları vardır. "Terslik" yapan olursa 'kırmızı kart' alır.