26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

r V E K O N O M İ S İ Meral Tamer Hazır çorbalar besleyici mi? Doğal besinlerden çorba yapmak varken hazır çorbalara rağbet etmeyin. Uzmanlar ancak tarhana gibi hazırlanması zor olan türlerde hazır çorbaların kullanılabileceğini belirtiyorlar. ir grup çalışan hanım adına bize mektup yazan Rana Gökçer, hazır çorbalar hakkında bilgi istiyor. Sağlığa zararlı oşullarda üretilen gıda maddeleri arasında, tazır çorbaların başta geldiğine ilişkin yazılar ıkuduğunu belirten Rana Gökçer, mektubuIU şöyle sürdürüyor: "Hazır çorbalar hakkında söylenenler tütetici olarak beni ve benim gibi pek çok çalıan hanımı rahatsız etti. Biliyorsunuz bu çor>alar, kısa süre içinde hazırlandıkları için çaışan hanımların cankurtaranıdır. Çapamarka ve Piyale gibi zannederim sağlıklı koşullar açısından en iyileridir bildiğimi/ markalar ve Knorr gibi pek eınin olamadığım markalar yanında soıı zamanlarda geleneksel yemeğimiz ve besleyiciliği açısından çocuklarımı/a da çok yedirdiğimiz larhana çorbası da marketlerde Trakya Ev Tarhanası, Petek ya da Kanıer gibi markalarla satılıyor. Bunların hangisi iyi, hangisi kölü... Ayrıca Prof. Ayşe Baysal, bu çorba çeşitlerinin besleyici değerleri açısından bizi bilgilendirebilir mi? Bir de et, et iirünleri ve süt ürünlcrinin hangi koşullarda sağlığa zararlı olduklarını öğrenmek istiyordum" Rana Gökçer'in mektubunu okur okumaz ilk aklımıza gelen, "Doğal besinlerle çorba yapmak dururkep, neden hazır çorbalara itibar edilsin ki..." gibi bir düşünce oldu. Çünkü benim görüşüme göre, doğal besinlerle hazırlanan pek çok çorbayı hazır çorbalardan daha kolay pişirmek mümkün. Bildiğim kadarıyla, hazır çorbalarda, malzeıneyi soğuk suya atıp kaynayıncaya kadar karıştırmak, dolayısıyla tencerenin başında beklemek gerekiyor. Üstelik ocak başında tencere karış Çalışan kadın evi, ev kadını işi özlüyor • Büyük bir tekstil fabrikasında 16 yıldır işçi olarak çalışan Ayşe Sönmez, "Gazeteci hanım, biraz da bizi yazsanıza... Tam 17 yıldır hem evde hem işte çalışıyorum. Nedir bu kadınların çilesi?" diye sitem ediyor. Buna karşılık, üniversiteyi bitirip 3 yıl dekoratör olarak çalıştıktan sonra çocuğuna bakmak için iş hayatından ayrılmış olan Ayça Gümüşlü adlı okurumuz, "Aradan yıllar geçti, ama ben 'hâlâ evde oturmaya alışamadım. Sadece ev kadını olduğum için mutsuzum. Oğlum doğduğunda, beni evde oturmaya teşvik ettiği için kocamı affedemiyorum. Hiç değilse yarım günlük bir iş bulamaz mısınız?" diye soruyor. Bu tür mektupları biz sıkça alıyoruz. Çalışmak isteyenlere bizim iş bulmamız söz konusu değil kuşkusuz... Olsa olsa "Ev Ekonomisi" köşemizin kapsamı içinde yer alabilecek sorunları yansıtabiliriz. Bize gelen mektuplardaki ortak nokta, ne çalışan kadının ne de evde oturan kadının hayatından memnun olduğu. Evde oturan bunahyor, yeteneklerini kanıtlayamadığı için kendine güvenini yitiriyor. Ekonomik özgürlüğü olmadığı için de aile içinde söz hakkı azalıyor. Buna karşılık, memur ya da işçi statüsünde çalışan kadınlar da mutsuz. Hem evin tüm yükü onların omuzlarında hem de ayrıca sabahtan akşama kadar monoton bir işte çalışıp yoruluyorlar. Çoğunlukla yaptıklan işler yaratıcı değil. Kadınlar arasında hayatından en memnun olan kesim, iyi öğrenim görmüş ve üst düzeyde bir görevi olan kadınlar. B tırmanın hıçbır "yaralıcılığı" da yok. Buna karşılık doğal besinlerle hazırladığımız çorbarun kaynayıncaya kadar başında beklemeye falan gerek yok. Suyun içine gerekli malzemeyi atınca iş bitiyor. örneğin kaynamakta olan suyun içine biraz patates ve havuç rendeleyip, biraz da şehriye ve bulgur atarak hem lezzetli, hem besleyici, hem de çok pratik bir çorba elde etmek pekâlâ mümkün. Ya da örneğin kadınbudu köfte hazırlarken bir taşla iki kuş vurarak, kıymasoğanpirinç üçlüsünü yoğurup şekil verdikten sonra, kaynayan suda haslamak ve haşlama sırasında suya biraz kırmızı mercimek, biraz domates rendesi ekleyerek hem besin değeri yüksek hem lezzetli hem de ekonomik çorba yapabiliriz. Sosis ve salam yerken Sos/s ve sa/am türü et ürünleri hem pahalı hem de içlehne "nitrit" ya da "nitrat" konulduğundan, bedenimize zarar verebiliyorlar. Bu tür yiyeceklerdeki "nitrit"in etkisini azaltmanın yolu da, C vitaminini ihmal etmemek... azır çorbalar hakkında bilgi isteyen Rana Gökçer adlı okurumuzun et, et ürünleri ve süt ile ilgili sorularını yine uzmanımız Prof. Ayşe Baysal'a yönelttik: Prof. Baysal, sosisler ve salamlara renk veren ve bakteri üremesini engelleyen nitrit ya da nitrat gibi maddelerin vücudumuzda nltrozon denilen başka maddelere dönüştuğunu ve nitrozonun kanser yapıcı özelliğinin bilindiğini dile getirdi. Bu nedenle, sofralarda sosissalam gibi yiyeceklere sık yer verilmemcsini salık veren Prof. Baysal, C vitamininin kanseri önleyici etkisine değinerek "Sosissalam yediğimiz zaman yanında manıl, domates, yesil biber, tere gibi C vitamini açısından zengin yiyecekler yemeye özen gösterelim" diyor. Prof. Baysal, sucukta nitrit ya da nitrat bulunup bulunmadığı yolundaki sorumuza ise, "Sucuk yapılırken nitrit ya da nitrat eklenmesine gerek yoktur" diye yanıt veriyor. Prof. Baysal et ürünlerinin hem fazla tuzlu, hem yağ oranı yüksek hem de baharatlı olduklanna dikkati Bence çorba, yemek pişirenin yaratıcıhğını en fazla kullanabileceği yemek türlerinden biri!.. Üstelik çoğu çorbayı hazırlamak oldukça pratik. • Ama Rana Gökçer Hanımın bize sorduğu soru bu değil. Rana Hanım ve işyerindeki arkadaşlan, hazır çorbalar konusunda bilgi edinmek istiyorlar. Bu konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümu Başkanı Prof. Ay?e Baysal, hazır çorbalar için kategorik olarak "iyidirler" ya da "kötüdürler" dernenin yanlış olduğunu vurguluyor ve çorbaların hazırlanma koşullarına göre, gerek kalite, gerekse besleyicilik açısından farklılıklar gösterdiğine işaret ediyor. Hazır çorbaları "kurutulmuş çorbalıklar" olarak tanımlayan Prof. Baysal, kurutma iyi yapılmadığı takdirde küflenme olabileceğini ya da hazırlama koşullarının hijyenik olmaması sonucu, bakterilerin üreyebileceğini belirtiyor. Bu arada, çorba çeşitlerini de birbirinden ayırmak gerektiğini belirten Prof. Baysal, örneğin bir tarhana ya da ezogelin çorbasında, hazır çorbalarla evde hazırlananların besleyici değerlerinin aynı olduğunu, buna karşılık bir sebze çorbasında ise doğal besinlerden evde taze yapılmış olanın besin değerinin daha yüksek olduğunu söylüyor. Prof. Baysal bir şehriye çorbası ya da domatesli pirinç çorbasının ise, zaten çok kolay çorbalar olduğunu ve bunların evde hazırlanmasının zahmetli olmadığını dile getiriyor. Prof. Baysal bu arada çorbalara et lezzeti vermek amacıyla eklenen monosodyum glitomat'ın (MSG) özellikle çocuklar ve tuz yememesi gereken diyetli hastalar için sakıncah olduğuna dikkati çektikten sonra sözlerini şöyle sürdürüyor: "Monosodyum glitomat çocuklar için yasaklanmıştır. 3 yaşına kadar olan çocuklarda, yani beyin gelişiminin sürdüğü yaslarda, nörolojik açıdan olumsuz etki ve sinir bozukluğu yapabilmektedir. Uolayısıyla, kiiçiik çocuklara hazır çorbaların hiçbir türlüsü verilmeınelidir. Ayrıca kalp hastası gibi tuz yememesi gcrekenler için de, bilesiminde MSG bulunan hazır çorbatar sakıncalıdır. Bu nedenle çorbanın ambalajı iyice okunmalı ve içinde MSG bulunup bulunmadığı saplanmalıdır. Kalp hastaları gibi tuzyememesi gerekenler, MSG'li hazır çorba yedikleri lakdirde, (uz ladı almadan sodyum nedeniyle fazla miktarda tuz yüklemesi yapmış olurlar." D H çekerek, "Üstelik sosissalam gibi yiyccekler ekonomik açıdan da zararlı. Normal ete oranla daha pahalılar. tyisi mi, bunları doyumluk olarak değil, tadımlık olarak yiyelim" şeklinde konuşuyor. Prof. Baysal, süt konusunda ise, sokak sütçüsünden alınan sütün kesinlikle içmek için kullanılmamasını, bunların ancak muhallebi gibi, sütlü yiyeceklerde tüketilmesini öneriyor. lçmek için, en uygun sütün, ekonomik açıdan "pastörize sütler" olduğuna dikkati çeken Prof. Baysal, ancak bu sütlerin günlük olarak kullanılması gerektiğinin de altını çiziyor. Uzun süre dayanıklı kutu sütlerinin de pastörize sütlerle aynı ölçüde besleyici olduklarını kaydeden Baysal, ancak kutu sütlerinde ambalaj pahalı olduğundan dolayı, bunların ekonomik olmadığını dile getiriyor. Prof. Baysal, kutu sütlerine antibiyotik eklendiği şeklindeki söylentilere de karşı çıkıyor ve bu sütlerin uzun süre dayanmasının özel ambalajlama yönteminden kaynaklandığını, bunun için de pahalı olduklarını hatırlatıyor. D Bu kadınlar, çoğunlukla ev işinin yükünü taşımıyorlar. Olsa olsa organizasyon için bir miktar zaman ayırıyorlar. Bu arada kadının evde yaptığı işe karşılık para alması da bize yazan hanım okurlarımızın mektuplarında zaman zaman ön plana çıkıyor. Örneğin Yozgat'tan bize yazan Semra Tuğrul, "Ev kadını olmaktan bunaldım. Yıllardır kendimi işe yaramaz olarak görüyorum. Kocamın hall vakti iyi. Aslında benim mutlu olma.nı da istiyor. Acaba eşler, hanımlarına evde yaptıklan işe karşılık maaş bağlayamazlar mı? SSK ya da BağKur aracılığıyla bir sosyal güvence getiremezter mi?" diye soruyor.D 23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear