26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Tank Dursun K. oskova'ya gidebilmemiz ıçin uçaktan başka seçeneğiniz yoktur; yoktur, çünkü bir başka yolu (söz gelişi, kara ya da demiryolunu) denemeye kalktığınızda, yaptığınız yanlışhk burnunuzdan fitil fîtil gelir. 1ten, Bulgaristan'dan başlayıp komşu ttlkelerde sonu gelmez kavisler çizerek günler ve gecelerce süren yolculuklara atar sizi; Karpatlarla Alman Oderinin doğusunda, uzak Ural dağlarının gözün görebildiği ufuk çizgilerine kadar adeta "rakımsız" geni$ mi geniş, dümdüz bir arazi uzanır. Durmadan sık ormanlar, büyüklü küçüklU göller, bataklıklar geçersiniz. Ucu bucağı bclirsiz ormanları tam ortalanndan delice akan ırmaklar böler. Kimi göller birer dcniz enginliğindedir. Haritaya baktığınızda Ulkenin eklemsizliği hemen dikkatinizi çeker. Avrupa başkadır, ama Rusya çok daha ba$kadır. Ta$ı toprağı, akarsuları ve gölleri, dağları ve ovaları, yeryuzUnün btttün denizlerinde kendine yer edinmiş kıyılarıyla tam bir çelişkiler yumağıdır üstelik. Avrupa kıyılarını yalayan sıcak rüzgârlar Rusya'nın en güneyinden geçer, bu nedenle de ülkeye uzun ve soğuk kışlar bırakır; yazlar kısadır, sıcak, adama zor soluk aldınr. Göz çelen arazinin düzlüğü, Volga'nın sağ kıyısına düşen alçak topraklar, güneyin otlaklarla dolu stepleri bir dönemlerin insansız Amerikasının tersine göçlere ve başıbozukluklara, görkemli ırmaklann şıpınişi aşılıvermede gösterdiği şaşırtıcı kolayhğıyla balta değmemiş kuzeydeki ormanlar arasından geçit bulmada hiçbir engel çıkarmamıştır. "Peki, hem merkezde, hem de batı kesimindeki bataklıklar n'oldu?" diye sorarsanız, gerçek bir Doğulu gibi yumuşak, alçakgönüllü bir gülümsemeyle bakarlar yüzünüze: "Çok eskiden, yerieşme denemlcrinde o baUklıklar içlerinde adacıklar olan göUerdi" diye anlatırlar. "Birer engel degil, birer ulaşım yollanydı hepsi. Rusya'nın yerli hallu olmayan Slavlar bınlann üzerlerinden rahatlıkia gelip geçmişlerdir." Slavlar, gerçekten de Rusya'mn yerli halkı değildir. Bunlar Ural daglanndan inen Finler, Ortaasyalı Iskitlerle Sarmatlar, Kamalı Bulgarlar, Niyemen ve Vistüllü Kotlar, Hazer Denizi ile Don kıyılanndan kopma Alanlarla Hazarlar birkaç yüzyıl sonrasında gelip ülkeye yerleşen en son kavimdir. l.S. yedinci ve sekizinci yüzyıllarda kimileri yakın Karpatlardan, kimileri de Pripet ve Batı Boug yörelerinden aVıp güney Rusya'nın yemyeşil ovalarında ilerleyen Slavlar, kısa sürede Doğululukla Yunanlılık etkisindeki yeni bir çcvreyle karşılaşmışlar. Gtnelde kötü çiftçi, fakat doğuştan ticarete akıllan eren, elleri küçük sanayi bccerisine yatkın, ırksaJ olarak da siyasal ve toplumsal ilkeler güdümünde bir arada yaşamaya, yine bir arada çalışmaya alışkın bu Slavların tek tutkuları kentlermiş. Derler ki; Batı Avrupa'nın tersine, Rusya'mn siyasal ve ekonomik gelişmesinin başlangıç noktası, ticaret ile kentleşmedir. Bütün bir tarih, kentlerin ele geçirilmesinde odaklaşan çekişmeler ve savaşlar tarihidir. Egemenlik sağlayabilmek için ya kentleri zaptetmek ya da yeni kentler kurma zorunluluğu vardır. îlk Rus prensleri saltanatlanyla egemenliklerinin birinci adımında, halkın güvenini ve çevre ülkelerin saygmlığını kazanmak (bunların arasında korku salmak da geçer akçeydi tabii) amacıyla hemen yeni yeni kentler kurmuşlar. Tarih, Moskova kenti ile Moskova lmparatorluğu'nun eğlenti dedin mi gözleri parlayıp etekleri zil çalan bir prensin; adı nedense "Uzun Elli"ye çıkmış Prens Grigori'nin yakın^kafa dengi Kuzeyli Prens Sviatoslav Olgovîc'e gönderdiği bir çağrıda adı anılan yazhk çiftliğinden doğduğunu yazar. "Uzun Elli" Grigori, Prens Olgovic'e "Kardeşim" der; "kalk, hemen Moskova'ya, bana gell" O günlerde prenslik başkenti, Vladimir'dir. Grigori'nin ölumünden birkaç yıl önce, Bogoliyubski, Vladimir'i başkent yaptığında, baba toprakları giderek bir geçit yolu olmuş, bu yuzdcn blockhauslar burçlu kaleleri, koruyucu muhafız alaylan ve kenttaşlarıyla gelecek M I atılmayı gözünüze yedirmedikçe hiçbiri durmak niyetinde görünmüyordu. Gecenin bir saatinde Yutkeviç'in evinden çıktım, ağır ağır yürüyerek otelime döndüm. Onikiye doğruydu, kaldınmlar boştu; büyük, o akıl almaz genişlikteki caddelerden arada bir siyah otomobiller kayar gibi sesler çıkararak gelip geçiyordu. Sinemalar, tiyatrolar boşalmış, insanlar evlerine gitmişlerdi. Yanından yürüdüm Moskova Sirki'nin. Kafeslerine kapatılmış bir arslanın yorgun, bıkkın sesini duydum. Çadırın tepesine çekili çeşit çeşit renkli bayraklar gecenin rUzgânyla dalgalanıyorlardı. Moskova'da Uşüdum. Bolşoy'a gittim, üşüdüm; sirke gittim, Uşüdüm. Geçmiş zaman Türkleriyle Osmanlı Türklerine ait belgeler, yazmalar, yazılar dolu kitaphklarda üşüdüm. Yazarlar Birliği'nde, Tolstoy'un ahırlanndan bozma birlik sekreterliği odasında Uşüdüm. Oyuncak gemilerin birazcık büyüğü nehir gemilerine bindim, Moskova'yı çepeçevre döndüm dolandım, üşüdüm yine. Soğugun kendine özgü bir kokusü da vardı, biliyor musunuz! Burun deliklerinizi kanncalandınyordu önce, sonra gözlerinizin kuyruklanna yürüyor, hafifce yaşartıyor, içinizi sık sık çektiriyor, size olmadık şeyleri düşündürüyordu. (O ayda Türkiye'de patbcan çoktan çıkmış olurdu. Karınız ya da anneniz size zeytinyaglı dolma ya da karnıyarık yapabilirdi. Rakınızın mezesi patbcan kızartmasıbol yoğurtlu olabilirdi pekâlâ. Ama Moskova'da patlıcanın sözünü etmek soyut bir espriden başka bir şey değildi; karşımzdaki, konukluğunuzu da göz önüne alarak başını önüne eğiyor ve dudaklarım incecik kısarak güldüğünü belli etmemeye çalışıyordu. Bereket Azerbaycan'a, bereket Bakulu şairlere. Ne ettiler ettiler, patlıcan buldular, Azerbaycan usulU karnıyarık yaptırdılar, garip gönlümü aldılar.) Üç bin yataklı otelin dördUncU katındaki odamın Kızıl Meydan'a bakan pencerelerini actığımda burun gıcıklayan bir soğuk, hiçbir Günde 300 bin klslnln alışverış yaptığı Gum Mağazaları nın Moskova'daki şey kokmazlığıyla içeri doluyordu. Solurken binası, 18 bln metrekarellk bir alana sahip. (Fotoğraf: ZEYNEP AVCI) ciğerlerinizde tathmsı bir aayla türlü batmalar duyuyordunuz. Soğuk, yavaşça tüylerinizde dolaşıyor, her birini tek tek ayaklandırıteki Moskova prensliği halkının çekirdeğini Ardından, Dimitri Duşkoy döneminden oluşturmuştu. kalma Kremlin'i çepeçevre sarmış meşe ağa yor, altlarındaki üşUmüş deriden mini min naak ürperti kabarcıkları dört bir yanınızı sa cından duvarlar yıkilır; yerine taştan mazgallı Böylece, Moskova, daha başlangıçta Rusve kuleli bir kale duvarı çevrilir. Ustası, Ital rıyordu. ya'nın öbür kentlerinden çok daha başka bir yalıdır: Milanolu Pietro Antonio Solario usSoğuğu en çok Rus türü votka içiminde biçimde ortaya çıkar. Tümünün tersine, Mosta. Sarayın "Spasskiya Vorotalsa Kapısı" de gördüm. Votkanın buza yatırılmasını ya da kova'da hiçbir zaman Kiev ve Novgorod Rusnilen ve "Krasnaya PloctiyatKızıl Meydan"a buzdolabına konmasını, Rusya'dakiler cinayasında büyük bir yer tutan, özgür kurumaçılan kapı da bu ustanın ellerinden çıkma yetle bir tutuyorlardı. Batılı görgüsüzlüğü votlardan eser görulmemiştir. dır. kayı her şeyle içilir (limonla, domates suyuyla, Kentin bayındırlığına ilk önem veren, Çar tonikle, Coca Cola'yla, hatta maden suyuyGezerken Vera Feanova böyle dedi bana; IV. lvan'dır. Tarihlerde "..tıknaz degil, uzun la) sanıyorlardı. "Yanlış, çok yanlış." dediler. sizi de gezdirirlerken böyle diyecek, bunları boylu, yakışıklı bir adamdı. Bakışında o denli anlatacaklardır bir bir. Votka adabımuaşeretine göre; duble değil bir etki vardı ki, kadınlar dayanamaz, tek'li kadehleri buzdolabınızın buzluğuna yabaydırlardı" diye tanımlanır. Bir kentin geçmişini bilmek, o kentin butınyor, bekletiyordunuz. (Yazarlar BirliğTnin gün vardığı aşamayı görerek yeniden değerIV. tvan (bir adı da zalimliği dolayısıyla mutfağındaki yığınla buzdolabında yalmzca lendirmede size büyük katkıda bulumır. YokKorkunç tvan) bu konuda en büyük yardımı, kadehler soğutuyorlardı, gördüm). Votka dosa Moskova; içinden akan gürültülü ırmagı, eşi tstanbullu Zoe Paleolog'dan görmüştür. ğal şişesi ile oruya getiriliyor; ardından buzadam yutan destansı metrosu, her gün bir Rusya'da Sophie adını alan guzeller güzeli Zolanmış, buğusu Ustünde kadehler bir koşu yemilyon kişinin geldiği, yine bir milyon kişie*nin IV. lvan'la evlenmesini 1469 tarihli tiştiriliyordu: Şişedeki votkadan buzdan kanin terk ettiği; üstüne pırpır bir uçakla serü"Voskresenskaya LietopisMoskova Tarihi" dehler dolduruluyor, bir dikişte içiveriyorduvenci bir Alman genci konsa da, konmasa da güncede şöyle kayıtlantr: "..Ivan, evlenmeye nuz. Hemen ve sektirmeden! Damakta garip, zaten ziyadesiyle ünlü Kızıl Meydanı, Lenin'in kal'iyen karar vererek, bu bapta Metropolit, alışkın olmadığııuz bir tadı tadıyordunuz. Soanıtkabri ve Stalin'i gözler aracılığında durannesi ve Boyarlar ile uzun uzadıya göriiştü ğuk kadeh parmaklarınıza yapışıyordu, elımaksızın anımsatan gökdelenleri, çok şeritli ve sonra Papa'ya elçiler gonderdi." nizden, ancak bir başkasının eli (o da zorlukyabancı yayalara ürküntü veren asfalt yollaKorkunç lvan'ın bastırmasıyla ne Boyarla) alabiliyordu. rı, ikide bir önünüzü kesip bülbül gibi Ingilardan (soylu, varlıklı toprak sahiplerinden), lizceleriyle karaborsa dolar bozmaya can atan Rus votkası kesinlikle kokmuyordu. Tipkı ne de din ululanndan pek bir ses çıkmaz. KaMoğol yuzlü delikanlılan, bir bluejean panMoskova'nın soğuğu gibi. Gerçi içinde kuzeyıtlara göre; "..Sophie, karlı yollardan geçetolona ya da bir çift naylon çoraba göz süyin füme ringasının isli kokusu, ucunda bir rek 12 Kasım 1472 gUntt Moskova'ya vardı. zen, mısır sarısı saçlı fidansı genç kızlarıyla lokmalık kara tütünlü upuzun Rus cigaralaKışlık kefenine sarılmış, derme çatma evleri, bu kent, sıradan ile görkemli olma arasına sı nnın kokusu, Napolyon'un Moskova seferıntek sıralı dükkânlan, duvarian yıkık kendi hakışıp kalmış herhangi bir Doğu kenti olup çıden kalma yangın artıklarımn (o ne büyük lindeki Kremlin'i ile bu dagınık, bir o kadar kıverir. Oysa Moskova, bütün bu saydıklarıbir şehrayinmiş, tarihlere bile sığmamış!) hâlâ da gösterişsiz kent, Papabk Romasının o olamın dışında bir Moskova'dır. havada asılı kalmış dumanlı tütsüsünün koganüstii Avrupa uygariığına alışmış bir prenkusu, metrodan yeryüzüne hortumlanmış gibi sese kimbilir ne denli nıhsuz ve tiiyler iirperGiderken uyarmışlardı, inanmamıştım. Aybir anda çıkıveren yanık yağlı elektrik ve detici gelmistl." lardan mayıstı, üstelik ortalannı buldurmuşmir rayların demir tekerleklere sürtmesindcn tuk. Uçağın merdivenlerine adımımı atar atSophie'nin eşinin tek bir tutkusu vardır; maz unutmaya yüz tuttuğum bir eski kış so doğan kıvılcım kokusu, bale papuçlu, incebaşkentini bayındır yapmak! Sophie, kocacik parmakh ayakların kaldırdığı Bolşoy'un ğuyla karşılaştım. Uçakta hiçbir şeyin farkınsına Roma'dan adamlar getirtmesini öğütler, sahnesinden görünmez tozların seyirciye kada değildim, içi ılıktı, ceketimi bile çıkarmışlvan da kulak verir buna. Gelenler arasındadar taşan kokusu, binlerce Ege zeytinleri gitım. ki Polonyalı Fioravanti Degli Alberto, ilk iş bi yağlı ya da kırmızı horoz ibiği rengindeki olarak Kremlin'in ortasına o ünlü AssompMoskova'yı hep soğuk, kışı bitmek bilmehavyarlann kokusu, kabuklu saJatalıkla kuş tion kilisesini yükseltiverir. Taştan bina edilyen bir kent olarak anımsayacağım. Gecelesütünden değerli ekşi limonun kokusu varmiş bu garip yapı içerden bakılınca altın yalri, benim dayanamayacağım kadar soğuktu dı. Ama soğuğun o anlatılmaz, tammlanmaz, dızlı zemin Uzerine eski biçim tasvirleri, beş hava. Ne Batı kentleri gibi günduze çevrilmiş nitelenmez kokusu hepsini bastırıyordu. sıra resimli ikonlanyla her şeyden önce bir Biışıklı, ne de bizim lstanbul gibi ölgün, soluk zans kilisesini andırmaktadır. akşamb değildi. laksiler seyrekti ve önüne Anca tadan bilirdi. D 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear