Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
O X 1 Ay ışığında saygılı maymun Tülay Ferah 1954 yılında Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde doğdu. Yazın yaşamına öykü yazarak başlayan Ferah'ın ilk romanı "Sinek Olmak Zor Şey" 1985 yılında yayımlandı. Ikinci romanı "Sıcak" ise önümüzdeki aylarda yayımlanacak. lnsanlar havanın kararmasını bekleyemediler. Yaşamın uğultusu; evlerden, sokaklardan sUztllüp sirki doldurdu. Çizmeler sahnenın ortasındaki masanın üzerinde duruyordu. Çizmelerin sahibi görkemli köşesinde; yüzleri arkasındaydılar. Zil çaldı. Nefesler tutuldu. Perde, müziğin ritmine uyumlu ağır ağır açıldı. Palyaço göründü! Çizmelerin sahibi, yüzler, palyaçoyu alkışladılar. Çocuklar, erginler kıpırtısız kaldı. tarihiıulcıı Ah mebus olsaydım!.. , '... Meclise her gün erkenden gider, geç gelenlere gözlerimi faltaşı gibi açar bakardım. Günde üç kere kürsüye çıkar, bağırır çağırır, şimşek gibi çakardım. Ben nutuk çekerken birisi uyumaya başlarsa, şöyle gürültülU bir öksürür, güzlerini kırmızı biber gibi yakardım. Nutkumun canlı yerlerinde masayı güm güm yumruklar, başkalan nutuk çekerken ben uyuklardım..!' "... Hiç bir nazırlıgı kabul etmeyeceğimi tekrarlayıp durur, fakat her gün içimden bir nezaret geçirirdim; (Offf.. Milletvekilliğı çekilir dert degıl amma, milletin hatırı için katlanıyoruz) derdim.." C09İLI111 Kalender Dergiai / 1910 Bir portre Göbek önde, kıç arkada Gelir salına salına Karnı doysa, gözü doymaz, Kanmaz şu dünya malına! Denizde: motoru, yatı, Karada: otosu, atı, Evindeki saltanatı: Benzer peri masalmal Dudak izleri etekte, Eli: estekte, köstekte, Gözü: kovanda, petekte Koşar arının balına! Bir yenilmez kuvveti var: t Alnı kaya, yüzü duvar, Her çatlağa tükürük sıvar, Güler namus aptahna! Gezer binbir kıyttfette, Frak giyer ziyâjette, Seçim günü, o qfette: Tapar yobaz deccahna! Gelen paşam, giden ağam! Ha şu olmuş, ha bu... Ne gam? Herifteki vicdan lâğam! At genelev kanalına! AKBABA DERGtSt / 1 9 6 2 «MecUste yumrnklar jrlne ll Gueteler Çizmelerını gösterdı. Buyurgan efendiler gibi; çizmelerinin resmini en iyi hangi ressamın yapabileceğini sordu. Krallarını eğlendirmek zorunda olan palyaçolar gibi birbirlerine dolandılar. "Bir varmış, bir yokrnus" dediler. Çiztnelerini salonun ışık alan penceresinin önüne koydu. Mucize bir yaratığa bakar gibi baktı. Homurdandı. Masal değil de, eline fırça yakışan bir ressam istiyordu. Yüzler, bir koşu fırçalar alıp döndüler. Pencere önüne çöküp çizmelere baktılar. Hepsi çizmelerin resmıni yapan ressam olmak istediler... O güne kadar bir daireye kaş göz; çöp Palyaço, içi boya dolu iki kovayı masakol bacak çizmedikleri için insana, nesneye yabancıydılar çizmelere bakıp durdular. nın önüne bıraktı. Boyalı gülen yüzünü; uzun burunlu ayakkabılarını çocuklara yaklaştırıp güldürmeye çalıştı. lçlerindcn biri: Çocuklar gülmediler. Erginler, gülmeyen "Dokunalım" dedi. Dokundular. Eller çizmelerin Ustünde çocuk yüzlerine bakıp iç çektiler. Çocuklar fısıldaştüar. Çizmelerin resmini dolandı. Kaldırıp ağırlığını duyumsadılar. Yerine koydular. Fırçalarını çizmelere doğ yapmayı kabul eden palyaçolanna asla gülmeyeceklerdi! ru salladılar. Çöktüler... Palyaço, ince hareketlerle pantolonunu Yeteneğin bir armağan olduğu gerçeği çıkarttı. Zayıf, kemiklı bacaklarıyla nazlı onları öyle üzdü ki; yüzlerini görebilseydiniz, dünyanın sonu geldi derdiniz. Yok et nazlı yürüdü. Bacaklarını balet gibi kullanme becerisiyle gelişmiş ellerine şaşkınlıkla dı. Koştu. Takla attı. Çocuklar esnediler. baktılar. Yüzlerin asık yüzlerine alaycı bir gülümÇizmeler için bir şeyler yapmalıydılar. seme yayıldı. Gösterinin sonunda kahkahaYaptılar da. Boyadılar. Parlattılar. Parla larla güleceklerdi. yan çizmelerde asık yüzlerini gördüler. AcıPalyaço, çocuk yüzlerine tek tek bakıp, nın taşkın patlayısı hepsine Urküntü verdi. bakışlarını kovaların üstünde topladı. Ço(Ay Işığı kentinde yaşayan bütün ressam cuklar kıpırdandı. Esneyen ağızları kapanlar gazetedeki ilanı okudu. önce şaşırdılar. dı. Gozlerini kovalara diktiler. Sonra? Güldüler.. ÇLzmelcnn resmini yapPalyaçonun ayaklan uyumlu sallanışlarla mayacaklarını bildiren haber gazetede ya kovaların içine girdi. Ayaklarından süzüyımlandı.) len boyalar biçimlendi. Sahne çizme desenÇizmeler, eline fırça yakışan ressamını; leriyle doldu. ytttler, ay ışığından yetenek beklediler... Sahnenin ortasına çöktü. Yaşamın doygunluğu; hüznüyle, ergisiyle, gözlerinde bir • • • Ay Işığı kentinin sirkinde çalısan yaşlı, damla yaşa dönüştü. Kollarını açtı... Çocuklar bağnsarak sahneye indiler. Çizbilge palyaço, çizmelerin resmini yapmayı kabul etti. Kentin bütün sokaklanm gezip, melerin üstünde koşarlarken kahkahalarla gülüyorlardı. D herkesi gösteriye çağırdı. MecUste oturum! • Brkçi b«b« Mcimlfr nasıl rfdiyor? • Berbat pafam. b.rlmt Enkl u m ı n U n ıuaıl «nunanın? Sfçlm v»r derlerdl, nrticrsini purtrlerde okunluk şlmdl btttUn «abmetl ms HAKAN DERMAN 20