Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Japonlar, birbirlerine hiç dokunmadan selamlaşır ken Rus liderleri için, dudak dudağa öpüsmek (Brtjnevin Hot*cker± yaptığı gibi), bir dostluk ve güven ifaretidir. Ulustan ulusa Dokunma duygusu İki lngiliz tokalaşır, Akdenizliler ise sarmaş dolaş olurlar. Amerıkalılar, bir baş işaretiyle selamlaşırken Ruslar, dostluk ve güven göstergesı olarak dudak dudağa öpüşürler. TUNCEL ALTINKÖPRÜ Ş eftalilerin güzelliği iştahınızı kabartır. Alacaklarınızı kendiniz seçmek istersiniz. Manav aksilenir, "Dokunma agabey! Alacaksan ben veririm" der. Birdenbire bütün hevesiniz kaçar. Tczgfthtar, yaJnızca fiyat sormak için girdiğiniz mağazada, ilgilendiğiniz kumaşın tüm renklerini onUnUze açar. "Şu kaliteyc bakın bir!" diyerek dokunmanız ıçin ısrar eder. Hatta müşteri bayansa, kumaşı üstılne tutup ne kadar yakıştığını aynada gösteıir. Çünkü dokunduğunuz şeye psikolojik yakınlık duyacağınızı bilır. Dokunma çoğu zaman bir tutkııdur. Dokunmaktan hoşlanırız. Çevremizde hiç kullanmadığımı/, ama dokundıığumuz pek çok şey bulundururıi7. Kâğıt ağırlıklan, maskotlar, biblolar, dev kalem veya silgiler. Oldukça pahalı bazı elektronik saatlerde, zanıanı anlayabilnıek için ille bir duğmeye basmak gerekir. Sırf dokunma duygusunu doyurabilmek amacıyla... Doğduğumu7 andan itibaren kazanılmış bir alışkanlık, vazgeçilmez bir gereksinmedir dokunma. Bcbck, mınik ellerıyle sarıldığı memede yalnızca açlığını doyurmaz. Ana göğsünuıı sıcaklığında, sevgiye, güvene, korunmaya olan ihtiyacım da karşılar. Ayakta durmaya başladığımız ve o ilk sarsak adımları attığımız çağlarda elimizi tııtan, bizi duşmekten koruyan biri olmuştur daima. Ya da kalabalıkta yitip kaybolmak korkusundan cansimidı gibi sarıldığımız bir el.. Düşüp bir yerimİ7İ incittiğimizde, gözyaşlarımızı silen sevecen parmaklarla dinmiştir acılarımız. Ya da yanağımıza konan bir öpüşle gülmüştür ağlamaklı yüzümüz. ttilip kakilıp örselendiğimiz de olmuştur, vurup kırıp parçaladığımız da. Çünkü dokunmaktır yankısı duyguların ve duymak, dokunmaktır. Birçok durumda ne hissettiğimizi, kendimize veya başkalarına dokunarak anlatırız. Bir sevgiyi paylaşmayı, çaresiıliği, güvensizliği, neşcyi, öfkeyi veya korkuyu... Bir dostun acısı karşısında söyleyecek hiçbir söz bulamayız da kolunu sıkıca kavrar sıkarız. Ya da bir yakınımızın coşkulu sevincıni içimi/de duyar, bırlikte bir kıvanç yumağı oluruz. Bazen dokunmami7 sınırlanır veya yasaklanır. Bir başka zaman buna kışkırtılır, hatta zorlanırız. Canlı hayvanlar satan bir mağazanın tecrübelı tezgâhtarı, bakın ne diyor: "Çocuk, maga/aya girdiğinde onun ne alacagını bakışlarından anlarım. Sözgelimi, bu bir köpeklir. Bakışlarının takıldığı yavruyu hemen çıkarır kucağına veririm. (,'ocıık kopegi okşar, sevglyle gögssüne bastınr. Bazen babada bir dlreny se/tligim olıır. O laman yavruyu çocuktan alır. babanın kollarına bırakırım. Ellerini yaluyan bir yavruyu almayan müşteriye daha rasllamadım." Sabah ve akşam saatlerinde otobüsleri veya trenleri gözleyin. Kadınlar, o kalabalık içinde crkeklerin kendilerine dokunmalarını engellemek için ne önlemler almazlar ki! öncelikle, eğer mumkunse bir yere oturmaya çalışırlar. Bu olanaksı/sa, sırtlarını aracın cama bıtişık tarafına vererek kendilerini güvenceye alırlar. öte yandan oldukları yerde daralıp kuçülür, çatık kaş ve sert bakışlarla saldırganları püskürtmek için hazır beklerler. Bununla birlikte, akraba, arkadaş ve dost toplantılarında bedenin belli bölgelerine dokunulması doğal karşılanabilir. Kadınların cn az tepki görenden en çok tepki görene doğru dokunulabilir yerleri, eller, kollar, kollann üst kısmı, omuzlar, ayaklar, en son olarak da gövde ve bacaklardır. Erkekler içinse bu sıralama, eller, omuzlar, kollar, bedenin üst bölümü, yüz ve bedenin alt kısmıdır. Ayrıca toplum yasaları, kime ne zaman, nerede ve nasıl dokunacağımızı da belirler. Gariptir ki, genel olarak en kaçınılması gereken dokunma, sporda, gerek kadınlar gerekse erkekler arasında en çok lercih edilenidir. Herhangı bir maç sırasında popoya atılan bir kutlama şaplağı, hiç kimse tarafından yadırganmaz. Ancak iyi bir iş yaptıktan sonra patronunuzun sizi böyle kutladığını bir düşünun! Akıllı bir çapkın, ilk kez birlikte çıktığı kadını dokunuşlarına alıştırmak için kabul edilebilir alanlarda her fırsattan yararlanır. Mantosunu tutar. Kapıdan çıkarken, karşı kaldırıma geçerken hafifçe dirseğine veya sırtına dokunur. Taksiden inerkcn clinden tutarak yardımcı olur. Daha sonra küçük bir masada baş başa yenilen yemek, belki kasten, belki tesadüfen birbirine değen eller veya dizler, ardından kalkılan dans... Bu yöntemin çok yararlı oldugu sayısız deneyle kanıtlanmıştır. Unlü Amerikalı sosyolog Edvvard Hall, öğrenciler arasındaki "flört" başlangıçlarını incelemiş. Genellikle şöyle bir mizansen uygulanmaktaymış. Kütüphaneye önce gelen erkek öğreneiler, dört kişilik masalara ikişer ikişer ve karşılarını boş bırakacak biçimde oturuyorlarmış. Daha sonra gelen kızlarsa, salona şöyle bir göz gezdirdikten sonra seçtikleri delikanlının masasına geçip karşısına yerleşiyorlarmış. İlk 15 ile 45 dakika içinde, delikanlılar karşılarındaki kızdan bir kâğıt, kalem veya herhangi bir şey istiyor veya bir şey soruyormuş. Kızların bu isteğe yaklaşımıysa genellikle olumlu. Bıından 45 dakika kadar sonra kızlar, dclikanlıların okuduğu kitabı veya çalıştığı notları bahane ederek onlar hakkında bilgi edıniyor, bunun ardından da kitaplarını kapatıp arkalarına yaslamyorlarmış. Kısa bir göz gözc gclmc anından sonra delikanlılar biraz dinlenmek için çalışmaya ara vermeyi teklif edince, hep birlikte dışarıya çıkılıyormuş. tnsanlarm birbirlerine dokunmasının kısıtlandığı durumlarda nesnelere dokunmak en uygunudur. Dokunamayacağımz birinin kalemini almak, kitabını karıştırmak, mantosunu tutmak yakınlaşmaya yönelik ilk adım sayılabilir. Dokunma eğilimi veya dokunmadan kaçınma bireyden bireye farklar gösterir. Kimi in san daha henuz sıcaklığını taşıdığı için başkasınm kalktığı yere hemen oturmaz, tuttuğu yerı tutmaz. Ku/ura bir yerınc dcğdığınizde irkilir. Kimılcrıyse daha az duyarlıdır. öyle olur olmaz temaslardan rahatsızlık duymaz. Bu durum daha çok bireylerın içinde yaşadığı ve yetiştigi çevreden kaynaklanan bir özelliktir. Toplumların kişilikleri, mimari üsluplarından, şehir planlarından tutun, bireylerin konuşma tarzlarına, jest ve mimiklerinc kadar yansır. Dokunma açısından da bu böyledir. Dokunma, lngiliz ve Amerikan toplumlarında hemen hemen tabu kabul edilen bir eylemdir. Akdeniz ülkclcrinde ise dokunma bir anlatım tarzıdir. Görülüyor ki Amerikalılar, Anglosakson niteliklerini hâlâ koruyorlar. Üstelik bunu bir üstünlük olarak bcnimsemekteler. Bırakın dokunmayı, mimiklerini bile denetlemeye çaba gösteriyorlar. Bir lngiliz tanıdığım, çocukluğunda her gun saatlerce yüzünün ifadesıni anlamsızlaştırmaya çalıştığından söz etmişti de ben ojdukça şaşırmıştım. öyle ya bizde sevincimizi ve kederimizi en iyi biçimde dışa vurmamız teşvik görür. Bunu başardığımız oranda başkalarına yakınlaşmamız ve onlarla kaynaşmamız kolaylaşır. Araplara ve Latinlere göre, samimi bir konuşma ancak iki kişinin nefeslerinin birbirine karışmasıyla mümkündür. Oysa Ingilizler ve Kuzey Avrupalılar, ekmek kuyruğunda bile birbirlerine fazla yakınlaşmazlar. Bir Türk, bir Amerikalıyla konuşacağı zaman ona doğru yaklaşır. Halbuki Anıerikalı, bu durumdan rahatsız olur ve hemen bir adım geri çekilir. Bir lngiliz, karşısındakinı ilgiyle dinlediğini belli etmek için gözlerini kırpıştırır. Oysa bu bizde, rahatsız olma belirtisidir. Akdenizliler, konuştukları kişiye ilgilerini göstermek için gözlerini onun yüzünedikerler. Oysa Kuzey Avrupalılarda ve Anglosaksonlarda birine uzun süre bakmak ayıptır. Bu ncdenle kuzeyli kadınlar, erkeklerin ateşlı bakışlarına hasrettirler. tnsanların selamlaşmalan da kültürden kültüre farklar gösterir. Ikı lngiliz, birbirlerine bir kol uzaklıjında yakınlaşarak tokalaşırlar. Amerikalılarsa çoğu zaman bir baş işaretiyle selamlaşmayı yeterli bulur. Akdenizlilerin selamlaşması, geneilikle iki elle birden tokalaşma şeklindedir. Buna karşılık biz Türkler, sarılıp kucaklaşır ve öpüşürüz. İki Rus liderinın dudak dudağa öpuşmesi cşcinsellik değıl, bir dostluk ve güven göstergesidir. Oysa Japonlar, selamlaşırken birbirlerine hiç dokunmazlar, ama sevgi ve saygılarını yarı bellerine kadar eğilerck gösterirler. Bu çelişkıler, ilk kez farklı kültürlerle tenıas kuran kişileri şaşırtır. Hatta diplomatik skandallara neden olur. Dokunma deyip geçmeyin. Dokunur mutlu olursunuz, dokunur mutlu edersiniz, dokunur belaya girersiniz. I 1 24