Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÜKI VE POTOCRAFLAR: ÜMİT OTAN İZMİR Bu mevsim Egette toprak uyanır. ıma;lar yeşile döııüşür, bademler çiçek açar. çe'nın dört bir yanı kimi gün kışı, kimi gün ıhan yaşar. lşte Ege'ye özgü ve yabancıların lyranlıkla ızledikleri deve gUreşleri bu mevm sona erer. Davullar vurulur, zurnalar çalar. Çilingir ıfralan açılır. Artık develer er meydanındar. Kıran kırana bir güreş tutan "tülü"ler, anların vazgeçilmez tatlı belalarıdır. tşte brtyle bir günü gelin birlikte yaşayalım... Ege*de kış son "hükmü"nü sürüyordu. Binrce insan ve yüzlerce arabadan oluşan konjy, develerle birlikte sanki büyük bir göçü yayordu. Davullar zurnalar çalınıyor, oyunlar ynanıyor ve günlerdir heyecanı yaşanan deve üreşlerinin yapılacağı alana doğru yol alıtyordu. "Bu bizimkisi tiryakilik" diyordu bir deve ıhibi, "Deve giireşleri çoftu zaman btze çoığu çocuğu unutturuyor. Hepsi Işte bu taeyeiin için. Karsıhgında bir şey bekledigimizden egil, sevgiden yapıyoruz bu i$i." GUreşlerin başlamasından birkaç gUn önce elen develer, yöredeki havayı değiştiriyor, kıın verdiği uyuşuk hava dağılıyor ve yerini haekete, neşeye bırakıyordu. Güreş gUnüne kadar, sofralar kuruluyor, içiler içiliyor, oyunlar oynanıyordu. Güreş güIÜ yaklaştığında mUşterek bahislere girişiliyor, evre illerden gelenlere ve turistlere yer bulmak orun oluyordu. Yöre, kış turizmini yaşıyordu. Değişik yörelerde ve değişik alanlarda yapıan deve güreşlerine katılan develer ve sahiperi, büyük bir sevecenlikle karşılanıyor, özel 5İr ilgi görüyorlardı. Kimi hafta, yüzyıllarca L )nce gladyatör dövüşlerine sahne olmuş Efes n Antik Stadyumu'nda, kimi zaman Burhaliye'nin futbol sahasında tülii ya da daylak îdını verdikleri erkek develerini güreştiren deve sahipleri tülülerine çocuklanndan iyi baktık Cazgır bir yandan güreşleri yönetirken bir yandan da halkı "cep farelerine" karşı uyarıyor ve "Paranıza sahip çıkın, sonra aglamanın faydası yok" diyordu. Seyyar satıcılar bir günlük hasılatlanrun tavanını zorlamak için ellerinden geleni yapıyor ve yerli turistlere ayrı, yabancı turistlere ise azıcık "farkh" bir tarife uyguluyorlardı. Şişeler boşaldıkça yenileri açıhyor, nese ve heyecan doruk noktasına vanyordu. Bazı nıasaların başında klarnet ve darbukadan oluşan "müzisyen" topluluğu Tatlıses'ten "Mavi"yi çalarken, başka bir masada davul zurna eşliğinde kıvrak oyun havaları duyuluyor, tülüleri yengi alan devecilerin oynak havalara eşlik ettiği görülüyordu. Saatler ilerliyor, sıra deve güreşlerinin en önemlisi olan baş güreşlere geliyor. Ezine'den Kara Kemal'in Hasan Tülü'sü ve Şarköylü Yılmaz renk renk boncuklarla bezeli başlık ve parlak derilerden yapılmış adları yazılı sırtlıkİarla yakışıklı damat edasıyla meydana geliyor, meydanda çıt çıkmaz oluyordu. En büyük müşterek bahisçiler de bıl anı büyük heyecanla izlerlerken bir yandan da bağırarak taktik veriyorlardı. Kara Kemal'in Hasan Tülü'sü hasmını yeniyor, meydanı terk ederken yer yerınden oynuyordu. Deve güreşleri dünyada yalnızca TürkiyeMe yapılıyor. Kış aylarıyla birlikte başlayan güreş heyecanı her hafta başka bir yöreyi sarıyor, her hafta başka başka yörelerde aynı heyecan yaşanıyor. Bir hafta Efes'in Antik Stadyumunu dolduran binlerce kişi, bir sonraki hafta JLU NDEN ÎRKEN lannı belirtiyor ve şunları söylüyorlardı: "Bizim tüm yaşamımız bu. Hastalık gibi bir şey. Yaz aylarında tülülerimize gözümüzün içi gibi bakanz. Bizim hanımlar çocuklardan çok tülülerle ilgilenir olurlar. Birçok masraf yaparak kışı bekleriz. Bir karşıhk göreceğimizden değil, yalnızca 'desinler' diye. Yanı, 'Bravo şunun tülüsüne' desinler diye. BUtün yaz arpa, yulaf ve kırmızı biberle beslediğimiz tülülerin kilosu 600'lcrden 1000 kiloya çıkar. Tülüteri güreştirir, biribirimize hava atarız. Masajar kurar, şişeler açanz, çalgı çaldırınz. Yani anlayacagınız, gittiğimız yerin havasını değiştirıriz!' Binlerce kişi ellerinde yıyıcekleri, içeçekleri, sepet, "çıkın" ve tüpleriyle 1000 lira ödeyerek girdikleri güreş alanında kendilerine iyi bir yer seçiyor, ilk iş olarak da ızgaralannı yapabilecek ocak veya tüplerini yakıyorlardı. Izgara ve rakı kokuları içinde çakırkeyif duruma gelen, sayıları yüzü bulan tülüler cazgırın şiirsel ve coşkulu sesıyle sırayla güreşmek için meydana giriyorlardı. Dumanlanmış ka falarla, baygın bakan gözler artık alana çevriliyor, Şarköylü Yılmaz'lar, Burhaniye'den Be, > • • • dız Daylak'lar, Ezine'den Kara Kemal'in Hasan'lar, Yeni Pazar'dan Yıldırım'lar ve diğerleri ilginin odak noktasını oluşturuyorlardı. Cazgır son uyarılarını yapıyor, develeri güreştirecek ve ayıracak urgancılara da son talimatını verdikten sonra, meydanlannda yabancı turistlerin yanı sıra televizyon ekiplerinin de olduğunu anımsatmayı ihmal etmiyordu: "Yerli ve yabancı sermayenin televizyon ekipleri de aramızdadırî' Gerçekten de güreşlerin başlamasıyla ABD, tngiliz BBC ve Japon televizyon ekipleri olayı görUntülemek için canla başla çalışıyorlardı. Bunlara yüz kadar foto muhabiri ve 5060 kadar urgancı, bir o kadar da "görevli" eklenince develer görünmez oluyor, seyirciler çileden çıkıyordu. Tülüler ya da diğer isimleriyle "daylak"lar Kırkpınar pehlivanlarına taş çıkarırcasına güreşiyor, hasımlarını yenmek için çengel atıp, çelme takıyorlardı. Hasmının ağzını burnunudağıtan, yerlerde süründüren, hele hasmını önüne katıp meydanda tur attırıp kaçıran tülüler en büyük alkışı alıyor, cazgır, meydandan kaçan develere hediye olarak verilen halıdan verilmeyeceğini bağırıyordu. Deveciler sağından güreşen develere "saftcı deve" solundan güreşenlere de "solcu deve" dediklerinden, bazı kişiler onları, "Yahu bu işe de siyaset bulaştırdınız" diye uyarıyorlardı. Güreşler ardı ardına yapılıyor, yengi alan tülüler sırtlarına serilen halılarıyla meydanı terk ederlerken "kasıntı"lanndan geçılmiyordu. Bu arada ne olursa urgancılara oluyor, koşuşturmaktan sırılsıklam ter içinde kalan urgancılar, kendilerinden hoşnut bir biçimde, durumlarını şöyle dile getiriyorlardı: "En şanslı biziz. Güreşlerı en yakından biz izliyoruz. Epeyce yoruluyoruz; ama bu yorgunluğa değiyor. Yaptığımız işten bir şey beklemiyoruz, yine de bizim hakkımızı veriyorlar. Biz de develerle oradan oraya geziyoruz bütün kış boyu. Bu duruma hanımlar bozuluyor; ama ne yapalım bizimkisi hastalık olmuş:' Binlerce ınsan ntm "içklU piknlk" yapıyor hem de btrazdan başlayacak giireşleri heyecanla bekliyordu. Hazıklıksız gelenler Ise özenlt düzenlenmif seyyar satıcılann masalanna yerleşiyor ve fişelerint açtınyorlardı. Develeri güreştiren urgancılar, bütün kış boyu, her hafta develerin peşinde ÇanakkaU'den E/es'e, Burhaniye'den Selçuk'a kadar, yöreyi dolaştp dururlar. Güreş tutmuş "tülü"leriayınp güreşin düzenini sağlamak tor iştlr. Hasmının ağzını burnunu dağıtıp yerlerde süründüren bir "tüui" galibiyetinin tadtnı çıkarmakta. Sırtında hahsı, meydanda şeref turu attyor. Burhaniye'nin futbol sahasını ya da Çanakkale'nin geniş bir alanını dolduruyor. Ama heyecan aynı heyecan, ta ki kış ayları yerini bahara, yaza terk edinceye değin. Yaz aylarında seyirci için biten heyecan, deveciler için sürüyor. Onlar tülü ya da daylak dedikleri erkek güreşçi develerini özenle besleyerek bir sonraki yıla hazırlama uğraşına başlıyorlar ve heyecanlannı hiç yitirmiyorlar. Deveciler arasındaki yarış, yöreleri de etkiliyor. Burhaniyeliler yörelerinin, "deve güreşlerinin Kırkpınar'ı" olduğunu öne sürerlerken, devlet destekli güreşlerini festivale dönüştüren Selçuklular ise, deve güreşleriyle gerçek kış turizminin yörelerinde yaşandığını öne sürüyorlar. Deve güreşleri kış aylarında Ege'nin havasını değiştiriyor. Heyecan gctiriyor, neşe getiriyor. Deveciler arası yarış, yörelerarası yarış ve daha iyi güreşler için yarış. Bu çok yönlü yarışma anlayışı, develerin güreştirildiği tek Ulke olan Türkiye'de, deve güreşlerinin daha uzun yıllar önemini koruyacağını muştuluyor. Şişeler boşalmış, ocaklar sönmeye yüz tutmuş, dönme zamanı gelmişti. Piknik yapmaya gelenler gönüllerince piknik yapmışlar, "feİekten bir gün çalanlar" kafayı bulmuşlar, güreş hastalan güreşe doymuşlardı. Binlerce deve güreşi meraklısı güzel bir günün sonunda, evlerine dönme hazırlığı yaparlarken, deveciler tülülerini davul zurna eşliğinde yeni bir yarış alanına götürüyorlardı. U 17