Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 31 Ağustos 2014 Pazar Kendi imgesinden bir dünya yaratmak uEğitim ve çalışma amacıyla bir süre yaşadığım ABD’yi 20 yıl aradan sonra tekrar ziyaret ettim. Geçen süre zarfında ülke değişirken benim ülkeyi görmek için kullandığım gözlükler de değişti. Yeni gözlüklerim ile bakınca gördüm ki ABD giderek ‘varlık içinde yokluk yaşayanların ülkesine dönmüş. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanını okudunuz mu? Romanın kahramanı Raskolnikov yoksulluktan hukuk öğrenimine devam edemeyince, toplum içinde para sahibi insanlara karşı kin ve düşmanlık beslemeye başlar. Topluma hiçbir faydası olmadan yaşayan zengin insanlar varken, topluma gerçekten fayda sağlayabilecek insanların para sıkıntısı çekmelerinin adil olmadığını düşünür. Bu düşünce sonunda onu öylesine rahatsız eder ki, harekete geçer. Çok zengin bir tefeciyi ve olaya tanık olan kız kardeşini öldürür. Suç ve ceza kavramlarının irdelendiği roman insanları suç işlemeye iten sosyal ve ekonomik nedenlerin irdelenmesi açısından zengin bir içerik sunar ve öğretilegelmiş kalıplaşmış suçlu imajını bize sorgulatır. Geçen sene Yale Üniversitesi’ne idim. Okula kayıt yaptırıp, @yale. edu ekli yeni posta adresimi aldıktan sonra bir hafta içinde okuldan bir iki mesaj gelirken Yale Polis Karakolu’nun başındaki komiserden dört mesaj geldi. Mesajlar kampüs içinde ve yakın çevresinde cereyan eden hırsızlık olaylarını bildiriyor ve öğrencilere karşı kendilerini nasıl korumaları gerektiğini tarif ediyordu. Birden dehşete kapıldım. Nasıl bir yere gidiyordum? Kendimi nasıl koruyacaktım? Okulun itibarı ve dolayısıyla ücreti epey yüksek. Haliyle burslu olanlar hariç gelir seviyesi yüksek ailelerin çocukları okuyabiliyor. Diğer yandan okulun bulunduğu şehir sayıca yüksek işsiz ve parasız genç ve yoksul nüfusa sahip. Buna ek olarak şehirde 6 bin evsiz olduğu söyleniyor. Kent ülkede suç oranı en yüksek üçüncü şehir konumunda. hangi yıldızın imzasını kaçtan satmış, kimin elinde hangi yıldızların imzası varmış filan diye konuşuyorlardı. Gazete ve dergilerde bize fotoğraflar ve yazılar ile aktarılan, muhteşem, şaşâlı, görkemli Hollywood aslında kapitalizmin yarattığı bir seraptan ibaretti. Kumsalda Yürürken… Sonsuza doğru uzanan geniş sapsarı bir kumsal, kumsalı kucaklayan masmavi okyanus. Hemen arkalarında yeşil dağlarla yan yana uzanan Los Angeles kenti. Santa Monica’nın internetteki fotoğraflarına bakınca bunları görürsünüz. Uçakta yanıma oturan Los Angeles’lı mutlaka Santa Monica’daki Venice Beach’ı görmem gerektiğini söyleyince bir sabah kumsalı keşfe çıktım. İlk durağım büyük iskele oldu. İskelede ¨Lütfen balık yakalamayınız, yakaladığınız balıkları yemeyiniz¨ levhası dikkatimi çekti. Sörf yapanları izleyerek sahilde yürümeye başladım. Ayakkabımı giymek istediğimde tabanlarımın zift olduğunu fark ettim. Bir an çocukluğuma gittim ve kendimi petrokimya tesislerinin kirlettiği İzmit Körfez’inde zannettim. Santa Monica’ya on dakika mesafede turistik haritalarda bahsi geçmeyen dev bir petrokimya tesisi vardı. Tesisin etrafı şık kumsal evleri ile çevrelenmişti, kumsallar doluydu ve insanlar bu tesisler sanki hiç yokmuş gibi yaşıyorlardı. Venice Beach’in ‘meşhur’ sahil yolunda yürüyerek geri dönüşe geçtim. Hollywood Bulvarı’ndakilere benzeyen zavallı görünüşlü dükkanlar ve yemek yenilen yerler, sistemin dışına itilmiş uyuşturucudan kendini kaybetmiş insanlar, evsizler ve de turistler... Yol boyunca en sık rastlanan, uyuşturucudan kurtulmak isteyen insanlar için açılmış kliniklerdi. Biraz ilerde çok şık ve pahalı mağazaların yer aldığı alışveriş merkezi ile burada alışveriş yapanların profilini görünce aynı alanı paylaşan bu uç dünyalar ve yaşamlar içimi burktu. Santa Monica ve Venice Beach için turizm ekonomisi ile gayrimenkul sektörünü beslemek adına yaratılan imaj kimlik ile gözlemlediğim kimliği arasındaki uçurum insanı düşündürtüyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nde, yani varlık içinde yokluk yaşayanların ülkesinde kapitalizm, kendi imgesinden bir dünya yaratmış durumda. Oysa ki bu imge dünyanın gerçekleri gösterilenden çok farklı. olunca insanın aklına şu soru geliyor: Bu yoksul nüfus Suç ve Ceza’daki gibi para sahibi Yale öğrencilerine kin ve düşmanlık besliyor ve bu düşmanlık onları suça teşvik ediyor olabilir mi? ve uyuşturucu kullananlar. Hollywood Walk of Fame bulvarın tek düzgün yeri. Walk of Fame’i görmek için gelen turist sayısının yılda 10 milyon olduğu söyleniyor. Bu insanlar enerji ve paralarını harcayarak buraya çimento mozaiği ve pirinçten yapılmış bu yıldızlara bakmak için geliyorlar. Polisin barikatlar ile Oscar töreninin yapıldığı Dolby Sineması’nın önündeki alanı kapattığını gördüm. Barikatların arkasında siyah tişört, siyah pantolon giymiş bir avuç insan film yıldızları için tezahürat yapıyor, kameralar bu tezahüratı ve insanları görüntülüyordu. Tesadüf eseri Oblivion filminin açılışına denk gelmiştim. Barikatların etrafında bekleyenler Tom Cruise ile Morgan Freeman hayranları olmalıydı. Onları görmek için işlerini güçlerini bırakıp buraya gelmişlerdi... Bu varsayımım siyah tişörtlü adamların sohbetlerine kulak verince çöktü. Tezahürat yapanlar yıldızlardan imza alıp eBay üzerinden imzaları pazarlayan tüccarlardı. Kimin HollyWood Olmuş FollyWood Amerika’nın batı sahiline bir toplantı vesilesiyle yolum düştü. Los Angeles’ta kaldım ve ilk fırsatta film endüstrisinin merkezi, Hollywood’a bir ziyaret yaptım. Hayalim Hollywood’u gezmek ve sonra bir sokak kafesine oturup bir şeyler içerek meşhur film yıldızlarını görmekti. Hollywood Bulvarı boyunca yürümeye başladım. Yolun her iki yanında bakımsız, karanlık yüzlü binalar, pencerelerinin pisliğinden içeriyi görmekte zorlandığım lokantalar, kalitesiz hediyeliklerin satıldığı mutsuz tezgâhtarların çalıştığı tozlu dükkanlar... Bulvardaki insan profili de rahatsız edici. Bulvar civarının yerlileri polisler