27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 31 Ağustos 2014 Pazar işkence haberlerini okudukça, ne kadar zalimce bir ortamda yaşadığımızı da görüyoruz. Ancak tüm bunlar1 buzdağının yalnızca görünen kısmı. Hayvan bakım evleri doldu, taştı. Belediyeler topladığı hayvanları ormanlık alanlara, ölüme bırakmaya başladı. Ölümler, tecavüzler, işkenceler... Görmediğiniz, belki de görüp kafanızı çevirdiğiniz yerde büyük bir dram yaşanıyor aslında. Bir durup düşünmekte yarar var. Tıpkı insanlar gibi hayvanların da bir yaşam hakkı olduğunu anlamanın ve harekete geçmenin zamanı sizce de gelmedi mi hâlâ? u Sokak hayvanları her geçen gün artıyor. Sahipli hayvanlar, bir bakıyorsunuz sahipsiz kalmış. Hayvanlara Seslerine kulak verin sırtınızı çevirmeyin! İ o ZUHAL AYTOLUN nsanların hayvanlara verdiği zarar çok büyük. Örneğin tecavüz, Türkiye’de çoklukla görülen bir olay. İşkence de öyle... Medyaya yansıyan ve duyabildiklerimiz, buzdağının görünen kısmı yalnızca. İşin en kötüsü de kapalı alanda sigara içtiğinizde alacağınız ceza ile, bir köpeğe tecavüzden alacağınız ceza aynı. Ayrıca sicilinize işlenmiyor, adli bir işlem yapılmıyor. Yani iş arkadaşınız bir tecavüzcü olabilir kim bilir! Ya da işkence yapan, yavru kedileri öldüren bir komşunuz vardır. Yarın sizin çocuğunuza zarar vermeyeceğini kim garanti eder? Artık bu konunun Kabahatler Kanunu’ndan çıkıp Ceza Kanunu ile değerlendirilmesi çok uzak değil. Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair Kanun Tasarısı TBMM Çevre Komisyonu’nca kabul edildi, bir üst komisyona çıktı. Bu süreçte birtakım yanlış anlaşılmalar olmasına rağmen, tasarı son haliyle hayvanları koruyan bir yapıya büründü. Bunun için çok ciddi bir çalışma yapılıyor. Konuyla ilgili konuşmak üzere, uzun yıllardır hayvanların hakkı için mücadele eden Avukat Ahmet Kemal Şenpolat’ın kapısını çaldık. Süregelen sorunları ve çözümü konuştuk. İşte anlattıkları... Günümüzde tüketim kültürü her tarafımızı sardı. Bu döngünün Ahmet Kemal farkında Şenpolat olan az. Tüketmek, marka satın almak, aldığını göstermek bir yaşam biçimi neredeyse. Oturduğu evden, arabaya kadar her konuda markalaşan insanlar, hayvanlar konusunda da bu tür bir davranış içinde. Köpeği ya da kedisinin cins olması, onun için çok önemli. Bu konu birçok detaydan biri yalnızca. Hayvanını sokağa bırakandan, sokaktaki hayvanın yaşam hakkına saygı duymayana, tacize, tecavüze, işkenceye, açlığa... O kadar çok nokta var ki insanın canını yakan... Şenpolat, “Yaklaşık 10 yıldır uğraştığımız bu konuda önemli bir noktaya ulaştık. Eğer tasarı yasalaşırsa, Kabahatler Kanunu’ndan çıkacak. Artık hayvana kötü muamelede bulunan kişi, yargılanacak. Sahipli hayvanların bir ‘fatura değeri’ olduğu için adli süreç işliyordu, ancak sahipsiz hayvanlarda bu söz konusu değildi. Şimdi bu düzenlemeyle 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası olacak” diyor. Hayvanlar, maalesef “mal” olarak kabul ediliyor. Hukuki anlamda da, vatandaşın gözünde de... Bir fatura değeri olan; kalem, kitap, masa gibi... Bu şekilde kabul edildiğinde vicdan da, merhamet de kayboluyor. Şenpolat, “Kedi ve köpekler üretim çiftliklerinde çiftleştiriliyor, cins hayvanlar petshoplarda satılıyor. Sahipleri de onları kartvizit gibi taşıyor. Atlar, kötü ve zor koşullarda çalıştırılıyor . Yunus parklarında yunuslar, doğal hayat sistemlerine tam karşıt şekilde yaşıyor. Açlıkla imtihan ediliyorlar, küçük havuzlarda sonar sistemleri zarar görüyor. Fiziksel yapıları gereği gülüyormuş ve mutluymuş gibi görünüyorlar ama değiller. Çok pahalı hayvanlar yunuslar. Gösteri merkezlerinin milyon dolarlık tutsakları işte. Bir mal gibi değerlendirilip, üzerinden para kazanılıyor. Deney hayvanları, yük hayvanları... Konu öyle acıklı ki aslında.” Tasarının yasalaşmasıyla birlikte hayvanlara kötü muamele, ceza aldığı takdirde kişinin siciline işlenebilecek. Parayı ödeyip, normal hayatına devam edemeyecek işkenceciler, tecavüzcüler. Şenpolat, uygar ülkelerde hayvana kötü muameleden hücre cezasının dahi verildiğini söylüyor. Peki ya Türkiye’de insanlar, bunun farkında mı? “Kesinlikle değil” diyor Şenpolat, “Bir suç olarak görmüyorlar. Ayrıca hayvanları sevmek ve yaşam haklarına saygı duymak olarak değil, hobicilik olarak hayatlarında bulunduran insanların bir kısmı sokak hayvanlarına da yardım etmiyor. Bu çok acı. Bizim derdimiz; ağzı dili olmayan, derdini anlatamayan ancak en az insanlar kadar yaşam hakkına sahip hayvanların haklarını savunmak.” Hayvana işkence ve tecavüz bir suçtur! Her gün yeni bir tecavüz, her gün yeni bir cinayetle karşı karşıyız aslında. Kedi yavrusunu tekmeleyip ezen kadını mı örnekleyelim yoksa köpeği sebepsiz yere boğarak öldüren adamı mı? Sizce bu bir suç değil mi? Yarın bir gün başka bir insana ya da hayvana zarar vermesi muhtemel değil mi? Şenpolat’ın söyledikleri bu açıdan oldukça dikkat çekici. “Hayvana kötü muamele eden, belli ki gücünü en güçsüz varlık üzerinde kullanıyor. Bunu yapan yarın çocuğa, kadına, yaşlıya ya da engelliye rahatlıkla yapar. Türkiye’de böyle bir araştırma yok ama Sevil Atasoy’un verdiği bilgiye göre Amerika’da bu araştırma yapılmış ve istatistik oldukça korkunç. Cinayet işleyenlerin yüzde 8090’ı çocukluğunda mutlaka bir hayvana zarar vermiş, üzerinde deney yapmış, onlara işkence etmiş. Çamaşır makinesine ya da fırına koyan da olmuş, kesen de... O yüzden bu kriterleri dikkate almak şart!” Önce hayvana, sonra bir kadına ya da çocuğa... Artan şiddetin ve ölümlerin temeline bakmakta yarar olduğu bir gerçek. Şenpolat ekliyor: “Şahit olduğun işkenceyi polise anlatamıyorsun, tutanak tutturamıyorsun. Adam, ben bu hastalığın belirtisini gösteriyorum diyor. Rehabilite etmiyorsun resmen. Dere kenarında hayvana tecavüz eden, yarın şehrin merkezinde kadına tecavüz edince görüyorsun ancak.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear