26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 30 Kasım 2014 Pazar Zeytin ve Sürdürülebilirlik... Ortunç: Bölgenin ilk “Yeşillenen” oteli Y E o ÖZLEM YÜZAK fsaneye göre, Ege kıyılarını gezerken yorulan Homeros, bir zeytin ağacı gölgesine oturur. Zeytin ağacı dile gelir ve Homeros’un kulağına şunları fısıldar: ‘Herkese aidim ve kimseye ait değilim. Sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım.’…” Yüzyıllarca yaşayabilen ender ağaçlardan biri zeytin. Zeytin işi ile uğraşanlar özelikle Yunanistan, İtalya ve İspanya’da bunu kuşaklar boyu sürdürüyorlar. Özgen Acar Cumhuriyet’teki Kavşak Köşesi’nde bakın ne yazıyor: “Mustafa Kemal Atatürk göç edenler için bir uygulama başlattı. Çanakkale’den Adana’ya kadar kıyı ve iç bölgelerindeki kamu arazilerinin tapuları ‘zeytin ağacı dikmek koşulu’ ile göçenlere verildi. Çünkü göçenler zeytin ve zeytinyağı üretimini biliyorlardı. O tarihte Anadolu’da 20 milyon zeytin ağacı vardı. O teşvikle başlayan zeytin ağacı sayısı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre şimdi 160 milyona ulaştı...” Peki ulaştı da ne oldu? Ayvalık’taki zeytin hasadı şenlikleri sürerken, Ege’nin bir başka köşesinde Soma’nın Yırca köyünde 6 bin zeytin ağacı gece yarısı kesildi. Başka ekmek kapıları olmayan köylülerin feryatları, umutsuz haykırışları hâlâ kulaklarımda. Bir küçük alıntı da Taha Akyol’dan... “1939 yılının 23 Ocak perşembe günü, Meclis’te Zeytin Kanunu görüşülüyor. Tarım Bakanı Manisa Milletvekili Faik Kurdoğlu kürsüde. Zeytin ağacından ve zeytinliklerden bahsederek söze başlıyor. Rakamlar veriyor. İspanya’da bir hektar zeytinlikten 208 kilo, İtalya’da 160 kilo, biz ise 120 kilo yağ çıkarıyoruz. 50 milyon zeytin ağacımızdan sadece 20 milyonundan ürün alabiliyoruz, çünkü diğerleri aşılanmamış yabani zeytin ağaçları. Böylece bir kanun çıkıyor. Adı, ‘Zeytinciliğin ıslahı ve Yabani Zeytinliklerin aşılanması hakkında Kanun’. Kanunun 20. maddesi özetle şöyle diyor: Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinyağı fabrikası hariç, ağaçların gelişimine mani olacak atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz...” Bugün Türkiye zeytin üretiminde dünyada 2. sırada. Zeytinyağı üretiminde ise hâlâ 3. ya da 4. sıralardayız. Elimizde müthiş bir potansiyel var ama kıymetini tam olarak bildiğimiz söylenemez. udum’un davetlisi olarak katıldığım Ayvalık Zeytin Hasadı Şenliği’nde konakladığımız Ortunç Otel’den de bahsetmek istiyorum biraz. Cunda Tabiat Parkı’nın Midilli’ye bakan ucunda, maviyle yeşilin buluşma noktasında kurulan Ortunç, bölgesinin ‘ilk mavi bayrak’lı plajına ve ‘ilk yeşillenen otel’ sertifikasına sahip tesisi. Opera sanatçısı Orhan Tunç ve Necla Tunç’un bundan 35 yıl önce bir aile işletmesi olarak kurduğu otel, Fransa’da otel işletmeciliği okuyan oğulları Onur Tunç’un yurda dönmesiyle başka bir vizyonla yoluna devam ediyor. Onur Tunç ihtiyaçları olan elektriğin bir kısmını kendilerinin ürettiklerini anlatıyor. 100 kw/saat elektrik üreten bir sistem kurmuşlar. Isınmayı da çam kozalağı kabuğu yakarak sağlıyorlar. Ayrıca bioarıtma sistemleri, misafirlerinin ulaşımına yardımcı olmak amaçlı bulundurdukları 2 elektrikle çalışan araçları var. Tunç Ailesi’nin Dikili yakınlarındaki çiftliklerinden gelen ürünlerle de konuklarını doğal bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor. Ortunç misafirleri, özel üretilen zeytinyağından ev yapımı reçellere kadar birbirinden doğal ve lezzetli tatları bir arada yaşıyor. Otelde tüketilen diğer ürünler ise yöredeki esnaftan alınarak aynı zamanda bölgenin kalkınmasına da katkı sağlıyor. o TOMRİS ALPAY E ge Denizi’nin “batı” yakasında Taşoz Adası’nda güler yüzlü bir kadın karşılıyor misafirlerini. Babasından öğrendiği ama hiç ayak basmadığı Anadolu şivesiyle anlatıyor, dedesinin Kayseri’nin en zengin tüccarlarından biri olduğunu, fesinin altın süslerini... Rena, iki kızı ile birlikte işlettiği küçük sevimli otelin bahçesindeki zeytinler ince uzun, hurma biçiminde çekirdekleri de öyle. Bir rivayete göre Osmanlı padişahlarına zeytinler bu adadan gönderilirmiş. Tatları da değişik tatlı ve Ege’nin öteki yakasından akan gözyaşı etli zeytinler, sadece Rena’nın arsasında değil her bahçede, sokaklarda, arsalarda. Zeytin ağacı altından geçenlere, “ben eski Yunanda bereket ve barışı temsil eden tanrıça Athena’nın armağanıyım” diye fısıldar buralarda. “BEN, herkese aidim ve kimseye ait değilim. Siz gelmeden önce buradaydım siz gittikten sonra da burada olacağım” diye devam eder. İki katlı evler ve yanı başında bir arsa ve zeytin ağaçları dalları şimdiden ağırlaşmış. Sahipleri yağlarını, zeytinlerini işleyip satışa sunacaklar yüzyıllardır yaptıkları gibi... Yüzyıllarca da devam edecek. Zeytin, dalının ucunda başıma değiyor, olgunlaşana ve salamuraya veya zeytin yağı fabrikasına gidene kadar kimse ona dokunmayacak. Ege Denizi’nin batı kıyısındaki zeytin ağaçları Anadolu topraklarında bir gecede yok edilen binlerce zeytin ağacı için gözyaşı döküyor, bu yaşlar Soma’daki zeytin üreticilerinin gözyaşlarına karışıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear