Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 Aralık 2012 Salı 3 İstanbul Tasarım Bienali sona erdi. “Musibet” temasıyla sorguladığı kentsel dönüşüm projeleri izleyenlerde yeni ufuklar açtı Torba Kanun ve Sınırsız Talan Özgürlüğü AKP iktidarının baskı ve hukuka aykırı “torba yasalar”la ikame etmek istediği; sınırsız “talan özgürlüğü” ve “otoriter” yönetim anlayışının sürdürebilirliği bulunmamaktadır. on günlerde “Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı” adıyla içinde 68 madde ile 11 adet kanunda değişiklik öngören “torba kanun” niteliğindeki taslak gündeme getirilmiştir. “Taslak” yapılı ve doğal çevreye, kıyılara, sit alanlarına yönelik olarak getireceği tahribatın yanı sıra; mimarlık, mühendislik, planlama disiplinlerini ve mesleki örgütlenmelerini yok sayan, “bilimdemokrasihukuk” normları ile bağdaşmayan içeriği nedeni ile “kaygı verici” olmaktan da öte anlamlar taşımaktadır…Başlangıçta dahi antidemokratik bir sürecin ürünü olan 644 Sayılı KHK ve peşi sıra yayımlanan 648 ve 653 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler, kanunlar, yönetmelikler ve diğer düzenlemeler; Meslek Odaları, yerel yönetimler ve kentleşme süreçlerini dönüştürerek “iktidarın emrine sunan” nitelikleri nedeniyle “kent ve doğanın birer rant aracına dönüştürülmesi” yönündeki düzenlemelerin en önemlileri olarak öne çıkmakta, aynı zamanda meslek alanımızı ve mesleğimizi yeniden yapılandırmayı hedeflemekte; uluslararası sözleşmeler ve anayasayla güvence altında olan mimarın telif haklarını yok etmeye yönelik düzenlemelerle birlikte, ücretli olarak çalışan meslektaşlarımızın sosyal ve özlük haklarını ortadan kaldıracak değişiklikleri içermektedir. Buna göre: Kaçak yapılara af: Taslağa göre kıyılarda 1992'ye kadar yapılmış kaçak yapılara af geliyor. Bu yapılara ruhsat verilecek. Bu da Antalya. Muğla, İzmir, Mersin gibi bir çok turizm bölgelerinde bir sürü yapının kaçak olmaktan çıkması anlamına geliyor. Kıyılara santral: Kıyı kanununun kimi hükümleri değiştirilerek sahillere artık enerji santralleri kurulmasına imkan tanınmış olacak. Meralar İmara açılıyor: Taslakta, kentsel dönüşüm için rezerv alan oluşturmak amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “kamu yararı” kararı alınarak, 15 gün içinde bu alanların mera vasfının değiştirileceği ve ilgili kurum ile kuruluşlara devredileceği, hüküm altına alınıyor. Değeri artan evden pay: Bir bölgedeki taşınmazlarda değer artışı olursa, o bölgede taşınmazı olan vatandaşlardan, artan değerin yüzde 45’i kadar para alınacak. Bu paranın yüzde 30’unu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı alacak. Geri kalan yüzde 70’i plan değişikliğini onaylayan idareye aktarılacak. Sitelere AVM'lere mescit: Taslak bu haliyle yasalaşırsa, bağımsız bölümü 100’den fazla olan konut kullanım alanlarında, park ve spor alanı gibi mescit kurma zorunluluğu getirilmiş olacak. Kıyı çizgisi: Sahilde köklü imar değişikliği yapılıyor. 50 S ‘Musibet’ kentleri sorguladığında... yüzyılda kent yapmak nedir? Değişmesi gereken şeyler gerçekleşebilir mi? Kenti sakinleri için nasıl inşa edeceğiz?Yeni kent yapma yöntemlerini birlikte düşünebilir miyiz? Tüm bunlar kulağa çok hoş gelen sözler değil mi? Aman sakın umutlanmayın boş hayallere kapılmayın. Çünkü tüm bu soruları 13 ekimde başlayan ve 12 aralık'a kadar 2 ay boyunca bizlere kentlilik olgusunu muhteşem biçimde sorgulatan İstanbul Tasarım Bienali'nden cımbızla çıkardık. Yani anlayacağınız bu soruların Türkiye'de yanıtı yok ne yazık ki. Biz de bu yüzden Bienalin “musibet” temasından yola çıkarak birkaç izdüşümde bulunduk... İstanbul Tasarım Bienali İstanbul'da son dönemde bir tür “müsibet” olarak gündemde olan “kentsel dönüşüm yasası” ve bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte hayata geçen dönüşüm projelerini merkezine almıştı. Ve tabii devletin himayesinde inşa edilen büyük toplu konut projelerini... Bienalde söz konusu projelerin tepeden inme ve dayatmacı durumu da sorgulandı. Son dönemde inşa edilen adalet sarayları, okullar ve bazı yönetim binaları kanalıyla devreye giren bir tür kimlik dayatmaları tartışmaya açıldı. Örneğin gündemdeki Taksim Projesi'ne odaklanan “Söz” çalışması “tasarım, inşaat süreci ile mi özdeştir? Yoksa mekanı konu alan bir bildirişim alanı mıdır?” sorularına yanıt aradı. Hepimizin bildiği üzere Taksim projesi hem trafiği yer altına kaydıran düzenlemeleri hem de Gezi Parkı'ndaki asırlık ağaçların kesilerek geçmişin telaafisi olarak Topçu Kışlası'nın yeniden inşaasını kapsıyor. Söz çalışması ise geçmişin telafisinin tek şeklinin inşaat üzerini kurulu olmasını sorguluyor. 21. metre olan kıyı kenar çizgisi 10 metreye iniyor. Bu da kıyılarda yapılaşmaya yol açıyor. Türkiye’de AKP iktidarı ile mutlak egemenliğini ilan eden “tarih, kültür ve doğa değerlerini metalaştıran ve toplumsal olan her şeyi ve bütün ülke kaynaklarını pazara sunan ve bunun önünde engel olarak görülen ne varsa her tür hukuksuzluk ve antidemokratik yöntemler kullanılarak aşmayı hedefleyen” bir anlayış doğrultusunda hazırlanan bir “taslak” bu. Şu açıkça bilinmelidir ki; AKP İktidarının baskı ve hukuka aykırı “torba EYÜP MUHÇU yasalar”la ikame etmek Mimarlar Odası istediği; sınırsız “talan özgürlüğü” ve “otoriter” Genel Başkanı yönetim anlayışının sürdürebilirliği bulunmamaktadır. Ülkemizde demokrasinin, cumhuriyetin kazanımlarının, mesleki ve kamusal hakların koşulsuz savunucusu ve aynı zamanda güvencesi olan Meslek Odaları İktidarların baskıları karşısında asla boyun eğmemiştir ve bundan sonra da eğmeyecektir. Meslek Odaları iktidarın bütün bu antidemokratik, hukuk dışı ve bilimsellikle bağdaşmayan “sindirme ve yok etme” politikaları karşısında “meslek, kamu ve ülke yararı” doğrultusundaki çabalarına ödün vermeksizin devam edeceklerdir. NE YAPIYORUZ? Taslağın gündemden kaldırılması için; TMMOB koordinatörlüğünde Meslek Odaları etkinlikler ve kampanyalar gerçekleştiriyor...Çevre ve Şehircilik Bakanlık bürokrasisi ve uzmanları ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bir yandan da üyelere imzaya açılan imza kampanyası yürütülüyor.... İllerde TMMOB İl Koordinasyon Kurulları etkinlikler yaparak taslağın geri çekilmesi için etkinlikler yapılıyor Meslek Odaları bu amaçla panel, forum, yürüyüş gibi etkinlikler gerçekleştiriyor. TORBA YASA" Taslağı yasalaşırsa; yasanın iptali amacıyla anayasa mahkemesinde dava açılacak... Bunun için ana muhalefet partisi ve milletvekilleri ile iletişim içerisindeyiz...