28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

27 KASIM 2013 ÇARŞAMBA 4 Kaysı kenti Malatya, kurulan barajlarla adeta Akdeniz iklimine dönüşmüş Yukarı Fırat’ın Akdenizlisi n ESRA ALKAN Bahar aylarının mis gibi kokan kayısı çiçekleri kristalleştiğinde başka bir şölen başlamış olur Malatya’da… Bu şölen, Kristal Kayısı Uluslararası Malatya Film Festivali’dir. Dört bir yandan pek çok sinema emekçisi birbiriyle, filmler izleyiciyle buluşurken Malatya’da yaşam başka bir tad, başka bir nefes olur adeta… Her fesfivalin kendi halleri vardır. Konuklarına o kenti doğru yerden yaşatır ve kente değer kattığı kadar, turizm elçisidir aynı zamanda… Kentin tanınması yüksek perdeden, üstelik beyaz perdeden yayılır dünyaya. Malatya’da Film Festivali, kültür turizminin de tasarımcısıdır. Pek tabii Festival Komitesi’nin şehrin mülki amirleriyle kurduğu işbirliğidir bunu sağlayan… Malatya Valiliği ekibiyle işbaşında… Malatyalı işadamları ve esnaf; konukları rahat ettirtme peşinde. Festival Komitesi canla başla Festivali geleceğe taşırken bendeniz de belgeselimizin gösteriminden sonra Malatya’nın Hititlerden gelen kültürel mirasıyla tanıştım. İzninizle size de Yukarı Fırat’ın Akdeniz’ini anlatayım: Balıklı Göl Dünyanın en büyük tapınma merkezi: GÖBEKLİTEPE n ZUHAL AYTOLUN Baştarafı 1. sayfada Peygamberler şehri olarak bilinen Urfa’ya gitmeden önce ya iyi bir ön hazırlık yapıp rota belirlemek gerek, ya da bir rehberle dolaşmak. İnsan hiçbir bilgi eksik kalmasın istiyor; her gördüğünü tanımak, bilmek... Zaten insanları çok sıcakkanlı. Hemen anlatıveriyor bildiklerini; bir rehber edasıyla. Yanında da mırranızı yudumluyorsunuz tabii. Alışveriş kısmını düşünürseniz, Urfa’ya gitmişken antepfıstığı almadan gelmeyin. Urfalılar, fıstığın yüzde 70’inin Urfa’da yetiştiğini ancak Anteplilerin girişimciliği sonucu, bu şekilde anıldığını söylüyor. O yüzden, onların da sesine kulak verin. Fıstığınızı alırken, sumağı, isotu unutmayın tabii. Gümrük Hanı’nı gezmeden Göbeklitepe bitirmeyin turunuzu. Hiç sıra gecesine gitmediyseniz, Urfa’dakileri mutlaka ajandanıza yazın deriz. Hem samimi, hem keyifli hem de en güzeli lezzetli bir geceye hazır olun tabii. Peki şimdi nereleri mi gezeceksiniz? Göbeklitepe, Urfa’da Harran Ovası’nı kuzeyde sınırlayan uzun bir yükselti üzerinde, manzaraya hâkim bir konuma kurulu. Cilalı taş devrinden kalma, dünyanın bilinen en eski dini yapılar topluluğu. En eski olmasının yanı sıra gün yüzüne çıkarılan en büyük tapınma alanlarını barındırması da en dikkat çekici özelliği. İlk kez 1963 yılında Türk ve Amerikan bilim adamlarının yaptığı bir yüzey araştırması sırasında tespit edilmiş. Ancak önemi ise 10 yıl sonra tarlasını süren çiftçinin bulduğu oymalı taşı müzeye götürmesiyle anlaşılabilmiş. Örencik köyü yakınlarındaki dokuz hektarlık bu alanda, kazılar halen devam ediyor. Henüz çıkarıldığı kısmıyla dahi insanı çok etkiliyor. Tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılarda, taşlar üzerindeki kabartma resimler dikkatini çekiyor insanın. Genellikle yabani hayvanların suretleri işlenmiş taşlara. Şanlıurfa’ya gidip de, arkeoloji dünyasının bu en büyük keşiflerinden biri olan Göbeklitepe’yi görmeden dönmeyin. Bir de tarihi ve kültürel dokunun doyumu tabii... Görmeden dönmeyin. Balıklı Göl, en çok ziyaret edilen yerlerinden Urfa’nın. İbrahim peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu gölün balıkları da meşhur. Önceleri dilek tutulup para atılan bu göle, artık balık yemi atıyorsunuz. Gerçi o kadar çok yemleniyorlar ki, çoğu zaman bakmıyorlar bile. Mimarlık tarihi çok eskilere dayanıyor Urfa’nın. Bu anlamda çok zengin bir yapısı var. “Müze Şehir” olarak tanımlanan Urfa’da Şanlıurfa Müzesi’ni gezmeyi unutmayın. Karakaya Baraj Gölü latya, odur budur tarım ürünleriyle ünlenmiş. Narenciye hariç her şeyin yetiştiği bu topraklarda zeytin ağacı denemeleri bile başlamış. Feribot seferleri tarım ürünleri ticaretini de geliştirmiş ve Elazığlı Baskil ilçesi köylüleri feribotla Malatya Pazarı’na gide gele adeta Malatyalı olmuşlar. Karakaya Baraj Gölü, Kale ilçesi sınırlarında bir sahil kasabası tadında. pimizin bildiği meşhur kayısısını anlatmayayım, nasılsa şehrin içinde Şire Pazarı’na uğrayıp çıldıracaksınız. Büyük İskender’in MÖ. 4. yy’da Doğu seferi sırasında getirdiği kayısıdan yapılmış onlarca ürünü istediğiniz kadar tatmak serbest ama tereyağlı kayısı ile kiraz ya da ayva yaprağına sardıkları ekşili köftesini gözünüze kestirdiğiniz bir lokantada yemek lazım. Üstüne kahveyi, Sahaflar Çarşısı’nda sohbeti kurarken alın. Arapgir, Darende, Pötürge meşe ormanları, Bey Dağları’yla vahşi dingin doğa, başka bir sefere gezimizin durakları olacak. Şimdilik yerimiz dar. Malatya konakları, camiler, türbeler, kiliseler, kaya mezarları ve şelaleler, mağaralar da sırasını bekliyor. Kulağımızda ise Arguvan türküleri…Nemrut Dağı Adıyaman’ın mı Malatya’nın mı tartışıladursun Nemrut ise başlı başına bir şölen. Tanıdığımız pek çok sanatçı var ki Malatyalıymış, şaşırdım… Şehirde gezerken bir de Çavuşoğlu Mahallesi’nde Hırant Dink’in doğduğu evi görmeyeyim mi, anılar takıldı kursağıma. Müze yapacaklarmış. Yakınındaki Taşhoron Kilisesi belli ki onarımda fakat mezarlık kullanımdaymış. Şehrin doğu çıkışında ise Venk köyünün şapeli, sevgi ve saygıyla ziyaretçisini kabul ediyor. En iyisi siz bu kadar ipucuyla Malatya’ya kadar gidiverin, bırakın Malatya kendisini bizzat anlatsın. Kurulan barajlar Akdeniz iklimine dönüştürmüş Hititlerin Aslantepe’si, eski Malatya Battalgazi ilçesi, Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat Havzası’nda muhakkak görecekleriniz… Kışlar soğuk, yazlar sıcak bildiğimiz kara iklimi tarifi yok burada. Kurulan barajlarla adeta Akdeniz iklimine dönüşmüş. Kışın ortasında yaz güneşi sarmış Malatya’yı. Battalgazi ziyaretinizi yapın, hakkınızdır; sonra, 40 Göz Köprüsü mevkiini sorun.Tam 26 köy gibi o da Karakaya Barajı suları altında. Ancak adres için adı kalmış yadigâr... Mahcup bir selam verip atlayın gemiye, geçin Elazığ’ı, varın Diyarbakır’ın Çüngüş’üne… 1515’de Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı hâkimiyetine soktuğu Ma Önce Marina’yı görün, Kömürhan Köprüsü başında nefis bir günbatımına denk gelirseniz; gelsin çaylar ve Neolitikten günümüze Anadolu Platosu her ne kadar Helenistik ve Bizans’ı yaşamış olsa da Pers kültürünün daha çok iz bıraktığı Malatya’da denizin keyfini sürün. Bir dönem ‘Malatya’ya deniz geldi’ esprileri bile varmış!.. Barajların yarattığı Akdeniz iklimi Malatya’ya neler getirir, neleri götürür hep birlikte göreceğiz. Tarım ürünleri içinde he Dünyada siyah gülün yetiştiği tek ilçe Halfeti Erzurum sizi bekliyor n ALİ DENİZ USLU Erzurum, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki en büyük ve en kalabalık şehri. Denizden yüksekliği yaklaşık 2000 metre. Tarihin ilk dönemlerinden beri de önemli bir yerleşim merkezi olmuş bu şehir, tarihi eserleri ve kış sporları tesisleriyle de ünlü. Hem neler yok ki Erzurum’da? Anadolu’nun en büyük açık avlulu dört katlı ve eyvanlı medresesi, Çifte Minareli Medrese, Ulu Cami, yine Anadolu’da en büyük kapalı avlulu medreseye sahip Yakutiye Medresesi, İç kale ve Mescidi, Lalapaşa Camii, Üç kümbetler ve Emir Saltuk Kümbeti, Tortum Şelalesi, Tortum Gölü... Ve elbette son olarak da Erzurum Tortum Cağ kebabı ve meşhur kadayıf dolması... Elbette tüm bunlardan fazlası Erzurum’da bizleri bekliyor. Şimdi ise havalar soğuyor, kışın farklı güzellikleriyle birlikte olmanın tam zamanı. Erzurum da kışın keyfini yaşamak için en doğru rota! Aydınlatma sistemi ile Türkiye’de ilk ve tek olarak “gece kayağı yapma keyfi” sunan Xanadu Snow White Otel ise kışın uzun gecelerinde birbirinden ilginç etkinlikler düzenliyor. Türkiye’nin kış turizminde önemli destinasyon merkezlerinden biri olan Erzurum Palandöken’deki Xanadu Snow White Otel, özel aydınlatma lambaları ile gün boyu kayak keyfini geceye de taşıyor. Aydınlatmalı pistleriyle gece kayağı imkanı sağlayarak Türkiye’de ‘’ilk’’ olma özelliğini taşıyan Xanadu’nun pistlerinde gece kayağı akşam 20.00’ye kadar yapılabiliyor. Kendine ait özel karlandırma sistemi sayesinde 1 Aralık15 Nisan tarihleri arasında kesintisiz kayak yapma garantisi veren Xanadu Snow White, kayak mevsimini 150 güne kadar çıkartıyor. Palandöken’in nefes kesen manzarasında kayak ve snowboard sevenlerin tutkusu olmaya bu kış da devam edecek. Halfeti ise küçük bir ilçesi. Yenisi değil ama eskisini mutlaka görmeniz gerek. Saklı bir cennet gerçekten. Peki neden eski dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü bu “eski Halfeti” artık sular altında. Baraj sularının altında kalan bölgeye gittiğinizde bir tekneyle yaklaşıyorsunuz buraya. Tekneniz, sular altında kalan okulun ve caminin üzerinde ilerliyor. Halfetililer, beton renginin hakim olduğu yeni Halfeti’de yaşıyor artık. Ama siz eski Halfeti’yi mutlaka görün, ruhunu hissedin. Unutmadan, dünya üzerinde siyah gül yetişen tek yer de burası. Urfa’yı anlatmak kolay mı? Gümrük Hanı, Şanlıurfa Kalesi, camileri, kiliseleri, Kızlar Sarayı, mağaraları, türbeleri, Harran Ovası... Görebildiklerimden çok etkilenmiş, devamı için en yakın zamanda gitmeyi hedeflemiş biri olarak, ajandanızda Urfa’ya mutlaHalfeti ka yer ayırın derim. Çünkü bu kültür coğrafyasına her gelişinizde keşfedilecek başka şeyler de bulacaksınız. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç • Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız • Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya • Editör: Hayri Arslan • Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ • Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul • Tel: 0 212 343 72 74, Faks: 0 212 343 72 64 • Reklam: Cumhuriyet Reklam • Genel Müdür: Özlem Ayden • Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü • Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya • Reklam Müdürü: Ayla Atamer • Tel: 0212 251 98 74 75 • Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı • Cumhuriyet Gazetesi’nin Ekidir • Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear