Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 21 KASIM 2012 ÇARŞAMBA Fotoğraflar: ÖMER ÜRER Tuna boyunca Baştarafı 1. sayfada Uğranılan yerlerde yine rehberlerle birlikte şehir gezileri. Bunlar için ayrı bir ücret ödüyorsunuz. İlk durak Budapeşte, gemi Peşte tarafında Elizabeth köprüsüne yakın duruyor. Biraz ilerde bakmaya doyamayacağınız parlamento binası. Hopon hopoff adlı kırmızı otobüsler sizi şehrin iki tarafında dolaştırıyor. Üstelik kulaklıkla tüm yol boyunca rehberinizi Türkçe dinleyebiliyorsunuz. Gallert tepesinden şehri ve Tuna’yı izlemek çok zevkli Royal Palace, kilise ve katedraller, Franz Liszt Müzesi ve çok güzel bir sinagog var. Çokça tarih dinliyorsunuz. Önceki seyahatlerimde kulağımın iyi tanıdığı Maria Theresa’dan başlayarak komünist rejim anılarına, Osmanlı işgaline... İsterseniz iki ünlü Macar içkisini tadabilirsiniz, Palinka ve Unicum. Budapeşte’den nehrin akışına ters doğrultuda yola çıTuna Nehri, Volga’dan sonra Avrupa’nın ikinci kıyoruz. Bu nedenen uzun nehri. Almanya’nın tepelerinden doğup le sık sık havuzlara 10 kadar ülkeyi geçerek Karadeniz’e dökülüyor girerek seviye düzeltmelerine tanık oluyoruz. O havuzlarda gemi yükseltiliyor (nehrin akışı doğrultusunda giderseniz tersi olacak) ardından kapaklar açılarak yola devam ediliyor. Budapeşte’den sonra ilk durak (yolda Estergon Kalesi’ni gördük) Bratislava (Slovakya). Büyük Macar Avusturya İmparatorluğu’nun bir parçası. Türkler Buda’yı işgal edince Bratislava merkez yapılmış. Yıllar önce Çekoslavakya’nın bir bölümü idi. 1993’te ayrıldılar. Maria Theresa burada da var. Avusturya’da ve hatta Çek Cumhuriyeti’nde. Muhteşem bir kraliçe 16 çocuk doğurmuş... 130 kilo çekermiş, her yerde heykelleri var. Eşinden söz eden yok. Bratislava vasat bir şehir. Zenginlikler Çek tarafında kalmış. Oradan Viyana’ya vardık. Caddeleri, meydanları, sarayları, heykelleri ve parlamento binası ile çok güzel bir şehir Viyana. Bu seyahat boyunca bizdeki gökdelenlerin benzerlerine hiç rastlamıyoruz. Ne güzel korunmuş bu güzelim yapılar... Nasıl da bilemiyoruz bunu, örnek alamıyoruz bir türlü. Bu bölgede o eski yıllarda su içmek tehlikeliymiş. Bira ya da şarap içilirmiş. Şarap bölgesi Vachau. Durstein’de yüzlerce aile şaraptan geçiniyor. Bir kayısı likörleri var. Parlemento binası Melk Abbey’e (manastır) götürdüler bizi. 11. yüzyılda yapılmış, 300 yıl boyunca yenilenmiş (katedrallerin çoğu da böyle yüzlerce yıl yenileniyor, ekler yapılıyor). Göz kamaştırıcı bir yapı. Katedral, kütüphane, çeşitli binalarla donatılmış, bizim külliyelerin karşılığı diyebiliriz. Monklar (rahipler) burada yaşıyor, NUN (rahibeler) başka yerde... Durstein’de bir kalede haçlı seferleri zamanında Richard Lion Hearted 3 ay hapis yatmış. Melk’ten Linz’e ulaştık. Yolda bir İskandinav efsanesine konu olan Valhalla’yı gördük. Linz’den bizi otobüslerle Mozart’ın şehri Salzburg’a götürdüler (yolda nefis bir kasaba göl kenarında St. Gilgen)... Büyük bir kalabalıkla yürüyorsunuz o güzel şehrin sokaklarında. Mozart’ın doğduğu evi görüyoruz, biraz sonra ünlü orkestra şefi Karajan’ın doğduğu ev. Daha sonra Mozart’ın sık sık oturduğu Tonaselli Cafe. Salzburg’dan Passau’ya gemiye dönüş ve oradan Reseneburg’a varış ve geriye dönüş. Passauda gemiyi terk edip otobüsle Prag’a. Prag herkesin övdüğü, iyi korunmuş bir şehir. Vitava Nehri şehri ikiye bölüyor. Nehir üzerinde köprüler... Bir tanesi Charles Köprüsü, çok ünlü heykellerle süslü, daima çok kalabalık... Abant ve Yedigöller, 130 metre yükseklikten akan şelalesiyle ünlü Güzeldere ve Karadeniz kıyısındaki Akçakoca, mavi, yeşil ve sarının çeşitli tonlarıyla ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. 236 çeşit bitki ile kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, yapraklı üvez, keçi söğüdü, yabani kiraz, porsuk, ıhlamur ve dişbudak ağaçlarının bulunduğu milli park, sonbaharda eşsiz bir güzelliğe bürünüyor. Sonbaharda Abant KEMAL KAYMAKAA BOLU/DÜZCE Doğu Marmara’da yer alan Abant ve Yedigöller, 130 metre yükseklikten akan şelalesiyle ünlü Güzeldere ve Karadeniz kıyısındaki Akçakoca, sonbaharda mavi, yeşil ve sarının çeşitli tonlarıyla ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Bolu ve Düzce, doğal güzellikleriyle sonbaharda ziyaretçilerini cezbediyor. Tabiat parkları, şelaleleri, mavi bayraklı sahili, köknar ve kayın ormanlarıyla yerli ve yabancı turistlerin öncelikli tercihleri arasında bulunan Doğu Marmara, ziyaretçilerine sonbaharda eşsiz görsel güzellikler sunuyor. Abant ve Yedigöller, Güzeldere ve Samandere şelaleleri ile Akçakoca, sonbaharda ziyaretçilerine unutulmaz anlar vaat ediyor. Caddeleri, meydanları, sarayları, heykelleri ve parlamento binası ile çok güzel bir şehir Viyana. Bolu ve Düzce, doğal güzellikleriyle sonbaharda ziyaretçilerini cezbediyor. Abant ve Yedigöller Bolu kent merkezine 45 kilometre uzaklıktaki Yedigöller, aralarında 100 metre yükselti farkı bulunan iki plato üzerine kurulu Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl’den oluşuyor. Yaklaşık 1600 hektar büyüklüğe sahip Yedigöller havzasında bulunan, yüzeysel ve yeraltı akışıyla birbirine bağlı göller, çevrelerini kuşatan ağaç türleriyle sonbaharda farklı bir görüntü sergiliyor. 236 çeşit bitki ile kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, yapraklı üvez, keçi söğüdü, yabani kiraz, porsuk, ıhlamur ve dişbudak ağaçlarının bulunduğu milli park, sonbaharda eşsiz bir güzelliğe büründü. Ayı, yaban domuzu, kurt, tilki, dağ kedisi, vaşak, porsuk, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşanın yanı sıra yabani ördek, güvercin, ağaçkakan, üveyik, bıldırcın, çulluk, sığırcık, alakarga ve keklik gibi 100’ün üzerinde kuş türünün barındığı Yedigöller, “saklı cennet” olarak nitelendiriliyor. Sessiz ve sakin tabiatı, güzel Nehirler durmaksızın akıyor Çekler Karl diyorlar. Köprünün altında Franz Kafka Müzesi... 15’inci yüzyıldan başlayarak 16, 17, 18’inci yıllarda yapılmış birbirinden güzel binalar. Bu binaların çevrelediği Prag kent meydanı (Town Square). Orada önünde saat başı yüzlerce insanın biriktiği astronomik saat. Yukarıda ünlü Prag Kalesi bir şehir gibi. Katedraller, geniş avlular, heykeller. Yapımı 900 yıllarda başlamış ve yenilenerek, eklenerek büyümüş, genişlemiş. O ünlü Mustafa Kemal’in bir süre gidip kaldığı Karlovy Vary kaplıcalarını görmek fırsatı olmadı. Sadece bu kaplıca yılda 8 milyon ziyaretçi ağırlarmış. Prag’da 18 milyon. Türkiye’nin toplamı 32 milyon. Buna Bohemya Kaplıcası deniyor. Yolculuğun başlangıcında hep Bavyera olarak andılar o bölgeyi, burada da Bohemya çıktı karşımıza. Bir şey dikkatimi çekti, Prag’da gezi otobüslerinde bize hep Smetana’yı dinlettiler. Neden? Bence ondan daha ünlü Dvorak yoktu, anlamadım. Çeklerin ünlü içkisi de Becherov. Gerçekten güzel ve zevkli bir yolculuk bu. Tuna üzerinde, bu nehrin başı ile sonu arasında ortalarda bir bölgede yol almış olduk. Bu nehirlerin suyu nasıl böyle durmaksızın akar, nasıl kaynaklardır bunlar diye merak ederim. Son olarak neye mal oluyor böyle bir yolculuk, uçaklar dahil, onu yazayım. Adam başı yaklaşık 5 bin TL. Gezilere ödenen paralar hariç. Bu parayı ayırabilirseniz tavsiye ederim. coskunoz@superonline.com manzarası, farklı arazi şekilleri, şelaleleri, yürüyüş yolları ve temiz havasıyla bölge, piknik yapmak, dinlenmek, fotoğraf çekmek, spor yapmak ve kamp kurmak isteyenlerin akınına uğruyor. Düzce’nin Gölyaka ilçesine bağlı Güzeldere köyünde bulunan ve 130 metre yükseklikten akan Güzeldere Şelalesi’ni saran köknar ve çınar ağaçları sonbaharın sarı ve kahverengi tonlarını taşıyor. Yüksek ağaçların bulunduğu bölgedeki mesire alanları da doğaseverler için spor imkânı sunuyor. Beyköy beldesinde kayalıkların içinden akan Samandere Şelalesi ise etrafını saran köknar ve kayın araçlarının sararan yapraklarının dökülmesiyle seyrine doyumsuz manzaralar oluşturdu. Ulaşımı güç bir bölge olan Samandere, foto safari ve doğaseverlerin vazgeçilmez mekânlarının başında geliyor. Akçakoca Mavi bayraklı sahilleriyle ünlenen Akçakoca ilçesinde ise sonbahar mevsiminde mavi, yeşil ve sarının her tonunu bulmak mümkün oluyor. 35 kilometrelik sahil bandına sahip ilçede yaklaşık 20 kilometre boyunca orman denizle buluşuyor. Akçakoca, doğal güzellikleriyle “Batı Karadeniz’in incisi” olarak nitelendiriliyor. Her mevsim farklı bir güzelliğe bürünen ilçe, sonbaharda fotoğraf severlerin ilgisini çekiyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Editör: Hayri Arslan Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Ayla Atamer Tel: 0 212 251 98 7475 Tel: 0 232 441 12 20 Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet Gazetesi’nin Ekidir Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. C MY B