24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 27 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA Zamanın unutulduğu yer: Midyat Meliha COŞKUN melihacskn@gmail.com Gri bulutların havada asılı kaldığı puslu bir nisan günü arkadaşım ve ben efsunlu köylerden, tozlu yollardan geçtikten sonra Midyat’a varıyoruz. Otel odamıza bavullarımızı bıraktıktan hemen sonra, eski Midyat’ı ve taş sokaklarını keşfetmeye çıkıyoruz. Sokaklarda ikimiz ve peşimize takılan, İngilizce kelimelerle bize rehberlik yapmak isteyen çocuklardan başka kimseler yok. Bir tanesini gözümüze kestirip rehberlik yapmasını istiyoruz. Bizi restorasyonu yeni yapılmış olan devlet konuk evine götürüyor. Etrafı daha iyi görebilmek için binanın çatısına çıkıyoruz, önümüzde uçsuz bucaksız Mezopotamya ovası, yeni filizlenen ağaçlarla yemyeşil tarlalar arasında, binlerce yıllık bir kültürün ortasındayız, bu topraklar üzerinde yaşanmış değişik hayatlar ve onların bize sunduğu medeniyetleri hissetmeye ve anlamaya çalışıyoruz. Bir yanda kiliseler bir yanda camiiler... Hıristiyan dinini ilk kabul eden Süryaniler, Yezidiler ve Müslümanlar yıllarca burada yasamışlar. Bu bölgenin ilk halklarından biri olan Süryaniler bu bölgeye Turabdin (Allah’a tapanların dağları) diyorlar. Yerleşik düzene ilk geçen toplumlardan biri olan Süryaniler bu bölgenin en eski halkı, etnik kökenlerinin Aramilerden geldiği, dillerinin 3000 yıldan beri kullanılan bir dil olan Aramicenin bir lehçesi olduğu bilinmekte. Aramice antikçağdan günümüze ulaşan bir dil Yahudiler, Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında ortak bir dil olarak da kullanılmış. Ama ne yazık ki uygulanan yanlış politikalar yüzünden bu kadim dil yok olmak üzere. Arabamıza atlayıp Süryani köylerini dolaşmaya çıkıyoruz. Hah ve zase köylerine gitmeye karar veriyoruz. (Değiştirilen köy isimleri ile köy bulmaya çalışırsanız yanılırsınız kimse yeni isimleri kullanmıyor.) Kökleri çok eskilere dayanan Süryani köylerinde halen çok az aile yaşamaya çalışıyor, her köye girip çıkışımızda içimizi hüzün ve yalnızlık duygusu kaplıyor. Kendi haline bırakılmış köylerin üzerlerini korku bulutları kaplamış. Kaderine terk edilmiş köyler, korunamayan tarihi yapılar... Süryani halkı kimi 1915 tehcir sırasında, kimi devletin ve Müslüman yöre halkının baskıları sonuSerdar TUNÇER Osmanlı İmparatorluğu’nun en ihtişamlı döneminde Tuna Nehri ve çevresindeki kentler Türkleri ağırlamıştı. Yıllar geçmesine rağmen Türklerin bu güzel coğrafyada ve toplumların kültürlerindeki izleri silinmedi. En önemli nehir gemisi ödüllerini toplayan UNIWORLD, dünyanın en özel nehirlerinde olduğu gibi Tuna için de “Enchanting Danube” (Büyüleyici Tuna) isimli butik bir gezi düzenliyor. Diğer nehirleri keşfetmek isteyenler 10 farklı nehir üzerinde 8 günden başlayıp 30 güne varan paket programları Hey Travel Trends’den alabilir. 8 günlük “Enchanting Danube” gezisine ister Budapeşte’den isterseniz dönüşte aynı güzergâhı izleyen Passau’dan katılabiliyorsunuz. Budapeşte’den başlayan tur, Türkler için avantajlı. THY’nin 10.45 seferiyle varıyor ve UNIWORLD’ün özel servisiyle havalimanından şehir merkezine yakın olan Szechenyi yani Zincirli Köprü’nün yanında bekleyen ve 5 yıldızlı otel konforunu aratmayan River Beatrice isimli geminize sizi 20 dakikada ulaştırıyorlar. Böylece akşam yemeğinden sonra şehri dolaşma fırsatı buluyorsunuz. cunda köylerini terk etmek zorunda kalmışlar, şu an çok az sayıdalar. Midyat’ta en önemli iki manastır var biri Mor Yakup manastırı diğeri Mor Gabriel manastırı. Midyat’a 23 km mesafedeki MOR GABRİEL manastırına doğru yola çıkıyoruz, toprak bir yoldan giderek 1600 yıllık yaşı ile ayakta kalmayı başarabilmiş, (ama hâlâ yolu yapılmamış) duvarlarla çevrili, iki tarafında aslanlı motif olan kapıdan içeri girerek arabamızı ana girişin kenarına park ediyoruz. Mor Gabriel Manastırı’nın temelleri MS 397 yılında Mor Şumuel ve Mor Yemun tarafından atılmış. Yüzyıllardan beri en eski ve en faal manastırlardan biri, rahiplerin meskeni olarak da biliniyor. Cismani olanın gönül zenginliği ile birleştiği, Mor Gabriel Manastırı’na, arkamızdan aldığımız esintiyle içeriye doğru, akıyoruz. Rehberimiz Kuryakos sakin ve kendinden emin bir ses tonu ile kilise hakkındaki bilgileri bize aktarmaya başlıyor, arada onun ahengini bozan abuk sorular soruyoruz... O hâlâ çok sakin ve sabırla bize yanıt veriyor, muhtemelen bunu sadece bize yapmıyor... Geniş bir taş avludan geçtikten sonra tarihi ayin yerine ulaşıyoruz, içeri de duvarların rengiyle bütünleşmiş sarı loş bir aydınlatmanın yansımaları, sarı taş duvarlarda suretimizin gölgelerini oluşturuyor. İklim koşullarına göre o dönemin mimarları tarafından yapılan yapının duvarları ol dukça kalın, iç mekânlar da kemer ve kubbe sistemi var. Manastırda 5ve 6 yy’dan kalma Bizans dönemi yapıları, kubbeleri, kapı ve yapılardaki taş süslemeleriyle Süryani ustaların tarih boyunca kazandığı ün konusunda ne kadar haklı olduklarını görüyoruz. İçinde bulunduğumuz eski kilisenin tavanına doğru yükselen altın işlemeli iki üzüm motifinin olduğunu Moğollar tarafından söküldüğünü öğreniyoruz. Tam karşımızda üzerinde Mor Şumuel ve Mor Yemun’un figürleri olan yazma kumaş tablolar asılmış. Mekânın sağında vaftiz kabı var. Yan yana düzgünce dizilmiş sıralar, içeriye keskin güneş ışığının süzülerek sızabildiği üst kısmı yuvarlak camlar, mekânın kutsallığını ve görkemini artırıyor. Üzerinde Leonar da Vinci’nin son akşam yemeği tablosu (orijinal değil) olan kapıdan çıkarak yan mekâna geçiyoruz. Bizans İmparotoru Jüstinyen’in karısı olan Theodora’nın adını taşıyan bu bölüm dışarıdan bakıldığında düz içeriden tuğla ile örülmüş geniş ve yüksek bir kubbeye sahip, bu mekânın akustiği çok iyi. Theodora hastalandığı zaman buradaki rahiplerden yardım istiyor rahipler de dua ederek hastalığı atlatmasına vesile oluyorlar. Theodora da manastıra para yardımında bulunarak bu mekânın yapılmasına destek oluyor, önceleri yemekhane olarak kul lanılan bu mekân sonradan ziyarete açılıyor. Theodora, Bizans tarihinde çok tartışılan bir isim. Theodora baba oğul kutsal ruhun birbirinden ayrı düşünülmeyeceğini kabul edenlerden, kendisi Süryani değil. Manastırın iki yüksek taş çan kulesi var, beyaz haçlarla taçlandırılmış. Manastırın taş işlemelerinde üzüm salkımları, Süryanice yazılar, güvercinler olağanüstü estetik bir kaygıyla işlenmiş. Manastırda şu an yaşayan altmış kişi için de, 1 metropolit, 3 rahip, 13 rahibe, 30 öğrenci ve 2 personel aile var. Mezopotamya ovasına gidene kadar etnik kökenleri 3500 yıl öncesine uzanan bir uygarlığın mirasçısı olan Süryanilerin ve onların kültür varlıkları ile yaşıyor olmanın ayrıcalığının farkında değildim, zamanın adeta durduğu, sessizliğin hüzne dönüştüğü bu topraklarda eşit vatandaşlık temelleri üzerinde, birlikte yaşamanın gerekli ve zorunlu olduğunu düşünüyorum. Passau Masallardan fırlamış kadar güzel bir kent Rüya gibi devam eden bu gezinin son durağı Ortaçağ mimarisiyle ön plana çıkan Almanya’nın Bavyera bölgesi kenti Passau. Passau, üç nehir (Tuna ve kolları olan Ilz ve Inn nehirleri) üzerinde kurulmuş ve Bavyera bölgesinin eski dini ve ticari merkezi olan tarihi dokusu korumuş masallardan fırlamış kadar güzel bir kent. Aynı zamanda köklü geleneğe sahip üniversiteleri ile de gençler tarafından tercih ediliyor. Passau’da ilk göze çarpan Budapeşte ve Viyana’da katedrallerle aynı adı taşıyan St. Stephan Katedrali. Ancak bu kentteki katedral, ana kilise olarak biliniyor ve yüzü Viyana’daki katedrale dönük. Kraliçe Sisi, burada da izlerini bırakmış. Sisi’nin Passau’ya geldiğinde konakladığı Wilder Mann Hotel’in giriş katında hizmet veren ve Bohemya cam işçiliğinden pek çok farklı türüne kadar görebileceğiniz cam ürünler, Passauer Glasmuseum’ı ziyaret edilmesi gerekenler listesinde. Bavyera’nın ortaçağ kenti Heramis termal tatil köyü açıldı Burcu AKKAYA burcuakkaya.c@gmail.com Aydın Şirketler Grubu İle Çetinkayalar İnşaat’ın ortak projesi Heramis Termal Tatil Köyü’nün Altınoluk’ta gerçekleştirilen açılışına; AKP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Edip Uğur ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Volkan Canalioğlu katıldı. Heramis Termal Tatil Köyü Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın; “Tatille termali birleştiren Heramis’i daha çok sağlığı ön planda tutan aileler ve 35 yaş üzeri misafirler tercih ediyor. Burası Türkiye’nin ve bölgenin en büyük termal turizm yatırımı, 500’e yakın personel istihdam edilecek” dedi. Uğur; bu tür yatırımlar ülkedeki sosyal ve ekonomik istikrarın bir göstergesi olduğunu belirtti ve “Körfez bölgesi ulaşılması zor bir bölgeydi. Artık Körfez Bölgesi havadan ve karadan rahatlıkla ulaşılabilecek bir yer. İşte Heramis Ailesi de bunu fırsat bilip, gerekli yatıAltınoluk’a yolunuz düşerse Kazdağlarını görmeden dönmeyin. Profesyonel rehberler eşliğinde, Avcılar köyünden başlayan jeep safarinin güzergahı; Kazdağlarının doğasına ve manzarasına hayran bırakıyor. Peşpeşe giden jeepler engebeli yolda üstünüzü başınızı biraz toza bulayabiliyor ama havadaki oksijen bu durumu dengeliyor. Tam jeepin tepesinde yorulduğunuz anca Padişah Pınarı‘nda bir alabalık ziyafeti sizi bekliyor. Balıkların gözünüzün önünde yakalanışı 70 yılda yapılan parlamento binası Sabah kahvaltının ardından yerel profesyonel rehberler ve cruise müdürü eşliğinde Budapeşte keşfediliyor. Telsiz kulaklıklar, her kara turunda misafirlere dağıtılıyor. Böylece şehrin içinde rehber eşliğinde gezerken en ufak bir ayrıntıyı dahi kaçırmanız mümkün değil. Ancak hatırlatmakta fayda var, tüm rehberlik hizmetleri İngilizce. Kahramanlar Meydanı, Andrassy Bulvarı, şehir parkı, muhteşem opera binası, ünlü Terör Müzesi, görkemine saatlerce bakabileceğiniz, 70 yılda yapılabilmiş parlemento binası, Buda Kalesi görülecekler arasında yalnız birkaçı. Bir zamanlar ca rımı yaptı” dedi. Mehmet Volkan Canalioğlu ise Edremit bölgesine bir tesisin açılmasının sevindirici olduğunu belirttikten sonra Heramis Termal Tatil Köyü Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın’a ithafen “Trabzon insanı gittiği yeri geliştirmeye ve güzelleştirmeye çalışır. Bölgenin ekonomik kalkınması ve istihdamı konusunda tatil köyünün büyük katkısı olacaktır” dedi. Açılış konuşmalarının ardından Uğur, Canalioğlu, Aydın ve diğer davetliler açılış kurdelasını kesip örnek daireleri gezdiler. Termal tatil köyünün maliyeti, 200 milyon dolar. Altınoluk’ta denize sıfır 115.000 m2 alanda 16.800 devremülk üyeliği ile hizmete girecek. Heramis Termal Tatil Köyü’nde 50 m2 ve 70 m2 olmak üzere 2 tip daire yer alıyor. Etap etap yapılan projenin tamamı 4 yılda bitmiş olacak. Tapulu devremülk sistemi ile almış olduğunuz daire, sonsuza kadar sizin oluyor. Devremülk daireler sonsuza kadar kullanılıp, miras bırakılabileceği gibi, kiralanabiliyor veya satılabiliyor. ilk başta biraz tuhaf gelse de yerken insan tadına doyamıyor... Kazdağlarında 32 farklı çeşit bitki yetişiyor, yol boyu ilginç bitkiler görüyorsunuz. Delikabak güzelliği ve kokusuyla sizi şaşırtırken, şelalelerin buz gibi suyu dinlendiriyor. Fotoğraf çekmeyi sevenler için nefes kesici kanyonlar, yükseklik korkusu olanlarınsa rahatlıkla uzaktan seyredebileceği manzaralar var. Kaz Dağı Turizm Geliştirme Kooperatifi jeepleriyle Kazdağları’nda jeep safari yapmak 7 kişi 300 TL... mi olarak da kullanılmış St. Stephan Katedrali detaylı olarak geziliyor. Akşam Viyana’ya hareket var. Gemi hareket ederken uygun saatlerde geçilen önemli yerleri odanızdan izlerken ses sistemi sayesinde canlı olarak dinleyebiliyorsunuz. Böylece nehir kenarındaki kasabaları, tarihi yapıları kaçırmıyorsunuz. Zira son durak Passau’ya varana dek, Macaristan, Slovakya, Avusturya ve Almanya sınırlarında onlarca güzel bölge var. Akşam yemeğinde dünyaca ünlü Macar şaraplarından ve “gulaş” gibi çok özel yerel lezzetlerden tadabilirsiniz. Tüm akşam yemeklerinde tercihe göre sunulan özel alkollü içkiler geminin ikramı. Gün boyu çay kahve ikramı da mevcut. Ayrıca sebze ve meyveler yerel pazarlardan taze olarak elde ediliyor. Kaz Dağları’nda safari C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear