23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

25 MAYIS 2011 ÇARŞAMBA 3 Huzur ve Hareket: Puravida Burcu AKKAYA burcuakkaya.c@gmail.com Dünyanın en büyük tur operatörü TUI; dinlenme ve sessizlik anlamına gelen “Pura” ile eğlence ve hareket anlamına gelen “Vida”yı bir arada sunan yeni markası Puravida için Antalya Belek’te bulunan Ela Quality Resort’ü sistemin uygulanacağı ilk otel olarak seçti. Özak Global Holding bünyesinde yer alan Ela Quality Resort Hotel ile TUI’nin yeni işbirliği modeli Puravida Resort konsepti; Özak Global Holding Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ali Alp, Ela Quality Resort Genel Koordinatörü Yusuf Vadi Karatopraklı, TUI’nin yeni otel konseptleri sorumlusu Stefanie Schulze zur Wisch, TUI Basın Sözcüsü Mario Köppers ve TUI Türkiye temsilcisi Hüseyin Baraner’in katılımıyla Ela Quality Resort Hotel’de düzenlenen bir basın toplantısı ile tanıtıldı. TUI; Ela Quality Hotel’i; kalitesi, çocuklara verdiği önem, çok özel SPA merkezi, zengin mutfağı ve huzurlu ortamı nedeniyle tercih etmiş. Beklentisi yüksek bir kitleye hitap ettiklerini anlatan Yusuf Vadi Karatopraklı; “TUI’nin tasarladığı planla bizim var olan düzenimiz örtüştü. Avrupalılar yılda birkaç kez tatile çıkıyor. Amacımız kışın İspanya ve Yunanistan’a giden potansiyeli de Antalya’ya çekmek. Almanya’da 5.3 milyon kişi ‘Puravida’ konseptini alabilecek durumda. Türk turizmini 12 aya yaymaya çalışıyoruz” diyor. TUI’nin 35 yıllık Türkiye Temsilcisi Hüseyin Baraner; “Günümüzde güzel otel, güzel logo yeterli değil, turistler yüksek beklentiler içinde... Ortalama 50 yaş civarında seçici bir turist yaklaşık 4050 ülke görmüş ve otelcilik konusunda olağanüstü deneyimli olabiliyor” diyor. TUI, 2015 yılına kadar portföyüne bu konseptte 15 otel eklemek istediği için Türkiye’ye büyük önem veriyor. Puravida Resorts; bireysel bir yaşam tarzına sahip, eğitim seviyesi yüksek ve seçkin bir tüketim tarzı bulunan, dünyaya açık bir hedef kitleye hitap ediyor. Bu kitle; ağırlıklı olarak rahat ve huzurlu bir ortamda baş başa tatil geçirmek isteyen 3050 yaş gurubundaki çiftlerden oluşuyor. Köklü bir Osmanlı kenti... Baştarafı 1. sayfada köprülerinden olduğundan, etkilendim doğrusu. Tam 1270 metre. Git git bitmiyor. Bir de bitmeyen pirinç tarlaları var Ergene Nehri boyunca ki ister Kamboçya’da ister Tayland’da olduğunuzu düşleyin, beyniniz ‘hayır’ diyemez, inanın bana... Tabii bir de Ergene Nehri temiz olsaydı, değmeyin keyfimize. Bir araştırdım ki Trakya halkı çok az suçlu... Daha çok Çerkezköy fabrikaları yapıyormuş yapacağını. Trakya halkı da istiyormuş Ergene’nin temizlenmesini ammaaa, ne gelir elden!.. Uzun Köprü de Türkiye’nin Yunanistan’a açılan demiryolu kapısını görmek, Bülbül Deresi’ndeki DALLIK Bahar Şenliğini öğrenmek iyi geldi bana. Not defterime ‘Hıdırlellez de Uzunköprü Dallık Şenliğine katıl, oradan trenle Yunanistan’a gel’ diye yazdım. Az kalsın unutacaktım. Uzunköprü’nün bir halk kütüphanesi var, darısı diğer kentlerimizin başına. Araştırmacılara duyurulur. Başka bir dallık şenliği de Keşan’da var. Oradakine denk gelirseniz İbiceKeşan kervanyolu üzerindeki Üçtaş Köprü ile Hersekzade Ahmet Paşa Camiine de uğrayın derim ben... Dallık şenliklerinden söz açılmışken 1923’te ilçe olmuş Meriç’i atlamayalım. Meriç Nehri’nin vadi yamaçlarında kurulmuş şehirde Beyköy Dallığı ve Mayalar adlı ilkbahar şenlikleri yapılıyor. Mimar Sinan Edirne’ye çağırıyor Sarayiçi’nde her yıl yapılan Kırkpınar güreşlerinin dolup taşırdığı Edirne’ye yılın diğer günleri de aynı ilgiyi yakıştırıyorum ben. Büyük bir metropol olan İstanbul’un yanıbaşındalığını tekrar vurgulayacağım: Size de olmaz mı? Rutin yaşantınızın dışına çıktığınız dolu dolu, farklı şeyler gördüğünüz bir günlük tatiller, bir haftalık tatilden dönüyormuşçasına dinlendirir insanı. Meriç Nehri’nin alımlı kıvrımları, Tunca Nehri ve kent merkezine sadece 6 km. uzaklıktaki ‘Eğribük ve Gülbaba’ bir günlük Edirne tatilimizde hemen ulaşacaklarımızdan. ULUSLARARASI BANDO VE CİĞER FESTİVALİ Farklı bir atmosfer Bu coğrafyada seyrederken Anadolu topraklarından farklı bir atmosfer sarıyor sizi. Enez ilçesinin Gala Gölü’nü dolaşırken Avrupa’nın en büyük gölleri Ladoga ve Onega’ya sahip, Dünyanın en derin tatlısu gölü Baykal’ı içinde barındıran göller ülkesi Rusya olduğunu iddaa etmedik amma irili ufaklı şirin mi şirin 2 milyon gölünden birini de aratmıyor hani Gala Gölü. Üstelik cazibesi de şudur benim için: Enez antik kenti (Ainos) artık bir liman şehri olarak 3.5 km. kadar içeriye çekilmiş zorunlu olarak. Coğrafyanın azizliğine uğrayan Kaonos Kenti gibi. Yine de kalesi, M.Ö 6. yüzyıldan kalmış dini yapılarıyla çok şey anlatıyor ziyaretçisine. Pırıl pırıl plajı ve denizinde yüzerken binlerce yıl gerilere gidebiliyor insan. Vakit ayırabilirseniz ‘Dolmen’leri görün derim. Hadi artık Edirne’ye girelim. Köklü bir Osmanlı kenti olan Edirne bugün, tarihiyle, coğrafyasıyla, arkeolojisiyle, pek anlamamakla beraber av turizmiyle önde olan bir bölge... Bir dostum ‘avcılar aslında en yufka yürekli insanlardır’ demişti. Evet, ben de bir çoğunuz gibi kalakaldım. Edirne Belediyesi Almanya’nın Lörrach Şehriyle ‘Dostluk Memorandumu’ imzalıyormuş. Toplantılar, sergiler, festivaller bütün yıla yayılacak o zaman. ‘Harika’ diye düşündüm. Ben de 3 yıl önce TRT’deki Kalk Gidelim seyahat programımın çekimleri için Edirne’ye gittiğimde “Kültür şehri olmak için yeter şartların; tarihi, coğrafi ve arkeolojik Ciğer tava, elbasan tava, tarhana, badem ezmesi, rakının baş mezesi ezine peyniri, daha neler neler kalacaktır damağınızda. Esnafın güleryüzü ise aklınızda... Yeri gelmişken, 272829 Mayıs günleri yapılacak uluslararası bando ve ciğer festivalinden haberler vereyim. Saraçlar Caddesi’nde dizi dizi kurulacak ciğer tava tezgâhlarından 29 Mayıs günü tam bir ton ciğer, festival konuklarına ikram edilecek. “Bando ne alademeka” yin.Ünlü Edirne Belediye Başkanlığı Bandosu Balkan ülkelerinden gelen bandolarla şehre coşku verecek. Kâh ayrı ayrı meydanlarda kâh hep birlikte çalacaklar. Bulgaristan,Yunanistan, Makedonya ve Moldova’dan gelen bando takımları şairyazar Beyazıt Sansı’nın ciğerle ilgili marşını beraber seslendirecekler. Notalar çoktan ülkelere gönderilmiş bile. İlk prova ise geldikleri cuma akşamı yapılacak. Bu şenlik kaçmaz!.. zemin hazırlanmalı. Cazibe alanlarının genişlemesi, kent halkının sanata vereceği önem yakın gelecekte bir kültür başkenti daha kazandıracaktır ülkemize. Edirne de yok yok... Turizmin tüm çeşidini kendinde saklayan şehir, türbe ve camileriyle inanç turizminde neden ön sıraya geçmesin? Doğası, sahili, bitki örtüsü ve kuşları ile farklı seslenen Edirne kültür turizmi dedince neden hemen akla gelmesin? Her yanıyla ışıl ışıl Kent içinde derhal Selimiye Camisi’ni buldum ben. Zaten anacaddeden ilerlerken karşılaşıyorsunuz minareleriyle. 2. Selim’in yaptırdığı, 15691575 yılları arasında Mimar Sinan’ın ustalık döneminin şaheseri cami, her yanıyla ışıl ışıl sarıyor. Taş işçiliği, kalem işleri ve çinilerine hayran kalıyorsunuz. Din görevlisine sorup öğrenin ‘ters lale’nin nerede olduğunu. Zamanın arazi sahibi kadından bir türlü cami yapacağı lale tarlasını satın alamayan Mimar Sinan, sonunda kadının ‘satarım ama benden bir anı yapacaksın camiye’ isteğine uyar ancak Lale Hanımdan canı yanmış ki ustalarına “Yapın ama ters yapın” der. Üç şerefeli Cami, Muradiye, Eski Camileri, 2. Beyazıd Cami ve Külliyesi diğer camilerden bazıları. Kanuni Sultan Süleyman’ın Rüstem Paşası’nın yaptırdığı Rüstem Paşa Kervansarayı, Ekmekçioğlu Ahmet Paşa Sarayı görülmeye değer yerlerden. Önceliği Arkeolojı ve Etnoğrafya Müzesini görmeye vermenizi öneririm. Bireysel isteklere anında cevap veriyor Puravida, bireysel isteklere cevap veren bir model. Çünkü bu sistemde dinlenmek isteyenler, gürültü yapan havuza atlayan misafirlere katlanmak zorunda kalmıyor. Eğlenmek, hareket etmek, dans etmek isteyenler de kimseyi rahatsız etmeden, sonuna kadar özgürlüğün tadını çıkarabiliyor. Pura ve vida alanlarının ayrılmasıyla herkes o andaki bireysel istekleri doğrultusunda bir seçim yapabiliyor. Sistemde; sırf çocuklar için, baharat kullanılmayan sağlıklı yemeklerden oluşan bir yemekhane mevcut. Çocukların boylarına göre masa, sandalye ve servis alanlarının bulunduğu bu yemekhanede çocuklar, güvenli bir şekilde kendi yemeklerini seçebiliyorlar. Herhangi bir besine karşı alerjisi olup olmadığı daha önceden annebabasına soruluyor ve her şey not ediliyor. zenginliklerin adeta taştığı bu kent, neden sürekli yerli ve yabancı turistlerle dolup taşmaz” diye düşünüp dururdum. Hatta biz turizm yazarlarını ufak çaplı sorumlu tutardım. Camileri, külliyeleri, medreseleri ve köprüleriyle günümüze kadar döneminin güzelliği bozulmadan gelen pek çok eser var. Edirnekâri işlemeli Türk Rum ve Musevi evlerine bakmaya doyamadığımız bu kentte demekki süreklilik arz edecek festivaller, sergiler, toplantılar yapılacak TU’nin yeni otel konseptleri sorumlusu Stefanie Schulze; “Avrupalı görmesi gereken tüm yerleri gördü, çekmesi gereken tüm fotoğrafları çekti. Yalnızca sahilde uzanmak bu insanlara yetmiyor. Modern tasarımlı otelleri talep eden bir kitle var. Puravida konseptinde bu tür müşterilere hitap edeceğiz” diyor. Baraner, “Türkiye’de kontrolsüz bir büyüme var. Sırf bina ve oda olarak genişliyoruz. Belek’te 50 otel 60 bin yatak var. Oysa insanları otelden çıkaracak yatırımlar olması lazım. İnsanlar bisiklete binmek, etkinliklere katılmak istiyor. İtalya yaşam satıyor. ‘Sahilde uzanmak yetmiyor...’ ‘Biz tatil satıyoruz’ Biz yaşam satmıyoruz, tatil satıyoruz. Kültür, sanat, spor olmayınca turizmde yüksek verimlilik yakalayamayız. İsviçre’de bir otel yapabilmek için 20 uzmandan görüş alınıyor. Ama Türkiye’de herkes kendi dünya görüşüne göre otel yapıyor. Torbada çok çürük yumurta var ama sağlam yumurtalar da var” diyor. Anlatımlardan çarpıcı bir sonuca ulaşıyoruz: Geçen yıl Antalya’ya; 10 milyonu aşkın turist gelmiş olmasına rağmen, Arkeoloji Müzesi’ni sadece 220 bin kişi ziyaret etmiş. Umarız bu yıl gelmesi beklenen 11 milyon turist için, onları kültür turizmine de teşvik edecek yöntemler düşünülür. Bu konuda belediyelere ve yatırımcılara büyük iş düşüyor. Şehirde dikkatimi çeken başka bir özellik, kültür turizminin parçası tarihi köprüleri oldu. En eskisi Bizans İmparatoru Michael Palaiologos’un yaptırdığı Gazi Mihail Bey tarafından yenilenen Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın tarih Köşkü’nü ilave ettiği 27 gözlü köprüdür. Köprüden geçip, işletmeye açılan Tarih Köşkü’nde tavşan kanı çayınızı içebilirsiniz. Gün batımını da köprünün üzerinde olan seyir terasından izlemek ayrı bir hoşluk oluyor. Diğer köprüler mi? Nasılsa herbirini gidince bulursunuz. Gelin oynayamayınca ‘yerim dar’ dermiş ama benimkisi gerçekten yer darlığından. Yerim Tarihi köprüler olsa ben size daha Karaağaç’a geçin, Lozan anıtını ve müzesini görün demez miydim... Edirne kent merkezindeki Sağlık Müzesi’yle Balkan Müzesi’ni de sakın atlamayın demez miydim? Hele bir de ‘kakava’ şenliklerini anlatırdım ki yerinizde duramaz kalkıp oynardınız... Her şeye eyvallah da aklım, Saraçlar Caddesi boyunca bisiklete atlayıp tam 7 km. gitmek, Kastanyas köyünde rakıbalıksalata yapmakta kaldı. Bu arada fark ettiniz değil mi Yunanistan’a geçtim. Kastanies/ Kastanyas, küçük bir sınır kapısı ve aynı adlı köyü, Arda nehri kıyısında. Gezginin pasaportu yanında, aklı da bir karış havadaysa yolun götürdüğü yere ‘hayır’ demek defterinde yoktur. Darısı başınıza. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear