Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 14 EKİM 2009 ÇARŞAMBA İZMİR Hey’in 29 Ekim turları satışta İzmir’in tarihi çarşısı KEMERALTI K emeraltı İzmir’e hayat veren bir kalp gibiydi tarih boyunca. Bugün de öyle. Ama bu kalbin sağlıklı bir insan kalbi gibi düzenli bir ritmi yok. Bir kentin, özellikle de bir liman kentinin çarşısı olarak düzensiz atar. Ama aynı zamanda bu düzensizliğin bir düzeni de vardır. En iyisi ona uymaktır. Günümüzde altından, üstünden yollar geçen büyük Konak Meydanı yoktu eskiden. Deniz elverişli bir iç liman oluşturan koyla Kemeraltı‘nın içine doğru uzanıyordu. Tâ Hisar Camisi’nin oralara kadar. Limanın çevresi de Ege Bölgesi’nin verimli topraklarında yetişen tütünün, pamuğun, üzümün, incirin ve diğer ürünlerin alınıp satıldığı yerdi. Sadece Ege’nin değil tüm Anadolu’nun ve daha uzak yerlerin ürünleri de buradan gemilere yükleniyordu. Bu iç limanı koruyan bir kale de vardı elbette. Osmanlı bu önemli ticaret merkezine hakim olmak için bir çok kez girişimde bulundu ama başaramadı. 1402 yılında Timur’un orduları kaleyi düşürdü. Kadifekale sırtlarından büyük taş kütleleriyle iç limanı doldurup Kale’nin denizle bağını kestiler ve kaleyi de düşürdüler. Bu dolgu alanı Kemeraltı‘nın konumunu belirledi. 20. yüzyılın başına kadar körfez küçülürken Kemeraltı büyüdü. Kemeraltı‘na girildi mi zor çıkılır. Onun için bu karmakarışık, kıpır kıpır çarşının içine dalmadan Tayyip Erdoğan’ın herhalde ağzından kaçırdığı, sonra da ayağına dolaşan şu Gavur İzmir’e bir göz atalım. Hem bu tanımın Kemeraltı‘yla yakın ilgisi var. 1344’de Papa 6. Clement’in örgütlediği Venedik, Kıbrıs ve Rodos şövalyelerinin katıldığı bir Haçlı seferinde Liman Kale’yi aldılar. 1317’de Aydınoğulları‘nın egemenliğine girmiş olan kent yeniden yapılandı. Liman ve çevresi “Hristiyan İzmir”, Kadifekale ve etekleri de “Müslüman İzmir” olarak iki parçalı bir kent oluştu. Kadifekale ve eteklerindeki Müslümanlar işte bu liman ve çevresindeki Hristiyan İzmir’ine “Gavur İzmir” diyorlardı bu nedenle. Tayyip Bey’in bilmediği bir şey daha vardı: “Gavur İzmir” deyimi İzmirliler için olumsuzluk bir yana hafiften övünerek söylenilen bir deyimdir. Günümüzün nevicat büyük AVM’leri İzmir’de de var elbette. Ama onların gücü bile Kemeraltı‘nın bin bir renkli, canlı bir alışveriş bölgesi olma özelliğini belki biraz etkiledi ama yok edemedi. Burası İzmir’e özgü bir çörek olan boyoz, kavun çekirdeğinden yapılan içecek sübye, İzmirlilerin gevrek dediği ve yanında teneke tulumu peynir olmadan yemedikleri simit ve elbette Midyat ve Nusaybinli çocukların, gençlerin sattıkları midye dolması ile kelle söğüşün ithal “fastfood”çulara karşı direnişlerini sürdürdükleri yerdir. Bazı sokakları taşıt trafiğine kapalı olsa da daracık sokaklarda alışverişe gelenlerin, yerli yabancı turistlerin ve her türden seyyar satıcının motorlu taşıtlarla itişip kakışmadan barış içinde gezindikleri bu kadîm çarşıdaki keşmekeş ancak yabancılar için şaşırtıcıdır. Caddeleri, sokakları, hanları, camileri, havraları, sayısını kimsenin bilmedi dükkanları ile bu karmakarışık kocaman çarşıyı elinizde iyi bir planla da olsa gezmek, aradığınız yeri bulmak hiç kolay değildir. Yıllardır bu yörede çalışanlar bile öyle H ey Travel Trends’in 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na özel hazırladığı turlar şöyle: Benelüx 26 Ekim çıkışlı, yedi gün altı gecelik turda Strasbourg (iki gece), Brüksel (iki gece), Amsterdam (iki gece). Riga, 29 Ekim hareketli dört gece beş gün, Bosnahersek, Hırvatistan, Karadağ 28 Ekim’de hareket, ek altı gün beş gece. (Vizesiz) Makedonya, 28 Ekim ek beş gün dört gece. (Vizesiz) Moskova, St.Petersburg, 28 Ekim ek altı gün beş gece, Sicilya 27 Ekim altı gün beş gece. ? Limanın çevresi de Ege Bölgesi’nin verimli topraklarında yetişen tütünün, pamuğun, üzümün, incirin ve diğer ürünlerin alınıp satıldığı yerdi. Lufthansa kapasitesini arttırdı ufthansa olumsuz piyasa koşullarına rağmen kapasite kullanım oranını yükseltmeyi başardı. Ağustos ayında Lufthansa Şirketler Grubu’nun yolcu taşımacılığı faaliyetlerinde geçen yıl yaşanan grevden kaynaklanan olumsuz piyasa koşulları, British Midland’ın (bmi) satın alınma işlemi ve tatil ayında görülen talep artışı belirleyici rol oynadı. Arz edilen koltuk kilometre toplam yüzde 7.2 oranında yükseldi. British Midland’ın alımından kaynaklanan etki dikkate alınmadığı takdirde artış yüzde 0.1 olarak belirlendi. Satışlarda yüzde 9 oranında artış kaydedildi. British Midland değerlendirme dışı bırakıldığında satışlardaki artış yüzde 2.1 düzeyinde kaldı. L GİRELİM KEMERALTI’NA Air France’dan açık arttırma ir France Hava Yolları 20 Kasım 2009’da ParisNew York hattında, 21 Kasım 2009’da ise New YorkParis hattında yapacağı ilk iki Airbus A380 uçuşunun 380 koltuğunu yardıma muhtaç çocuklar yararına açık artırmada satıyor. Açık arttırmaya “www. ebay.fr” adresi üzerinden katılabilirsiniz. Ortalama fiyat ekonomi sınıfı 380, businnes sınıfı 1380 euro. A “avuçlarının içi” gibi bilemezler zaten çarşıyı. Oysa çiçekçilerin, balıkçıların, kunduracıların ve çeşitli iş kollarının hakim olduğu hanlar, belirli çarşılar vardır. Bütün karmaşıklığına rağmen çarşının müdavimleri neyi nerede ve ucuza bulacaklarını bilirler. Zamanla kazanılabilen bir denimdir bu. Bu çarşıya ilk kez gelen yabancıların çarşıyı gezmesi için en iyi yöntem nedir derseniz, rastgele dolaşmaktır, deriz. Peki, birçok tarihi yapı var, bunların bazılarını kaçırmış, bazı çarşıları görmemiş olmaz mıyız, diye soranlara ise cevabımız hazırdır: Bir şey fark etmez, zaten planla, krokiyle falan da gezseniz bazılarını kaçıracaksınız genede! ‘GAVUR’ İZMİR NASIL GEZMELİ? Kılıç Ali Paşa Camisi’nden Don Kişot’a Turgay TUNA /tunaturgay@yahoo.fr stanbul’un Salı Pazarı’ndan Perşembe Pazarı’na doğru giderken, Tophane’nin denize bakan tarafında Mimar Sinan dehasının ellerinden çıkmış, Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa’nın güzel mi güzel, göz alıcı camisi yükselir.. Bir zamanlar, Osmanlı İmparatorluğu topçu sınıfı askerlerinin en büyük kışlasının bulunduğu bu yerde, çerilerin ibadet gereksinimini yerine getirmeleri için inşa ettirilmiş bir camidir bu.. Camiyi yaptıran Kılıç Ali Paşa’nın İtalya ile Osmanlı toprakları arasında geçen ilginç bir yaşam öyküsü vardır. Kimi tarihçiler İtalyan asıllı olduğunu, kimileri de bir Türkmen çocuğu iken İtalyanlara esir düştüğünü, gençlik yıllarını Reggio Calabria bölgesinde yer alan La Castella kasabasında asil bir ailenin hizmetkârı olarak geçirdiğini, daha sonra da kaçıp tekrar vatan topraklarına döndüğünü yazarlar. İtalyan tarihçiler daha da ileri gitmiş, Kılıç Ali’nin gerçekte Lucio Galeni adlı bir İtalyan olduğunu ileri sürmüşler ve henüz 11 yaşında iken, Napoli’ye yaptığı bir yolculuk sı İ rasında, Akdeniz’i kasıp kavuran Cezayirli korsanların eline düştüğünü, bundan sonra da Ali adıyla anıldığını yazmışlardır.. Kader bu ya !.. Bizim tarihimizde de yazılı olduğu gibi, gözü pek, tuttuğunu koparan, kişilikli bir genç olan Ali kısa zamanda göze girer, Barbaros Hayrettin Paşa’nın himayesinde yetişir ve Uluç Ali namı ile paşalığa kadar yükselir. 1571 yılının ekim ayında Korent Körfezi açıklarında yapılan İnebahtı savaşından sonra da Kılıç Ali Paşa namı ile Kaptanı Derya rütbesine getirilir. Bundan böyle adı Türk Denizcilik Tarihi’nin ünlü isimleri arasında yer alır.. Akdeniz’de, Haçlı gemilerinin kabusu olan Kılıç Ali Paşa’nın ele geçirdiği esirler arasında, savaşta sol elinden yaralanıp çolak kalmış Miguel De Cervantes adlı bir İspanyol asker de vardır. Onun da kaderi, İmparatorluk başkenti İstanbul’a gönderilen esirler arasında bulmuş olmasıdır kendini… Kılıç Ali Paşa, Tophane’de, humbaracı teşkilatının bulunduğu bölgede; şanına ve de bulunduğu makama layık bir cami yaptırmaya karar verir. Camiyi yapacak olan mimar; çok saygı, sev gi duyduğu, “hocaların hocası” Koca Sinan’dır. Koca Mimar Sinan’ın dehasından yararlanarak, camisini deniz kenarında suların üzerinde yaptırmaya karar verir.. Bizim, Osmanlı arşivlerinde de net bir şekilde görüldüğü gibi, camide çalışan esir amele taifesi arasında İspanyol Miguel De Cervantes‘ in adı yer alır. Kılıç Ali Paşa camisinin yapımında taş taşımış olan Cervantes, 1580 yılında biten inşaat sonrasında azat edilir ve ülkesi İspanya’ya döner. Bundan sonraki yaşamında da silah yerine eli kalem tutar ve yazmaya başlar.. Yazdıkları arasında, kendi kişiliği ile özdeşleştirdiği La Mancha’lı Don Kişot, dünya edebiyatının ünlü klasikleri arasına girer, kimi zaman yazdıkları arasında Türklere verip veriştirmeyi de ihmal etmez. Aradan gelip geçen uzun yıllar içinde; deniz kıyısında, sular üzerinde yükselen Kılıç Ali Paşa camisinin çevresi toprakla doldurulduğundan birkaç yüz metre kadar denizden uzaklaşmış olur…Kılıç Ali Paşa, caminin haziresindeki türbesinde yatar… Ama, bir gün yolunuz İtalya’nın Calabria bölgesindeki tarihi La Castella yerleşimine düşerse, kentin en büyük meydanının ortasında yükselen kaidenin üzerinden Kılıç Ali Paşa’nın sizlere baktığını görürsünüz. İtalyanların, tarihi kişiliğinden gurur duydukları ve adını Occhiali olarak andıkları Kılıç Ali heykelinin taş gözlerinde derin bakışlarını görür gibi olursunuz… Aslında, Kılıç Ali Paşa camisinin yakınlarında bir yerde Kaptanı Derya Paşa’nın bir heykelinin yükselmesi, hatta eskilere dayanan Türkİspanyol dostluğunun bir nişanesi olarak yine bu caminin yanı başında, Cervantes’in bir heykelinin yer alması, dünya kenti İstanbul’un Tophane Meydanı’na ne kadar da güzel yakışırdı.. FOTOĞRAFIN DİLİ Lütfi Özgünaydın INCE MEMED E SARILDILAR Yaşar Kemal doğduğu köy Hemite’yi ziyaret etti... Onu Hemite Köprüsü’nde köylülerle birlikte davullarla karşıladık. Yaşar Kemal in gözleri nemlendi. Köye çıkmadan önce, Abidin Dino’nun çizimi ile yapılan İnce Memed heykeline gittik. Yaşar Kemal ve eşi Ayşe Semiha Baban heykelin önüne oturdular. Hemite’nin çocukları adeta heykele sarıldılar, onlarla birlikte objektifime poz verdiler. Yaşar Kemal’le üç yıldır zaman zaman yaptığımız sohbetlerde, hep onun Hemite’ye gitmesini önerdiyordum. Hemite’yi çok sevdiğini biliyordum. Hemite dönüşlerimden birisinde ona kaleden küçük bir taş getirmiştim, taşı iki saat boyunca elinin içinde tutmuştu. Hemite’yi unutmamıştı; çocukluk arkadaşlarını bir bir sayardı. Köye gelişinde onlara sarıldı. Özellikle Veli adlı arkadaşı eski günlerini yad etti. Hemite’den ayrılırken, eşi Ayşe Semiha Baban’la birlikte göz yaşlarını tutamadılar. O duygusal anlar yüreğimde öylesine yer etmiş ki, Kahramanmaraş üzerinden Kemaliye’ye geldiğimde, doğduğum topraklara kavuşunca bende gözyaşlarımı tutamadım. lutfiozg@gmail.com C MY B C MY B