26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

SAYFA 17 ARALIK 2010 CUMA 2 N e do rele ğr re u İSK’dan Toprakkale ve İsos Harabeleri gezisi İçel Sanat Kulübü geziseverleri ilk kez Hatay/Erzin bölgesine götürüyor. Bu Pazar yapılacak çevre, yürüyüş ve kültür gezisinde bu kez Toprakkale ve İsos Harabelerini gezip göreceklerini belirten gezi sorumluları Şahin Özkan ile Ahmet kamacı, “Mersin ve aDanalı geziseverleri ilk kez bu bölgeye götürüyoruz. Katılımcılara önerimiz yine iyi bir yürüyüş ayakkabısı giymeleri ve yanlarına yeterli kumanya almalır. Bu arada, iyi bir fotoğraf makinası veya kamera almalaranı da salık veririz” dedi. Halep Oradaysa Çukurova Burada 5.Uluslararası Çukurova Sanat Günleri (5. UÇSG) hazırlık çalışmalarına etkinliğin dördüncüsü biter bitmez başlanmıştı. Önce, olması gerektiği gibi 4. etkinlikle UÇSG’nin geldiği yer, eksiği fazlası, övüldüğü yerildiği, olumlu olumsuz, yapıcı yıkıcı eleştiriler aldığı noktalar konuşuldu, tartıldı tartışıldı... “Buralarda dolaşıyor olmaklığımdan”, biraz da olsa kıyıdan kenardan izleyebildiğim kadarıyla UÇSG’nin bir kurumdan çok, gönüllülük temelli girişim olarak yürütülmeye çalışıldığına yakından tanık oldum. Bütün olumlu geribildirimlerin tüm katılımcıların ortak bölüşümünde, olumsuz geribildirimlerin ise bu girişimin üyeleri aralarında paylaşıldığını gözledim. Sonunda, ‘yapağı çalanın yanında boş kaçan’ olarak aralarına sızmayı başardım. 2011 Mayıs ayının ilk yarısında gerçekleştirilmesi düşünülen, 5.UÇSG’nin hazırlık çalışmalarından birine katıldım. Ana konu olarak, insanlarımızın, sanat edebiyat etkinliklerine olan ilgisizliğinin ve ilgisizleştirilmesinin nedenlerinin tartışıldığı toplantı Türkiye Yazarlar Sendikası Hatay Temsilciliği’nde yapıldı. Mehmet Karasu, Çetin Yiğenoğlu, Ziya Aykın, Tuncay Akdağ, Uğur Pişmanlık, bir de ben katıldım. Toplantıya çağrılı olan Yaşar Öztürk mazeretli sayıldı. Anamur’un Pullu’su Anamur’a gelirken Mamure kalesini ve kenti gördüğünüz ilk yer Pullu tepesidir. Başınızı aşağıya doğru uzattığınızda ormanın denizin kumu ile birleştiğini, Akdeniz mavisi ile makinin ve çam ağaçlarının yeşilinin kaynaştığı bölgeyi görürüsünüz. Denizle ormanın birleştiği ve sahilinde eşsiz kumsalıyla sizlere doğal güzellikleri sunan bir yerdir Pullu Orman İçi Milli Parkı. Akdeniz ikliminin bütün özelliklerini duyumsarsınız Pulluda. Çok sayıda çadır kurulacak yeri, 30 karavanlık park alanı, içme suyu, elektriği, alışveriş yerleri, WC’leri ile tüm gereksinimlere yanıt verecek donanıma sahiptir Pullu. Şenozan, adının verildiği konservatuar sanatçılarıyla birlikte verdiği konserle sanatseverlere unutamayacakları bir gece yaşattı. Büyükşehir Belediyesi Konservatuvarı’na adı verildi Sanatçı Şenozan’a vefa ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı’nın adı, meclis kararıyla, “Büyükşehir Belediyesi Ali Şenozan Korservatuarı” oldu. Vefa örneği gösterilerek Adanalı sanatçının adının verilmesi dolayısıyla düzenlenen gecede sanatseverlere, Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği’nden önemli eserler seslendirildi. Uzun yıllar TRT’de görev yaptıktan sonra memleketi Adana’ya yerleşen ünlü bestekar Ali Şenozan’ı Büyükşehir Belediyesi unutmadı. Meclis üyelerinin kararıyla adı konserv aticileriyle tuara konusanatselan Ali Şeverlerin nozan için katıldığı özel bir gece gecede düzenlendi. adeta müBüyükşehir zik ziyafeBelediyesi ti yaşandı. BaşkanvekiBüyükli Zihni Alşehir Bedırmaz, Emlediyesi niyet MüdüTiyatro rü Mehmet S a l o Salih Kesnu’ndaki mez, beledi Büyükşehir Belediye Başkanvekili Al g e c e n i n ye meclis dırmaz gecede Şenozan’a plaket sundu. ilk bölüüyeleri, Adana’daki müzik münde Büyükşehir Belediyederneklerinin başkan ve yönesi Ali Şenozan Konservatuarı sanatçılarından oluşan koro Türk Halk Müziği Bölüm Şefi Feridun Dalgınlı yönetiminde solo ve koro konser verdi. Konserin ikinci bölümünde ise 1985 yılında kurulan konservatuarda o tarihten bugüne dek eğitim alan öğrenciler, karma koro ile Ali Şenozan onuruna biraraya geldi. Daha sonra Uğur Türe yönetiminde, Ali Şenozan konseri gerçekleşti. Seslendirdiği birbirinden güzel eserlerle müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatan ve ayakta alkışlanan Şenozan’a, Başkanvekili Aldırmaz plaket sundu. Toplantının Halep’te devam eden ikinci bölümüne ben katılmadım. Babam, dedelerinin sürgün yıllarından kalma bir ağıt söylerdi: ‘Ötedir o şu dünyanın ötesi ne yaman öte / Yok mu bize bir öğüt verecek ata / Gideceğimiz yollar Şam’ı Şerif’ten öte / Halep’e varıp dönmektir muradımız’ diye. Tarih okumalarımdan öğrenebildiğim kadarıyla Osmanlı’nın Şam’a sürdüğü bizim oba, Halep’te izini kaybettirip Toroslar’a geri dönememiş uzunca bir zaman. Şam’a kadar gitmek zorunda kalmış ki, aşiretin adı, bazı kayıtlarda ‘Şamlı’ diye geçmeye başlamış. Gidebilseydim, o zorlu kaç göç (Büyük kaçgunluk) yıllarında, etten sökülmüş tırnak gibi, ağılı, acılı gönülsüz göç katarlarına rastlar mıydım bilemiyorum. Belki de, şimdi pek moda olan Osmanlıcılığın hangi egemenlik anlayışı, hangi sürgün hangi kıyımlarla Yörükleri Türkmenleri dışlamak anlamını çağrıştırdığını duyumsayıp öfkeye kapılmaktan korkmuş olmalıyım. Gidemedim işte... Neyse... Giden dostlar gitti, döndü. Yazarlar, okuruz... Ben UÇSG’ne, geri döneyim. Bu çalışmayı yüz akıyla bugüne getirmiş, uluslararası bir çerçevede işlerlik sağlamış insanların (burada gerçekten ben hariç) emek ve çabalarına saygı gerektiğinden, bu pek olası atılımın yanıtını naçizane vermek istiyorum. Hiç kimse bir küskünlük ve sitemle ‘Al sen yap da görelim’ kıskançlığı içinde olmayacaktır. Benim şöyle bir çağrım var; umarım arkadaşlarım da katılırlar: “UÇSG etkinlikleri ve yürütülmekte olan diğer etkinlikler, tarih içindeki sosyal ve kültürel önemi düşünüldüğünde yeryüzünün üç cennet deltasından biri olan Çukurova’ya az gelmeli... Buyurun bir girişim de siz başlatın. İstediğinizde, bütün deneyimlerimizi aktararak, istediğiniz zaman katkı koyarak destek olalım. Çukurova, gelincik, papatya mevsiminde giyindiği bayramlıklarını hiç çıkarmasın. Alanlarda, salonlarda açan kültür sanat çiçekleri, yılca – yıllarca süslesin bayramlıklarını Çukurova’nın...” MUHAMMET GÜZEL Bor ve Köşk Höyük Köşk Höyük’ün hemen yakınında bulunan antik havuz, Roma dönemi mermer sanatının Türkiye’deki ender örneklerinden biridir. Tamamen toprak altında kalmış olan havuz, 1949 yılında gün yüzüne çıkarılmıştır. Gezgin Roma imparatorlarının önemli bir konaklama yeri olan yapının içindeki antik havuzun yapımında iri bloklu mermerler yapı taşı olarak kullanılmıştır. Bu havuzda toplanan suyun Tyana kent merkezine kemerlerle taşındığı bilinmektedir. Antik Roma Havuzu’nun kaynak suyunu üzerlerindeki oluklardan Tyana’ya taşıyan kemerlerin yaklaşık 2 kilometrelik kısmı Bahçeli’de, halen toprak altında bulunmaktadır. ANIT AĞAÇLARIMIZI TANIYALIM... Yerel Adı : Karaçam Latince Adı:Pinusnigra. Boyu : 30 m Taç Genişliği : 10 m Yaşadığı Yer : SilifkeGülnar yolu üzeri, Çadırlı Köyü yol ayrımı, 15. kilometrede Türkiye’nin ilk filozoflarını konu alan belgesel gösterimde Tarsuslu filozoflar belgeselde TARSUS (Cumhuriyet) Tarsuslu filozofları konu alan, “Antik Çağda Tarsus ve Felsefe” adlı belgesel İZ TV’de yayınlanmaya başladı. Tarihi kent Tarsus’ta düşüncenin gelişimi ve kentin yetiştirdiği filozofların tanıtılacağı belgeselin bu topraklarda yetişip gelişen felsefe ile felsefecileri konu aldığını belirten yönetmen yardımcısı Uğur Pişmanlık,çalışmaları ve gösterimlerle ilgili şunları söyledi: “Ülkemizde ilk kez Anadolu filozoflarını ele alan bir belgesel yapıldı. 9 Aralık’tan itibaren İZ TV’de yayınlanmaya başlanan belgesel iki kez üç bölüm halinde sunulacak. Tarsus’un ve tarihi değerlerinin tanıtımına da katkıda bulunacak olan belgeselin yapımcısı Umut Hacıfevzioğlu aynı zamanda yönetmenliğini de üstlendi. Proje ekibinde bir diğer yönetmen olarak Tolga Polat da görev aldı.” Kendisinin yazdığı, “Antik Çağ’da Tarsuslu Filozoflar” adlı kitaptan yola çıkılarak hazırlanan ve çekimleri tamamlanan belgeselin İZ TV’deki yayınından sonra da iki yıl boyunca gösterimde kalacağını kaydeden Pişmanlık, belgeselde Kleopatra Kapısı, Antik Yol, Donuktaş Tapınağı, Kırkkaşık Bedesteni, St. Paul Kilisesi, Roma Hamamı, Gözlükule Höyüğü, St. Paul Kuyusu gibi önemli tarihi mekânların tanıtıldığı söyledi. Pişmanlık, kimi bölümlerde de Aratos, Belgeselin çekimi çok titiz bir çalışma sonucu tamamlandı. BİTİŞİK AĞAÇ Khrisippos, Areios ve Hermonia gibi önde gelen filozoflara ilişkin canlandırma ve illüstrasyonların yer aldığı belgeselin 23, 24 ve 28 Aralık günleri de İZ TV’de yayınlanacağını anımsattı. 4. Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Tekin’e veriliyor ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) öncülüğünde düzenlenen, “4. Mersin Kenti Edebiyat Ödülü” bu yıl Yazar Latife Tekin’e verilecek. MTSO’da yarın saat 16.00’da düzenlenecek törenle ödülün Tekin’e sunulacağını belirten MTSO Meclis Başkanı Faik Burakgazi ödülle ilgili şunları söyledi: “Yapıtlarıyla Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmalaranı sağlamak ve Mersin‘in, ülkenin kültür ve sanat hayatındaki konumunu daha da ileriye taşımak için 2007 yılından bu yana verdiğimiz, Mersin Kenti Edebiyat Ödülü, Özdemir İnce, Prof. Dr. Dilek Doltaş, İpek Ongun, Hüseyin Ferhat ve Celal Soycan’dan oluşan jürinin değerlendirmeleri sonucu bu yıl Yazar Latife Tekin’e verilecektir. Önceki yıllarda, Nezihe Meriç, Tahsin Yücel ve Osman Şahin’e verilen ödül, yazar Tekin’e, MTSO’nun 124. kuruluş yıldönümü olan 18 Aralık 2010 Cumartesi günü saat 16.00’da, ülkemizin ve kentimizin değerli edebiyatçılarının da katılacağı törenle sunulacak.” Latife TEKİN Tarsuslu filozofları anlatan ve tanıtan belgeselin çekimleri adı geçen tarihi mekanlarda gerçekleşti. C MY B C MY B Çoğumuz anıt ağaçları yaşlı ve görkemli olarak biliriz. Bir şekilde Bitişik Ağaç’ın da anıt ağaç olduğunu öğrenince görmeden olmazdı. Gittik, yerini bulduk. Kendisi yaşlı olmadığı gibi, çevresinde de öyle yaşlı ve görkemli bir ağaç yoktu. Yanlış geldiğimizi bile düşündük. İyi ki önündeki yol işlekti. Gelenleri durdurup ağacın yerini sormaya başladık. Bize göstere göstere önünde durduğumuz genç, ama iki ana gövdesinin birleşip tek bir gövde oluşturduğu çam ağacı gösterildi. Bu özelliğinin dışında hani doğrusu hiçbir şeye benzemiyordu. Belki biz kendimizi koşullandırdığımız için yadırgadık. Anıt ağaçların yeni ve eski tanımlarını araştırmak zorunda hissettik kendimizi. Araştırınca anladık ki, bu günkü tanımıyla anıt ağaç özelliğini kazanmak için yalnız yaşlı ve görkemli olmak yetmiyor. “Normal büyüme koşullarından öte değişik bir ekolojik olay sonucu, var olan ağaçlara” da anıt ağaç deniliyor. İki ağacı öyle bir güç birbirine çekmiş ki birleşmek zorunda kalmışlar. Sanki birbirine âşık iki ağaç ya da ayrılığa dayanamayıp yaşamlarını tek gövde olarak devam ettirme kararı almış iki canlı... Belki de aşkın verdiği gücü heybetlice sergileme gereksinimi duymuş iki büyük gövde. Ama anlatmakla olmaz. Gidin görün!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear