Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sayfa 28 Haziran 2013 Cuma a4 Yaşam Kent nkara’nın yakın çevresinde doğayla baş başa kalabileceğiniz yeni seçeneklerle bir kez daha birlikteyiz. Bildiğiniz gibi tarih boyunca büyük göçler hep doğuya doğru gerçekleşirken, kentler de genellikle batıya doğru büyümektedirler. Ankara için de geçerli bu tez, batıda yeni yerleşimlerin kurulması, buna karşılık doğunun ihmal edilmesi gibi bir sonuç doğurmuştur ki bugün, adeta bir “şans”a dönüşen bu “ihmal” sayesinde doğayla baş başa kalabileceğimiz, kaynağından su içebileceğimiz, temiz hava soluyabileceğimiz, gerçek organik ürünler yiyebileceğimiz gizli cennetleri ancak doğuda bulabiliyoruz. Üstelik bunları yapabilmek için çok uzaklara gitmek gerekmiyor. A Rota Artık Doğuya! Gezgin Gözüyle ozkantimur@yahoo.com Yepyeni bir yürüyüş rotası Ankara’nın doğu çıkışındaki Samsun yolu, başkentimizi 40’tan fazla kente bağlarken yol üzerindeki ilk büyük yerleşim yeri olan Lalahan gözden kaçar. Ankara’ya sadece 25 kilometre uzaklıkta bulunan ve yeni düzenlemelerle Mamak’ın bir mahallesi olan Lalahan oldukça tarihi bir yerleşim yeridir ve adını 2. Selim zamanında doğu seferine giderken bir han yaptırarak burada kışlayan Lala Paşa’dan aldığı rivayet edilir. Bugün, Lalahan’da tarihi eserler açısından bir iz bulamıyoruz ama Lalahan’ın Karşıyaka Mahallesi, gerçek anlamda el değmemiş doğasında, piknikçilere ve doğa yürüyüşçülerine dingin bir ortam sunuyor. Sadece 1 kilometresi stabilize olmak üzere tamamı asfalt 8 kilometrelik yolun götürdüğü Bekpınarı’ndan doğan ve daha sonra Hatip Çayı’na karışacak olan dere yatağının yaklaşık 8 kilometrelik vadisi Odabaşı köyünden sonra Samsun yakınlarında sona eriyor. Farklı seçenekler arayan doğa yürüyüşçülerinin mutlaka değerlendirmesi gereken Bekpınarı Vadisi’nin kaynağındaki çeşmebaşı ise doğaseverlerin kayıtsız kalamayacağı bir piknik alanı olarak önerilebilir. İster yürüyüş, ister piknik, isterseniz sadece dolaşmak için gelin, yolu Bekpınar’a düşenlere önereceğimiz bir adres daha var. Yolda tabelalarını göreceğiniz Hayal, Lala ve Asmalı Villa’ların hemen arkasındaki bahçesinde organik elma, domates, biber yetiştiren ve ayrıca arıcılık yaparak doğal bal üreten Ali Yusuf Altun, çok yakında bahçede/ağaçta satışa hazırlanıyor. Avrupa’da örneklerindeki gibi müşteriler bahçede kendi elleriyle topladıkları sebze, meyveleri satın alırken istedikleri kadar yiyebilecekler. Bir Lalahan gönüllüsü olan değerli okurumuz Ayhan Ertuğrul ile birlikte Lalahan’ın Karşıyaka Mahallesi’nin muhtarı Lütfi Pınaroğlu buraya gelenlere her türlü ev sahipliğini yapmaya hazırlar. Lalahan’a Mamak, Kayaş, Ortaköy yoluyla özel araçla veya Ulus’tan kalkan Lalahan, Hasanoğlan ve Elmadağ özel halk otobüsleri ile ulaşılabilir. ‘Her Ankaralı’nın görmesi gerek’ Bu oldukça iddialı tanım Lalahanlı üretici Ali Yusuf Altun’a ait. Kendisinin rehberliğinde hemen yola koyuluyoruz. Lalahan’dan 5 kilometre sonra Hasanoğlan sapağındayız... Hasanoğlan’ın gururu Yüksek Köy Enstitüsü’nden geride kalanları görmeyi de çok istiyoruz ama Altun’un iddiası ağır basıyor ve Hasanoğlan’ı gezmeyi dönüşe bırakıp doğruca İdris Dağı’na yöneliyoruz. Hasanoğlan’da başlayan ve İdris Dağı’nın zirvesine kadar çıktıktan sonra Hasanoğlan’da sona eren yaklaşık 40 kilometrelik parkurun sonunda kendisine hak veriyoruz. Hasanoğlan’ı çıktıktan sonra, Deliyürek Besi Çiftliği tabelasının yanındaki patikadan başlayan ve kısa molalarla 4 saat kadar süren bu rota, binek arabalarıyla da yapılabiliyor ama jiplerle daha keyifli olabilir. Çıkarken Hüseyin Gazi Dağı’na ve Mamak’ın yüksek kesimlerine kadar uzanan manzara, zirveden sonra yerini Yeşilöz, Kalecik görüntülerine bırakıyor. Hatip Çayı’nın doğduğu İdris Dağı, 100 kilometrekare olduğu ifade edilen çok geniş bir alana yayılıyor. 1300 rakımda başlayan ve kartalların, şahinlerin de eşlik ettiği yolculuğumuzun ilerleyen saatlerinde, GPS’imiz 1905 metrelere kadar çıktığımızı gösteriyor. İdris Dağı’nın bahar güzelliklerinden aklımızda kalanlar arasında papatya, sümbül, civanperçemi, tilkikuyruğu, kekik, kimyon, geven, sarı kantaron, yabani soğan, baldıran, kuşkuş, efelik, narpuz ve mantarları sayabiliriz. Bir destandan geride kalanlar Cumhuriyet okurları hatırlayacaklardır; Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle, Sararmış Sayfalar’ını Hasanoğlan’a ayıran Fırat Kozok, bir dönem destan yazan bu aydınlanma/çağdaşlaşma projesini pek güzel anlatmıştı. Geride kalanlar, yeterli olmasa da Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün görkemli geçmişinin izlerini yansıtmaya devam ediyor. Bugün bir kısmı Yatılı Anadolu Öğretmen Lisesi olarak kullanılan enstitü yerleşkesinin, her biri dönemin idealist öğrencileri ve öğretmenleri tarafından inşa edilen binalarından; İlkokul Jandarma Karakolu’na, Revir Kız Meslek Lisesi’ne verilmiş. Sadece bunlar değil, park yapılmak üzere arazisinin bir kısmı belediyeye, sebze bahçeleri ve tahıl ekim alanları Milli Eğitim Bakanlığı’na, bağları ve meyve bahçeleri Çevre ve Orman Bakanlığı’na devredilen Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün kaderi bu açıdan biraz da Atatürk Orman Çiftliği’ne benziyor. Eski mezunlarının ve bazı okul grupları dışında pek kimsenin uğramadığı enstitü, yakın zamanda vizyona giren Bu Toprağın Çocukları adlı filmle bir kez daha gündeme gelmiş. Enstitünün, bu filmin de çekildiği müze kısmında sergilenen ve iki piyano ile klasik müzik plaklarının hemen dikkat çektiği çeşitli tarihi objelerden, müze girişinde birbirine sarılmış gibi duran matbaa makinesi ile pulluk, dönemin ruhunun bir özeti sanki… Bir zamanlar, aralarında Enver Ziya Karal, Ruhi Su, Aşık Veysel, Mahir Canova ve Mualla Eyüboğlu gibi ünlü isimlerin ders verdiği enstitünün bahçesinde dönemin öğrencilerinin eseri Fatih, Barbaros, Sinan, Mithat Paşa ve Namık Kemal büstleri şimdilik yerlerini korurken, kaderine terk edilen pek çok binadan biri olan sinema restore ediliyor. Daha önce restore edilen ve muhteşem akustiği ile görenleri hayran bırakan amfi ise bu yıl 19 Mayıs kutlamalarına sahne olmuş. Ankara’ya 34 kilometre uzaklıkta bulunan ve idari açıdan Elmadağ’a bağlı bir mahalle olan Hasanoğlan’a Mamak, Kayaş, Ortaköy, Lalahan yoluyla özel araçla veya Ulus’tan kalkan özel halk otobüsleri ve Anakent Belediyesi’ne ait Elmadağ otobüsleri ile ulaşılabilir. Ormancılar yarıştı nkara Orman Bölge MüdürlüA ğü’ne bağlı 11 Orman İşletme Müdürlüğü arasında arazözle yangın söndürme yarışması düzenlendi. Çamlıdere’de Çamkoru işletme sahasında göl kenarında gerçekleştirilen yarışmada yangın söndürme ekipleri, hem alevlere, hem de birbirlerine karşı mücadele etti. Ankara Orman Bölge Müdürü Mustafa Özkaya’nın yanı sıra bölge müdürlüğü yöneticileri ve çalışanlarının izleyici olarak hazır bulunduğu yarışmada, yangın söndürme ekipleri, göletten su çekme, köpükle perde oluşturma ve yangına müdahale gibi etaplardan oluşan parkurda mücadele etti. Eskipazar Orman İşletme Müdürlüğü ekibinin birinciliği kazandığı yarışmada, Kızılcahamam Orman İşletme Müdürlüğü ikinci, Çankırı Orman İşletme Müdürlüğü ise üçüncü oldu. Dereceye giren ekiplere plaketlerini ve ödüllerini Ankara Orman Bölge Müdürü Özkaya verdi. Özkaya, yangın anında ekipleri diri tutmak ve motivasyonlarını yüksek tutmak için bu yarışı düzenlediklerini belirterek, yarışta birinci veya sonuncu da gelse ekiplerinin başarılı olduğunu dile getirdi. Özkaya, geçen yıl yangına müdahale ortalamasının 18 dakika olduğunu, bu yıl ise bunu ortalama 15 dakikanın altına indirmeyi planladıklarını söyledi. Yangın başına yanan alanlar ne kadar az ise bunun ekiplerin başarısını gösterdiğini belirten Özkaya, 2013 yılında mayıs ve haziran ayında hava şartlarının da uygun gitmesi sonucu kendi bölgelerinde 25 yangın çıktığını ve 4,5 hektar büyüklüğünde bir orman alanın yandığını söyledi. Orman yangınlarıyla mücadelede yurttaşların duyarlığının da önemli olduğunu vurgulayan Özkaya, herhangi bir yangın olduğunda ALO 177 hattını arayarak ihbarda bulunmalarını beklediklerini kaydetti. TİMURÖZKAN Ankaralı bilim insanları geliştirdi, doktorlar yoğun ilgi gösteriyor İbni Sina böbrek taşı kırıyor öbrekteki 3.5 santimetreden B küçük taşların lazer tekniğiyle kırılarak yok edilmesine olanak sağlayan Türk robotu İbni Sina (Avicenna) isimli robot kullanılarak yapılan operasyon, yabancı hekimlerden büyük ilgi gördü. Robotu geliştiren ekipte yer alan üroloji uzmanı Prof. Dr. Remzi Sağlam, robotla modern tıbba yenilik getirildiğini belirterek, “Buluşla, dünyadaki böbrek taşı tedavi yöntemlerinin bir adım önüne geçmiş olduk” dedi. Ankara’da bir grup doktor ve mühendis tarafından geliştirilen robotun, dünyadan büyük ilgi gördüğünü anlatan Sağlam, robotun Avrupa ve Amerika üroloji kongrelerinde ödül aldığının altını çizdi. Sağlam, robotun yaklaşık bir yıldır ameliyatlarda kullanıldığını dile getirerek, yurt dışından çok sayıda hekimin Türkiye’ye gelerek uygulamayı canlı görme isteklerini ilettiklerini söyledi. Önceliğin roblanmak istediklerini dile getiren Sağlam, “Önümüzdeki aylarda Almanya ve Fransa’dan profesörler Türkiye’ye gelip, robotu kullanmak istiyorlar. Bunun için ülkemize gelecek, bilgi alacak ve uygulama yapacaklar” dedi. Sağlam, şunları kaydetti: “Robotumuzu, dünyaya tanıtmak için tüm kongrelerde anlatacak, uygulamaları ve klinik çalışma sonuçlarını paylaşacağız. Ekim ayında New Orleans’ta yapılan dünya kongresine Türk robotunu anlatmak üzere konuşmacı olarak davet edildik. Çünkü, bizim robotumuzun dünyada bir benzeri yok, ama başka cins robotlar var. Burada, Kanada, Japon, ABD ve Türk robotu konuşulacak. Buraya gelecek olan profesörler, kendi kliniklerinde bu robotun kurulmasını istiyorlar. Bu, çok önemli bir gelişme Türk tıp camiası açısından.” otu geliştirerek bütün dünyaya kabul ettirmek olduğunu vurgulayan Sağlam, “Amerika’da bir profesör, ‘Aslında, böyle bir robotu bir Amerikalı ya da Avrupalının geliştirmesini beklerdik. Türkiye’den çıkması bizi şaşırttı’ dedi. Biz de dünyada ilk robotun Türkiye’de Mardin şehrinin Cizre kazasında ElCezeri isimli bir mühendis tarafından yapıldığını anımsattık” diye ko nuştu. Sağlam, robotu geçtiğimiz yıl mayıs ayınnda düzenlenen Üroloji Kongresi’nde hekimlerle tanıştırdıklarını ve ardından Alman Prof. Dr. Jens Rassweiler’in Türkiye’ye gelerek, robotu kullandıktan sonra Avrupa Üroloji Kongresi’nde tüm üroloji uzmanlarına göstermek için canlı ameliyat programına aldığını anlattı. Yabancı hekimlerin robotu kul C MY B