26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 26 Nisan 2013 Cuma a4 Kent Yaşam Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi lu Cami ve Şifahane, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındığında; Divriği ilçesi sadece Sivas’ın değil Türkiye’nin en önemli turistik yerlerinden biri oldu. Tarihi ilçe, başta kale olmak üzere hamam, kümbet, konak vb görülecek pek çok yere sahip ama Divriği’ye öncelikle Ulu Cami ve Şifahane için geliniyor. Divriği’nin kente hâkim yüksekçe bir yerinde bulunan ve birbirine bitişik iki yapı olan Ulu Cami ve Şifahane, Selçuklu sonrası Anadolu beyliklerinden günümüze ulaşmış çok değerli eserler. 12281243 yılları arasındaki 15 yıllık sürede inşa edilen külliyenin; cami kısmını Mengücek Beyi Ahmet Şah, şifahaneyi ise karısı Melike Turan Melek yaptırmış. Mimari açıdan beş sahından (kolanlarla ayrılmış bölümler) oluşan ve tavanında konik bir kubbe ile birlikte çok sayıda çapraz tonoz bulunan caminin minaresi sonradan yapılmış. Ulu Cami halen faal, bir zamanlar su ve müzikle tedavi gibi alternatif tıp tekniklerinin kullanıldığı bilinen ve bir süre önce cami ile birlikte restore edilen şifahane de ziyarete açık. Ortası havuzlu bir iç avlu çevresindeki odalardan oluşan şifahane bir medrese planında olup üst katın konuklara, öğrenci ve hocalara alt katın hastalara ayrıldığı anlaşılıyor. Ahmet Şah ile ailesinin mezarları da şifahanede bulunuyor. Ulu Cami ve Şifahane’nin en çok taç kapıları dikkat çekiyor. Ahlatlı bir taş ustası olan Hürrem Şah tarafından yapılan ikisi camiye ve bir şifahaneye ait toplam üç kapı arasında; özellikle Kuzey Taç Kapısı üstün taş işçiliğiyle hayranlık U Gezgin Gözüyle [email protected] uyandırıyor. Kadınlar kapısı veya Cümle Kapısı olarak da anılan ve 14,5 metre boyuyla binadan daha yüksek olan kapının üst ve yanlarıyla birlikte içindeki kemerli kapı nişi; çeşitli palmetler, güneş diskleri ve lotus motifleriyle bezenmiş. Tamamen simetrik kapıda sadece üst başlığın iki tarafında yer alan gül ve bülbül motifleri bu simetriyi bozuyor. Hürrem Şah’ın iki yandaki süslemeleri bir hayat ağacı şeklinde kompoze ettiği düşünülüyor ve özellikle yerinde oyularak yapılan palmetler, bu kompozisyonun en başarılı detayları kabul ediliyor. Cami kısmının diğer taç kapısı, Çarşı Kapısı veya Erkekler Kapısı olarak da adlandırılıyor. 9,5 metre yüksekliğiyle kuzeydekinden daha alçak olan ve bir depremde yıkılan orijinalinin yerine eskisinin bazı parçaları da kullanılarak 16. yüzyılda yeniden inşa edilen Batı Taç Kapısı diğeri kadar usta işi kabul edilmiyor. Caminin bunlardan başka Şah Kapısı veya Doğu Kapısı olarak adlandırılan ve sonradan yapılan restorasyonlarda pencereye çevrilen bir kapısının daha olduğu biliniyor. Taç kapıların üçüncüsü Şifahane’nin tamamlanamayan kapısıdır ve caminin Kuzey Taç Kapısı’yla aynı yüksekliktedir. Yarım kaldığı için mi daha sade görünen yoksa bilinçli olarak mı daha sade tasarlanan bu kapının yarım kalmış olması; külliyedeki üstün taş işçiliğinin nasıl yapıldığı hakkında da bir fikir veriyor. Duvarların, daha sonra oyularak işlenecek taşlarının, yüzeyden biraz taşacak şekilde inşa edildiği ve duvar bittikten sonra bu taşların Hürrem Şah tarafından yontularak işlendiği anlaşılıyor. Ayrıca bu kapının üst kısmındaki pencerenin önünde görünen ve taşıyıcı bir özelliği bulunmayan küçük sütunun ilginç bir işlevi olduğu, kendi ekseninde dönebilecek şekilde mafsallı olarak yapılan bu sütun dönmediği zaman bina zemininde bir oturma olduğunun anlaşıldığı öne sürülüyor. Sanat tarihçileri bu külliyedeki bezemeler arasında dikkat çeken; şifahane kapısındaki motiflerin Orta Asya’dan, caminin Kuzey Taç Kapısı’ndaki Hayat Ağacı’nın ise Mezopotamya’dan geldiğini, bu nedenle gerek Hürrem Şah’ın gerekse muhtemelen inşaatın ileri aşamalarında görev almış diğer ustaların geniş bir kültürel altyapıya sahip olduklarını düşünüyorlar. Öte yandan mimari ve heykel dünyanın her yerinde birbirini tamamlayana iki sanattır. Burada ise mimari ve heykel birbirini tamamlamanın çok ötesinde birbiriyle bütünleşmişler, adeta mimari heykelleşmiş heykel ise mimarileşmiştir. Birinin bittiği diğerinin başladığı bir çizgi yoktur. Örneğin içinden geçtiğimiz taç kapılar mimari bir eleman olmaktan çok bir heykelidir. Aynı şekilde külliyenin mimarisini ikinci planda bırakacak kadar öne çıkan heykeller ise mimarinin kendisi olmuştur. Divriği’de, Ulu Cami ve Şifahane’den başka gezilebilecek yerlerin en önemlisi; külliyeden yürüyerek de ulaşılabilen Divriği Kalesi. Bir zamanlar Bizans tarafında yaptırılan daha sonra 1224 yılında Ahmet Şah’ın babası Süleyman Şah tarafından yenilenen kale harap vaziyette ama buradan bakınca görülen ve bir yandan Fırat’ın kollarından Çaltı Çayı’na öte yandan ilçe merkezine kadar uzanan geniş panorama için kaleye tırmanmaya değiyor. Bu panorama içinde en çok ilçe merkezindeki Sitte Melik (1195) ve Hacı Gazez (13. yy) kümbetleriyle 1667’de yapılan Ali Kaya Hamamı ve bazıları restore edilen iki katlı tarihi konaklar (Ayan Ağa, Demiralay, Şeyhoğlu vb.) ön plana çıkıyor. Orta Çağ’da Anadolu’da egemen olan Türkmen boylarının bıraktıkları mimari eserlerin en görkemlisi ve Türkiye’nin UNESCO listesine girebilmiş 11 yerinden biri olan Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi Anadolu’nun mutlaka görülmesi gereken yerlerinden... Sivas’a 164 kilometre uzaklıktaki Divriği’ye; uçakla Sivas üzerinden gelinebildiği gibi İstanbul ve Ankara’dan düzenlenen çeşitli otobüs seferleriyle karayolundan ve de Doğu Ekspresi’yle demiryolundan ulaşılabiliyor. TİMURÖZKAN Tekvandocu Yaprak Eriş, 2 yılda Avrupa Şampiyonluğu’na ulaştı... ‘Maçtan sonra hocamla birlikte ağladık’ vrupa Ümitler Tekvando Şampiyonası’nda, bayanlar 73 kiloda altın madalya kazanan Yaprak Eriş, finalde Yunan rakibini yendikten sonra hocasıyla birlikte gözyaşı döktüklerini söyledi. Tekvandoya iki sene önce başladığını ve kısa sürede bugünlere geldiğini anlatan Eriş, “Her şampiyona öncesinde hedefimi hep yüksek tutarım. Moldova’daki şampiyonaya da aynı şekilde yüksek hedeflerle gittim ve mutlu sona ulaştım” dedi. Konuyla ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulunan Eriş, şöyle devam etti: “Moldova’daki şampiyona için çok çalıştık. Giderken altın madalya umudum vardı. Maçlara, ülkemi ve bayrağımı düşünerek çıktım. Zorlu maçlar yaptım. Şampiyonluk geldikten sonra çok mutlu oldum. İstiklâl Marşı’nı okuttum. Çok güzel bir duyguydu. Final maçından sonra hocamla birlikte mutluluk gözyaşları döktük.” Final maçında Yunan rakibini teknik nakavtla yendiğine dikkati çeken milli sporcu, “İki yıldır Mustafa Gürsoy ile çalışıyorum. Günde 3 saat antrenman MHP’li Yavuz: Viyadük değil metro nakent Belediye Meclisi MHP Grup BaşkanA vekili Hamit Yavuz, kaldırımların daraltılmasıyla ulaşım sorununun çözülemeyeceğini, toplu taşımanın yaygınlaştırılıp cazip hale getirilmesi gerektiğini dile getirdi. Yavuz, yaptığı yazılı açıklamada, Ankara’da her 5 kişiden birinin otomobili olduğuna dikkat çekti. Otomobil sayısının sürekli arttığını belirten Yavuz, bu yıl yapılacak 33 viyadük, altüstgeçit ve köprü ile sayının 150’ye ulaşacağını vurguladı. Sorunun kaynağının altüstgeçit sayısından çok toplu taşımadaki yetersizlik olduğunu belirten Yavuz, “Ankara’da her gün 253 yeni araç trafiğe çıkıyor. 150 değil 500 tane de altüstgeçit yapılsa, şerit sayısını da artırsanız sorunu çözemezsiniz. Belediye orta kaldırımları da yola dahil ederek çözüm arıyor. Bu da yeterli olmaz. Çözüm için insanımızı toplu taşımaya özendirmeliyiz. Bunun için de özendirilecek toplu taşıma araçlarımız olmalı. Metrolar bir an önce hizmete girmeli” değerlendirmesini yaptı. A çıkabilmeyi istiyorum. Olimpiyatları da düşünüyorum. 2016 Olimpiyat Oyunları’nda da derece yapmak, bayrağımızı dalgalandırmak istiyorum” ifadelerini kullandı. Gökçek’ten ev sözü Eriş, sözlerini şöyle tamamladı: “Başkanımız Melih Gökçek bize bu zamana kadar çok yardım etti. Anakent Belediyesi’nin sporcusu olduğum için kendimi çok şanslı görüyorum. İki senedir belediyede spor yapıyorum. Öncesinde Yunanistan’daki Avrupa Kulüpler Şampiyonası’na gittik. Final müsabakasına çıktım ama ikinci oldum. Önümüzdeki şampiyonada ‘Şampiyon olursan sana ev verelim’ demişti.” Eriş’in antrenörü Mustafa Gürsoy da sporcusunun geleceğin olimpiyat şampiyonu olduğunu iddia ederek, “Ülkeme söz veriyorum. 2016 Rio Olimpiyatları’nda altın madalya alacağız. Bunu iddia etmiyorum, kesinlikle söylüyorum. Yaprak’a o kadar güveniyorum” diye konuştu. yapıyorum. Sosyal yaşantımızdan çok fedakârlık yapıyoruz. Fakat çalışmalarımızın karşılığını da aldık” diye konuştu. Başarılı tekvandocu Yaprak Eriş, önünde yeni hedefler olduğunu belirterek, “Akdeniz Oyunları ve Büyükler Dünya Şampiyonası’nda mücadele edeceğim. İlk hedefim Akdeniz Oyunları. Dünya Şampiyonası’nda da finale ambulans helikopterle tedavisi için Ankara’ya getirildi. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde erken doğumla dünyaya gelen 800 gram ağırlığındaki Şavkın bebeğin Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Çocuk Nefrolojisi Bölümü’ne sevkine karar verildi. Bebekhelikopterlegetirildi okat’ta 800 gram doğan ve sağ Bebeğin sevki için Ankara’dan halık sorunları bulunan Şavkın be valandığı bildirilen ambulans heliT bek, Gaziosmanpaşa Stadı’na inen kopter, Gaziosmanpaşa Stadı’na indi. Burada bekletilen bebek, helikoptere konularak tedavisi için Ankara’ya uğurlandı. Bu sırada, statta antrenman yapan Tokatspor’lu futbolcular, helikopteri görünce şaşırdı. Futbolcular, teknik direktör Namık Altunsoy’un talimatıyla, helikopter kalkana kadar küçük bir alanda çalışmalarını sürdürdü. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear