21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 6 Şubat 2013 Çarşamba a4 yaşam Gecekondudanmüzeye 938 yılında,Trabzon’da dünyaya gelen Mustafa Ayaz, beş kardeş arasında bir tek kendisi okuma fırsatı bulur. Türk eğitim tarihinde yalnızca on yıllık ömrü olan ve yoksul köy çocuklarına okuyabilme olanağı sağlayan Köy Enstütüleri olmasaydı, beş kardeş içerisinden Mustafa Ayaz da bu imkânı bulamayacaktı. Çocukluğu İkinci Dünya Savaşı yıllarına rastlar. Mısır ekmeğine hasret büyüdüğünü söyleyen Ayaz, eğitimini devlet okullarında okuyarak tamamlar. sonra Gazi Mo Daha e Üniversitesi’ni v bitirip orada öğretmenlik yapmaya başlayan Mustafa Ayaz, Gür s el GÖKÇE Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde de öğretmenlik yapar. Adnan Turani’nin yanında yetişir. Resimlerine yuva yapmak için bir arsa alır ve 2009 yılında bir müze kurar. 4 bin 550 metrekare kullanım alan olan müzeyi kendi kurduğu vakıfın yönetmesini isteyen Mustafa Ayaz, “Şimdi vakfın statüsünü değiştirip ‘Kamuya Yararlı Vakıf’a dönüştürmek istiyorum” diyor. Bu hafta Kahve Molası’nda elinden fırçası eksilmeyen, gece gündüz resim düşünen Ayaz’ı konuk ettik. İşte sohbetimize yansıyanlar... 1 ‘Resimlerime yuva yaptım’ ocukluğum İkinci Dünya Savaşı’nda mısır ekmeğine hasret geçti. Gerçekten çok yoksul bir aileydik. O yoksulluk benim yakamı bırakmadı. 1974’te Yenimahalle’de bir gecekondu yaptık. Gazi’de hocaydım o yıllarda. O gecekonduda 16 sene geçirdik. Gecekondu yıkılmasın burası Mustafa Ayaz Müzesi olsun diye duvarına bir rölyef hazırladım, onu yapmadan benim resimlerim para etmeye başladı. Resimlerin bir kısmını, Fransız, İtalyan, Belçikalı, Hollandalılar gelip aldı. Ben hedefi büyüttüm daha büyük işler yapmak için o rölyeften vazgeçtim. Yıllar geçtikten sonra resimlerim çoğaldı. Bu resimlerime bir yuva yapma ihtiyacı hissettim. Ç Kah Resimlerimin de bir yuvası olsun, orada sonsuza kadar yaşasınlar diye düşündüm. O arada Gecekondudan Çankaya’ye taşındık. Daha sonra bir müze arsası alacak param olunca araştırdım, 2003’te bu arsayı aldım. Böyle bir arsayı bugün alabilmek benim için çok zor. 2008 yılında bir vakıf kurduk. 2009 yılında da müzeyi açtık. Halen kamu yararına çalışan bir vakıf olabilmek için uğraşıyoruz. Vakfa elimdeki resimleri bağışlayabilmem için harç ödemem gerekiyor, kamuya yararlı vakıf olduğumuzda bu harçtan muaf oluyoruz. Ben müzenin arsasını bir işhanı yapsaydım, çocuklarıma varislerime korkunç bir gelir getirirdi, bu beni mutlu etmeyecekti. ‘Eserlerim yaşayacak’ Gecekondudayken ağabeyimle beraber nalbur dükkânımız vardı. Bir kuruş kazanmadan iflasla kapattık, çünkü gelenler veresiye aldı para ödemediler. O dönemde bana yardım eden, mal veren bir tüccar birden kalp krizi geçirdi ve öldü. Onun ticarethanesi karısı ve çocukları tarafından çalıştırılmaya başlandı. 3 sene sonra o mağazaları kapatmak zorunda kaldılar. Bir süre sonra o çocuklar başkalarının yanında çalışmak zorunda kaldılar. Ben çocuklarıma mal mülk para bırakmayı doğru bulmuyorum aç kalmalarına da gönlüm razı olmaz. Resimlerimin yüzde onunu bir ekmek kapısı olarak onlara bırakıyorum. Bir sürü de resim kalacak onlarla hayatlarını sürdürsünler. Bir resminizi sattığınızda sadece alan insanın duvarlarını süslüyor ve sadece oraya gelenler görüyor. Ben resimlerime yuva yaparak onları herkesin görmesini sağladım. Benim amacım kolay işler yapmak değil zoru başarmak. Zoru başaracağıma da inanıyorum. Bundan sonra da verimli olmaya, paylaşmaya hazırım ve bu yönde çalışmalarım sürüyor. Benim bıraktığım miras asla yok olmayacaktır. Dünya var olduğu sürece eserlerimi dünyanın dört bir yanından görmeye gelecekler. tanıtamadık, dünyanın her yerinden sanatseverler geliyor. Türkiye’de, Ankara’da böyle bir müze olmasına şaşırıyorlar. Devletten ne kadar yardım aldınız, Avrupa Birliği’nden ne kadar yardım aldınız diye soruyorlar. Hiçbir yerden yardım almadım. Tanıtım konusunda medyanın daha tarafsız olması lazım, herkese eşit davranması lazım. Hatırlı kişilerin yaptığı kültürel faaliyetlere daha çok yer veriliyor. Bizlere ise yeterince değer verilmiyor. Burası kendi ayakları üzerinde durabilecek kapasitededir. “Mustafa Ayaz müzesi iflas etti kapandı, borca girdi borucunu ödeyemedi” gibi dedikodular çıkıyor. Benim yoksulluk çektiğim yıllarda da bugün de hiçbir zaman borcum olamadı. Ben öldükten sonra da hiç sorunsuz bir şekilde burası yürüyecektir. Benim sanat eserlerimden gelecek yüklü meblağ ile burası yüzyıllarca yaşayabilecektir. Tanzimat’tan bu yana Türk sanatında adım adım bir gelişme olduğu kesin. Biz yüzümüzü Batı’ya çevirdik. Batı kültürü bizi olumlu yönde etkilemeye devam ediyor. Ben bugün geleceğimizden çok umutluyum. Ben kendi içime dönüğüm. Kendi sorunlarımla baş başa olan bir insanım. Maalesef dünyayla ve çevremle fazla ilgilenemiyorum. Çok sıradan çok basit bir yaşamım var. Bütün güzellikleri bütün rahatlıkları mutluluğu tuvallerde arıyorum. Hep sorarlar başka sanatçılar hakkında ne düşünüyorsunuz diye, bu nasıl bunun resmi nasıl diye. Ben bu konuda fikir beyan etmem. Ben eleştirmen değilim ben sanatçıyım. Eleştirmenler onları değerlendirsinler. Türkiye’de de dünyada da eleştirmenler doğruyu söylememişlerdir. Kişi övüldüğü kadar değil yapabildiği kadar ressamdır. Siz beni övseniz o kadar da iyi değilim, siz beni yerin dibine batırsanız o kadarda kötü değilim. Benim kendime özgü bir dünyam ve düşüncelerim var. Bunlar bana has düşünceler bana has değerler. Benim Türk resim sanatına kazandırdığım bazı motifler var. Benim ismim var olduğu sürece yaptıklarım da yaşayacaktır. resmi o zaman bırakırım. Hiçbir sanatçı resmi bırakmamıştır ölüm gelene dek. Sanatın sonu yok, eğer sonlandırmış olsaydı sanat olmazdı. “Ben sanatımın zirvesine ulaştım artık yapacağım bir şey yok” diyorsa o yanlıştır. Yaşam biçimi sanat olan sanatçıdır, resim yapıp sergi açan ressamdır. Yılın üç beş haftası çalışan kişi ressam olabilir ama sanatçı öyle değil, gece gündüz nefes alır gibi resim yapan kişidir. ‘Yapabildiğin kadar ressamsın’ Biz burayı yeterince ı las ‘Bir örneği yok’ Müzenin kullanım alanı 4 bin 550 metrekare, arsa büyüklüğü bin 700 metrekare. Bunu ticari amaçlı kullanmaya kalksanız çok korkunç bir getirisi var. Biraz daha param olsa buraya bir de konser salonu inşa ederdim. Turistler buraya geldiğinde akıllarında Türkiye ile ilgili binde bir değişiklik oluyorsa ne mutlu bana. Turistler, “Avrupa’da böyle bir özel müze yok” diyorlar. ‘Resim yapmazsam nefes alamam’ Ben resim yapamazsam nefes alamaz ve ölürüm. Geçtiğimiz yıllarda bir ameliyat geçirdim daha iyileşmeden elime pasteli aldım. Çünkü resim yapmazsam ben nefes alamıyorum. Gözlerim görmez, parmaklarım tutmazsa ‘Sanat bir ibadettir’ Sanat bir ibadettir. Sanatçı resim yaparken, resim dışında başka problemleri düşünürse o sanat yapamaz. Resim çalışma sürecinde kafası, gözü tüm duyuları tamamen o tuvale yoğunlaşmıştır. Ben resim yaparken kalabalık yerleri tercih etmiyorum, bir atölyem var orada çalışıyorum. Günlüğünden seçmeler: ¦ Yaptıklarım değil yapacaklarım heyecanlandırır. ¦ Bir heyecan bir defa yaşanır. Sanatçıyı ayakta tutacak en büyük güç sevgidir. ¦ Hiçbir zaman kendimi, düşüncelerimi söyleyemedim, söyleyemiyorum. Anlatmaya çalışıyorum anlayın işte. ¦ Tüm yaptıklarım hapsedilen aşkların öyküsüdür. ¦ Yaptığım her resim sevdiklerim için yazılmış bir şiirdir. ¦ Öğretilebilen şey sanat değildir. ¦ Geçmişin mantığı ile bugünün resmi yapılmaz. ¦ Özgeçmişim geride kaldı, yaşasın gelecek. Ayaz, 60’ı aşkın sergi açtı, 19 ödül kazandı. Hindistan, Kuveyt, Mısır, Romanya, Bulgaristan, Polonya, Belçika, Fransa, ABD, İngiltere, Cezayir ve Almanya gibi pek çok ülkede karma sergi ve bianellere katıldı. 400’den fazla yapıtı yabancı ülke koleksiyonlarında, 4 bine yakın da yerli koleksiyonlarıda yer alıyor. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear