Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2012 CUMA A2 ANKARA Kültür Sanat Ve Perde... Eren AYSAN aysaneren@hotmail.com Suavi’nin bugün ODTÜ’de vereceği konserin geliri ile bir ilkokul yapılacak İçimizdeki Hainler on günlerde elimde Muhsin Ertuğrul’un “Benden S Sonra Tufan Olmasın” adını verdiği anıkitabı...Türk tiyatrosunun büyük ustası, 1930 yılının bahar ayında Ankara’da bir turne sırasında oyunlarını izlemeye gelen Cumhurbaşkanı Atatürk’ün kendilerine olan büyük ilgisini anlatır. Oyundan sonra Atatürk’ün daveti üzerine oyuncular Marmara Köşkü’ne giderler. Büyük Önder, “Bir devlet reisi olarak size soruyorum: Hükümetten ne gibi bir yardım istersiniz?” Böyle bir soru karşısında hükümetten istenecek neler vardır, neler. En büyük sorun da, o zamanlar yüzde otuz beşi bulan vergilerdir. Hiç kuşku yok ki, o gün, orada Muhsin Ertuğrul bireysel taleplerde bulunabilir, isteklerinin de hemen hepsini elde edebilirdi. Öyle yapmadı. Ağzından, “Bir tiyatro mektebi istiyorum Paşam” sözleri döküldü. Sonunda 1936 yılının Mart ayında Carl Ebert bir tiyatro okulu kurmak için Türkiye’ye geldi. İsteğe uyularak yapılan Tiyatro Bölümü sınavlarına otuz sekiz aday girdi. Bunlardan altısı kazandı. Trajik olan sınava başvuranlar arasında bir tane bile kız adayın olmamasıydı. O günden bu günlere tiyatro sanatı önüne koyduğu engelleri aşarak ilerledi. Mezunlar önce Tatbikat Sahnesi’nde, ardından da Devlet Tiyatrosu’nda eserlerini sergilediler. 1949 yılında Devlet Tiyatrosu’nun yasasının en büyük kazanımlarından biri, kurumda çalışan oyuncuların yasal güvence altına alınmasıydı. Bugün, Devlet Tiyatroları’nın işleyişini tamamıyla değiştirecek bir düzenlemeden söz ediliyor. Bakanlık ve Başbakanlık’ın ayrı ayrı tasarıları basında yer alıyor. Ortada bir karmaşa söz konusu… Ancak bu taslaklarda ortak bir yan var: Bundan sonra kuruma kadrolu oyuncu alınmayacak… Biliyoruz ki yurtdışında bir oyuncu çalıştığı sürece para kazanır. Ancak çalışmadığı zamanlarda da devletten elde ettiği taban ücret söz konusudur. Günümüzde farklı fakültelerde tiyatro bölümlerinin artması sebebiyle, Devlet Tiyatroları çalışmalarını açtığı sınavla hayatı boyunca sosyal güvencesi olan oyuncularla yürütüyordu. Bu sistem bile tiyatro bölümlerinden mezun gençlerin bir kısmının yaşantısını dinamitliyordu. Tasarı geçerse sosyal güvencesi olmayan genç oyuncularla karşı karşıya kalacağız. Hatta gençlerin büyük bir kısmı artık tiyatro bölümlerinde okumayı istemeyecek! Dahası Devlet Tiyatroları’nda oyun başı sözleşme, kalitenin düşmesinden taşeronlaşmaya kadar pek çok sorunu gündeme getirecek. Burada en rahat olan tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni olacak kuşkusuz. Canı istediğiyle çalışıp canı istemediğiyle çalışmayan, ağzından çıkanın emir olduğu bir noktada güçlenecek. Ama bu on yıl gibi kısa bir sürede tiyatro sanatının içinin boşalmasına neden olacak. Bugün Devlet Tiyatroları’nın fildişi kulelerinde ölümü görüp sıtmaya evet diyenler, bir gün mutlaka tiyatrocuların hışmına uğrayacak… Adları tarihe tiyatro sanatının hainleri olarak yazılacak. Muhsin Ertuğrul ise “kendine” bir şey istemeyen, tiyatronun varlığı için yaşayan bir sanat adamı olarak hatıralarda yaşayacak… Buna hiç şüphe yok! ‘Cemaatten değil, bilimden yana eğitim’ SELDA GÜNEYSU Suavi, Cumhuriyet Ankara’nın sorularını yanıtladı... ¦ Nerede sosyal sorumluluk anlamında bir etkinlik varsa, Suavi’yi orada görüyoruz... Ben, kökeni ODTÜ’ye dayanan bir arkadaşınızım. Bu da ODTÜ Mezunları Derneği’nce yürütülen bir proje. Çok önceden başlatılan bu proje, daha önce de Suavi konseri ile tetiklenmişti. Aynı kampanya kapsamında bu kez yine Suavi konseri gerçekleştiriliyor. Bu kez konserin biletleri tüm Türkiye genelinde satışa sunulmuş Biletix üzerinden. Yani insanlar konseri izlemeseler bile bu proje için bir bilet alıp, “Çorbada benim de tuzum var” diyebilir. ¦ Projeyi niye önemsiyorsunuz? Bu ülkede Sivas’ı da yaksanız, Maraş’ta insanların kapılarını da işaretleseniz, Suavi’den, Grup Yorum’a değin sanatçıları işgal etmeye de çalışsanız, sanat kendi kendini doğuran ve kendi kendini yenileyen bir yapıya sahiptir. Sanat estetik bir isyandır. “ Yaza ‘klasik’ merhaba ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde (ADOB) 20 yılı aşkın süredir keman virtüözü olarak görev yapan Ergün Çağlar, başkente yeni bir sanat merkezi kazandırıyor. Çocuk orkestrasıyla ilk konserini 23 Nisan’da Meclis’te veren Ergün Çağlar Müzik Kursu öğrencileri, yarın “Yaza Merhaba” konserinde sahneye çıkacak. İzmir Caddesi’ndeki Ergün Çağlar Müzik Kursu’nu kuran keman sanatçısı Ergün Çağlar, çocuk senfoni orkestrası, gençlik senfoni orkestrası gibi oluşumlarla yeni sanatçılar yetiştirecek. Kursun Genel Sanat Yönetmeni Başak Çağlar, amaçlarının çocuklara müzik sevgisini aşılamak olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Öğrencilerimiz müzik eğitimleri boyunca hep çok azimlilerdi. Kursumuza kaydolan her öğrenciye çalmak istediği enstrümanı kayıt sırasında hediye ediyoruz. Her öğrenciye keman, piyano, yan flüt, gitar hediye ediyoruz. Bunu yapmamızın amacı hem çocukları sanatla buluşturmak hem de sanatla buluştururken, onların çalacağı enstrümanları kolayca elde etmelerini sağlamak. Böylece veli de kursa kayıttan sonra enstrüman derdine düşmemiş oluyor.” Kursun sıradaki konseri yarın ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi Kemal Kurdaş Salonu’nda gerçekleştirilecek. Konsere toplamda 200 çocuk, 2 grup halinde çıkacak. Mozart’tan Vivaldi’ye birçok eser seslendirecek. Eğitim yuvalarının kuşatıldığı, eğitimin giderek cemaat kültürü üzerinden yapılmak istendiği, din üzerinden başka yerlere doğru evrildiği bir dönemi yaşıyoruz. Yeni çıkarılan 4+4+4 Yasası’nı dikkate aldığımızda bu projenin önemi daha da ortaya çıkıyor. Çocuklarımızı din ve cemaat baskısı altında, ideolojik bir kuşatmaya değil, bilimsel bir yuvaya, çağın tüm donanımlarına sahip bir yuvaya doğru yönlendirme hedeflenmeli. ‘ODTÜ’ye sahip çıkacağız’ ¦ Ankara Anakent Başkanı Melih Gökçek’in bugün ODTÜ için birtakım projeleri var... İşte o projeler de dikkate alındığında, bugün ODTÜ’ye sahip çıkmanın gerekliliği bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyor. Ben de işte bu nedenlerle, o gün böyle bir konser vereceğim. Cumhuriyet aracılığı ile de tüm kamuoyuna sesleniyorum: Bu sürece katkı verin, bilimden yana eğitimi, sanatı hedefleyen konsere katkı sunun. ¦ Bugün “muhafazakâr sanat” diye bir kavram türetildi. Siz ne düşünüyorsunuz? Ankara’nın başkent oluşunun 75. yılında yapılan bir şarkı yarışmasında, Türkiye birinciliğini elde etmiştim. “Bir sevgi bırakın sokaklarında...” demiştim. O dönem, Ankara’daki yıllarıma vurgu yapan bir şarkıydı bu. Kumrular Sokak üzerinden dillendirdiğim, Mamak’a dek mesajlar içeren... O günden bu yana sanatın ne tür saldırılara, tecavüzlere uğradığını görüyoruz. Heykelden tutun da tiyatroya; sinemadan canlı müzik performanslarına dek... Özellikle de muhalif bir çizgi izliyorsanız. İnsanları ve temsil ettiğiniz kitleyi bir adım önde götürerek, sorunu işaret etmek gibi bir duyarlılık taşıyorsanız, 10 yıldan bu yana ülkemizi yöneten kitlenin bürokrasisine takılıyorsunuz. ¦ Ne gibi mesela? mıştım. Orada şu soruyu yöneltmiştim: Bu ülkede emniyet güçleri birçok sanatçıya, havaalanından itibaren eskort verirken, benim Sinop konserim için neden ikâmetgah, nüfus cüzdanı örneği ve Cumhuriyet savcılığından temiz kağıdı isteniyor? Bu soru güncelliğini koruduğu için yeniden soruyorum. ‘Ülkede ciddi bir kuşatılmışlık var’ ¦ Yani muhalif kanada hep bir engelleme var... Bakınız bugün bu ülkede ciddi bir kuşatılmışlık var. Sanatın muhalif, devrimci, ilerici kanadına... Suavi’ye, Grup Yorum’a, “ucube” denilerek heykeli yıktırılan Mehmet Aksoy’a... Sanatın, sanatçının susturulduğu bir yer. Ben şunu iddia ediyorum: Bu ülkede Sivas’ı da yaksanız, Maraş’ta insanların kapılarını da işaretleseniz, Suavi’den, Grup Yorum’a değin sanatçıları işgal etmeye de çalışsanız, sanat kendi kendini doğuran ve kendi kendini yenileyen bir yapıya sahiptir. Sanat estetik bir isyandır. Bu yanıyla devrimci, ilerici sanat gericiliğe yenik düşmeyecektir. Sanat eğer estetik bir isyansa, buyurun bu isyanı dillendirelim. Bu yanıyla da bir davettir bu konser. ¦ Seslendirdiğiniz pek çok eser yalın Türkçeyle de dikkat çekiyor... Çünkü yazılı ve işitsel sanattan bahsediyorsak, dile mutlaka hâkim olmak gerektiğini, emperyalist saldırıların sadece savaşla gelmediğini, dili kirleterek de geldiğini bildiğim içindir. Bugünkü müziklerde bu sokak ağzı, lümpen tavırların şarkı sözü olarak dillere pelesenk edilmesinin de emperyalist bir bombardımanın doğal sonucu olduğunu bildiğimdendir. Sayın Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı iken, Müzik Sen’i temsilen makamına çık : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 24 Mayıs 2012 Perşembe Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Murat KIŞLALI : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu,Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : ankcum@cumhuriyet.com.tr : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın Yayımlayan C M Y B C M Y B “ ‘Siyaset ile sermaye kol kola’ ¦ Sizce hükümet neden sanata destek vermekten geri duruyor? Bugün telif hakkı bile tam olarak oturtulamadı... Özellikle Turgut Özal’dan bu yana, “Benim memurum işini bilir” diyerek, emek dışı kazancın tetiklendiği bir süreç sonrasında, sermaye temsilcisi insanlara bir türlü hak olarak izah edilemedi telif. Bir de sermaye ile siyaset kol kola. Sermaye, kendi yolu üzerinde siyaset yapan insanlara baskı uyguluyor. “Sanatçıları başımızdan çekin. Bunların telif parasından bıktık” anlamında sanatçıları iteleyen bir lobi var. Sonuç itibarıyla siyasetin ve sermayenin kol kola gezdiği, siyasilerin sermaye sahiplerine karşı çok net tavırlar gösteremediği bir süreci paylaşıyoruz. ¦ AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da “Telif bir kul hakkı” demişti... Telif bir kul hakkı değil, insan hakkıdır. Telife “kul hakkı” dediğiniz zaman, telifi hak eden sanatçıyı da “kullaştırmış” olursunuz. Ben bunun ideolojik bir cümle olduğunu düşünerek, Cumhuriyet aracılığıyla Sayın Bağış’a yanıt vermek istiyorum: Telif kul hakkından çok emekle hak edilmiş, üretilmiş, doğrulmuş, sanatçıyı bir eserin anne ve babası statüsüne yükselten insan hakkıdır. Ülkemizin bu haklara kavuşması, demokrasinin kurumsal olarak yerleşmesiyle paraleldir. Sanata, sanatçılara bu kadar saldırılan çağımızda, sanatın dışlandığı çağımızda demokrasinin bir kolu, bacağı kesilmektedir. Bu gövde de bunun farkında değildir. Gelin bunun ayırımına varabilecek bir Türkiye’yi hepimiz yaratalım. Benim çabam bu. İpini koparan, mizah festivalinde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çankaya Mizah Festivali’nde Keloğlan’dan Karagöz Hacivat’a, Nasreddin Hoca’dan Hababam Sınıfı’na, Türkiye’nin güçlü mizah geleneği yansıtılacak. Sakarya Caddesi ve Yüksel Caddesi’nde kurulacak sahnelerde her yaştan ve her daldan mizahçı “komiklikler, şakalar” yapacak. Festivalin düzenleyici ortaklarından Ankara Üniversitesi öğrencilerinin yanı sıra pandomim sanatçıları, sokak oyuncuları, portre karikatürcüleri, meddahlar ve müzisyenler sokaklarda olacak. Leman ve Uykusuz dergilerinin standları ile karikatür sanatçılarının masaları da Ankaralı mizahseverleri ağırlayacak. Televizyondaki “Heberler” ekibi; “Dürüst, tarafsız, ahlâksız haber” sloganıyla bilinen Zaytung ekibi, “Dondurmam Gaymak” ve “Entelköy Efeköy’e Karşı” filmlerinin yönetmeni Yüksel Aksu ve yönetmenliğini Murat Saraçoğlu’nun yaptığı “Yangın Var” adlı filmin ekibi, söyleşilerle başkentlilerle buluşacak. Mehmet Esen, Yunus Günçe, Serkan Altuniğne, İlker Gümüşoluk, Serkan Yılmaz, Cem Dinlenmiş ve Mesut Süre’nin stand – up gösterileri, Mahşeri Cümbüş grubunun interaktif tiyatro gösterisi de festivalin parçası olacak. Deniz Alnıtemiz, Üner Altay, Deniz Özturhan ve daimi konuk Ali Yorgo’dan oluşan “Kısmet Şov”a bu festivalde Kaan Sezyum da katılacak. Çizgi roman denilince akla gelen isimlerden Kenan Yarar ile “Caveman” karakterinin yaratıcısı Tayyar Özkan da performanslarıyla festivale konuk olacak. Festivalin programı www.mizahfest.com adresinde.