Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2012 ÇARŞAMBA A4 ANKARA Yaşam Spor Bir Ankara Tablosunun Anımsattıkları 2 Sosyal medyada Ankara Kuyulu Cami Hasan Algan; “Kuyulu Cami yerine yapılan bina da sanırım inşaat halinde” (Gönül Genç) “Sanırım sol kenarda birazı görülen inşaattan bahsediyorsunuz. Evet orası Hacıbayram’a dönen köşe. Lakin cami yıkılma sebebinin yolun genişletilmesi olduğunu düşünürsek, Kuyulu cami yola karışmış olmalı. O inşaat da zamanında kuyulu camiye bitişik alanda olmalı.” (Mustafa Tigrek) 009’da yayımlanan “Misket” adlı kitabında tadını hâlâ damaklarımızda duyduğumuz, eşsiz bir 1950’ler Ankarası betimleyen sevgili İnci Gürbüzatik, yenilerde gördüğü bir eski Ankara tablosunu anlatıyor. Görmem konusunda üstelemesi üzerine Merkez Bankası Sanat Galerisi’ndeki serginin yolunu tutuyorum. 60x70 boyutlarındaki, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1943’de yaptığı Ankara’dan Görünüm adlı mukavva üzerine yağlıboya tablo, görür görmez beni içine alıyor ve o yıllara götürüyor. Burası, Şehit Teğmen Kalmaz (eski adıyla Posta) Caddesi’nin Sulu Han berisindeki sağdan aşağı inen merdivenlerinin alt ucunda Çerkez (Çerkes ve Çerkeş olarak da geçer) Sokağı’nın başladığı yer. Sağa açılan ve o zamanlarki girişi geniş olan Taşdöşeme Sokağı, tabloda sağda oturan seyyar satıcının olduğu yeri kaplayan Ticaret Odası’nın binası nedeniyle bugün hayli daralmış. Solda 17. ya da 18.yüzyıla tarihlenen İbadullah Camisi’nin köşesi görülüyor. Karşıdaki iki katlı evin sol köşesinden aşağıya Çerkez Sokağı uzanıyor. Sokağın diğer ucunda bulunan Belediye Zabıta Noktası ilgililerine, bitişiklerindeki duvarda bulunan “Taşçılar Sokağı” yazısının nereye ait olduğunu, sokağın adının değiştirilip değiştirilmediğini soruyorum, bilmiyorlar. Veee...ilerideki alt katı mavi kepenkli/vitrinli iki katlı evden sağa açılan bizim sokağımız. Gonca Sokak ya da diğer DÜŞ YOLCUSU savassonmez@yahoo.com Savaş SÖNMEZ adıyla Çıkmaz Sokak. Sokağın şimdi yerinde yeller esen 6 numaralı evi, doğumumdan 1949 yılında babamın görevi nedeniyle gittiğimiz Sivas’ta ilkokula başlayana kadar oturduğumuz ev. acebook’taki “Eski Ankara Fotoğrafları Photos of Old F Ankara” başlıklı grup, Ankara’nın eski fotoğrafları üzerinden Ankaralı olmanın ayrıcalığını yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyor. Grubun 2 bin 456 üyesi var. Şu ana kadar paylaşılan eski Ankara fotoğrafı sayısı 3 bin 333. Bunlardan en yeni eklenenleri, fotoğrafları yükleyenlerin isimleri ve yorumlarıyla (parantez içinde yorum sahibinin de ismine yer vererek) sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz: Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1943’de yaptığı Ankara’dan Görünüm Tablosu. Tablo çerçevesi içinde kalan yerler ile hemen bitişiklerinden ve de o günler Ankara’sından nelerneler mi anımsıyorum? O zamanlar, merdivenleri iner inmez solda meşhur pideci Kızılay Hasan Algan; “Sevdi ğim bir resimdir, bütün binalar yerli yerinde, Kızılay binası, eski Soysal , YKM yerindeki binalar duruyor, Güven Park orjinal dizaynında henüz ve Milli Müdafaa Caddesi’ne bulvardan bağlantı var.....” (Ömer Cumhur Özden) Tahtakale Figen Cam; “Tahtakale (Taht’elKale) Çarşısı: XVI. ve XVII. yüzyıllarda Ankara’nın aşağı yüzünde Tahtakale Çarşısı günümüzde de aynı adla anılan (Hacı Doğan Mahallesi aynı zamanda benim de mahallem) alan ile çevrelenmiş, han, hamam, cami, mescit gibi antsal yapılarla belirlenen şehrin ikinci bir merkezi durumunda olan Tahtakale çarşıları. (A. Müderrisoğlu) Tablodaki yerin bugünkü görünümü. Muzaffer’in fırını yer alıyor. Bize dükkanın pide ve börek satış yeri olduğuna ilişkin eski ruhsatını gösteren Kebap 49’un sahibi olan oğlu sevgili Hamza Özbeyoğlu, tonozların hemen dibindeki bu fırının, aslında Sulu Han’ın fırını olabileceğini söylüyor . 1976’da yıkılan bu fırında pidesimitpoğaçakellegüveçtepsi pişiriliyor, birkaç kez ben de tepside kurabiye götürüyorum. Fırın ile cami arasından sola uzanan yol, Sulu Han’ın alt girişine uzanıyor. Kitabesi bulunmayan Sulu Han’ın vakfiyesinin 1508 tarihli olması nedeniyle, hemen bu tarih öncesinde Hasan Paşa tarafından yaptırıldığı sanılıyor. Sulu Han’ın o dönemdeki harap duvarlarının yıkılabileceği, ya da virane odalarından bir “ispirtocu”nun çıkabileceği kaygısıyla hana girişimiz büyüklerimiz tarafından yasaklanmış. Ama merakımızı gidermek için derme çatma kapı aralığından göz gezdiriyoruz. 1980’lerde bizce başarısız bir restorasyon geçiren Sulu Han’ın bugünkü dükkanlarının çoğu içimi acıtıyor. Oysa o hana antikacılar, kuyumcular, deri eşya ve tiftik satıcıları, halıkilimciler, sergi salonları ve nitelikli sanat galerileri daha çok yakışmaz mıydı? Ortadaki bina ile cami arasından Çerkez Sokak girişinin hemen sağında birkaç dükkan var. Saatçi Galip’i, kırmızı tabelasında sahiplerinin adları Kevork Erberber ve Kirkor (ya da Karabet) Erbirbir olarak yazılı olan mahalle bakkalımızı (bu dükkanın yerinde şimdi 49 kapı numaralı Yeni Göktepe Pazarı var.) ve kasabı benden 14 yaş küçük olan Hamza Bey ile net bir şekilde hatırlıyoruz. Benim eskiye ait ilaveten anımsadıklarım arasında, lakabı “Kulaksız” olan kişinin minik tuhafiyeci dükkanı ve o binanın daracık bir merdivenle çıkılan üst katındaki PlanKopyaOzalit Ofisi de bulunuyor. Bir adı da Çıkmaz olan Gonca Sokağımız, burayı artık bir depo olarak kullanan şimdiki 47 ve 49 numaralı dükkanların arasından giriliyor. Sağlısollu 78 evin olduğu bu sokağın sahiplerinin çoğunluğu Ermeni vatandaşlarımız. Simsiyah giysileri çocuk gözüme hayli ürkütücü görünen yaşlı ve dul hanımlar gözlerimin önünde gibi. Çerkez Sokak bizim sokağın köşesinden aşağıya doğru elektrikçi, pastacı, manav, kahve, yorgancı, bakkal ve kasap gibi diğer dükkanlar ve meskenlerle karışık bir çarşı olarak devam ediyor. Bu sokağın o günlerden kalma bir fotoğrafı ne yazık ki yok. Ama Bedri Rahmi Eyüboğlu iyi ki akranım olan bu tabloyu yapmış. Oktay Akbal’ın deyimiyle “Anılarda Görmek” bu olmalı. TED’in tecrübeli basketbolcusu Nezih, özel yaşantısını ve kızını anlattı: ‘Kızım benim her şeyim’ SEVİL ARINAN Otobüs Oya İslimyeli; “Burası Anıtkabir civarı mı?” (Hasan Algan) Türkiye Basketbol 2. Lig takımlarından Optimum TED Ankara Kolejliler’de oynayan Nezih Özbakır’a takımın durumunu soruyorum. “Tek isteğim takımının tekrar Beko Basketbol Ligi’ne çıkması” diyor. Beko Basketbol Ligi’nden düştükleri dönemki kadro için “O kadro bozulmamalıydı” diyen Özbakır, şu an Lig’de 2. durumda olan takımı için “Çok istiyoruz ve hedefimize ulaşacağız. Sezon başında da takım bu yönde tecrübeli oyunculardan kurulu bir şekilde oluşturuldu. Ben daha önceki tecrübelerim ışığında 23 kez üst lige çıkan takımlarda forma giydim. Hep 2. ligde sezona başlayıp, 1. lige çıkan takımlarda yer aldım. “Bizim oklun içine de böyle girmişler..sbf..hep merak ederdim..” (Banu Bingöl) C M Y B C M Y B SBF Yunus Uysal; “Çap meselesi bu işler. Okula sınavla giremeyince panzerle girmiş çapsızlar..” (Zekai Aydın). Bu sezon da 1. lige çıkacağımıza inanıyorum. Kolejlilerin yeri orası. Bu sezon 1. lig coşkusunu yaşayacağız” diye konuşuyor. Özbakır’ın özel yaşantısını Çankaya’da eşi Aslı ve 1 yaşındaki kızı Nehir Özgü ile sürdürüyor. Antrenman aralarını bile fırsat bilip evine koştuğunu söyleyen basketbolcu babalık sevgisini şöyle anlatıyor: “Bütün her şeyimiz kızımız. Varımız yoğumuz Nehirimiz... Benim önceliğim işim ama boş zamanlarımın kahramanı kızımdır. Sanırım kızım da benim gibi basketbola yatkın. Ankara’daki maçlarıma da geliyor. Tribünde babasını izliyor. Örneğin maç öncesinde yaptığımız ısınma antrenmanlarında arkamı dönüp ona bakmam ayrı bir keyif veriyor bana. Sürekli beni izliyor. Tabii uykusu geldiğinde de maç sırasında çıkan seslere aldırış etmeden uyuyor. Sanırım o da basketbol salonlarına alıştı.” Basketbol ve aile yaşantısının yanında Nezih Özbakır’a ülke gündemini de soruyorum. Futbolun şikeyle gündeme gelmesine üzüldüğünü söylüyor. Antrenman ve maç programı nedeniyle siyasi gündem de uzak olduğunu belirterek ekliyor: “Varım yoğum kızım.”