26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 5 Aralık 2012 Çarşamba ‘Seyirci çığlığımıza ses verdi’ GÜRSEL GÖKÇE a4 Yaşam A nkara Sanat Tiyatrosu (AST) bu yıl 50. yaşını kutluyor. 50 yıl boyunca bulunduğu çizgiden taviz vermeden sanat yaşamına devam eden eden AST, kapalı gişe oynadıkları “Selamün Kavlen Karakolu” ile geleceğe umutla bakıyor. En büyük düşmanlarının “televizyon” M ve o olduğunu belirten AST Genel Müdürü Hakan Güven, “İnsanlar artık tiyatroya gitmiyorlar, Gür s el GÖKÇE televizyonun esiri oldular” diyor. İşte, Hakan Güven’in dilinden AST: 50 yıldır bir tiyatronun her türlü darbeye ve saldırıya karşı ayakta kalması büyük bir başarı. Dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir tiyatro olsa, herhalde müze yaparlardı. Zor şartlar altında perdeler açılıyor. Giderimiz çok. 50 yıldır aynı adresteyiz ama maalesef hâlâ burada kiracıyız. Bizim yerimizde ticari bir işletme olsaydı burayı satın alırdı. Ama bizim amacımız sanatımızı, politik görüşümüzü sahnede anlatmak. Daha önce yöneticilerin ticari anlamdaki yetersizlikleri, kurumun ağır aksak gitmesine neden olmuş. Ayrıca bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel Hakan Güven kimdir? 1964 yılında Ankara’da doğdu. 1983 yılında, Ankara Halk Tiyatrosu’nda, Erkan Yücel yönetiminde profesyonel olarak oyunculuğa başladı. AST’ta uzun süre oyuncu olarak çalıştı. Yazdığı üç çocuk oyununu AST’ta sahneye koydu. Ankara Ekin Tiyatrosu’nda ve yurtdışında da oyunlar sahneleyen Tiyatro Fabrikası ile çalışmalarını sürdürdü. Oyun yazarı Haldun Taner’in “Vatan Kurtaran Şaban” adlı oyunundaki “Şaban” karakteriyle 2006 yılında Sanat Kurumu tarafından “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne değer görüldü. ‘Ölüyü dirilttik’ A tiyatrolara verdiği yardımlar kapsamında 85 bin TL yardım aldık. ‘Kapalı gişe oynuyoruz’ Bir dönem AST’tan ayrılmak durumunda kaldık. O dönemde çok suiistimaller olmuş, sahne performansı düşmüş. Seyirci buradan uzaklaşmış. Tiyatro çok zor bir çıkmaza sürüklenmiş. Burası bizim için bir mabet gibi. AST’ta göreve geldiğimiz son dört yıldan bu tarafa, tiyatroyu eski düzeyine getirmeye çalışıyoruz. Şimdi herkes AST’ı kendi çocuğundan ayırt etmiyor. Uzun sürenin ardından yeniden yeni oyunumuz için “Yerimiz kalmamıştır” tabelasını asmak, bizi mutlu etti. Sözün bittiği noktaydı o. Ağabeylerimiz, AST’ta Erkan Yücel’lerin dönemlerini anlatıyorlar. Öğle tatillerinde bile işçiler ve memurlar bilet almak için uzun kuyruklar oluştururlarmış. Biz o günleri yaşamadık ama kapalı gişe oyun oynamak da bizi mutlu etti. ST 50. yılına girerken, müthiş bir başarı yakaladık. Bu başarı, tüm çalışanlarımızın başarısı. Çünkü hiç kimsenin gönlü razı olmadı buranın kapanmasına. Biz performanslarımızla deyim yerindeyse “ölüyü dirilttik.” Elimizdeki verilere göre AST, daha uzun yıllar perdelerini açacak. Bunu biz söylemiyoruz, izleyicilerimiz söylüyor. Diyelim ki bir oyunu bir sezonda 100 kişi izlemişse, aynı oyunu ikinci sezon 200 kişi izliyor. Böylece bizi cesaretlendiriyorlar. Göreve ilk geldiğimizde çok çaba sarf ettik. Burada bir çığlık vardı, bunu sokağa duyurduk. Bu sezon da kapalı gişe oynuyoruz oyunlarımızı. Demek ki seyirci çığlığımızı duydu. İzleyici sayısı müthiş bir artış gösterdi. Geçen sezon sahneye taşıdığımız oyun, 3 ödül birden aldı. Bu durum AST’ın tarihinde de sayılıdır. Kah ı las ‘Ankara ile bütünleşen bir kurum’ AST, Ankara’yla bütünleşmiş bir kurum. Eskiden Ankara’da belirli merkezler vardı. Bunlar arasında ilk akla gelenler, Kızılay PTT binası, Güvenpark , Gençlik Parkı ve AST’ın önü idi. AST, memur, işçi, öğrenci için bir buluşma noktasıydı. Ama şimdi insanların sırtlarına çok ağır bir ekonomik yük bindi. İnsanlar artık tiyatroyu ne yazık ki “angarya” olarak görmeye başladılar. Bizim en büyük düşmanımız ise “televizyon.” Bir de insanları robotlaştırıyorlar. Her sabah saat 07.00’de kalkacaksın, saat 08.00’de işyerinde olacaksın, akşam saat 18.00’de işten çıkacak ve eve gideceksin... Yemekler yenecek ve televizyonda dizi izlenecek... Ertesi gün yine aynı kısır döngü... Bence bu aslında “devletin bir uyuşturma politikası.” “özelleştirilmesine” yönelik çalışmalara uzaktan bakıp, anlamaya çalışıyoruz. Yani nasıl yapılacak? İhale açılıp, DT devredilecek mi? Örneğin Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi belli bir süreyle birine kiraya mı verilecek? Bu sıralarda tiyatro işleten akıllı insan bulmak çok zor. Ayrıca “özelleştirme” konusunda önce bir girişimde bulundular, sonra geri adım attılar. Kapalı kapılar ardında da neler dönüyor, bilemeyiz. Hükümet de net değil. Böylelikle “suni bir gündem” yarattılar. ‘AST bir oyuncu fabrikası’ nkara’dan büyük bir göç yaşandı. Bu nedenle tiyatro artık bir para kazanma yöntemi değil, “Ben bu mesleği yapacağım, bu işten 35 kuruş para kazanacağım ve çorbamı öyle kaynatacağım” diyen çok az insan kaldı. Dizi piyasasının da İstanbul’da olması, oyuncuların oraya gitmesine neden oldu. Oyuncular bugün dizilerde rol alarak, tiyatrodan kazandığı gelirin 1015 mislisini kazanıyor. Bunun yanı sıra bugün dizilerde oynayan oyuncuların büyük çoğunluğu AST kökenli. AST küçük bir sahne ama kurulduğu günden bugüne kadar çok sayıda oyuncu yetiştirdi. Bu anlamda “AST bir oyuncu fabrikası.” A ‘Selamün Kavlen Karakolu’ Bu yıl mizah ustası Aziz Nesin’in bir eserinden esinlenilerek Yücel Erten’in yazdığı “Selamün Kavlen Karakolu” adlı oyunu sahneliyoruz. Yücel Erten aynı zamanda oyunun rejisini üstlendi. Bunun yanı sıra AST’ta “Zübük” ve “Giderayak” adlı oyunlar da haftada bir, iki gün sahneye taşınıyor. ‘Özelleştirmeyi anlamaya çalışıyoruz’ Devlet Tiyatroları’nın (DT) C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear