26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 14 Aralık 2012 Cuma a4 Yaşam BÜYÜK ATATÜRK YOLU 5 dını, Roma imparatorlarının unvanı Caesarea’dan alan Kayseri, tarihi açıdan Anadolu’nun en eski kentlerinden biri. İpek Yolu başta olmak üzere tarihi boyunca, doğudan batıya, kuzeyden güneye ticaret yolları üzerinde kalan Kayseri, zamanında Asur ve Hitit tüccarlarını da buluşturmuş. Kültepe’deki, Asurlu ticaret kolonilerinin pazar yeri Karum’da yapılan kazılarda ele geçen ve Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen buluntular; Kayseri insanının herkes tarafından kabul edilen ticari zekâsının, kentin köklü tarihinden geldiğinin bir kanıtı olsa gerek… Bugünkü Kayseri’ye 22 kilometre uzaklıktaki Kültepe’nin aşağı kesiminde kalan Karum, tarihe pazar yeri olarak geçerken, tepede kalan Kaniş Kaniş Krallığı’nın başkentiymiş. Bölge Pers egemenliğinde iken, şimdiki kent merkezinin bulunduğu yerde kurulan Mazaka ise bölgeye hâkim Kapadokya Krallığı’nın başkenti olmuş. Konya’dan sonra Anadolu’daki en fazla Selçuklu eseri bulunan kent olan Kayseri’de az sayıda Osmanlı eseri ile bazı kilise ve manastır kalıntıları da görülebilir. Örneğin, kendisi de Kayserili olan Osmanlı’nın baş mimarı Sinan’ın kentteki üç eserinden, sadece 1585 yılında yapılan Kurşunlu Camisi günümüze ulaşırken diğer bir camisi ile hamamı çoktan yıkılmış. Kayseri’nin merkezi, ortasında tarihi saat kulesi ve Atatürk anıtının, kenarında ise kalenin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı. Atatürk anıtıyla birlikte kentin simgesi durumundaki saat kulesi, döneminde, büyük kentlere birer saat kulesi yaptıran Sultan II. Abdülhamid’in emriyle 1906’da yaptırılmış. Meydanın ortasından geçen tramvay yolunun karşı tarafında ise modern bir bina olan valilik ile birlikte Sahabiye Medresesi ve Kurşunlu Camisi ile büyük bir park içindeki Giyasiye Medresesi ve Şifahanesi (Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi) gibi tarihi yapılar yer alıyor. 1267’de Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata tarafında yaptırılan Sahabiye Medresesi şimdi çarşı olarak kullanılıyor. İlk defa 3. yüzyılda Romalılar tarafından yapılan, İçkale ve Dışkale olarak iki bölümden oluşan kale, Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerinde de elden geçirilerek kullanılmış. Kalede görülmesi gereken başlıca tarihi yerler; Bürüngüz Camisi, Kapalı Çarşı, Bedesten, Ulu Cami, Vezirhan, Atatürk Evi ve Güpgüpoğlu Konağı olarak özetlenebilir. Anadolu’nun dört büyüğünden biri olan ve 15. yüzyılda yapılan Bedesten’in etrafında zamanla gelişen Kapalı Çarşı halen yoğun şekilde kullanılıyor. Geleneksel Kayseri konaklarının güzel bir örneği olan ve Etnoğrafya Müzesi olarak düzenlenen Güpgüpoğlu Konağı da bir 15. yüzyıl yapısı olup zamanında harem selamlık olarak iki bölüm halinde yapılmış. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının, 1919 yılında Sivas’tan Ankara’ya doğru yaptıkları tarihi yolculuk esnasında Kayseri’de iki gün konakladıkları (1921 Aralık) İmamzade Reşat Ağa Konağı Atatürk Evi adıyla müze olarak düzenlenmiş. Atatürk Evi’nin çift kollu ahşap bir merdivenle çıkılan üst katı o dönemden kalan mobilyalarla, alt katında bir oda ise etnoğrafik eşyalarla düzenlenmiş. Kaleden sonra Seyyid Burhanettin Bulvarı boyunca yapılacak bir yürüyüşle; Hunat Hatun Külliyesi, Seracaddin Medresesi, Alaca Kümbet, Ahi Evran Zaviyesi ve Döner Kümbet gibi Kayseri’nin diğer tarihi yerlerini görmek mümkün. 1237’de Alâeddin Keykubat’ın eşi Mahperi (Hunat) Hatun adına yapılan ve yanında Hunat Hatun’un türbesi de bulunan cami, giriş A Antik Kapadokya’nın Başkenti Kayseri kapısındaki taş içliğiyle dikkat çekiyor. Günümüzde el işleri, hediyelik ve anı eşyası satış yeri olarak kullanılan Hunat Hatun Medresesi ve halen kullanılmakta olan hamam, külliye’nin diğer yapıları. Böylece kentin tarihi mekânlarını gezdikten sonra biraz da kentin modern yüzünü görmek için, merkezden uzaklaşarak havaalanı yolundaki Fuar Alanı’na doğru gidiyoruz. Burada gezdiğimiz Büyükşehir Belediyesi Kadir Has Kent ve Mimar Sinan Müzesi, binasından sergileme tekniğine kadar son derece modern bir mekân. Müzenin giriş katında yer alan büyük bir Kayseri maketinin etrafındaki ekranlarda tarihinden el sanatlarına, mimarisinden mutfak kültürüne kadar her yönüyle Kayseri tanıtılırken, ikinci katta ise Mimar Sinan’ın hayatı ve eserleri gene aynı şekilde maketlerle ve kısa tanıtım filmleriyle anlatılıyor. Halılarıyla, özelikle Bünyan’ın el dokuma halısıyla meşhur olan Kayseri mutfak kültürü açısından da çok zengin bir kent, pastırma ve sucuğu ile 30 kadar çeşidi bulunan ünlü mantısını bilmeyen yoktur. Kayseri’de bunların haricinde, aralarında Nevzine tatlısı ile Develi’nin meşhur Cıvıklı pidesinin de bulunduğu yöreye özgü daha pek çok yemek veya tatlı çeşidini tadabilirsiniz. Kayseri’nin yakın çevresinde gezilecek yerlerin başında; kent merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Erciyes Kayak Merkezi gelir. 3917 metre yüksekliğiyle İç Anadolu’nun en yüksek dağı olan Erciyes, toz şeklindeki karıyla meşhur. Kayseri’de ayrıca tatlı ve tuzlu su ekosistemlerini birlikte yaşatan Develi ovasındaki Sultan Sazlığı Kuş Cenneti, Türkiye’nin en büyüklerinden olan Yahyalı’daki Kapuzbaşı Şelaleleri, Kayseri’nin Kapadokyası olarak anılan Soğanlı Vadisi ve türkü olmuş bağları yerine artık buraya özgü güvercin evleriyle dikkat çeken Gesi görülebilir. Bunların haricinde, Talas’taki Ali Dağı Yeraltı Şehri ile Mimar Sinan’ın doğduğu ve 21 yaşına kadar yaşadığı Ağırnas’taki (Arapçada Ağır İnsan) yeraltı şehri ve de Kayserili ünlü yönetmen Elia Kazan’ın doğduğu Germir’deki metruk kiliseler de Kayseri’nin ilçelerinde gezilebilecek diğer yerler arasında not edilebilir. Gezgin Gözüyle TİMURÖZKAN [email protected] Temsil Heyeti üyesi Mazhar Müfit Kansu’nun anılarından: “… Sabahleyin mükemmel bir kahvaltı yaptık; evet, mükemmel diyorum, bizim aylardır ki, tereyağı, kaymak, süt, bal gördüğümüz yoktu. Bu gibi şeylerden mahrum kaldıktan sonra insan bir gün kavuşursa kıymetleri o zaman daha ziyade artıyor. Paşa, kahvaltıda yine şakaya başladı. Ev sahibine: ‘Azizim, biz her sabah sütten, kaymaktan bıktık. Sizin meşhur pastırmanız vardır, üzerine birkaç taze yumurta kırılsa da daha kuvvetli bir kahvaltı alsak, nasıl olur? Bugün gezeceğimiz yerler var, öğle yemeğini biraz geç yiyeceğiz!’ ve paşa bana bir göz işareti yaptı. Raşit Ağa: ‘Baş üstüne efendim!’ diyerek fırladı gitti. Paşa: ‘Öyle değil mi? Kaymaktan, sütten, baldan filan bıktık’ deyince bir kahkaha attık. ‘Adi bir çay ile bir dilim ekmekten ne haber paşam?’ dedim. ‘Canım pastırmalı yumurta istedi de onun için söyledim’ dedi. Beş on dakika geçmeden pastırmalı yumurta geldi. Nihayet mükemmel bir yemek yedik demektir. Arkadaşlar da birer birer geldiler, birleştik. Askeri kulübü gezdik; bir küçük mütevazı evdi. Sonra bazı mektepleri ve Ermeni cemaatine ait mektebi ve papazını gördük. Fakat Kayseri’yi terk etmek üzereymiş. İleri gelenlerle, işimiz hakkında müzakerelerde bulunuldu. Kayserililer umumiyetle Kuvayı Milliyeci ve fedakâr ve vatansever insanlardır. Her şeye hazır olduklarını memnuniyetle müşahede ettik. O gece de misafir olduğumuz evlerde kaldık.” “Kayseri’den 21 Aralık 1919 Pazar sabahı hareketle doğruca Mucur’a gidiyorduk. Fakat hareket dokuzda olmak lazım gelirken on dakika geç kaldığımızdan hareket müdürü söylenip duruyordu. Bu on dakikayı birinci on beş dakikalık istirahattan keserek telafi edeceğini teemmül ile biraz öfkesi geçti. Soğuk çok ziyade idi. Himmetdede köyünde on beş dakika yerine beş dakikalık bir tevakuşa tekrar yola düzüldük. Öğle yemeği otomobillerde yenecekti. Kayserililerin yolluk olarak verdikleri börekler, sucuklar, pastırmalar, piliçler her otomobile bu tavakkuf sırası taksim ve tevzi edildi. Bu defa da kar yerine biraz yağmur yağdı ve nihayet, yolları kardan ve çamurdan cıvık bir hal aldığından, mukadder saatten iki üç saat sonra yani gece sekiz buçukta Mucur’a gelebildik.” C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear