23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 28 Kasım 2012 Çarşamba a4 Yaşam Osman Tural kimdir? 1964 yılında Samsun’da doğdu. 1986 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. 1987 yılında Tokat’ta kaymakam adaylığı görevine başladı. 1990 yılında Durağan (Sinop) Kaymakamı oldu. 19972000 yılları arasında Sivas Vali Yardımcılığı yaptı. 2000 yılında İngiltere’de acil durum yönetimi ve planlaması konusunda master tezini hazırladı. İngiltere’deyken, 2000 yılında, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı’na atandı. 2003 yılında atandığı İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı görevini sürdürmekte iken aynı yıl ağustos ayında geçici görevle Ulaştırma Bakanlığı’nda “bakan danışmanı” olarak görevlendirildi. 2003 yılında PTT Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu üyeliğine atanan Tural bu görevi sürdürmekte iken, 7 Haziran 2005 tarihi itibarıyla PTT Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi. ‘Her ay 17 milyon kişi PTT’nin kapısını aşındırıyor’ 1840 yılında bakanlık olarak kurulan PTT, 172 yıldır hizmet veriyor. 1980’li yıllarda telekomünikasyonun ön plana çıkmasıyla, Posta kısmı gözden düşerken, telefon yükselen değeri oldu. 1996 yılında da Telekom ile Posta birbirinden ayrıldı. 2003 yılında PTT şubeleri banka şubelerine dönüştürüldü. 38 bine yakın çalışanıyla 36 ilçe, 1256 belde ve 238 köyde PTT sadece bankacılık hizmeti veriyor. Bu hafta “Kahve Molası”na PTT Genel Müdürü Osman Tural’ı konuk ettik. İşte sohbetimizden yansıyanlar: 3 milyon kart dağıttık Bir banka ile anlaşarak PTT posta çeklerini banka kartına dönüştürüp, piyasaya 3 milyon 306 bin adet banka kartı sunduk. Müşterilerimizden gelen talep doğrultusunda şubelerimize “PTT Matik” yerleştirdik. Borsa işlemlerine de aracılık ediyoruz. Yaptığımız anlaşma ile PTT’den bankaya, 17 milyon bankadan da PTT’ye patronumuz var Gürs “Ucuz Para el GÖKÇE Kargo hizmetlerimizi de Transferi” ismini verdiğimiz müşterilerimizden gelen talepler UPT’yi gerçekleştiriyoruz. Değişik doğrultusunda mevcut altyapımızı bankaların kredi verme işlerini de kullanarak yapıyoruz. Kargo yapıyoruz. Bu sayede PTT’ler bir dağıtımında piyasanın yüzde 20’lik ödeme ve tahsilat merkezine dönüştü. bir payını alıyoruz. Biz, “müşteri patrondur” ilkesiyle çalışıyoruz. El değmeden ayrılıyor Her ay PTT’lerden bankacılık hizmeti Posta işlemleri için mektupların alan insan sayısı 1617 milyon dağıtılması konusunda Avrupa’nın en civarında. Şu anda ayda 25 milyon yeni otomatik ayrım sistemlerini işlem yapılıyor. Hiç kimseyi zoraki İstanbul’da kurduk. Şu anda mektuplar getirip sizden hizmet almasını el değmeden, optik okuyucular sağlayamazsınız. İş ve işlem çeşidi ve vasıtasıyla ayrılıyor. Postalarımızın kalitesinin artırılması nedeniyle yaklaşık yüzde 50 60’ı İstanbul’dan PTT’ler tercih ediliyor. Kah M ve o dağıtılıyor.Yeni, otomatik ayrım sistemlerimizi Ankara, İzmir, Antalya ve İstanbul Anadolu yakasında bu yıl içerisinde devreye sokacağız. Ayrıca kayıtlı gönderilerde APS, telgraf ve taahhütlü kayıtlı gönderilerinde internet sistemi üzerinden gönderinin nerde olduğu ve ne zaman teslim edileceğine ilişkin bilgiye de hem biz hem de müşterimiz ulaşabiliyor. ı las 1 milyar gönderi taşıyoruz 20022003 yıllarında 900950 milyon civarında toplam gönderi sayımız vardı. Hizmet kalitemizdeki artışla beraber bir yükseliş oldu. 1 milyar 200 milyona çıktık. Şu anda 1 milyar 100 milyon civarında. Dünyada posta gönderileri hızla azalıyor. Fransa bizimle nüfus ve yüzölçüm anlamında aynı büyüklükte. Fransa’nın toplam gönderi sayısı 19 milyar civarında. Bizim 17 katımız. Oradaki gönderilerin birçoğu reklam içerikli gönderiler. Türkiye maalesef basılı reklam araçlarını göndermeden direk internetle tanıştı; dolayısıyla da bizde posta gönderimi düşük kaldı. Hedefimiz 206 milyon TL kâr Şu anki rakamlarla değerlendirirsek 2012 yılında hedeflediğimiz rakamları tutturduğumuz görülüyor. Şu an kasım ayındayız; ekim ayının rakamları geldi. İlk on aylık sürede gelirgider anlamında bütçelerimizi tutturduk. 191 milyon TL kâr hedefimiz var. 2013 hedefimiz ise 206 milyon TL. Biz kaliteyi artırmak için sürekli yatırım yapıyoruz. Bizim yaptığımız yatırım tutarı yıllık 140 milyon lira. Tabii ki kazandığımız için yatırım yapıyoruz, kazanmazsak yatırım da yapamayız. Kişisel pul basıyoruz Kişilere ve kurumlara yasalar karşısında suç olmayan fikri ve sınai haklara aykırı olmamak şartıyla istedikleri objeyi pul olarak bastırıp gönderilerinin üzerinde kullanabilme imkânını sağladık. Ayrıca özel günlerde müracaatları üzerine ilk gün damgalı pulları kullandırıyoruz. Her yıl diğer kurum ve kuruluşlardan aldığımız öneriler doğrultusunda 20 çeşit sürekli pul çıkarıyoruz. Ülkemizin değişik yerlerinde pul sergileri açıyoruz. Motosiklet tutkunuyum M otosiklet benim çocukluğumdan bu tarafa tutkum. Çocukken, motosikletle tarladan tütün ve mısır taşıyorduk. Büyüyünce biraz hızlı motosiklet sürmeye başladım. Babam korktu; motosikleti sattı. Daha sonra üniversiteyi kazandım o dönemde motorsiklete binmedim. Ankara’ya gelince tekrar motosiklet aldım. Şu anda da güzel bir motosikletim var. Hafta sonları fırsat buldukça Ankara içindeki seyahatlerimi onunla yapıyorum. Zaman zaman İstanbul’a gidip geliyorum. Ben motosiklete binmeyi seviyorum. En büyük sıkıntımız, diğer sürücülerin motosiklet sürücülerine küçümseyerek bakmaları. Kale ile Tanışma emal Çelik, 1942’de (kendi ifadesiyle nüfus memurunun köye iki yılda bir uğramasından ötürü belki de 1940’da) Artvin ili Şavşat ilçesinin Akdamla köyünde doğuyor. Köyün ilkokulunda ve Şavşat Ortaokulu’ndaki öğretmenlerinin teşviki ile başlayan resim çalışmaları Artvin Lisesi resim öğretmeni Sırrı Divil’in katkıları ile ciddiyet kazanıyor. 1959’da lise bittiğinde 36 saatlik bir yolculukla Ankara’ya gelip İtfaiye Meydanı’ndaki Nevşehir Oteli’ne yerleşiyor. O güne değin gördüğü iki büyük yerden Şavşat 1200, Artvin ise 5000 nüfuslu. Büyüklüğü karşısında dehşete düştüğü o yılların Ankarası’nda, okula kayıt işlemlerinden arta kalan ilk boş zamanında ilk uğrak yeri Ankara Kalesi oluyor. İşte o gün bu gündür kısa aralıklar dışında Kemal Çelik’in mekânı ve kendisini evinde gibi hissettiği yer hep Ankara Kalesi. O yıl başladığı DTCF Fransız Filolojisi Bölümü’nü üçüncü sınıfta iken terk ediyor. Keskin Çiftevi köyünde yedeksubay öğretmenlik ve ilk çalışma yıllarının ardından, 1978’de, yeniden girdiği DTCF Klasik Arkeoloji Bölümü’nü, 1983’te bitiriyor. K Atölyesinin giriş kapısı. Tenisi yaygınlaştırmak istiyoruz Tenis Federasyonu’nda üç dönem yönetim kurulu üyeliği yaptım. Arkadaşlar bu dönemde, benim başkanlığımda, devam etme kararı aldılar. Bu tür oluşumlarda sadece başkanla değerlendirilmesi doğru değil. Asıl yetki genel kurulda; genel kurul o yetkilerini yönetim kuruluna devrediyor. Çok yönlü bir tenis politikası oluşturulması istiyoruz. Tenisin ülkemizde yaygın ve tanınan ve herkes tarafından yapılabilir bir spor dalı haline getirilmesini istiyoruz. Bununla ilgili çalışmaları da sürdüreceğiz. Her ilde bir tenis aktivitesi olmasını sağlayacağız. İller arası, bölgeler arası turnuvalar düzenleyeceğiz. Düş Yolcusu SAVAŞSÖNMEZ Aldığı ödül ve plaketler ile tuvalinde çalışmakta olduğu Şavşat tablosu. Atölyesi Eşref Üren, Cemal Bingöl, Şefik Bursalı ve Saim Kanra gibi üstatların rahlesinden geçip, büyük desteklerini alan Çelik, 1967’de karma, 1977’de kişisel sergilerine başlayıp, bugüne değin 35 kişisel sergi açıyor ve sayısız karma sergiye katılıyor. Önce Ankara Kalesi girişinde Ankara Belediyesi’nin verdiği bir mekâna, 1990’dan itibaren de Pirinç Han’daki bugünkü atölyesine yerleşiyor. Pirinç Han, vakfiyesine göre 1739 yılında kuzat (kadı) Mehmet Emin Efendi tarafından yaptırılmış. Halen Remziye Cebeci’nin varisi Ahmet Cebeci’nin mülkü olan handa 42 dükkân bulunuyor. 4 ayrı binanın birleşmesinden oluşan ve 1990’da tamamlanan restorasyonu sırasında, handan 90 kamyon curuf atılmış. Batıkent’te oturan Çelik, gidişdönüşte 3 saatini yollarda harcamayı göze alarak, düzenli bir şekilde hemen her gün atölyesine geliyor. Yetenekli öğrencileri güzel sanatlar okullarının yetenek sınavlarına hazırlamak gibi bir görev de edinmiş kendisine. Bu öğrencileriyle mezuniyetlerine değin atölyesini paylaşmaktan, böylece bir yandan da Ankara Kalesi’nin “ahilik” geleneğini yaşatmaktan büyük mutluluk duyuyor. Kemal Çelik’e göre, yaşam standartlarının bunca gelişimine karşın, geçmişin ve eskinin korunmasında çok gerilere düşülmüş. Sıcak insan ilişkileri ve estetik duygusu yok edilmiş. Geçmiş yıllarda kalede tanıştığı deneyimli mimar Adnan Yücel’den öğrendiğine göre, kale evlerinin temeli ile tabanı arasında 10’ar santimetrelik boşluklar bırakılır, bu boşluğa döşenen “kül” haşeratın yerleşmesini engellermiş. Çelik, şimdinin bina yenileme ve onarımlarının sıradan ve baştan savma yapıldığı kanısında. Restore edilen evlerin tümünün beyaza boyanmasına karşı. Beyazın çokrenkliliği öldürdüğünü söylüyor. Ona göre çok savassonmez@yahoo.com renkli bir yer olan kale yöresi “kışın beyaz elbise giymiş” gibi olmuş. Ankara’nın hemen her sorununda “İlgililer bilgisiz – bilgililer ilgisiz.” Kale Ressamı İşe gittiği zamanları “boş zaman” olarak nitelendirip, asıl işinin ve yaşam biçiminin “resim yapmak” olduğunu söyleyen Kemal Çelik, suluboyacı. Arada bir canı çektiğinde yağlıboya çalıştığı da oluyor. Kendi ifadesiyle, 51 yıldır 6500 civarında resim yapmış. Tablolarında Türkiye’nin doğal ve tarihi görüntülerini işliyor. Bir tarihte bir Amasra resmi yapması istenmiş, o da bir Amasra fotoğrafını tabloya geçirmiş. Bitirip yerine asıldığında, resmin gerçeğin tersine konumlandığını görünce çok utanmış. O günden sonra gözüyle görmediği ya da eskizler almadığı hiçbir çalışma yapmamış. Memleketi olan Artvin’i ve ilçelerini de dağbayır dolaşarak, bu yöntemle çokça Çelik’in fırçasından İçkale’de Alaeddin Camisi ve Aktaş Sokağı. resmetmiş. 1977’den bu yana kale çevresinin 1200’e yakın tablosunu yapan Çelik, bu nedenle “Kale Ressamı” olarak da anılıyor. Bir çeşit “tarihe not düşmek” ya da arkeolog gözüyle belgelemek onun yaptığı aslında. Kale ve İçkale’nin yanı sıra İnci, Pazar, Eryokuşu, Yıldırım, Gebze gibi civar sokaklarda, birer birer kaybolan yüzlerce evi tablolarıyla belgelemiş. Bu evlerin, hatta sokakların birçoğu yok artık. Bir tarihte eskizini aldığı evi çizmeye gittiğinde, o kısa süre içinde o evin yokoluşuna hayretler içinde tanık olmuş çoğu kez. Kale ve yöresini 1200’e yakın karede tablolaştırdığını söyleyen ressamımızda, bu tabloların tamamına yakınının fotoğrafı bulunuyor. Özel koleksiyonların dışında bazı tabloları ise atölyede ya da sergi yerlerinde alıcılarını beklemede. Acaba diyorum, bu “yaşanmışlıkları” silmekte birbirleriyle yarışan ve arşivlerinde yok edilen bu yerlerin eski fotoğraflarını bile barındıramadıkları kuşku götürmeyen Büyükşehir ve Altındağ belediyeleri, Kemal Çelik’in elindeki tablo fotoğraflarından bir ya da birkaç albüm oluşturup, bunları Ankara’nın belleğine hediye etmeyi düşünmezler mi ? Ya da her biri ayrı telden çalmaya devam eden Ankara Enstitüsü Vakfı, Ankara Kulübü Derneği, Ankaralılar Vakfı, Ankara Kalesi Derneği, VEKAM gibi Ankara kuruluşları, böyle bir “prestij” yapıtına imza koymak istemezler mi? Belki de bu önerimizden sonra Ankara’nın Ankara, Hacettepe, Gazi, ODTÜ, Ufuk, Bilkent, Başkent, Yıldırım Beyazıt, TOBB, Çankaya, Atılım vb. üniversiteleri, böylesine bir kültür olayını sahiplenmek için birbirleri ile yarışacaklardır. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear