26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sayfa 19 Ekim 2012 Cuma a4 Yaşam G Baltık Denizi’nin Güzel Kızı Helsinki Asya’dan sonra bizi Avrupa’ya götüren ve deneyimli bir turist rehberi olan Aykut Güzer, “sakin, sessiz bir tabiat aşığı iseniz Finlandiya’yı ziyaret edin” diye başladığı gezi izlenimlerinde “Baltık Denizi’nin güzel kızı” olarak adlandırılan Helsinki’yi şöyle anlatıyor: Finlandiya’ya ilk kez 1974 yılında, kendilerinin ürettikleri yedi katlı bir feribotla İsveç’ten seyahat ettim. Silja Line ve Viking Line gemileri her gün karşılıklı olarak İsveç ve Baltık ülkelerinden Helsinki’ye sefer yaparlar. Düz bir şehir olan Helsinki’de feribotlar hemen şehir merkezine yanaşır. 3B ve 3T numaralı tramvaylarla şehir turu yapabilirsiniz. 3B sizi pazar yerine götürecek. Helsinki’nin bu, küçük pazaryerine turistler dahil herkes gider. Yiyecekten giyeceğe, turistik hatıra eşyalarından kürk eşyalara kadar her şeyin satıldığı bu pazar yerinden her saat başı kalkan motorlarla Suomenlinna’ya (Finlandiya Kalesi) gidebilirsiniz. Pazar yerinin arkası Senato Meydanı. Burada meydana adını veren Senato binasından başka, beyaz renkli görkemli bir bina olan Helsinki Katedrali’ni bulacaksınız. Helsinki’nin bir diğer önemli dini yapısı olan Uspenski Katedrali’ni ise Pazar Meydanı yakınlarında görebilirsiniz. Finlandiya’nın en tanınmış mimarlarından Aalto’nun eseri tren garını gördükten sonra sahilden yürüyün, Ulusal Müze’ye geleceksiniz. Helsinki’de bulunan çok sayıdaki kültür ve sanat kurumlarının başında gelen müzeyi de gezdikten sonra yukarı doğru çıkın ve kaya içine oyulmuş şirin kiliseyi bulun. Şanslı iseniz, bazı günler verilen konserleri izleyebilirsiniz. Kaya Kilisesi olarak da anılan Temppliauleio Kilisesi 1969’da inşa edilmiş, her yıl 500 bin kişi tarafından gezilen kilise Timo ve Toumo Suomalainen kardeşlerin eseri. Büyük Fin Bestecisi Sibelius’un kendi adını taşıyan büyük bir parkta bulunan heykeli de Helsinki’nin mutlaka görülmesi gereken yerlerinden biri. Hollanda’nın Saklı Cenneti A vrupa’nın en çok gezilen yerlerinden biri olan Helsinki’den sonra şimdi de pek bilinmeyen bir yöresine gideceğiz. Akçakoca Belediyesi’nde Halkla İlişkiler Müdürü olarak çalışan genç okurlarımızdan Mine Alpan kendisinin de bir süre görev yaptığı Hollanda’nın şirin bir köşesini yazmış. Alpan’a göre; Hollanda’nın marjinallere kucak açan özgürlükçü duruşunu Hoogezand Sappemeer’de de hissetmek mümkün. Hollanda deyince akla ilk gelen yerler Amsterdam, Rotterdam, Lahey vb. kentler olmakla birlikte hiç kuşkusuz Hollanda’nın gezilip görülecek yerleri bunlardan ibaret değildir. Amsterdam’a trenle iki saat uzaklıktaki Hoogezand Sappemeer, çeşit çeşit yüzen evlerde yaşadığı kozmopolit bir demografik yapıya sahip olan kent, kozmopolit nüfusundan kaynaklanan çok farklı kültürlere ev sahipliği yapmaktadır. Hoogezand Sappemeer’da köyler adeta bir şehri anımsatan niteliktedir. Kropswolde, Westerbroek, Foxhol ve Kiel Holanda Molen de Hoop. Windeweer köyleri başta olmak üzere bu köylerde ve kentin civarında yer alan diğer şirin köylerde yeldeğirmenleri, enerji üreten rüzgar gülleri, su kanalları ve çiftlikleri görebilirsiniz. Yerel lezzetlere meraklılar için; halkının popüler yemekleri stamppotboerenkool, atamppotzuurkool önerilebilir. Bunların dışında haşlanmış patates, yeşil ve beyaz lahanayı püre haline getirip yemek, halkın vazgeçilmez damak tadıdır. Ülke genelinde 15 bin km uzunluğunda bisiklet yoluna sahip olan Hollanda’nın her tarafında olduğu gibi burada da bisiklet, günlük yaşamın olmazsa olmazıdır. Hoogezand Sappemeer’ı anlatırken parklarından bahsetmemek olmaz. Gorechtpark, Margrietpark ve Meerwijck parkları ilçenin gezilecek yerleri arasındadır. Gorechtpark’ta hayvanat bahçesi, göl ve yürüyüş parkurları mevcuttur. Kuğularla bütünleşmiş doğa harikası içinde yürüyüş yapmak veya paten kaymak isteyenler için adres Margrietpark’tır. Almanya ve Belçika gibi komşu ülkelerden karavanlı grupları da ağırlayan Meerwijck’in gölünde uygun havalarda yelken sporları yapılmaktadır. Bu harikulade parkların dışında Hoogezand Sappemeer’ın görülmesi gereken yerleri arasında tarihi kiliselerini ve yel değirmenlerini unutmamak gerekir. Dört saat kadar süren hızlı tren yolculuğundan sonra vardığımız Doğu’nun romantik ve bir o kadar da mistik şehri St. Petersburg’da insanların biraz daha zarif ve metro istasyonlarının daha temiz olduğunu düşündük. Kentin merkezi olan Nevsky Prospekt’ten bindiğimiz bir tur otobüsüyle kenti gezmeye başladık. Roma’daki San Pietro Bazilikası’ndan etkilenilmiş dev Kazan Katedrali, tam karşısındaki meşhur kitapçı ve kafe Dom Kinigi, Dökülen Kan Kilisesi, Aziz Isaac Katedrali, Hermitage Saray Meydanı, Rus Müzesi, Aurora Kruvazörü, Peter ve Paul Kalesi bir bir gözlerimizin önünden geçiyordu. Mimari doğuya has, kubbeli ve büyüktü. Yaklaşık iki saat süren kent turundan sonra, Borç çorbalı mükellef bir yemek, ardından bot turu yaptık. Az önce karada gördüğümüz birçok yeri şimdi başka bir açıdan seyrediyorduk. Masal gibiydi her şey… Gezimizin son gününü ünlü Hermitage Müzesi’ne ayırdık. Ülkemizdeki Dolmabahçe, Topkapı saraylarının ihtişamı malum ancak Hermitage Sarayı hem içeride sergilenen sanat koleksiyonları hem de meydanı, bahçesi açısından gerçekten olağanüstü… ? ? ? Cumhuriyet okurlarının gezi izlenimlerini, (sayfa olanakları çerçevesinde) bundan sonra da paylaşmaya devam edeceğiz. Bu sayfada yer almasını istediğiniz ve boşluklu 4 bin vuruşu geçmeyen gezi yazılarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Holanda Meerwijck Holanda Hoogezand Sappemeer. C MY B Moskova Nazım Hikmet Kabri. eçtiğimiz aylarda, Asya, Avrupa ve Afrika’dan bazı ülkeleri kapsayan küçük bir dünya turuna çıkan Avukat Efe Tanay, medyada Müslümanlara karşı olaylara ait haberlerin yer alması üzerine Myanmar’ı da rotasına katmış. Tanay, ülkede bulunduğu sürede, Müslüman mahallesinde kaldığını, camileri ziyaret ettiğini, birçok Müslümanla tanıştığını ve en ufak bir problem gözlemlemediğini yazıyor. Tanay’ın başkent Yangon’da unutamadığı bir de anısı var. Yangon nehrinin ikiye böldüğü başkentin, merkezin karşı tarafında kalan Dala bölgesi sizi çok daha farklı bir dünyaya taşıyacak cinsten. Şehir merkezinde bulunan İngiliz dönemine ait büyük yapılardan sonra, nehrin hemen karşısındaki oldukça fakir hayat size gerçekten çarpıcı bir kültür şoku yaşatıyor. Ancak her fakir bölgede olduğu gibi turiste çok daha saygılı ve ilgili olduklarını belirtmem gerek. Gezmek için bütün bir günümü ayırdığım bu eşsiz bölgede benden başka hiçbir turistin olmaması ise oldukça ilginçti. Shwedagon Pagoda, Uyuyan Buda Heykeli, Sule Paya şehrin öne çıkan bir diğer turistik noktaları. Fakat ziyaretimin en güzel zamanı şu ana kadar görmüş olduğum en büyük Meditasyon Merkezi olan Mahasi Sasana Yeiktha Budist Meditasyon Merkezi’nde geçti. 500’den fazla Budist Rahibin yaşadığı merkezin kütüphanesinden kitap seçerken ilgili tavırlarımın dikkatini çektiğini söyleyerek gelip benimle tanışan ve sonraki 23 saat boyunca muhabbet ettiğim U Tin Oo’nun aslında oranın en kıdemli kişilerinden birisi olduğunu sonradan öğrendim. Gayet ilgili ve yardımcı tavırlarıyla eğer istersem tapınakta ücretsiz olarak kalabileceğimi ve meditasyon tekniklerini öğrenebileceğimi de söyleyen U Tin Oo, beni Myanmar’a bir dahaki gidişimde kendisini tekrardan ziyaret edeceğime dair söz almadan uğurlamadı. Yangon’un dışında Inle gölü, Bagan, Altın Kaya ise ziyaret edilebilecek diğer güzel bölgeler arasında ve elbette ki ne kadar erken giderseniz o kadar ucuz bir gezi yapabilirsiniz. Teknoloji ve kapitalizm ile henüz tanışmakta olan doğa harikası ve ucuzluklar ülkesi Myanmar’ı büyüsünü kaybetmeden ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Myanmar’da bir Ankaralı Moskova ve St. Petersburg’da Doğu Esintileri B Gezgin Gözüyle [email protected] Yangon’da budist tapınağı ile merkez camisi. u sayfadaki, dünya turumuzun son durakları Moskova ve St. Petersburg. Ankaralı gezginlerden bankacı okurumuz Ebru Yalçın Rusya’nın yeni ve eski başkentlerini bir bayram tatilinde gezmiş. ...Karşımızda tüm heybetiyle Kurtarıcı İsa Katedrali duruyordu. Burası komünizm döneminde yıkıldıktan sonra yakın dönemde aslına uygun olarak yeniden inşa edilen bir yapı. Otele yerleştikten sonra keşfe çıktığımız Eski Arbat ise, bizim İstiklal Caddesi’ne pek bir benziyor. Cafeler, barlar, restoranlar, hediyelik eşya dükkânları, sokaklarda çeşitli akrobasi gösterileri yapanlar vardı. Moskova’daki diğer günlerimizde; Kremlin ve Kızıl Meydan’a ve tabii, Nâzım Hikmet’in mezarının da bulunduğu Novodevichy Manastırı’na gittik. Büyük şairimiz, Boris Yeltsin’in hemen yanında sevgili Vera’sının isminin bulunduğu bir taşın yanında yatıyordu. Duygulandık… TİMURÖZKAN Sibelius Parkı. Helsinki Seneto Parkı ve Kadetral.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear