Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 273/25 Eylül 2009 SayınGül’ün Dikkatine: KahireveŞam’a Muskat’laDubai Ekleniyor? AnkaraNerede? Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com Şam Operaevi azı yazılarımdan sonra dostlarımdan ek bilgiler, yeni katkılar alıyorum. Oslo Operaevi’ni anlattığım ve Ankara’nın yoksunluğunu bir kez daha anımsattığım yazıdan sonra da böyle oldu. Ben hep eski Osmanlı toprağı Mısır’ı, Kahire Operası’nı örnek gösterirdim. Hatta geçmişte bir yazıma “Erdoğan’ın önünde Hüsnü Mübarek’i sollama fırsatı” diye başlık attığımı anımsıyorum. Ama daha neler varmış meğerse! Örneğin Suriye... Geçtiğimiz günlerde II. Esad’ın ziyaretini Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “bayram” ilan ettiği, karşılıklı vizelerin kaldırıldığı, “ŞengenŞamgen” esprilerinin yapıldığı Suriye’nin başkenti Şam’da güzel bir operaevi bulunduğunu emekli Büyükelçi, dostum Şule Soysal’ın iletisinden öğrendim. Bakın ne diyordu Soysal: “Yazınıza çok teşekkürler. Hafız Esad kadar da olamadık. Dört yıl kadar önce Şam’a gittiğimde, yanılmıyorsam bir İngiliz firmasına 80 milyon Euro’ya yaptırılmış opera binasını gezmek ve yetkililerle bizden temsil göndermek için görüşme fırsatını da bulmuştum. O sırada büyük salonda orkestra provası vardı. Binanın değişik amaçlar için birkaç küçük salonu da vardı.” Meraklanıp araştırdım. 2004’te kapılarını açan binada opera salonu 1331 koltuk kapasiteliydi, iki balkonu ve 20 locası vardı. Orkestra çukuru 110 kişilik büyük senfoni orkestrasını alabilecek kapasitedeydi. Sahne derinliği ise 34 metreydi! Tiyatro salonu 663, çok amaçlı salon ise 237 kişilikti. Bir ileti de Muskat Büyükelçimiz Engin Türker’den aldım. Umman Sultanı Kâbus’un (Qaboos) bir “klasik müzik aşığı” olduğunu hatırlatarak şu bilgiyi veriyordu: Umman Sultanlık Operaevi B “Halen hummalı biçimde 2010’da hizmete girmesi öngörülen, güncel tüm teknolojik olanaklarla donanımlı, çağdaş ‘Royal Opera Binası’ inşaatı sürmekte. Sanırım örnek yapılardan biri olacak ve tüm dünyadan konukları ağırlayacak. Dikkatini adına da çekerim. Aslında tutucu olarak değerlendirilen bir ülke Oman ve gelecek yıl en son teknolojik imkânlara sahip örnek bir ‘Opera Binası’na sahip olacak.” Sultanlık Senfoni Orkestrası’nı daha önce yazdığım Sultan Kâbus, önümüzdeki yıl bin koltuklu “Sultanlık Opera Binası”nın açılışına, herhalde bizim Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı da davet edecektir! Listeye Dubai de eklendi Kahire, Şam, Muskat derken Dubai’yi de listeye değerli genç bestecimiz Yiğit Aydın’ın iletisi sayesinde ekledik: “Operaevleri konusunda bizden ileri olan tek Arap ülkesi Mısır değil. Şu an dünyanın en önemli operaevi projesini Birleşik Arap Emirlikleri sürdürüyor. Bir FransızAlman kültür kanalında (ARTE) belgesel seyrettim. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde konulan çağdaşlaşma idealinden sapıldığı için, bırakın ılımlı İslam ülkelerini, yavaş yavaş şeriatın hüküm sürdüğü bazı ülkelerden bile geride kalıyoruz. Diğer deyişle, 80 yıl önce ortaya konulan idealler ve çağdaşlıktan uzaklaştığımız ya da çağdaşlığı çok basite indirgediğimiz için; Atatürk’le sağlanan öncülük konumumuzu tamamen kaybettik artık. Eskiden bizim örnek teşkil ettiğimiz ülkeler şimdi bizim için birer örnek oldular: Keşke bizim de Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki kadar bilinç düzeyimiz yüksek olsa, onlar kadar kültüre önem verebilsek... 21. yüzyılda bunu söylemek durumunda olmamız acı değil mi? Daha da ilginç yanı, BAE’nin bu kapsamda Almanya’nın en önemli opera intendantını transfer etmesi ve Almanya’da büyük olay yaratması. Yani konu sadece bina meselesi değil. (Almanya’nın en önemli opera intendantını Carl Ebert yıllar önce Türkiye transfer etmişti!)” Yiğit’in bu maili üzerine bilgisunarda bir geziniverdim, gözlerime inanamadım. Irak asıllı İngiliz mimar Zaha Hadid’in projelendirdiği Dubai Operaevi, körfezdeki bir adanın tümünü kaplayan dev bir kültür merkezi olacak. Opera salonu 2500, tiyatro salonu 800 kişilik bu kimilerinin uzay filmlerinin “Cylon”larına, benim ise çölde kum tepelerine ve “bedevi çadırı”na benzettiğim binada sanat galerisi, sahne sanatları okulu ve altı yıldızlı bir otel de yer alıyor. Ada, bir köprüyle anakaraya bağlı, marinası da var! Girin bilgisunara, arama motoruna “Dubai Opera House” yazın ve poz poz maket fotoğraflarını, yerleşim planını görün. Bize gelince, yıllardır ulusal yarışma sonucu elde edilmiş opera binasının projelerinin nasıl Bayındırlık Bakanlığı’nda kuzular gibi beklediğini, Ankara Anakent Belediyesi’nin dördüncü dönemini yaşayan Başkanı’nca operatiyatrokongre merkezi üçlüsünden oluşan merkezin AKM alanından kaldırılması için nasıl çaba gösterildiğini yazmaktan adeta usandık! Bugünlerde Milli Komite 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında toplanacak. Melih Gökçek, önceki toplantıda AKM alanıyla ilgili kendi mimarına yeni bir yerleşim düzeni yaptırıp getireceğini bildirmişti. Bu yeni yerleşim önerisinde OperaTiyatroKongre merkezi binalarına ayrılan yerle ilgili önerisi bakalım ne olacak? Opera’nın, temeli atılmış CSO binasına “eklenmesi” gibi bir seçenek üzerinde çalışılıyor, bu ekleme teknik olarak doğru ve hukuken olanaklı mı? Yoksa operakonser salonu tek bir yapıda düşünülecekse, yeni bir ulusal yarışma mı açılması gerekli? Bunlar hep yanıt bekleyen sorular! Zaman da su gibi akıp gidiyor, atı alan Üsküdar’ı geçiyor, temeli atan İskandinav ve Arap ülkeleri operaevlerini bitiriyor! Bizde de havanda su dövülüyor, “zaman yeme makinası” tıkır tıkır çalışıyor! Aslında Sayın Cumhurbaşkanı’nın konunun tüm taraflarını, yarışma kazanmış mimarları, Mimarlar Odası’nı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü’nü davet edip dinlemesinde büyük yarar var. Sayın Gül’ün opera binasını iptal ettirmek için uğraşanların oyununa gelmemesi, ardından da Cumhuriyet başkentinin bir “taşra opera binası”na değil, bir Avrupa başkentine yakışır ulusal operaevine kavuşması için etkinlik göstermesi dileğimizdir... Canselen kaç yaşındaydı? Yitikler kervanına Cumhuriyet döneminin ilk kuşak bestecilerinden, müzik öğretmeni Faik Canselen de katıldı. Bize kalıtı “İleri” marşı “Yürü, atıl, devir karanlığı…” dizesiyle hep kulaklarımızda. Atatürk’ün kurduğu ilk eğitim kurumu olan “Musiki Muallim Mektebi”nin ilk mezunlarından olan, köy öğretmenliği sonrası Ankara ve Paris’te bitirdiği onca konservatuvara, kazandığı yarışmalara karşın, hak ettiği yerlere malum çekişmeler, kıskançlıklar nedeniyle getirilmedi. 1934 yılında Cumhuriyet gazetesinin açtığı ve seçiciler kurulunda Paul Hindemith ile Dimitri Şostakoviç’in de bulunduğu kompozisyon yarışmasında, sonradan bir beş dizili bir süit haline getireceği “Köy Düğünü” adlı bestesiyle birincilik ödülünü aldı. Canselen bu süitin 6’ncısını altmışlı yıllarda besteledi, çeşitli orkestralar tarafından “zor” bulunarak repertuara alınmayan bu süitin dünya ilkseslendirmesi 26 Ekim 2008’de şef Burak Tüzün tarafından Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası’yla gerçekleştirildi. Yani yaklaşık bir yıl önce... Bu tarih Canselen Hoca, eşi Şükran hanım ve oğlu Birand Bey’le bizim de son buluşmamız oldu bu. İki gün kısa sohbetlerimiz oldu. Canselen Hoca, gelip provayı da izledi, hem provada, hem konserde çok duygusal anlar yaşandı. Bu sohbetlerimizde Canselen’in doğum tarihini de açıklığa kavuşturma olanağı bulmuştum. Çünkü resmi kayıtlarda 1911 olarak geçiyordu ama Canselen Hoca, kendisinin 1908 doğumlu olduğunu, kayda ise üç yıllık gecikmeyle geçtiğini anlattı. Birand Canselen de bu bilgiyi onayladı ve ben de Hoca’nın “dalya” dediğini yazdım. Şimdi vefatı dolayısıyla yayımlanan haberlerde 98 yaşında olduğu yazıldı. Ben ise web sitemde Canselen’i 101 yaşında yitirdiğimizi belirttim. Bu değerli besteci ve öğretmenin anısı, yapıtları orkestralarımızca seslendirilerek yaşatılmalıdır. Canselen ailesine ve tüm müzikseverlere başsağlığı diliyorum. www.kahramankaptan.com Dubai Operaevi 18