Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 264/24 Temmuz 2009 Dansvetiyatroyatutkunbirisim: l ı ç A u l g o l a t r Esin Ka E ? Selda GÜNEYSU ‘Halkın ritm duygusu çok iyi’ sin Kartaloğlu Açıl’ın yaşamdaki en büyük tutkusunu dans ve tiyatro oluşturuyor. Dansa önceleri hobi olarak başlayan, sonra bu hobisini geliştirip bildiklerini, kendi gibi dans tutkunlarıyla paylaşan Esin Kartaloğlu Açıl, birçok insana dansı sevdirmiş. Açıl dansçı yetiştirmenin yanında tiyatro oyunlarına da koreografi yapıyor. Esin Kartaloğlu Açıl’a göre, bir tiyatro oyununda az da olsa dans yer almalı. Açıl ülkedeki müzikalleri de dans anlamında yeterli bulmuyor. Çünkü Esin Kartaloğlu Açıl’a göre, sahnede oyuncuların iki ileri bir geri salınıp durmaları tiyatrodaki dansın var oluş amacına hizmet etmiyor. Esin Kartaloğlu Açıl ile dansa ve tiyatroya olan tutkusunu konuştuk: Bize biraz kendinizden söz eder misiniz? I Bendeki dans tutkusu hobi olarak başladı. Önceleri salt videolardan çeşitli dans türlerinin nasıl yapıldığını izledim. İzlediklerimden çıkarımlar yaptım. Profesyonel dans yaşamıma ise 1992 yılında başladım. Bir Rus balerinden, bale eğitimi aldım. Daha sonra, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Dans Tiyatrosu’nu kurmuştuk arkadaşlarımızla, orada koreograf olarak çalıştım. Bildiklerimi anlattım. Sonra 1992 yılında, profesyonel çalışan bir dans kursundan teklif geldi. Kendilerinde dans hocalığı yapmam istendi. Bu kez bildiklerimi orada anlatmaya çalıştım. Aslında ben dans etmeye başladığım andan itibaren bildiklerimi hep paylaştım. Dansçı kimliğimden çok koreograf kimliğim ön plana çıktı. 19981999 yılında da Mavi Sahne’yi kurduk. Mavi Sahne kurulduktan sonra da iki farklı disiplin, bir sahnede birleşti. O günden bugüne de Mavi Sahne’de çalışmalarımı sürdürüyorum. Bugün geriye baktığımda öğrencilerimin çok iyi yerlerde dans ettiğini görüyorum. Hatta profosyonel yaşamını dans ile sürdüren öğrencilerim var. Bu durum bana ayrı bir haz veriyor. Dans ve tiyatro sanatı sahnede nasıl bir araya geliyor? I Ben sahnenin ayrılmaz bir bütün olduğuna inananlardanım. Tiyatro da, dans da, müzik de sahnenin içinde yer alır. Bana göre bir tiyatronun içinde dans yoksa, müzik yoksa, oyuncuların bedensel hareketliliği eksik kalırsa, o oyun bana “çiğ” görünüyor. Aynı durum benim açımdan konserler için de gerekli. Konserlerde belli bir performans yoksa, yani görsel bir gösteri yoksa, o konserin de “çiğ” kaldığını düşünüyorum. Bu bakımdan bence sahnede birbirinden farklı disiplinler birleşmeli. Aslında biz dansa meraklı bir toplumuz. Meraklı olduğumuz kadar da bilgisiz... Yani bugün ülkede dans denildiğinde, “oyun havaları” akla geliyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Ülkemizde dansın yeri nerede? I Evet, ülkede dans denildiğinde akla hemen oryantal geliyor. Öyle öğrencilerimiz oluyor ki, dansı salt oryantal olarak düşünüyor. Bazı veliler çocuklarının dans eğitimi alması için buraya gelip fikir danıştığında, “Çocuğum bir oynuyor, bir oyunuyor anlatam” diyor. Ancak dans salt kıvırmak demek değildir. Kişinin bütün bedenini sistemli olarak kullanabilmesi demektir. Ancak şunu da eklemek gerekir ki, son on yılda ülkede dans çok gelişti. Özellikle latin dansları daha çok yaşamımıza girmeye başladı. Hal böyle olunca insanların dansa bakış açısı da değişti. Bir de aslına bakarsanız Türk halkanın yüzde 90’ında ritm duygusu var. Yani bizler ritme çok yabancı bir toplum değiliz. Ama bir o kadar da tabularımız var, bastırılmış duygularımız... “Ayıp”, “olmaz” denilerek yaratılan bastırılmış duygular... Hâlâ dans eğitimlerine eşlerini ya da kızlarını göndermek istemeyenlerle karşılaşıyor musunuz? Ne tür tepkiler alıyorsunuz? I Tabii, eşlerini ve kızlarını göndermek istemeyenler oluyor. Daha çok ikili dansları tercih etmiyor bu tür kişiler. Ancak biraz önce de dediğim gibi son on yılda durumlar değişti. Biz bu işe ilk başladığımız dönemde, eğitimlerde eşini ya da kendi partnerini seçen çok insan vardı. Kişilerin dans esnasında birbirini nasıl tutacağı, problem oluyordu. Bu nedenle biz özellikle latin dans ya da salsa eğitimlerinde sürekli partner değiştiriyoruz. Farklı kişilerle hareketlerin nasıl uyum sağladığını ya da uyum sağlayıp sağlamadığını görmek adına... Cumhuriyetin ilk yıllarında insanlar dans etmeye özendirildiler. Cumhuriyet baloları düzenlendi ve orada herkes birbiriyle dans ediyordu. Gün geçtikçe bu türlü balolar yapılmamaya başlandı. Sizce ülkenin siyasal profili dansın gelişimini de etkiledi mi? I Cumhuriyet döneminde düzenlenen balolarda özellikle insanlar vals yapmaya teşvik edildi. Bu çok önemli bir adımdı. Bu tür balolar beraberinde sosyalleşmeyi getiriyordu. Ülkenin bugünkü durumuna baktığımız zaman, Arjantin tango, vals ve salsanın hâlâ çok sevilerek yapıldığını düşünüyorum. Ancak ülkedeki siyasal profil dansı etkiledi mi, sanıyorum bunu üç, dört yıl sonra daha net göreceğiz. Siz aynı zamanda çeşitli tiyatro oyunlarında görev aldınız. Bu oyunların hemen hemen hepsinde de dans ön plandaydı. Ülkedeki müzikalleri nasıl değerlendiriyorsunuz bu açıdan baktığınızda? I Bana göre bir tiyatro oyununda oyuncuya göre koreografi yapılmalı. Yani bir oyunda her oyuncuyu aynı değerlendirmek zorunda değiliz. Bunu basitleştirelim anlamında söylemiyorum. Oyuncuya göre davranmanın daha doğru olduğuna inanıyorum. Aslında bana göre, sahnede adım atmayı bilmeyen oyuncu olmamalı. Sahneye çıkan bir insanın ortalamanın üstünde ‘Oyuncuya göre koreografi yapılmalı’ bedensel kabiliyeti olmalı. Bu duruma şöyle bir örnek de verebilirm. Bazı özel tiyatrolardan bana teklifler geliyor. Oyunumuz için koreografi yapar mısınız diyorlar. Büyük bir zevkle kabul ediyorum. Gittiğimde şöyle bir durumla karşılaşıyorum: Oyunun yönetmeni “koreografiyi basit tutun” diyor. Amaç tiyatroya hizmet etmekse eğer, basit düşünemezsiniz. Siz orada herhangi bir konuyu, dansla veya müzikle anlatmak zorundasınızdır çünkü. Yoksa sahnede iki adım öne gidelim, sonra arkaya, bu pek dans ve tiyatro olmuyor. Bu nedenle müzikalleri dans açısından yetersiz buluyorum. 16