26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ö NCE S AĞLIK 11 TEMMUZ 2008 CUMA Helsinki’den İstanbul’a Organ Nakli Kavramı Dr. Cem SUNGUR İç Hastalıkları Profesörü Nefrolog S on yıllarda konuya yabancı olan insanlar arasında dehşet saçan ve hatta kimi zaman basında da yer alan söylentilerden birine göre, yabancı ülkede turist olarak bulunan bir kişi gittiği gece kulübünde içki içtikten sonra kendini kaybeder. Ertesi sabah buzlarla dolu bir küvette acılar ve bir kan gölü içinde uyanır. Dehşetle böğründeki ameliyat izini fark eder; ilaçla bayıltılmış ve böbreği çalınmıştır. Gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan bu tür söylentiler, bazen önemli bazı gerçeklerin çarpıtılmış yansımaları olabileceği gibi bazen de gerçekleri gizlemek için bilinçli olarak ortaya atılmaktadır. Organ ticareti ve bu yolla gerçekleştirilen organ nakilleri nerdeyse yirmi yıldır kamuoyunun gündemini meşgul ediyor. Dr. Gabriel Danovitch, Nephrology Dialysis and Transplantation adlı dergide yayımlanan yazısında, bu yazının başında okuduğunuz başlığı kullanarak, organ nakli alanındaki bu olumsuz gelişmeleri 1964’den günümüze bağlıyordu. Bu yazıya vesile olan etkinlik ise 30 Nisan 1 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen ve organ ticareti, nakli, organ nakli turizmi ve transplantasyonun ticarileşmesi konusunda düzenlenen uluslararası zirveydi. Toplantı iki önemli dernek tarafından ortaklaşa düzenlenmişti. Derneklerden birisi International Society of Nephrology diğeri ise Transplantation Society’di. Toplantının ülkemizde düzenlenmesinde önemli rolü olan ve bir anlamda ev sahipliğini üstlenen Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın da yer aldığı komite, toplantı sonunda önemli bir deklarasyon yayınladı. Zirvede 78 ülkeyi temsilen 152 katılımcı, daha önce komite tarafından hazırlanmış olan metin üzerinde tartıştılar ve görüşlerini bildirdiler. Zirveye davet edilenler sadece organ nakli ile ilgilenen hekimler değildi; sosyal bilimciler, hukukçular, etik uzmanları, hükümet ve sivil kuruluşların temsilcileri toplantıya aktif olarak katıldılar. Görüşler zirvenin sonunda açıklanan metinde üç ana başlıkta toplanarak her birinin tanımı yapıldı: 1) Organ ticareti 2) Organ nakli amaçlı ticaret 3) Organ nakli amaçlı seyahat Bu son derece önemli zirvede alınan kararlar The Lancet başta olmak üzere saygın meslek dergilerinde yansımasını buldu. Dr. Danovicth de yazısında 1964’de imzalanan ve geçen kırk yıla karşın değerinden ve saygınlığından bir şey yitirmeyen Helsinki Deklarasyonu ile 2008’de İstanbul’da açıklanan görüşler arasındaki bağlantıları kurmuş oldu. ladığı rapora göre, sadece Avrupa’da diyaliz tedavisi gören 120 bin böbrek hastası var ve bunların 40 bini böbrek nakli bekliyor. Gelişmiş ülkelerde organ bağışına gereksinimi olan hastaların ortalama bekleme süreleri üç yıl. 2010 yılında bu sürenin 10 yıla ulaşacağı tahmin ediliyor. Organ bağışlarının büyük çoğunluğu, yaşayan ve hastayla akrabalığı olan kişilerce yapılıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde bile 2001 yılında ilk kez canlı vericilerin bağışlarıyla yapılan organ nakillerinin sayısı, beyin ölümü gerçekleşmiş olan vericilerden yapılan organ nakillerinin sayısını geçti. Organ nakli gereksinimi ile uygulamaları arasında giderek artan bu dengesizlik, aslında gönüllük esasına ve organ alan ve veren kişi arasında hiçbir para alışverişi olmadan gerçekleşmesi gereken bu tedavi yönteminin ticari hale gelmesine neden oldu. ORGAN NAKLİ İÇİN EVLİLİK Gelişmiş ülkelerde yaşayan hastalar ortalama 100 bin dolar ödedikleri yasadışı organizasyonlar aracılığıyla, herkesçe malum olan gelişmekte olan ülkelere gidip, orada satın aldıkları organ için ameliyat oluyorlar. Organ ticareti yapan bu ülkelerle ilgili açıklamalar birçok uluslararası kuruluşun web sitelerinde yer alıyor. Böbreğini satan, sosyoekonomik açıdan sorunları olan organ vericilerinin eline ortalama olarak 5 bin dolar geçiyor ama bu rakam bazen 1000 dolara kadar inebiliyor. Bu ameliyat sonrasında herhangi bir nedenle sağlık sorunu yaşarlarsa kendilerine sağlık hizmeti sunulmasını sağlayacak veya ailelerine destek verecek herhangi bir güvenceleri de olmuyor. Bazı ülkelerin yasaları organ bağışının sadece eşler arasında yapılabileceğini öngördüğünden, organ nakli amaçlı hülle evli likler de birçok hukuksal ve sosyal soruna neden oluyor. Çin’de idam edilen hükümlülerin organlarının satılması ortaya çıkarılan en dehşet verici insan hakları ihlallerinden birisi olarak tarihe geçti. Organ nakli ticareti için gelişmekte olan ülkelere giden, son derece yetersiz ve hatta temel temizlik koşullarından yoksun ortamlarda organ nakli olan hastalarda gelişen komplikasyonlar makalelere, hatta kitaplara konu oldu. Verilen kanlardan, takılan organlardan ve cerrahi işlemlerden kaynaklanan enfeksiyonlar birçok hastanın yaşamını yitirmesine neden oldu. Hastaların bir bölümü de özensizce vücutlarına takılan organları, bağışıklık sistemlerinin reddetmesi nedeniyle son derece ağır tedavilere hedef oldular. Bağışıklık sistemlerini adeta ortadan kaldıran yoğun ilaç tedavilerinin sebep olduğu değişik enfeksiyonlar ve kanserler sonucu yaşamlarını yitirdiler. ORGAN TİCARETİ YAPILAMAZ Ekonominin küreselleşmesi ile birlikte yasadışı etkinliklerde de küreselleşme yaşanıyor. Misha Glenny tarafından yazılan McMafia adlı kitap; küresel mafya faaliyetlerini ayrıntılı olarak anlatıyor. Glenny’e göre dünyanın bazı bölgelerinde mafya, küresel kapitalizmin ebesi olarak görev yapıyor ve Shell, Nike, McDonalds gibi markalarla birlikte mafya faaliyetleri de küreselleşiyor. Günümüz dünyasında tarihi İpek Yolu gibi birçok ticari yol var ama bu yollar üzerinden yasadışı silah, ilaç, insan, kadın ve organ ticareti yapılıyor. İstanbul’da düzenlenen zirvenin sonucunda verilen temel mesajlar, insan vücuduna ait parçaların alınıp satılamayacağını ve ticaretinin yapılamayacağını bir kez daha kesin bir dille vurgulamış oldu. 40 BİN KİŞİ BÖBREK BEKLİYOR Sadece tıp çevrelerini değil, aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü’nü de rahatsız eden bu önemli sorunun altında yatan nedenleri üç ana grupta toplamak olası: 1) Organ nakli bekleyen hastalarla organ bağışı arasındaki dengesizliğin yarattığı açık 2) Hem ulusal hem de uluslararası çerçevede giderek belirginleşen gelir dengesizlikleri 3) Sadece hizmetlerin değil, yasa ve etik dışı uygulamaların da küreselleşmesi. Dünya Sağlık Örgütü’nün Eylül 2004’de yayın 20
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear