11 Aralık 2025 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

7 ARALIK 2025 4 Lavın omzunda bir mola: Lavın omzunda bir mola: GÜVEN BAYKAN Güzelcehisar Güzelcehisar artın’a, 27. Kitap Fuarı’nın Sonra, “Bu taşlar bize ‘Acele etmeyin’ davetlisi olarak geldim. İmza diyor” dedi. Gülümsedim: “Belki de ve konuşmalar bitince yazar ‘Yeniden gelin’ diyorlar.” dostum Erdal’la birbirimize Yürüyüş yolunda ara ara seyir cepleri B baktık: “Kendimizi denize açılıyor. Orada durup lav sütunlarına biraz atalım.” Siz de bilirsiniz, Ankara’da daha yakından bakınca taşın da kalp atışı yaşayanların en büyük özlemi denizdir. olduğunu anlıyorsunuz. Çizgiler, dalganın O gün, o özlemin peşine düşüp rotayı kenarda bıraktığı ıslak yazıyla konuşuyor. Anneler Anneler Güzelcehisar’a kırdık. Her vuruş, kıyıya atılmış kısa bir not Fuar salonunun uğultusu yerini yola gibi. Levhalar, “Kayalıklara çıkmayın, bıraktı. Kent, arkamızda küçülürken platformun altına inmeyin” diye uyarıyor. ormanla deniz birbirine yaklaşıyor, yol Bu güzelliğin bir şartı var: Dokunmayı kıvrıldıkça mavi koyun üzerindeki ışık bilmek kadar, dokunmamayı öğrenmek. ve kızları ve kızları çoğalıyordu. Bartın’dan 17 kilometre Öğleden sonra ışığı döndüğünde, ama içeride taşıdığı ferahlık, uzun bir yamaçtaki kiremitler ısındı, sütunların yolculuğun armağanı gibi. Erdal, gülümsedi: yüzünde bal rengi bir parıltı dolaştı. Deniz, “Ankara’da bu kadar maviyi bir güne içeri doğru usulca nefes alıp verdi. Kıyı areket eden bir kaleydoskop Kaleydoskop gibi AY’A SEYAHAT sıkıştırmak, insanın kalbini tazeler.” kahvesinde çaylarımızı yudumlarken dürbünü ve ekrana yansıyan canlı, Koyun başına vardığımızda, yamaçlara Erdal’la lafı kitaplardan değil, sudan açtık. parçalanan bir aile, parlak, parçalı görüntüler… Hemen serpiştirilmiş beyaz evler ve aralarından “Bir romanın ortasına bu koyu koymalı” ardından, dürbünü hareket ettiren ve neon ışıkları altında ince bir minarenin yükselişi bizi karşıladı. dedim, “Okur, sayfayı çevirirken dalganın H onunla birlikte bu “sihirli dünyayı” büyüyen bir kız çocuğu: Kıyıya paralel uzanan tahta yürüyüş yolu payını da alsın.” Erdal, “Bir şiirin kıyısına keşfedeceğimiz bakış açısı karakterimiz I-Jing’in suya yazılmış bir cümle gibiydi: Her adımda da şu yürüyüş yolunu” diye karşılık verdi. Kuşaktan kuşağa (Nina Ye) perdeye düşen masum yüzü… Bir anlamı genişleyen bir cümle. Deniz o gün İkimiz de anladık: Güzelcehisar, insana arabanın içerisinde, kırsaldan kente göç ederken aktarılan yükler, pürüzsüzdü. Uzakta iki genç, ayakta kürek yalnızca manzara değil, cümle veriyor. tanıştığımız Tayvanlı bir anne, bir abla ve küçük sörfüyle geriye silinip giden ince izler Günün sonuna doğru geri dönerken aynı “günah”la yüzleşiyor. kızdan oluşan ailenin halihazırda dağılmış ve hikâye BAŞAK BIÇAK bırakıyordu. Rüzgâr, kıyı kahvesinden manzarayı başka bir düzenden gördüm: ilerledikçe daha büyük parçalara ayrılacak yaşamını yükselen taze çay kokusunu taşıdı, içimizde Beyaz evler, minare, yürüyüş yolu, lav resmeden “Solak Kız” (Left-Handed Girl), tıpkı bir basakbicak başka bir sayfa açıldı. sütunları ve deniz tek bir kadrajın içine, bir kaleydoskop gibi renkli ve yamalı portrelerle samimi @gmail.com Güzelcehisar’da manzara önce yatay ömür kadar tutarlı bir dizilişle giriyordu. bir öykü anlatıyor. çizilir: Genişçe bir kumsal, koyu yeşil bir Fuarın kitap kokusunu hâlâ üzerimde Geçtiğimiz yıl Akademi Ödülleri’ne damgasını PUANIM: 7.5/10 yamaç, suyun parlak yüzeyi. Sonra birden, taşıyordum ama içimde artık tuz ve rüzgâr vuran Sean Baker’ın, pek çok filminde birlikte arkadan dikine yükselen lav sütunlarıyla da vardı. Ankara’ya döndüğümde, bir çalıştığı yapımcısı Shih-Ching Tsou’nun ilk söz bambaşka bir hal alır. Sanki doğa, sayfanın arasından ince bir kum tanesi yalnız yönetmenlik denemesi olan “Solak Kız”, sabırla yazdığı uzun bir mektubu denize düşerse şaşırmam: Baker’ın erken dönem filmlerinin ve filmografik göstermiştir. Milyonlarca yıl önce akıp Güzelcehisar’dan ayrılırken şunu temalarının izlerini rahatlıkla sürebileceğimiz bir soğuyan lavın çizgileri, bugün karşımızda düşündüm: Deniz, Ankara’da yaşayanların anlatı. Nitekim Tsou ve Baker’ın birlikte kaleme bir zaman cetveli gibi duruyor. Yaklaştıkça özlemi olabilir ama asıl özlem, insanın aldıkları senaryonun kurgusu ve yapımcılığı da taşın yüzeyinde ışık gezinir, sütunların kendine ayırdığı o geniş bakış. Bu koy, o yine Baker’a ait. “Tangerine” (2015) gibi Iphone ile arası günün saatlerine göre uzayıp kısalan bakışı geri veriyor. Bir gün yine fuar yolları çekilen ve yine tıpkı Baker’ın karakterleri gibi kıyıda gölgelerle dolar. Matematiğin şiirle el düşer, yine imza, yine söyleşi… Sonra bir köşede kalmış, belki kimsenin ilgilenmediği veya sıkıştığı yer tam da burasıdır. boşluk buluruz ve buraya geliriz. Çünkü tümüyle “marjinal” kabul edilebilecek karakterlerin, bazı yerler, yalnızca görülmek için değil, küçücük ve sıradan yaşamlarını gerçekçi bir üslupla TAŞIN KALP ATIŞI hayatın ritmini hatırlatmak için vardır. öyküleştiren film, Tayvan’ın neon renklerle bezeli Tahta platformdan yürürken insan Bartın merkezden yaklaşık 17 km kıyı büyük kentlerinde, yaşama tutunmaya çalışan adımlarını farkında olmadan yavaşlatıyor. boyunca uzanan platform ve seyir cepleri, kadınların gündelik yaşamını ve nesiller boyu Kıyıda ağlarını güneşe seren bir balıkçı, lav sütunlarını yakından görmek için ideal. yaratılan, aktarılan travmalarını merkezine alıyor: iskelede sandalı boyayan bir el, kumda En güzel ışık sabah erken ve akşamüstü. Boşandığı eşinin borçlarından kurtulamayan anne yarım kalmış bir kale… Büyük zamanın Kurallara uymayı, çöpleri toplamayı, Shu-Fen (Janel Tsai), annesinin kendisine biçtiği duvarına yaslanan küçük mutluluklar. güzelliği mesafeyle korumayı unutmayalım. rollerden sıyrılmaya çalışırken daha fazla hata yapan Erdal’la aynı anda sustuk, içimizdeki Güzelcehisar, lavın omzunda kurulmuş bir abla I-Ann ( Shih-Yuan Ma) ve yoksulluk sınırında gürültülerin yerini dalganın ritmi almıştı. mavi: Ateşten doğmuş, bakışla çoğalan. bir yaşam sürdürürken ilk olarak batıl inançlar tarafından “kurban edilen” küçük kız I-Jing… Fen’in açtığı tezgâhın parasını ödemek yerine SEÇİMLERİN NEDENLERİ hâlâ eski kocasının borçlarını üstlenme gayretine VE SONUÇLARI dönüşüyor. I-Ann’ın babasızlık ve dolayısıyla Solak Kız’da öykü boyunca her bir karakterin maddi olanaksızlık yüzünden okuyamaması, seçimi, bir diğerinde başka bir kırılmayı tetikliyor anne-baba öfkesiyle ileride anlayacağımız üzere ve bu seçimlerin sorumluları, yine cinsiyetçi bir başkasının travmasına yol açıyor. Tüm bu rollerin egemen olduğu bir toplumda, büyük oranda karmaşa içinde, okula uyum sağlamaya ve bir erkekler yüzünden ortaya çıkıyor. Erkek kardeşinin kimlik inşa etmeye çalışan I-Jing şaşkın gözlerle ailedeki “biricik” rolü yüzünden önemsenmeyen yetişkinlerin dünyasını seyrederken kaleydoskop ve sevilmeyen Shu-Fen, yaptığı yanlış evliliğin gibi parçalanmış görüntülerden oluşan yaşamını bedellerini ödemeye devam etmeye karar verdiğinde, canlılıkla görmeye devam etmek için çırpınıyor. kızıyla yepyeni bir çatışmayı tetikliyor. Babası Solak Kız, nesiller boyu davranışlar, seçimler, tarafından terk edilen ve bu yüzden ona düşman olan travmalar ve hataların birbirine zincirlendiği bir I-Ann, annesinin kendi borçları yerine babasının dünyanın, her bir birey üzerindeki dönüşümlerini borçlarını ödemesiyle açılan çatlaktan acı dolu bir masaya yatırmayı deneyen bir hikâye. Ancak bu ifşa çıkarıyor. Babasının kim olduğunu bile bilmeyen anlatıda bireyler ve verdikleri kararların sonuçları, küçük I-Jing ise dedesi kendisine, sol elin şeytanın eli yalnızca çekirdek aile yapılarını etkileyecek derece olduğunu söylediğinde ahlaki bir çatırdama yaşıyor. önemli; bir pazar yerindeki tezgâh kadar yaşamları, Zaten yaşı itibarıyla yeni yeni sahip olmaya başladığı klostrofobik etki yaratan evleri kadar soludukları toplumsal ahlaka ilişkin öğretiler bir anda, yine bir atmosfer. Kendileri dışındaki kimsenin yaşamında erkek tarafından yerle bir ediliyor. etkili olabilecek kadar “büyük” veya “güçlü” değiller. KUŞAKTAN KUŞAĞA Başka bir deyişle ne pazar yerini ne kenti ne de ülkeyi AKTARILANLAR değiştirecek çapta değerleri. Tam da bu nedenle çok gerçek, çok yalın, çocukluğun masumiyeti ve Solak Kız, ilk bakışta basitçe, çocuklara yetişkinliğin kurnazlığının bir aradalığıyla yaşanan söylenilenlerin ne kadar önemli olduğu, moral sorumluluklara henüz sahip olmadıkları için karmaşayı özlerinde koruyan karakterler bunlar… sonuçlarının ne denli ciddi olabileceği gibi “Solak Kız”, bu gerçekçi stilini finaldeki yapay temel bir meseleden yola çıkıyor gibi görünse melodram arzusuna kurban etmese çok daha etkili de aslında kuşaklar boyu aktarılanların yalnızca olabilirmiş ancak bu haliyle de olgunlaşmak zorunda gen olmadığı sonucuna da varıyor. Anneannenin kalan çocuklar ve onları, bu duruma sürükleyen yaptığı iş, oğluna duyduğu aşırı sevgi, dedenin yetişkinler üzerine göz kamaştırıcı bir film. Solak “dar kafalılığı” veya evdeki rolü, bir bakıma Shu- Kız’ı, Netflix’te izleyebilirsiniz. Filistin direnişi beyazperdede Filistin’deki yaşam Gösterimler Türkçe altyazılı. avukat Aynur Şengal ve sinema mücadelesini konu alan Etkinlikler ücretsiz; katılım için yazarı Olkan Özyurt yer alacak. “No Other Land” belgeseli, kayıt/başvuru formu gerekiyor. Ankara: 15 Aralık, 18.00–22.30, Uluslararası Af Örgütü, tarafından Gösterim tarihleri: Kült Kavaklıdere Sineması İnsan Hakları Haftası kapsamında İstanbul: 13 Aralık, 15.30- Söyleşi, UAÖ Türkiye Şube ücretsiz gösteriyor. Basel Adra, 19.30, Kadıköy Sineması YK Üyesi Dr. Günal Kurşun Hamdan Ballal, Yuval Abraham Gösterim sonrası söyleşide moderasyonunda; Budour Hassan, ve Rachel Szor’un yönettiği film, UAÖ Türkiye Direktörü Ruhat Doç. Dr. Özge Özkoç, Doç. Dr. İsrail işgali altındaki Filistinlilerin Sena Akşener, Orta Doğu Elçin Aktoprak ve aktivist Esma mücadelesini anlatıyor. Araştırmacısı Budour Hassan, Nur Kaşram ile gerçekleşecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear