Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 16 MAYIS 2021 Kişiye özel çalışmalar yapan ressam Vahap Aydoğan, eserleriyle insan ruhuna ayna tutuyor SİBEL BAHÇETEPE Ressam Aydoğan, “Salt duygu ve düşüncenin ötesinde insanın hayat hikâyesinin fotoğrafını çekiyorum, kişiye bambaşka bir pencere açıyorum” diyor. Resim öğretmenim yoktu Vahap Aydoğan, kendine has üslubuyla dikkat çeken genç bir ressam. Kişilerin iç dünyasını yansıttığı portreleriyle biliniyor. Sorular soruyor, aldığı yanıtlardan imgeler keşfediyor, dolayısıyla sizin yolculuğunuz, onun sanat yoluyla kesişiyor. İlginç bir birliktelik olsa gerek... Düşünce dünyanızı, hayallerinizi ya da geçmişinizi tuvale böylece yansıtıyor. “Yaptığım tabloda o kişi bakarken portresini görmez ama hayatından kesitleri ve yaşamındaki derin izleri görür” diyor. Bir oyalı yazma, inşaattan çıkan yamuk bir çivi ya da bir çocuk işçinin pamuk çuvallarının parçaları... Aydoğan, renklerden, tablodaki materyallere kadar her detayı özenle seçiyor. AILESI BILMIYORDU Resimlerinin hiçbir estetik önyargıya, hiçbir ilke ya da kurala bağlı kalmadığını, “bilinçsizce otomatik bir biçimde ortaya çıkan sürrealist sanatsal çalışmalar” olduğunu dile getiriyor. “Hem çağdaş hem de kavramsal sanatın en büyük meziyeti bana göre insanın üzerinde bıraktığı etkidir” diyor. Aydoğan ilkokulu ve ortaokulu Mardin’in Kızıltepe ilçesinde liseyi Diyarbakır’da okudu. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu. Bugüne dek Türkiye’nin birçok kentinde atölyeler düzenledi, karma ve kişisel sergiler açtı. Ailesi resim okumak istediğinden haberdar değildi. Dokuz kardeşler, o sekiVahap Aydoğan zinci sırada. Çocukluğunu sorunca annesine odaklanıyor. “Annem benim içimde derin bir kuyu gibidir. O kuyuyu ancak o görebiliyor. Resimlerimi yorumlar... Herkesin mutlulukları, içine akıttığı gözyaşları vardır. Annem bunların bende toplamı” diyor. SANATSAL TERAPİ Biraz zor şartlarda hem üniversiteyi hem de bu bölümü okuduğunu dile getiriyor: “Ama şimdi annemin portresini çizdiğimde, tablolarımı görünce çok mutlu oluyorlar elbette...” Üniversiteye kadar resim dersi ve bir resim öğretmeni de olmamış: “O dönemde resim branşı ilçede bir ya da iki kişiyle sınırlıydı. Resime hep ilgim vardı ama lise yıllarında daha da arttı. Bir sergiye ilk defa Diyarbakır’da gitmiştim. Yetenek sınavını dereceyle kazandım. Sanatı, sanat akımlarını üniversitede gördüm. Bir iki röprodüksiyon dışında realist resim SALGININ ETKİSİ TABLOLARA DA YANSIDI Ben biraz derin sorular soruyorum. Örneğin size bir şans verilse hayatınızdan bir günü silmek isteseniz neyi silerdiniz? Ya da tam tersi... Şansınız olsa hangi günü bir daha yaşamak istersiniz gibi... Hayatınız bir tiyatro olsa, başrolde siz olsanız, hayatınız kaç perde ve hangi perdeyi şu an yaşıyorsunuz? Bir sonraki perdede neler yaşamayı düşünüyorsunuz gibi... Pandemiden fazlasıyla etkilendim... Beslendiğim kaynak insan olunca ve çok iletişim içinde olmayınca doğal olarak olumsuz yönleri fazlasıyla sirayet etti. Ama salgının bir de olumlu tarafı var, insan özüyle baş başa kaldı.Kendi iç sesini hissetmesi, dinlemesi için kendisi hakkında derin yargıları kendinde okuması için bir fırsat... Pandemi tablolara da yansıyor. İnsanlarda yarının neler getireceği, yarın hangi dünyada uyanacakları konusunda endişeli bir ruh hali baskın ama ben tablolarımda asla umutsuzluğu işlemedim. Hep güzel yarınların, rüyaların, hayallerin üst perdesini işliyorum... ya da peyzaj çok nadir çalıştım. Miro ve Dali’nin işlerinin yanında çağdaş sanata da çok ilgim oldu.” Aydoğan, sürrealizmi ise bir yol, aklın ve düşüncelerin varlıkları hiç olamayacağı bir şekilde otomatik olarak bir kâğıda, duvara, tuvale yansıtma biçimi olarak nitelendiriyor. Belirli renkler, gölgede kalan insanlar, çatlamış toprak ve özellikle tarihler, olmazsa olmazı sağ ve sol kenarda tuvali saran keskin ipler... Yapmak istediğinin ahlaki yargıları, düşünceleri ve yaşanmışlığı, buzdağının altındaki gizemi keşfetmek olduğunu vurguluyor. “Gerçek insana ulaşmayı hedefliyorum. Gerçekliğin temelinde bilinçaltı var. İnsanı merkeze alıyorum. Kişinin düşüncelerinin yansımasını bir projeksiyon olarak tuval üzerine aktarıyorum. Çalışmasını yaptığım kişi tablolalarımda anılarını, acılarını, hayallerini, mutluluklarını bir yansıma gibi karşısında görüyor. Bir tür sanatsal terapi... Ayrıca Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa’da mimari ve kültürel yapıları yerinde görmek için geziyorum. Notlar alıyor fotoğraflar çekiyorum. İstanbul ve İzmir’de sergi hazırlığım var.” Söylediklerinin tersini yaptı ama cesur bir idam karşıtıydı Bastille’deki özgür kafa Bİ DÜNYA İNSAN Tabii, şaşırıyor insan, ne de olsa koskoca filozof. Çağlar ötesinden bugüne kadar adını yaşatmayı bilsine yaptırdığı kilise için Papa’ya mektup yazıp hediye istemiştir. Oldum olası hayranlık duyup pek bir sevdiğim büyük Fransız dümiş bir filozof üstelik. İnsaşünce adamı Condorcet’ye nüstü tutumları olsun diyen şunu söylediğine şaşırmışyok elbette ama ona göre sıtım: “Siz de benim gibi ırradan olacağını düşündüğümüz davranışların sahibi oluşu garibimize gidiyor. MUSTAFA K. ERDEMOL kımızın en iğrenç, küçümsenmeyi en çok hak eden bireylerinin Yaşadığı dönem 18. yüzKatolik rahipyıldır, müthiş bir ünü, sayler olduğugınlığı vardır. Tamam, böynu düşüledir diye aç kalacak hali yoktu elbette. nüyorsunuz emiKaldı ki yaşamı en rahat olan filozoflar nim. Onlardan dadan biriydi. 1782’de ilk defa devlet pi ha tiksindiriyangosu düzenlenecektir, o güne kadar ci olan kimse henüz görülmemiş bir devlet kumarı ya yoktur.” Böyni. Verilecek ödül, tüm piyango biletle le düşünmerinin toplamından kat kat fazladır. Arka sine rağmen daşlarını toplar, bütün biletleri satın alır yok Papa’ya lar. Haliyle ikramiyeyi kazanırlar. Onun mektup yazpayına düşen para bile zaten var olan malar, yok zenginliğinin ikiye katlanması sonucu kiliselerömrünün sonuna kadar rahat yaşatır onu. de vaaz verBÜYÜK ADAMDI AMA… meler, kilise yaptırma“Büyük adam” olarak ün yaptı, kuş lar. Tuhaftı ku yok. İnsanlığı (vardı ama) o var olan yani. ünü kadar büyük değildi. Okuyup anlaŞimdi, aymaya başladığımdan beri saygı duysam dınlanmanın da kendisinden pek de memnun kalbaş temsilcisine Voltaire mamışımdır. Pek küçük tavırları varbu lafları etmek dı çünkü. FrançoisMarie Arouet’ten hadsizlik tabii. söz ediyorum, daha iyi bilinen adıyla, Ama ne yapayım, Voltaire’den. Bugün, meşhur mu meş onun sadece kendi hur Bastille hapishanesine konulduğu konumuna meydan okugündür. O vesileyle analım dedim. duğu için Diderot’nun baDüşüncelerinden ötürü atılmıştır tabii şını resmi makamlarla belaya bu korkunç hapishaneye. Ancak düşün sokmasına içerledim doğal olarak. celeri gel git biri olarak kendini aydınlara nasıl kabul ettirdiğini, düzen için ŞAKALARI BAŞINI YAKMIŞTIR neden tehlikeli görüldüğünü anlayamaDiderot’nun da içinde bulunduğu mışımdır. Çünkü döneminin kimi filo Ansiklopedistlerin kiliseyle başlarının zoflarının tersine “devrimci” biri debelaya girmesinin an meselesi olduğu ğildi. Bazen savundukları ile yaptıkla bir zamanda, Diderot’ya mektup yazıp rı birbirini tutmazdı da. O piyango sa yazılarını geri istemesi de hoş değildir. yesinde daha da zengin olunca soylu En sevmediğim tarafı Fransız hükülardan nefret ettiğini söyleyen Voltaire, meti için casusluk yapma girişimidir. kimi prenslere otokratik rejimlerini sür İtibarını yeniden kazanmak için yapıdürsünler diye borç para bile vermiştir. ğı pek bir kötü işlerdendir bu. Prusya Sadece bu değil, amansız bir kilise düş Kralı Büyük Friedrich’in dostluğunu manıydı ama gidip kimi kiliselerde ko kazanıp edindiği bilgileri Fransa saranuşmalar yapardı. Dahası kendi arazi yına yolluyordu. Ama elbette “büyük adam”dı. Hicivde üstüne yoktu. Fransa Kralı XV. Louis’nin Başbakanı Philippe’i de diline dolayınca 1717’de Bastille’e atıldı, bir 16 Mayıs günü. Oedipus vardır, bilirsiniz, en önemli eserlerindendir. Bastille’de mahkumken yazdı onu. Candide de en bilinen yapıtlarındandır. Uzun süre bu eserin kendisinin olduğunu da saklamıştır. En sevdiğim yanı elbette amansız bir idam karşıtı oluşuydu. Fransa’da özellikle üç davanın sanıklarını ölesiye savunmuştur. İdam cezasına neden karşı olduğunu anlatan konuşmaları, yazıları çok çarpıcıdır. Farklı suçlardan idama mahkum edilmiş olan Robert Damiens, Jean Calas, Chevalier de la Barre adlı o üç idam mahkumunu elbette kurtaramadı. Vahşice öldürüldüler onlar. Tüm toplum önünde bu üç idam mahkumunu cesurca savunması unutulamaz Voltaire’in. Philipp Blom’un “A Wicked Company” adlı kitabını öneririm. Voltarie ile birlikte başka filozofları da bambaşka açılardan ele almıştır yazar. Türkçe’ye de çevrildi sanırım. İlginizi çekecektir. Büyük hicivciydi kuşkusuz. Tüm karşıtlığını “alaycılık” üzerine kurmuştur denir. Ama bence bunların içinde en çok ciddiye alınan “şakası”, Newton’un yerçekimini kafasına düşen elma sayesinde bulduğunu söylemesidir. Hâlâ gerçekmiş gibi inananlarımız vardır buna. STATİK ENERJİ YouTube’da bir mafya babası Derin ağlar ÖZGE MUMCU AYBARS Bu yazıyı 11 Mayıs Salı günü yazıyorum. Devletin derinlerinde bir pazarlık dönüyor olduğu ortaya çıktı. Şimdi Dubai’de olduğunu söylüyor. Bugün bakıldığında, Peker’in savcılık kâğıdı temiz. Gazeteci Timur Soykan, 10 Mayıs 2021 tarihli yazısında “Kokainin Yeni Rotası”nı yazdı. Baronlar Sabugün. vaşı kitabında da cinayetleri, elleBu pazarlığın ayyuka çıkması Se ri suça bulaşmış polisler ile siyasiledat Peker’in YouTube kanalında “bir tripod, bir telefona yenilecekri yazmıştı. Soykan limanlarda yakalanan kokainin, hangi hatlar üzesiniz” diyerek devletin derinlerinrinden Türkiye’ye ve Avrupa pazade olanları anlatmasıyla oldu. Berat rına açıldığını aktarıyor. Şöyle yaAlbayrak’ın abisine sesleniyordu: “Ben devletin karakolunda milletzıyor: “Tüm bu sevkıyatlar, milyarlarca dolarlık zehir ticareti için vekilinin kemiklerini kırdırdım.” Bu on milyonlarca dolarlık rüşvetleryetmiyor, “Şahsıma yapılan kanun le Türkiye’den yollar açıldığını ortasuzlukların taşeronu Mehmet Ağar ve Pelikancılardır” diyordu. Mehya koyuyor. Yani Türkiye’de tonlarca kokaini teslim alacak paraya ve met Ağar’ın AKP’den Elazığ Mil güce sahip baron ya da baronlar var. letvekili olan oğlu Bu kişilerin yakaTolga Ağar’ın Yeldana Kaharman’ın ölülanan her ‘mal’da milyonlarca domüyle ilgisi olduğular kaybettiğina dair iddiaları dile ni ve büyük riskgetiriyordu. Tonlarca kokainin hangi liler aldığını unutmayın. Bu nedenmanda ele geçirildile yolu güvenli kığini söylüyordu... Silacak bağlantılayaset karıştı, bakanlıklar karıştı... İktidar cenahının derinPeker rı, rüşvet ağlarını kurmadan böyle bir sevkıyata asliklerinde tehlikela girmezler. Yani li bir sessizlik var... Ve de kimlerin ismi bu iddialar arasında geçiyor, son zamanlarda Türkiye’den tonlarca kokainin geçtiğini tahmin etmek Türkiye’nin derin tarihinden geçen zor değil.” isimler, yakın tarihi bilenleri şaşırtDevletin derinlerinde dönen pamıyor. SAVCILIK KÂĞIDI TEMIZ! 2002 yılıydı. Sedat Peker bir web sitesi (www.ozturkler.com) açmıştı. Yeni yeni palazlandığı bir dönemde, 32 yaşındayken o web sitesine özel bir açılış düzenlemişti. 1500 kişinin katıldığı davette, Veli Küçük, Muhittin Fisunoğlu, Haluk Ulusoy, Sezarlıkların, bir YouTube kanalından bir eski mafya babasının ağzından çıkacağını da görecekmişiz. Bugün yaşananlar “Susurluk Kazası”ndan daha derin ağlara sahip, daha zenginleşmiş ve daha karmaşık bir ilişkiler ağını gösteriyor. Bir derin çamurun içinde yaşıyoruz. IKTIDAR SAHIBI KIM? da Sayan, İbrahim Tatlıses, Mehmet Devlet, anayasa ve uluslararası yaAli Erbil gibi isimler de yer alacak salara bağlı olarak yönetilir. Demoktı. Gece katılan herkese 14 ayar ro ratik sistemlerde seçimle bir hükümet zet hediye edecekti. başa gelir. Biz seçimden seçime yurtSonra, bir bakıldı, devlet destek taşlık görevimizi yerine getiririz. Peki li mitinglerde, meydanlarda KHK’li yurttaşlık görevimiz, derin örgütlerin akademisyenlerin kanını “oluk oluk kendi kanunlarını düzenlemesine yol akıtacağız” demeye başladı. Sonra açıyorsa sorulmaz mı, iktidarın sahibi ları ortadan kayboldu. Kosova’da hakikaten kim? İyi pazarlar.