Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 21 ŞUBAT 2021 Alpler’den geç gelen özür ve direniş Heidi’nin hakkı Heidi’ye verilmeli The Dig’den... Hakları yendi, hep başlarına bu geldi Yok sayılan muhteşem kadınlar The Dig adlı filmi mutlaka izleyin. Beğeneceksiniz. Neredeyse tüm oyuncuları benim aktörlerim, aktrislerimdir. Bir arkeolojik keşfin öyküsünün anlatıldığı filmi keyifle izledim ama anlatacak dede. Bu kalıntılar bulunduktan tam on iki yıl sonra adının yazıldığı bir plaketi sergi salonuna asma “lütfunu” gösterdiler Pretty’nin. Hakkı yenmiş, kendisine çok az reva görülen değeri çok geç fark edilmiş müthiş bir kadındı. Ama kadındı. Tüm yaşadıkları bu ğilim. Arkadaşım Emrah Kolukısa, iki haf yüzdendi zaten. O nedenle filmde sadece ta önce bu filme ilişkin hayli ayrıntılı, güzel evinin bahçesinde kazı izleyen biri gibi gösbir yazı yazdı, okumuşsunuzdur. terilmesi kanıma dokundu. Keyifle izledim tabii de özellikle bir sahne çok ama çok canımı sıktı. Kitaplardan DİNOZORLARI kim buldu? uyarlanan filmlerin pek başarılı olmadığı düşünülür; bu Kadınların başına bu hep gelir, malum. İngiliz fosil araştırBİ DÜNYA İNSAN film için bu tamamen geçerli değilse de o sahne bana da macısı (eğitimi falan yoktu, çok az okuma yazma bilirdi) Mary bir kez daha bu görüşün doğru olabileceğini düşündürttü, ne yalan söyleyeyim. Sahne şu: evin sahibesi Edith Pretty, evinin bahçeAnning de hakkı yenmiş kadınlardandır. 1799, Lyme Regis doğumludur. Güzel yerdir, fosil cennetidir, gittim buralara ben. Babası marangozdu Mary’nin, sinde amatör bir arkeoloğun yaptığı kazıyı sandalyesinde oturarak izler. Sadece bir kere vardır bu sahne ama seyircinin kafasında Pretty’nin tüm bu olağanüstü işler yapılırken sadece “seyirci” olduğu düşüncesini uyandırıyor. Bunun büyük bir haksızlık olduğunu düşündüm. Bu çok beğendiğim filmde tüm dünya arkeolojisini heyecanlandıran bir buluşun sahibi olan Pretty’nin ne kadar işlevsiz bir hale sokulduğunu MUSTAFA K. ERDEMOL Ne tarih, ne sinema, ne edebiyat, ne bilim bu muhteşem kadınları anlatabilir. Haftaya da ama fosil araştırmaları konusunda kendini yetiştirmişti. Bulup satardı, bölgenin özelliğinden ötürü yapılacak başka iş yoktu çünkü. O dönem babalarının asla yapmayacağı bir şeyi yapıp kızı Mary’ye altı yaşından itibaren bir fosilin nasıl bulunacağını, temizleneceğini öğretti. Bu çok az okuma yazma bilen kız çocuğu, kendi kendine jeoloji, anatomi öğrendi. Henüz 12 yaşındayken 1811 civarında garip görünümlü fosilleşmiş bir kafatası buldu. Daha gördüm. HAKKI YENMİŞ muhteşem bir kadının da araştırınca 1883’te 5.2 metre uzunluğundaki iskeletini de buldu bu kafatasının. Bir canaOya hiç de öyle değildir. öyküsünü var keşfetti diye korkanlar da olBelki kazıları zaman zaman sandalyesine oturarak izleyazayım bari. du ondan. Bilim adamları bir timsah sanmiş de olabilir ama filmde didılar buluşu. Sonunda Ichthyoğer yaptıklarından çok az söz saurus veya “balık kertenkelesi” edildiği için bu görüntü tüm olarak adlandırıldı fosil. Oysa yaptığının bu olduğunu ne balıktı ne kertenkele. Mary, düşündürtebilir izle200 milyon yıl önce yaşadıyenlere. Büyük güğı tahmin edilen büyük bir nahtır bu. Çündeniz sürüngeninin fosilikü bu muhteşem ni bulmuştu. “Sürüngekadın, “insan ne yakın” anlamına gemerakı”nın iyi len Plesiosaurus’un tüm yönlendirilirse iskeletini keşfeden ilk nelere yol açakişi odu. Bilim dünyabileceğinin çok sı çalışmalarını tanımadı iyi bir örneğidir. ama. 1828’de Mary, bu Kimseyi inandıramadığı için evinin bahçesinde bir dünEdith Pretty sefer uzun kuyruklu, kanatlı garip bir iskelet buldu. Bulduğu şey ilk Pteroya hazinesi yattığına zordu daha sonra Pteroinandırmakla geçirmiştir dactyl adıyla bilinen zamanının çoğunu. Kadın oldubüyük bir dinozor ğu için sözünü dinletmesi kolay yani. olmamıştır. Mary Mısır’da gezmiş, Nil kıyı1847’de, hesındaki arkeolojik kazılanüz 47 yarı izlemiş bir arkeoloji tutşındayken kunuydu. Biraz da spiritügöğüs kanal inançlarının zorlamasıyla bahçesindeki höyüklerde araştırma yapılması için Mary Anning serinden öldü, mali sıkıntı içinçırpınmıştı. de hem de. Önce British Museum uzLondra’damanlarını ikna etmesi gerekmiş, ki Doğa Tarikazı için bütçe çıkarma peşinde hi Müzesi’nde serkoşmuş, irili ufaklı bürokratik engegilenen ichthyosaur, li, nihayet bölgede kendisine yönelik önplesiosaur, pterosaur adyargıları aşma mücadelesi vermiş, tümünün larını taşıyan dinozorlar onun üstesinden gelip dünyanın en önemli arkeo keşfidir. Ne tarih, ne sinema, ne edebiyat, lojik hazinesini insanlığa armağan etmişti. ne bilim bu muhteşem kadınları anlatabilir. Bugün onun ısrarı, elbette öngörüsü saye Devam yazıları yazmayı sevmem ama hafsinde evinin bahçesinde kazılan höyüklerde taya size muhteşem bir kadının muhteşem bulunan devasa Anglosakon gemi kalıntıla öyküsünü yazayım bari. rını gidip görebiliyoruz sergilendiği müzeFilme öfkem böyle sakinleşir belki. Aslıhan Dağıstanlı Aysev İşçi çocukların hak arayışları yıllarca sürdü. 11 Nisan 2013’te İsviçre hükümeti artık birer yetişkin olan bu çocukların hayatta kalanlarından resmi olarak özür diledi. İsviçre’nin iki büyük utancından biri buldu. Diğeri de kadın hakları... Çocuk işçiler, ressamlara da konu olmuştu. 1840’lardan bir resim... Çocuk işçilerden yıllar sonra 2013’te özür dilendi. Dünyada 7’den 70’e en çok sevilen İsviçre markası nedir ? Pembe yanakları, çıplak ayakları, neşesi, bir elinde süt kovası, bir elinde ekmek somonu ile dağlardan aşağı koşan 5 yaşındaki bir yetim kızdır: Heidi. den gelen “erkek kardeşlerden oluşan”, maçoluğun dibine vurmuş bir halktı. Almanya’dan 53, Fransa’dan 27, Türkiye’den 37 yıl sonra kazanılan bu haklar, bir asrı geçen büyük bir mücadelenin sadece ilk etabıydı. Ülkenin en etkili feminist Johanna Spyri’nin 1880’de yarattığı, 70 di aktivistlerinden Zita Küng’e göre bu uzun le hikâyesi çevrilmiş bir kitap kahramanıdır. Çizgi filmi de vardır. 80’ler Türkiyesi’ndeki hayranlarından biri de bendim. Bana bayramlık alınan kırmızı rugan ayakkabılarıma bakıp, Heidi’nin çakıl taşları üstünde hoplayan çıplak ayaklarını düşünürdüm. Heidi’ye nedense yolculuğun nedeni; erkek hegemonyasının, herkesi İsviçre’nin en eski demokrasisi olduğuna inandırmasıydı. Aslında doğrudan demokrasi deyince İsviçre hakikaten ileri bir örnekti. Ancak 1971’e dek oy diye sayılan sadece erkeklerin eliydi. bi Allah’ın kulu ayakkabı almazdı. Bu yüzden de cinlop mokasenlerle dolaşan dedesine de arkadaşları Peter ve Klara’ya da kıldım. Çıplak ayakların sebebini ise çok sonra anladım: Verdinkinder. Yani işçi çocuklar. İsviçre, bir zamanlar şimdiki gibi zengin bir ülke değildi. Çiftliklerde ucuz işçiye ihtiyaç büyüktü. Şak diye pratik bir çözüm bulundu. 1850’lerden 1970’lere kadar fakir ailelerden, bekâr annelerin kucağından, azınlıkların elinden yüz binlerce çocuk zorla toplandı. Devlet eliyle köle olarak çiftlik sahiplerine satıldı, hizmetçilik yapmak üzere varlıklı ailelerin yanına verildi. 20. yüzyılın başlarında pazaryerine çıkarılıp, domates, biber, patlıcan gibi pazarlandı.... Her tür işe koşulan, psikolojik ve fizyolojik şiddete maruz kalan bu çocukların diğer çocuklardan gözle görülür farkları ayaklarındaki ya eksik ya da eski ayakkabılardı. Heidi’nin ayakları, çiğnenen çocuk haklarının çıplak sembolüydü. İSVİÇRE’NİN BÜYÜK UTANCI Verdinkinder’lerin hak arayışı yıllarca sürdü. 11 Nisan 2013’te İsviçre hükümeti artık birer yetişkin olan bu çocukların hayatta kalanlarından resmi olarak özür diledi. İsviçre’nin iki büyük utancından biri buydu. Diğeri de kadın hakları... Dünya Ekonomik Forumu’nun modern demokrasi kriterlerine göre Avrupa’nın en eski demokrasisi kabul edilen İsviçre, kadın haklarını kazanma açısından kıtanın sondan ikincisi. 2021, İsviçreli kadınların hak yolunda verdikleri zaferleri kutlama senesi. İki pazar öncesi bu önemli çabanın 50. yıldönümüydü ve şenliklerle kutlandı. Alpler’in kadınları, seçme seçilme hakkını bundan yarım asır önce, 7 Şubat 1971’de sadece erkeklerin oylayabildiği bir referandum sonucu kazanmıştı. (Bazı kantonlarda bu hakkın kazanılması 1990’a kadar sürdü.) O güne kadar İsviçreliler, 1848’te yazılmış “demokratik” anayasalarının ışığında; Heidi'nin ayakları gibi kadınını da görmezKanun gözünde “kadınla erkek eşittir” denmesi için bir 10 sene daha gerekti. Oldu sana sene 1981. Bu kanunun aktif uygulamaya geçmesi ise bir 10 yıl daha alacaktı. Sene 1991. Toplumsal değişim daha da uzun zaman alıyordu belli ki. 2001’de İsviçre’ye yerleştiğimde; eve gelen elektrikçinin, illa evin beyi ile muhatap olmak istemesini Fransızcamın yetersizliğine bağlamıştım. Nereden bilebilirdim? Türkiye’den henüz gelmiştim, özgür, bekâr ve her işini kendi yapmaya alışık bir kadındım. Çakıl taşları üstünde ayakları kanaya kanaya hak mücadelesi veren İsviçreli Heidi’lerden haberim yoktu. Cesur Heidi’ler son yıllarda ücret eşitsizliği için de ayaktalar. Bu ülkede aynı işi yapan Peter 100 frank alırken bi Heidi alsa alsa 80 frank alıyor çünkü. Üstüne üstlük 2021’de yeni bir kanun tasarısı gündemde. Kadınların emeklilik yaşını arttırıp maaşlarının azaltılması tartışılıyor. Kadının önüne konan taşlar bitmiyor. siz siz olun yapmayın Geçen haziran ayında, ücret eşitsizliklerini protesto etmek için binlerce kadın bir araya geldi. Covid movid dinlemediler. Yüzyıllar alan direnişlerinin son noktası, hep bir ağızdan dakikalarca attıkları “yetti gari” çığlıklarıydı. Heidi’nin dağları, gölleri, çikolata fabrikaları inledi, şaşmayan saatleri titredi. Cenevre’deki bilim üssü Cern, 2010’da Big Bang (büyük patlama) denemesi yapmıştı, hatırlarsınız. Kurşun iyonlarını 27 kilometrelik bir tünelde patlatıp, evrenin sırrını çözmeye uğraşmıştı. Deneyin haberini okumuş, biraz korkmuş, ama büyük patlamanın sesini biz Cenevre’de bile duymamıştık. Heidilerin çığlığını ise duymayan kalmadı. Kalanlar da bir zahmet duysun. Çünkü hakkın sesi gün geliyor Big Bang’i bile bastırabiliyor. Bu dünyada yaptığın ayıp yanına kâr kalmıyor. O yüzden siz siz olun, hak için ayaklananların önünde durmayın. Ne kadınların, ne çocukların, ne de gençlerin. Onlar inatla aşağıdaki çıplak ayaklarına aldırmadan, avaz avaz bağırarak, başları dik yürümekten vazgeçmiyorlar.